« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Eki

2009

Aşk adamı Fethi Gemuhluoğlu

Mahmut Çetin 01 Ocak 1970

“Ölüm ne mutluluk benim için. Çünkü çocukluğumda yüz paraya alıp uçurduğum kuşlarım, cennetin kapısında beni bekliyorlar. Onların yanına gitmek, ne güzel şey.”

Fethi Gemuhluoğlu, kendisiyle tanışmak için gelen gençlere sorduğu belirli, güzel soruları vardır. Soruların klasiği ise aşk üzerinedir. “Hiç aşık oldun mu?” cümlesi, hemen hepsi Anadolu’dan gelen bu gençlerin değişik tepkiler göstermesine sebep olmuştur. Kimisi kızarır bozarır, kimisi “ne demek aşk, asla” der, kimisi de mahçup mahçup “evet” der.
Fethi Gemuhluoğlu, yaş itibariyle tanıma imkanı bulamadığım bir insan. Ancak onun bıraktığı medeniyet eksenli uzlaşma çizgisi, benim vardığım hayat tecrübesiyle aynilikler taşımaktadır. Onu, hakkında yazılan yazılardan, yapılan sohbetlerden anlamaya çalıştım. Altan Deliorman’ın onun hakkında yazdığı ‘Dostluk Üzerine’ adlı eser, temel kaynağım oldu. Anladığım Fethi Bey’i anlatmaya çalıştım kendimce.


Kimdir Fethi Gemuhluoğlu ?

Fethi Gemuhluoğlu, Malatya’nın Arapkir ilçesinin Gemuh köyünden İstanbul’a göçen bir ailenin mensubudur. Göztepe’de Merdivenköy muhitinde 1922 yılında doğmuştur. Ailesi İstanbul’da yaşamasına rağmen Anadolu kimliğini, Türkmen törelerini ve özellikle halk kültürü ile örülü mahalli şivesini kaybetmemiştir. Sonraki yıllarda Gemuhluoğlu’nun kelime dünyasında, annesinden öğrendiği atasözü benzeri deyişler önemli bir yer tutacaktır. Ergun Göze, bu aileyi yakından tanır. Gemuhluoğlu, annesinden bir hatıra anlatır Ergun Göze’ye “Baktım, kadın anam Kur’an-ı Kerim’i açmış elinde bir çöp bir şeyler yapıyor. Ana ne yapıyorsun” diye sordum. “Çağam” dermiş oğluna mahalli şiveyle. “Çağam ben cahilam, Kur’an okuyamıyorum. Bu çöple üzerinden gidiyorum. Belki Allah bana da bundan ötürü bir sevap verir.” Annesi böyle bir ruh halindeyken babası, sükuneti ile bir heykel edasıyla, insanı çarpan Türk insanının en güzel numunelerinden biri olarak görülür.
Muharrem Ergin, Fethi Gemuhluoğlu’nun yetiştiği çevreyi gözlemleyenlerdendir: “Fethi’yi Fethi yapan nokta, Fethi’nin ailesi ve yetiştiği çevredir... Göztepe’deki ev Fethi’yi Fethi yapan unsurlardan biridir. Öyle ki duvarı yola, doğrudan doğruya yola bitişiktir. Arada en küçük bir mesafe yoktur. Duvarın bir tarafında bir kalabalık, gürültü fakat öte tarafında inanılmaz bir sükun var idi. Bu Fethi’nin hayat aynasıdır, mekan olarak Fethi’de rolü olan bir unsurdur.”

13 yaşında tek başına ‘Bir Adam Yaratmak’ı oynar

Fethi Gemuhluoğlu’nun çocukluğu, Göztepe’de Merdivenköy muhitinde ehl-i hal kişilerle eski İstanbul efendilerinin son kalıntıları arasında geçer. Böyle bir aile ve çevre içinde yetişen Gemuhluoğlu, 13 yaşında Necip Fazıl’ın ‘Bir Adam Yaratmak’ adlı piyesini bir çatı katında tek başına oynamağa kalkar. Ailesi çok şaşırmıştır. O bu olayı tebessümle anlatarak, “beni çıldırıyor sanmışlardı” der.

Sorgulayıcı kişilik

Haydarpaşa Lisesi’ni bitiren Fethi Gemuhluoğlu, Hukuk Fakültesi’ne başlar. Tek Parti diktası bütün gücüyle baskısını sürdürmektedir. Gençliğin faaliyetlerini düzenleyen müesseseler oluşmamıştır. Ancak bir kısım Anadolu genci resmi organizelerin başında gelen Halkevleri dışında faaliyetlere girişir. Öğrenci yurtlarında bir araya gelebilen gençler teşkilatlanmaya gidemeseler de birlikte olmanın verdiği güçle bazı toplantılar, anma günleri tertip etmektedir. Gençler diğer yandan Halkevleri toplantılarına katılarak, konuşmacıları soru yağmuruna tutmaktadır. Eminönü Halkevi’nde Kopenhag’da düzenlenen Dünya Devleti Fikri Konferansı hakkında görüşlerini anlatan Ahmet Emin Yalman ve Hamdullah Suphi Tanrıöver beklemedikleri bir tepkiyle karşılaşırlar. Fethi Gemuhluoğlu heyecanla ve ellerini savurarak, “Siz bir hafta önce milliyetçiliği şu şekilde tarif ediyordunuz. Din diyordunuz, dil diyordunuz, tarih diyordunuz, ülkü diyordunuz, vatan diyordunuz” diyerek, Kopenhag Konferansı sonrası Dünya Devleti Fikri’ni anlatan Hamdullah Suphi’yi terslemiştir.

