« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

12 Şub

2023

Borç ödeme zamanı

İlber Ortaylı 01 Ocak 1970

Karanlıkta, soğukta ulaşılamayan bölgelerdeki insanlarımızın birtakım göçüğü âdeta tırnaklarıyla kazdığı ve kurtarabildikleri insanları yeniden hayata kavuşturduklarını gördük. Herkesi olağanüstü biçimde 7/24 çalışırken görüyoruz. Yarım kilometrelik sıra sayesinde elden ele tırlar dolduruluyor ve sevkediliyor. Bu ilgi ve dinamizmle iftihar ediyoruz.
Sevgili vatanımız tarihinde görülmeyen çifte bir felaketi art arda yaşadı. İki fay hattı telaki (buluşma) halinde. Bu hattın ve çevrenin içindeki 10 vilayetin nüfusu 14 milyonu buluyor. Yarısı Türkiye sanayisinde hatırı geçer vilayetler. Tamamına yakınında sanayi kalkınması ve ziraatın gelişmesinin yarattığı bir kalabalık nüfus var.
TÜRKİYE’NİN DERDİ
Böylesine gelişen şehirlerin çoğunluğunda olduğu gibi konut alanlarında, yapılaşmada bir eşitsizlik var. Ne var ki acı olan, Türkiye gibi dünyanın önde gelen deprem bölgelerinden biri olan yerde meskenlerdeki bu görünüş farkının dışında, kalitesiz inşaatın yer etmesidir. Bu durum, Türkiye’nin derdi. Bu gelişen şehirlerimizde, Allah muhafaza ama deprem potansiyeli olan bu kalabalık metropollerimizde insanların dinleneceği, oturabileceği park, bahçe alanı bile yok. Afet bölgelerinde toplanılacak merkezler ise sadece tabelada mevcut.
Aşağı yukarı 30 yıldır moda olan imar affı gibi bir müessese zaten naif karakterli olan halkımıza bir yanlış umut duygusu veriyor. Buna illüzyon, gözbağcılık derler. Tabii bu gözbağcılığı yapan müteahhitlerin sayısı belirsiz. Şahsen kendim ev ararken bu gibi sahtekârlıklara adım başı rastladım. Yapılan iş, utanmazlık ve vicdansızlıkla karışık bir yolsuzluktur. Bu durum sadece rüşvet değil; rüşvet başka bazı ülkelerde de inşaatların tasdiki için alınıyor ama bizde maalesef yapı denetimi ve kullanım safhasında söz konusu. Denetim zayıf, belki denetimi yapacakların bazı usulsüz menfaati dışında tembelliklerinin de rolü var.
Belediyeler ve merkezi hükümet imar nizamını birlikte yürütemiyor! Daha doğrusu yürütemiyorlar. Yeni gelişen alanlarda özellikle dar gelirli bölgelerde insanlar aslında en çok muhtaç oldukları yeşil alan ve dinlence için ortak kullanım bölgelerini, umursamaz bir şekilde plandan çıkarmaya uğraşıyorlar. Yeni yerleşim bölgelerinde kendi arsalarının ucuza kamulaştırılacağı kuruntusuyla bu alanların ihdasını engelliyor ve bunu da belediyelere kabul ettiriyorlar.
MASUM İSTEK
Maraş’ı 1966’da gördüm. Bir Danimarkalı gazeteci çift için Dışişleri Bakanlığı’nın isteği ve fakülte dekanımızın aracılığıyla Karadeniz’den başlayarak Tunceli üzerinden Maraş ve Antep’e indik ve onları Suriye’ye uğurladım. Maraş geleneksel, hiç de fakir olmayan bir şehirdi. Çarşı düzeni ve evlerine hayran olmuştuk. Birkaç sene sonra yerini hemen hemen gökdelen tipi binaların almaya başladığını gördüm. Halk çalışkandı, bölge zengindi. Maraş sanayileşiyordu. Bunlar iyi gelişmeler ve tabii bu iyi gelişmelerin sonunda masum bir istek vardı; daha modern, ısınması ve serinletmesi daha kolay, temizliği ev halkını yormadan yapılacak apartman daireleri. Ama artan talebin karşılanmasının pek de dürüst inşaat teknikleriyle ve inşaat giderleriyle karşılanmadığı bugün açık. Nitekim Ankara’da Sanayi Mahallesi’nin kenarında bir modern çarşı yapılmıştı. Yangın merdivenlerine esnaf ağırlıklarını yığdığı için binanın içindeki kimyevi maddelerden çıkan yangında üst kattakiler yangın merdivenini kullanamadılar. Böyle bir kötü kullanımı ne devlet denetlemiş ne de içeridekiler bu usulsüzlüğü protesto edip önlemek yolunu seçmişlerdi.
Türkiye’de binanın inşa ve kullanımının denetlenmesi düzenli ve dürüst değil; ahbap çavuşlar, partidaşlar, akrabalık, sınıf arkadaşlığı gibi bağlarla bir araya gelenlerin yürüteceği bir yol değil. Aksine işini ciddi yapan, hatta deneticinin bazen başka yerden geldiği ama geniş ölçüde kurulların baktığı bir denetim kaçınılmaz olacak. Bu nedenle toplumumuzun geleceğindeki birkaç on yılı kapsayacak biraz yorucu bir denetim hiç değilse bir alışkanlık yaratır.
