Depremde sivil toplum
Taha Akyol 01 Ocak 1970
Felaket anlarında ortaya çıkan bir meziyetimiz var; dayanışma, el ele verme, birbirimizin imdadına koşma…
1999 Gölcük depreminde böyle olmuştu…
Tarihimizin en büyük doğal afeti olan bu depremde de bu meziyetimiz harekete geçti. Evvela şu kışta kıyamette depremzedelerin yardımına koşan gönüllüler… Bütün belediyeler,
Şirketler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, spor kulüpleri seferber oldu. Nakdi ve ayni yardımlar TIR’larla, uçaklarla deprem bölgesindeki 13 milyon insana giyecek, yiyecek, ayakkabı, su, battaniye taşıyor.
Bizi birbirimize düşüren siyaset ve kimlik ihtilafları bir kenara, ülkemizde tam bir dayanışma var ,çok şükür.
AKUT… AHBAP…
Haluk Levent’in öncülük ettiği AHBAP bunun güzel bir örneği… ‘Sivil toplum’ kavramının anlamı budur zaten. Bağımsız ve siyaset dışı dayanışma grupları belirli sorunları çözmek için gönüllü olarak örgütlenirler…
Öyle bir çağdayız ki ‘gönüllü kuruluşlar’ gelişmiş toplumlarda artık ‘üçüncü sektör’ olarak niteleniyor. Kamu kurumları, ticari kuruluşlar ve gönüllü kuruluşlar…
Doğal afetler konusunda bizde bunun ilk başarılı örneği AKUT’tur. Türkiye’nin ilk gönüllü Arama Kurtarma Derneği… Nasuh Mahruki’nin öncü ismi unutulmaz…
Bu depremde AHBAP öne çıktı… İktidarın haksız eleştirilerine maruz kalan Haluk Levent, siyasi polemiğe girmeden çalışmaları hakkında halka bilgi verdi:
“"Depremin ilk gününden beri ben bölgedeydim. AHBAP arama kurtarma ekibi de bölgeye geldi. Bizler her deprem zamanı olduğu gibi AFAD ile işbirliği protokolümüz çerçevesinde görüşmelerimizi yaparız, sonrasında da bölgede neler yapabileceğimize bakarız. Depremin ilk gününden bu yana temel ihtiyaçları karşılamaya çalıştık… İki gün içinde Hatay’a 2000 aile için konteynerler gitmeye başlıyor…”
Böyle devam ediyor…
KIZILAY, AFAD
Türkiye’nin güçlü bir “Hilal-i Ahmer” geleneği var, Cumhuriyet devrindeki ismiyle Kızılay… Balkan Harbi, Çanakkale Savaşı, Milli Mücadele tarihleri Hilal-i Ahmer’siz yazılamaz…
Cumhuriyet devrinde her doğal afette ilk yardıma koşan ve akıllara ilk gelen Kızılay oldu.
AFAD’ın da başarılı olduğu bir dönem var.
Daha fazlasını söylemeyeyim, bu kuruluşlar hakkındaki eleştirileri biliyorsunuz demekle yetineyim. Sahadaki elemenları canla başla çalışıyor, ama yönetim ve kurumsal yapıları hakkında eleştiriler var.
Beri yanda, Haluk Levent AHBAP için “Bütçeyi en az 850 milyon TL olarak belirledik” diyor.
Bunların hepsi AHBAP’a güvenenlerin bağışlarıyla oluyor.
İktidarın atadığı yönetimlere güvenmeyenler, yardımlarını belediyeler, üniversiteler ve AHBAP gibi kuruluşlar üzerinden yapıyorlar. Hem gönüllü olarak bedeni, çalışma hem bağış olarak mali yardım.
‘BENİM PARTİM’
Fakat, iktidar, kendi flaması dışında yapılan insani yardımlardan rahatsız. Bunun için AHBAP’a saldıranlar oldu. Cumhurbaşkanı da mali yardımların sadece AFAD’a yapılmasını istedi.
Cumhurbaşkanı’nın hakaret içeren sözlerini buraya almıyorum. Hakaretsiz ve kapsayıcı konuştuğu Malatya’da “bütün sivil toplum kuruluşlarına” teşekkür ettikten sonra şöyle konuştu:
“Bütün bu vilayetlerimizde bakan arkadaşlarım, görevli, iyi koordine ediyorlar, AFAD aynı şekilde koordinasyonunu sürdürüyor, ve bütün parti teşkilatımın tüm elemanları aynı şekilde çalışmalarını sürdürüyor…”
Niye sadece “parti teşkilatım?” İşte diğer partiler de iktidarın engellemelerine rağmen ellerinden geleni yapıyor. Dün İYİ Parti’nin sıcak yemek dağıtması engellendi mesela…
Pandemi döneminde de CHP’’li belediyelerin yardımlarını engellemişlerdi.
Devlet başkanlığı gibi en yüksek siyasi makam, bu felakette bari “benim partim” söylemini bırakması, herkesi birlikte teşvik etmesi, kutlamalarında ayırım yapmaması gerekmiyor mu?
“Güç” tutkusu böyle bir şey… Yayılmak, her şeyi kontrolüne almak ister.
‘SİVİL TOPLUM’
Kuvvetler ayrılığı ilkesi ve anayasal devlet fikri çağımızda sivil toplum kavramı bunu önlemek için gelişti… Batı’da Locke, Montesquieu, Lord Acton… Bizde Namık Kemal, Prens Sabahattin ve Babanzade İsmail Hakkı, Lütfi Fikri, Ali Fuat Başgil gibi hukukçular bunu yazdı.
Aşırı merkeziyetçilik aynı şekilde iktisadi dinamizmi ve toplumsal yaratıcılığı öldürdüğü için bunu aşmak amacıyla piyasa ekonomisi ve sivil toplum fikirleri gelişti. Gelişmiş ülke olmanın almazsa olmazlarıdır bunlar.
Sosyal yardım için de böyle gönüllü kuruluşlara ve daha da güçlenmelerine ihtiyaç var.
Neye güveniyorsak o kanaldan yardıma koşalım, yeter ki yardım yürüsün.