Gençlik bir araya geliyor

Anadolu gençlerinin bir araya geldiği yurt ve kahvehaneler, çok geçmeden fikir üretilen birer mektep havasına bürünür. Gençlerin zaman zaman bir araya geldiği yerlerin başında Beyazıt’taki Küllük Kahvehanesi vardır. İkinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle Tek Parti diktası da sallanmaktadır. İçtimai muhalefet de belirmeğe başlamıştır. Böyle bir hava gençlerin teşkilatlanmasına imkan vermiştir. 1946 yılında bir dernek kurulur, Türk Kültür Ocağı... Gemuhluoğlu, derneğin kuruluş aşamasına yetişememiştir. Çünkü Hukuk Fakültesi’ni bırakarak, askere gitmiştir. Askerlik sonrası ocak faaliyetlerinde aktif görevler alır. Daha sonra Türk Kültür Ocağı ile üç derneğin birleşmesiyle Milliyetçiler Derneği kurulur. Milliyetçiler Derneği’nin faaliyetleri etkili olmaktadır. Gemuhluoğlu’nun organizatör kişiliği öne çıkmakta, insanları ve müesseseleri kaynaştırmaktadır. Dönemin bütün gençlik faaliyetlerinde mitinglerde başı çekmektedir. Moskova Radyosu onu hedef göstermektedir. Ölümüne yakın bir zamana kadar Moskova Radyosu ve Bizim Radyo’nun sataşmaları sürecektir.

Mareşal’in cenazesi

10 Nisan 1950’de Mareşal Fevzi Çakmak vefat etmiştir. Tek Parti zihniyeti, devrin en önemli yayın organı olan radyoda, neşeli şarkılar ve oyun havaları ile sevincini dile getirmektedir. Halk, idareye karşı öfke dolu ama tepkisizdir. Ancak milletin değerlerine bağlı gençliğin tepkisiz kalması düşünülemez. İşte böyle bir günde milliyetçi gençliğin önünde 28 yaşında bir genç yürüyor, heyecanlı nutuklar veriyor, radyoyu ve yönetimi protesto ediyor. Harbiye’de Ordu Komutanlığı’na giderek, oradaki bayrağı yarıya indiriyordu. Beyazıt Camii’nde Mareşal’in tabutunu resmi makamlara teslim etmeyerek, omuzlarda Eyüp Sultan’a kadar yürüten gençlerin öncülerinden biri yine Gemuhluoğlu’dur. O gençler arasında Turgut Özal da vardır.

O bir insan sarrafı

Fethi Gemuhluoğlu’nun mesleği insan yetiştirmek olmuştur. Öyleki, öğrencilik yıllarında başlayan bu meslek, bir ömür boyu sürecektir. İstanbul’un çeşitli liselerinde öğretmenlik ve İstanbul Spor ve Sergi Sarayı Müdürlüğü görevlerinde bulunurken, kozasını örmek, insan yetiştirmek imkanı bulacaktır. Küllük’te, Türk Kültür Ocağı’nda, Karadeniz Kırathanesi’nde, Milliyetçiler Derneği’nde, işyerinde veya evinde başlayan dostluk, gençlerin hayatına şekil verecek, onları canevinden yakalayacaktır.

Sen hiç aşık oldun mu ?

Fethi Gemuhluoğlu, kendisiyle tanışmak için gelen gençlere sorduğu belirli, güzel soruları vardır. Bu sorular gençleri allak bullak eden ama kendi kimliğini açıklayan ve muhatabından da kimliğini isteyen hoş sorulardır. Namaz kılan bir insana “sen hiç namaz kıldın mı ?” diye sorar. “Ben beş vakit namaz kılarım” deyince, “evet sen beş vakit namaz kılıyorsun da, ama sen hiç namaz kıldın mı?” diye sorarak onun benliğini saran, bir pedagojik darbeden geçirir. Bu hoş sorulardan biri de “İslam Devleti’ne inanıyor musun ?” sorusudur. Soruların klasiği ise aşk üzerinedir. “Hiç aşık oldun mu?” cümlesi, hemen hepsi Anadolu’dan gelen bu gençlerin değişik tepkiler göstermesine sebep olmuştur. Kimisi kızarır bozarır, kimisi “ne demek aşk, asla” der, kimisi de mahçup mahçup “evet” der. Asla diyen hatta bunun için kızgınlık gösteren adamı mutlaka tersler. “Ben hayatta sevmemiş, gönül adamı olmamış insanı ne yapayım ? Bu adam aşka düşman.” Bu kızgınlık kalıcı değildir, tepkisi de pedagojik sorunun devamı mahiyetindedir.

