Eyyy Almanya!..
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
İktidar ve medyası, ABD ve Batılı ülkelerin “Türkiye’nin bağımsız dış politikasından rahatsız olduğu için” Erdoğan’ı hedef aldığı iddiasında.
Bu iddiayı Ankara’nın, Yunanistan ve KKTC politikası üzerinden değerlendirelim.
Erdoğan, Eylül’deki BM Zirvesi’nde, uluslararası toplumu bir an önce KKTC’yi resmen tanımaya davet etti.
Ardından KKTC, Türk Devletleri Teşkilâtı’na “gözlemci üye” olarak kabul edildi.
Ankara’nın yeni politikasını en net anlatan isim Savunma Bakanı Hulusi Akar oldu. Akar, geçtiğimiz Kasım’da KKTC’nin 39’uncu kuruluş yıldönümü resepsiyonunda, “Yarım asırdır devam eden görüşmeler sonucunda herhangi bir yere varılamaması nedeniyle biz kararımızı verdik.” deyip şunları söyledi:
“Egemen, bağımsız 2 devletten bahsediyoruz. Artık mesele bu devletin kurulması değil, kurulmuş olan bu devletin tanınması meselesi… KKTC hakkı olan egemenlik ve bağımsızlığına sahip bir devlet olarak devletler camiasına katılacak.”
KKTC’nin tanınması çalışmalarıyla ilgili son gelişmeler hakkında geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim bilgi verdi. ABD ve Birleşik Krallık’ta lobi faaliyetlerini başlattıklarını belirten Serim, Avusturya, Polonya, Letonya, Hollanda ve Malezya’da KKTC temsilciliğinin açılması için girişimde bulunduklarını bildirdi. İktidar medyası da bunu, “KKTC’nin tanınması için büyük kampanya” başlığıyla aktardı.
Erdoğan Yine “Diyalog” Dedi
Gidişat böyleyken, geçen ay “Kıbrıs meselesinin, hakkaniyetli bir şekilde yeni ve somut adımlarla çözüme kavuşturulması için diyalogdan vazgeçmiyoruz.” diyen isim yine Erdoğan oldu.
Hemen ardından Türkiye, Almanya ve Yunanistan heyetlerinin Brüksel’de kritik bir görüşme gerçekleştirip Türkiye ile Yunanistan arasındaki iletişim kanallarının yeniden canlandırılmasını ele aldığı duyuruldu.
Görüşmeyi gerçekleştirenler; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Almanya Şansölyelik Dış ve Güvenlik Politikası Danışmanı Jens Plötner ve Yunanistan Başbakanı Diplomatik Ofis Direktörü Anna-Maria Boura’ydı.
Kısa bir süre önce Erdoğan, Yunanistan için “Rahat durmazlarsa vururuz.” demişken gerçekleşen bu görüşmeye ilişkin olarak Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit’tan bir açıklama geldi. Ülkesinin, Türkiye ile Yunanistan arasında diyaloğu kolaylaştırmak istediğini kaydeden Hebestreit, “Almanya, bu konudaki talebinde böyle bir toplantı için yardımcı olup olamayacağını sormuştu. Hem Yunan Başbakanı hem de Türkiye Cumhurbaşkanı buna çok olumlu yanıt verdi.” demekle yetindi.
Tabii bu gelişmeyle birlikte Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Ekim’deki Atina ziyaretinde, “ikili sorunların çözülmesi ve Akdeniz’deki gerilimin azaltılması için NATO müttefikleri Türkiye ile Yunanistan arasında daha yakın diyalog kurulması” çağrısında bulunması hatırlandı.
Brüksel’deki buluşmayla ilgili bir değerlendirme de Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panayiotopulos’dan geldi. Yunan Bakan, “Erdoğan ile Miçotakis’in danışmanlarının görüşmeleri iyi haber. Bu iletişim kanalının açılması, ileride belki de liderler arasındaki iletişimin tekrar kurulmasını sağlayabilir” yorumunu yaptı.
Malûm, Yunanistan’la anlaşmazlık konularının başında Kıbrıs yer alıyor ve sadece Atina değil BM, ABD ve AB de tüm Ada’nın Rum egemenliğine geçmesi politikasından milim geri adım atmıyor. Nitekim Brüksel buluşmasından kısa bir süre sonra Yunanistan’da özellikle Türk nüfusun yoğun olduğu bölgelere asılan Kıbrıs haritalarında KKTC bölgesinin kanlı biçimde resmedilip, “Kıbrıs’ı unutmadık… Türk işgâlciler dışarı” yazıldığı görüldü… Başbakan Miçotakis, Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmeyen Ada, Adacık ve Kayalıklar (EGAYDAAK) kapsamındaki Gavdos Adası’ndan Türkiye’ye, “Yunanistan, gaz yataklarının sorgulanmasına ilişkin hiçbir iddiayı kabul etmeyecek. Egemenlik haklarımızın nasıl kullanacağına ilişkin tavsiyeleri de kabul etmiyoruz.” mesajı gönderdi… Aynı gün BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de Kıbrıs’ta sonuç odaklı müzakere çağrısında bulundu… Son olarak iki gün önce Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Kıbrıs’ın Yunanistan’a “çok uzak olmadığını” vurguladı.