İMAR AFFI KALDIRILMALI
İmar affı gibi kötü bir uygulamanın, böyle bir âdetin derhal kaldırılması lazım. Bunun Anayasa’ya konacak lüzumsuz koruma maddelerden daha gerekli olacağı açık. Ülkenin nüfusu maalesef arazilerin hoyratça kullanılmasına müsait değil. Sevgili vatanımızın toprakları ve kıyılar, bir imtiyaz olması gereken Türk vatandaşlarının bile ihtiyaçlarına yetmez. Yabancı uyruklulara arazi satmanın kesinlikle kaldırılması, bazı kritik maddeler ve ihtiyaçlar dışında derhal önlenmesi, mevcutların da daha fazla vergilendirilmesine geçilmesi gerekir.
İlk yardım kuruluşlarımızın, bunlara gönüllü gençlerimizin sayısı artıyor. Nasuh Mahruki’nin kurduğu AKUT gibi grupların sayısında artış var. Bunların desteklenmesi lazım. Şehir planları içinde bilhassa dar gelirlilerin yaşadığı bölgelerde umumi alanların genişletilmesi, aksine uygulamaların şiddetle kaldırılması gerekir. Yurttaşlarımızı bu konuda uyaracak profesyonel gönüllü kuruluşların faaliyete geçme zamanıdır.
İstanbul, bu gibi kusurlar bakımından başta geliyor ve işin hazini deprem potansiyeli olan bir bölge. Türkiye’de depremin kendisinden çok deprem sonrası dönemin bir faciaya dönüşme ihtimali artıyor. Sahipsiz kalan çocuklar, yıkıma uğrayan alanlar yeni talepler doğuruyor; toplumu açıkgöz ve ahlaksız insanların istismarından kurtaracak tedbirlerin alınması lazımdır. Hakikaten başka Türkiye yok. Bu sözü sıradan bir slogan gibi tekrarlamayalım.
Bazı ülkelerin kalabalıkları için bazı yerlerde iskân imkânı vardır. Bir İngiliz, vatanından kendisini Amerika’ya atarsa sıkıntı çekmez, Avustralya’da ve Kanada’da çekmez. Dünyadaki bazı küçük milletlerin aranan azınlıklar olarak sağa sola yerleşimi mümkündür ama Türk halkı dünyalıların ekserisi gibi böyle bir imkânı düşünmemeli, çünkü yok ve oturduğumuz vatana sahip çıkmalıyız.
DİNAMİK BİR TOPLUMUZ
Halkımızın örgütlenme ve sağa sola koşma kabiliyetini bu son depremde bile gördük. Karanlıkta, soğukta ulaşılamayan bölgelerdeki insanlarımızın, ne olursa olsun birtakım göçüğü adeta tırnaklarıyla kazdığı ve kurtarabildikleri insanları yeniden hayata kavuşturduklarını gördük. Çok şaşkın ve aciz durumda olan bir toplum değiliz, örgütlenme yeteneklerimiz var. Bütün mesele bunu organize edecek otoritededir. Kanun ve müesseselere dikkat etmeli, bu alanda çalışacak personelin liyakat sahibi olmasına bakmalıdır.
Türkiye’deki en zengin ilk 500 firmanın içinde inşaat şirketlerinin önemli bir yeri vardır. O zaman lütfen, kâr yılı değil ar yılına düştük. Bu sene böyle olacak. İcabında rutin işlerinizi bırakıp sahaya koşunuz. Koşanlar var, ama bunun henüz yeterli olmadığı görülüyor. İnşaatı bırakın, burası tekstil ülkesi. İlk 24 saatin içinde donan insanlara ulaşan malzemenin Japonya’dan gelmesi veya doğrudan doğruya halkın sandıklarından çıkması dışında tekstil şirketleri nerede? Onlardan da güzel destekler bekliyoruz. Gıda firmaları için de aynı yükümlülük söz konusu.
Spor kulüplerimizin örgütlenmesi, çağrı yapması ve gençlerin gönüllü işe koşması çok duygulu bir olay. Galatasaray-Beşiktaş-Fenerbahçe statları gibi bazı kulüplerin kısa zamanda TIR’lar doldurup gönderdikleri görülüyor. Yenikapı’da İBB’nin deprem yardım merkezinde, Üsküdar’da Çavuşdere Spor Salonu’nda, Nişantaşı’nda Nilüfer Hatun İlkokulu’nda gençliği olağanüstü biçimde 7/24 çalışırken görüyoruz. Yarım kilometrelik sıra sayesinde elden elde TIR’lar dolduruluyor ve sevk ediliyordu. Bu ilgi ve dinamizmle iftihar ediyoruz.

Halim Kaya

16 Ara 2024

Mustafa Çolak’ı birkaç yıl önce Samsun Türk Ocağı’nda dinlemiştim. O zaman Enver Paşa ile İttihat ve Terakki hakkında benim tarafımdan dikkat çeken bilgiler vermiş, dolayısıyla dikkatimi çekmişti.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

16 Ara 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 130,45 M - Bugn : 189

ulkucudunya@ulkucudunya.com