Deprem yönetilebilir bir afet mi? Kader mi?
Şevket Sayılgan 01 Ocak 1970
Öncelikle ülkemi¬zin yaşadığı bu deprem afeti nedeniyle tüm ulusumuza başsağ¬lığı dilerim. Bazı hama¬si ifadeler kullanmak mümkün olmakla bir¬likte doğal afetleri ka¬der olarak sadece ifa¬de etmek sorunlarımı¬zı sadece ertelemekten başka bir sonuç vermemektedir. Hiç şüphesiz ki 6 Şubat 2023 de unutulmaz unutturulmaması gere¬ken tarihler arasına dahil oldu.
Bugün acılar bu kadar sıcakken inanın yazmak çok zor ama şunu vurgulamadan da geçemeyeceğim “Depreminde ekonomik karşılığı vardır.”
Toplumların yaşadıkları süreçleri değerlendirdiğimiz de büyümeleri¬nin belirli evrelerden geçtiğini gör¬mekteyiz. Bu evrelerin nihai hedefi gelişmiş ekonomi olmaya yöneliktir. Ancak bu gelişmiş ekonomi olma¬nın bazı gerekleri ve sorumlulukları da bulunmaktadır. Buna göre ülkede gelir dağılımının sağlanması, üre¬tim ekonomisinin hakimiyeti, rant kaynaklı gelir elde etmenin fırsat olmadığı kuralların egemen olduğu yapıların oluşturulmasıdır.
Hiç şüphesiz deprem bir doğal afettir. Ancak insanlığın gelişimi ve teknolojik kabiliyetlerdeki artış bu konuda da çok önemli ilerleme¬ler kaydetmiştir. Bu konudaki başa¬rıyı birçok ülke örnek gösterilebi¬lir. Özellikle deprem bilimcilerinde ifade ettiği gibi ‘deprem öldürmez, konut öldürür’ anlayışı politikalara yansıtılabilseydi bugün bu afetle il¬gili çok farklı konuşabilirdir.
Depremle ilgili bazı evreleri sıra¬lamak isterim
Depremi tanımak, fay hatlarının yerlerinin belirlenmesi ve sürekli takibi
Fay hatlarına uygun yerleşim alanlarının oluşturulması
Bina yapı özelliklerinin bulunu¬lan bölgenin gerektirdiği güven¬lik seviyesinde imal edilmesi Dep¬rem gerçekleştiğinde daha önceden planlanmış organizasyonların dev¬reye girmesi yani hangi bölgeye han¬gi kurtarma ekipleri gidecek önce¬den bilinmelidir. Uzak bölgelerden transferlerin vakit kaybı ve kaos ya¬rattığı görülmektedir. (Bu konuda sivil vatandaşlarında daha önceden eğitilmiş olarak yedek güç olarak bulunması)
Deprem sürecinde temel ihtiyaç¬lar konusunda (Battaniye, kazak, kaşkol, temel gıda vb.) üretim ya¬pan kurumların acilen sevkiyatlar yapma mecburiyeti getirilerek olu¬şan maliyet sonraki yılın vergi mat¬rahından düşülerek yönetilmesi¬dir. Bu durumu askerlikteki yedek askerlik veya taşıt araçlarının sefer görev emrinin olması örneği düşü¬nülmektedir. Hiç şüphesiz toplum olarak hassasiyetin yardım yapma isteği bu konuda bir destektir ancak lojistik ve organizasyonun olmama¬sı bazı aksaklıkları kaçınılmaz hale getirmektedir.
Deprem sonrasında da enkaz al¬tından çıkarılması konusunda önce¬den kimin nereye gideceği belli olan aksiyon planlarının devreye girme¬lidir. Bu durumlarda saatlerin ve da-kikaların önemi herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Depreme bağlı ev kaybı yaşayan ve barınma sorunu yaşayanlar ka¬mu binalarına sevk edilse bile ye¬ni konutlarına geçene kadar otelle¬re ve özellikle yazlık konutlara hız¬lıca devreye alınmalıdır. Burada da her otelin ve yazlık sahibinin bir sefer görev emri olduğunu bilmeli-dir. Bu konuda devlet ödemede otel ve yazlık sahibine yapmalıdır. Ka¬mu finansmanında muhakkak dep¬rem fonu oluşturularak bu fona kay¬nak olmak üzere KDV ve ÖTV’den pay almalıdır. Yukarıda süreçten bir ders çıkarmak ve bu afetin bundan sonrada ülkemizde yaşanacağı ger¬çeği ile karşı karşıya olduğumuzu unutmayarak önlem paketi içinde olmasını tavsiye etmekteyim.
Şimdi deprem süreci ile ilgili yu¬karıda ifade ettiğim konular içinde belki de kök sebeplerin başında dep¬rem bölgelerinde depreme uygun ol¬mayan inşaat faaliyetlerinin önlen¬mesidir. Bu durumda ne yazık ki RANT EKONOMİSİ sürecinin bir sonucu olarak tüm paydaşların bile-rek ve isteyerek suçunun olduğu bir süreçtir. Birey konut alırken, müte¬ahhit konut yaparken, devlet izin ve denetlemelerini yaparken rant eko¬nomisi çerçevesinde bu süreci yö¬netmemelidirler. Ne yazık ki ülke¬miz tarım toplumundan sanayi top¬lumuna geçiş konusunda planlı ve yönetilir yapılar kurmadığımız için;
-Vatandaş fırsatçılık yapıyor
-Müteahhit haksız kazanç elde ediyor.
-Devlet, siyasi olarak denetleme¬yerek ve imar afları ile seçimde oy elde ediyor.
Tüm bu 3 olmaz bize depremi ve sonuçlarını çok ağır bir fatura ola¬rak ödetiyor.
Buraya kadar vurguladıklarım çerçevesinde 6 Şubat depreminin ekonomiye etkileri konusunda ba¬zı başlıkları vurgulamak gerekirse, klasik bir cümle olacak ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yani 2023 ve sonrası için konulmuş tüm eko¬nomik hedefler değişecektir. Tür¬kiye’nin geçmişte yaşadığı önemli depremler aşağıdaki tablo 1 de gös-terilmektedir.
Depremin ekonomiye etkilerinin başında büyüme hedefi, enflasyon hedefi, kur hedefi ve tabi ki faiz he¬defi bunlardan bir kaçını oluşturu¬yor. Ayrıca sanayi, tarım, ihracat, tu¬rizm, kamu finansmanı gibi konular ayrıca değerlendireceğim. Bu ara¬da yaşanılan sürecin belki de seçim takvimini de değiştirmesi, ihtimal dahilin de olacaktır. Ancak tüm bu olumsuzluklardan umarım olumlu¬luk çıkarmak adına yaşadıklarımızı sadece kadere bağlamadan eksik ve yanlışlarımızın belirlenerek, bunla¬rın tekrarlanmaması için yapılacak politikaların önceliklendirilmesi kazancımız olur.