« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Şub

2023

Dil'de Olmayan, Düşünce'de De Yoktur

Durmuş Hocaoğlu 01 Ocak 1970

İtalyan estetik filozofu Benedetto Croce (1866 - 1952), "... ifade insanın her çeşit manifestation'unu, hatibin, müzisyenin ve daha diğerlerinin manifestation'larını içine alır" demekle, İnsan'ın "insan olarak" ortaya koymuş olduğu bütün eserlerini kastetmektedir; söz gelimi Süleymaniye ve Selimiye Sinan'ın eseri olmakla O'nun ifadesi, yani mimarlık kaabiliyetinin taşlaşmış mücessem varlık haline dönüşmüş şekli olmaktadır. Bunu tamamlayan, "Sezgi ile bilmek, ifade etmektir; ve ifade etmekten başka bir şey değildir" ifadesi ise, Sezgi'nin (Intuiton) Akıl ve Duyular yanında meşru ve muteber bir bilgi kaynağı olarak kabul edilmesi için mücadele eden bu estetikçinin bilgi ile ifade arasında kurmuş olduğu daraltılmış rabıtadır. Burada Croce'nin kullanmış olduğu şekliyle "bilgi" kavramı "sezgi bilgisi" şeklinde sınırlandırılmıştır; ancak, bu hükmün, en kapsayıcı şekliyle her türden bilgi için geçerli olduğunu şüphesizce kabul edebiliriz. Öyleyse, bu rabıtanın kapsama alanı genişletilebilir ve genişletilmelidir de: Bunun için de cümledeki "sezgi"nin ihraç edilmesiyle "bilmek, ifade etmektir" hükmüne ulaşırız.

Artık elimizde İnsan'ın "insanlık" değeri için en sağlam kıstaslardan birisine ulaşmak için bir rehberimiz vardır: İfade, yani mücessem eser.

Her müessirin, eserinde ortaya koyduğu şey, kendisidir ve bu bir dildir, bir lisan, bir konuşma; bunun içindir ki en büyük müessir, en büyük fail olan Tanrı, şahıs ismi ile Allah, eser(ler)i ile kendisini manifeste eder ve konuşur; bu, ekseri hallerde harfsiz ve kelimesiz olur, nadiren de harfli ve kelimeli. İlki herkes, en geniş manasıyla her var-olan için, daha dar manasıyla her idrak sahibi (müdrik) muhatab içindir, ikincisi ise kendisinin seçip tayin ettiği "elçiler" (Resuller) ile olan konuşmasıdır ve aslında hepsi de kadem-kademe birer vahydir.

İmdi, Bilgi ve ifade arasındaki genişletilmiş bu rabıtanın mefhum-u muhalifinden hareketle, diyebiliriz ki, ifade edil(e)meyen şey, bilin(e)meyen şeydir.

Binaenaleyh, kişi kendisi eserinde ortaya kor; yine mefhum-u muhalifinden hareketle diyebiliriz ki, ortaya nice eser konmuşsa kişi o kadar "kişi"dir; tıpkı Ziya Paşa'nın şu hikmet yüklü beytinde ifade edildiği gibi: "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde". Ortada eser olarak tecessüm etmeyen bir "şey", yani bir ifade yok ise, müessir de yoktur. Eser bir dildir, dil yok ise konuşan da yoktur. Bundan ötesi, bir zehabdır, bir hayal-i ham, bir vehim. Nitekim, Croce de bunu, şöyle dile getirir [Estetik., s.122, pr: 1]: "Tıpkı para bakımından zengin olduğunu sanan bir insanın aritmetik tarafından yalanlanarak cezalandırılması gibi (aritmetik, servetinin ne kadar tuttuğunu ona is¬pat eder), aynı şekilde, düşünce ve fantazi tasavvurları bakımından zengin olduğunu sanan bir insan, eğer ifade etmedeki yetisizliğini aşmaya zorlanacak olursa, gerçekliğe toslayacaktır. Biz birinciye "say" diye bağırırız; ikinciye "konuş", işte kalem al ve kendini ifade et deriz." Evet: Tıpkı kendisinin bir dev olduğunu iddia eden bir cücenin metre çubuğu tarafından tekzib edilmesi gibi! Aksi iddialara açık kapı bıralırsa buradan nice şöhret-i kazipler, sahtekarlar, şarlatanlar elini kolunu sallayarak geçeceği için, mükemmel bir kıstas! Filhakika, biz de kendisinde bir matematik dehasının bulunduğunu idda edenlere de "madem öyle; işte kalem işte kağıt, işte problem, buyur bakalım; buyur da dehanı görelim" der ve notunu veririz: Kağıtta gördüğüm ne ise sen O'sun! Tıpkı, Süleymaniye'de gördüğüm ne ise Sinan'ın O olması gibi.

İmdi, artık, "ifade edil(e)meyen şey, bilin(e)meyen şeydir" hükmünü Dil'e dönüştürerek diyebiliriz ki: "Dile getirilemeyen şey, düşünülemeyen şeydir." Yani, Dil ile ifade edilemeyen şey, düşünülemeyen şeydir; Aristoteles'in dediği gibi: "Dil'de olmayan, Düşünce'de (de) yoktur."

Halim Kaya

16 Ara 2024

Mustafa Çolak’ı birkaç yıl önce Samsun Türk Ocağı’nda dinlemiştim. O zaman Enver Paşa ile İttihat ve Terakki hakkında benim tarafımdan dikkat çeken bilgiler vermiş, dolayısıyla dikkatimi çekmişti.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

16 Ara 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 130,44 M - Bugn : 41413

ulkucudunya@ulkucudunya.com