Almanya Neyimiz Olur?
Türkiye ve Yunanistan arasında arabuluculuğa soyunan Almanya’nın tavrına gelelim.
Brüksel’deki görüşmeden sonra Rum mevkidaşı Ioannis Kasulidis’la bir araya gelen Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Kıbrıs’ta iki devletli bir çözümün seçenek olmadığını ve gerilimin azaltılması için baskı yapmaya devam edeceklerini söyleyip şöyle konuştu:
“Almanya kesinlikle sizin tarafınızda. Çözüm ancak Birleşmiş Milletler kararları temelinde bulunabilir. Bölünmüşlüğüne dair bir tarihe sahip olan bir ülke olarak biz Almanlar, mevcut statükodan duyduğunuz düş kırıklığını diğer Avrupa ülkelerinden biraz daha iyi anlayabiliriz. Almanya kararlı bir şekilde yanınızda duruyor.”
Rum Bakan Kasulidis de Almanya’nın Türkiye ile Rum kesimi arasındaki “arabulucuk” rolünü önemli bulduklarını belirterek, “Ayrıntılara girmeyeceğim ama 2022’de Türkiye, Kıbrıs (GKRY) MEB’ine girmedi. Türkiye ve Kıbrıslı Türkler Maraş’ta yeni eylemlere de geçmedi. 2022’de tüm bunların gerçekleşmemiş olmasının kısmen Almanya’dan kaynaklandığını düşünüyorum.” dedi.
Hatırlayalım; Alman Bakan Baerbock geçtiğimiz Temmuz’da gerçekleştirdiği Yunanistan ve Türkiye ziyaretlerinde de Ege adalarının “Yunan toprağı” olduğunu öne sürmüş, Rum kesimi için “Kıbrıs Cumhuriyeti” ifadesini kullanıp, “Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan’ın AB’nin dış sınırları” olduğunu kaydetmiş ve ülkesinin, Atina yönetimi ile dayanışma içinde olduğuna dair hiçbir şüpheye yer vermeyeceklerini vurgulamıştı.
2.5 yıl öncesinden bir hatırlatma daha; Oruç Reis gemimiz Doğu Akdeniz’de faaliyette bulununca, yine Almanya öncülüğünde, İbrahim Kalın ile Yunanistan ve Almanya Başbakanlarının danışmanları kapalı kapılar ardında görüşmüş, ardından Erdoğan, dönemin Başbakanı Merkel’in “elini rahatlatmak” için gemimizi geri çekmiş, nihayetinde Yunanistan ve AB’nin Türkiye’yi “aldattığı” ortaya çıktığı halde Oruç Reis Antalya Limanı’na demirlenmişti!..
Diyalog mu Seçim Propagandası mı?
Ankara’nın, işte böylesine taraf olan Almanya’nın “arabuluculuğunu” bir kez daha kabul etmesi ne sorgulandı ne de tartışıldı.
Derken, şu ana kadar yalanlanmayan şöyle bir gelişmenin yaşandığı ortaya çıktı.
Meğer Erdoğan dün için Berlin’e gidip Almanya Başbakanı Scholz’la bir çalışma toplantısı gerçekleştirmeyi planlamış; ancak Almanya bunu reddetmiş. Sebebi de Erdoğan’ın, “yaklaşan seçimler için propaganda [yapacağı] endişesi” olmuş.
Konuyla ilgili görüşmeleri ise Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbahim Kalın ile Sholz’un Dış Politika Danışmanı Jens Plötner yürütmüş. Kalın, Almanya’nın 2017’de belirlediği kurallara göre bir ziyaret sözü verdiği halde anlaşma sağlanamamış ve Erdoğan’ın Berlin ziyareti iptal edilmiş.
En başa dönelim; geçtiğimiz Aralık’ta Belçika’daki Türkiye-Yunanistan arasındaki diyalog toplantısı kimler arasında gerçekleşmişti? Yine İbrahim Kalın ve Jens Plötner arasında, değil mi?
Şimdi bu görüşmelerin; gerçekten Yunanistan’la diyalog için mi yoksa Erdoğan’a Almanya’da gövde gösterisi yapma imkânı sağlanması için mi yapıldığını sormayalım mı?
Her hâlükârda; bir yandan Yunanistan’a “Bir gece ansızın gelebiliriz” denirken diyaloğa girilmesi ve bunun için de Almanya’nın arabulucu yapılması, “Türkiye’nin bağımsız dış politikasından rahatsız oldukları için Erdoğan’ı hedef alıyorlar” söylemini boşa düşürmüyor mu?!