“Büyük rüya görmek lazım !”

Onun sohbeti, gençlere çalışma, disiplinli olma gibi alışılan gereklerin ikazından ziyade, sorumluluğunu emreden ve insana yeryüzünün halifeliğini hatırlatan sözlerden oluşur. Bir kadro yetiştirmek, yönlendirmek her ferdin derdini dert edinmeyi, onun düşünce ve günlük hayatına çözümler sunmak demektir. Gençlere iş bulmak, evlendirmek veya üniversitede akademik kariyere başlatmayı vazife bilmiştir. Kürsü sahibi profesöre gidip, “bunları asistan olarak almamak vebalinizdir, almak vazifenizdir” diyebilen bir insandır. Çünkü her mevki, bir mevzidir, bir sıçrama taşıdır. Çünkü insanın görevi yücedir, o eşref-i mahlukattır, halifedir yeryüzüne. “Bir Rodop’lu genç geldi, yiğit, yani İslam Cumhuriyetini o kuracak.” O buna can-ı gönülden inanmaktadır. Çünkü “büyük rüya görmek lazım”dır.

Onları bilmek gerek !

Fethi Gemuhluoğlu, Türk milletinin tarihi iç düşmanını iyi bilmektedir. Bu düşman milletin kanını asırlardır emen ‘bürokratik zümre’dir. Batı’nın acentası bu zümre yönetimden gitmelidir ve gidecektir. Çözüm kadrodur. Kadroysa hepsi birer alem olan insanlardan oluşur. Bu genç insanlara şu sözleriyle yaklaşır: “Eğer siz Türkiye’nin orman meselesini bilmiyorsanız, orman meselesi üzerinde doktora yapmayacaksınız, siz bir Orman Fakültesi mensubu olarak Türk Milliyetçisi olamazsınız.” Türkiye’nin meselelerini, 150-200 yıllık ihanetlerin hepsini bilmektedir. Anadolu’nun her köşesinden insanlar tanır, onları soylarına kadar anlatabilir. Bu özellik, ona ‘Türkiye’nin Muhtarı’ denilmesine yol açmıştır.

Sohbet adamı

Gemuhluoğlu, hemen her konuda karşısındakilerle saatlerce konuşabilecek malumata sahiptir. Bu bilgiyi cazip kılan onun dilidir, üslubudur, gönül adamlığıdır. Burada onun bir başka yönüyle karşılaşırız. O da güzel konuşma ve hitabet kudretidir. Osmanlı Türkçesini ve Anadolu Türkçesini çok iyi bilir. Her hangi bir meseleyi, bir gönül adamı üslubuyla, karşısındakini yormadan saatlerce anlatabilir. Yetiştiği çevrenin seçkin insanlarının etkisini, bunlardan Derviş Nafiz Efendi’nin Türkçesine hayran olduğunu nakletmiştir.
O, iyiden, doğrudan, güzelden yana bir insandır. Tabii olarak çirkinliklerin karşısındadır. Türkiye’nin Muhtarı, yüreği yanık bir insandır. Ama bu acısını sabrın emrine vermiş, bütün gayretiyle sevdasını sürdürmüştür. Gemehluoğlu, İslam’ı siyasete ve ticarete alet etmeden, şamatasız, derinden ama güçlü bir şekilde temsil edilmesini istemektedir. “Ben Lailahe illallah Muhammedün Resulullah diyenlerle beraberim. Başka bir şey aramadım.” İşte Gemuhluoğlu’nun en büyük tarafı, bu yönü yani ehl-i tevhid oluşudur. Ancak onun tevhid anlayışında kimseyi dışlamak yoktur. Kendisiyle diyalog kuran bir çok solcu dostu da vardır, bunlar Gemuhluoğlu’nun cenazesine de gelirler. O, toplumu bütün kesimleriyle kavramayı başarmış bir insandır.

Fikir sakası Gemuhluoğlu

Fethi Gemuhluoğlu, sadece kadro işini ele almıştır. “Bizim yapacağımız kadroyu yetiştirmek” diyor ve kimde bir kıvılcım görse, ona koşup onu canlandırmıştır. Elini hafifçe vurarak tokalaştığı bu gençliği kucaklar, büyük bir sevgiyle omuz başlarından öper. Çünkü bu genç insanlar geleceğin yöneticileri, bakanları, milletvekilleridir. Onu en yi ifade eden sözler, her halde üstad Necip Fazıl’a aittir. Babıali adlı eserinde şöyle der onun için: “Kendisine hiçbir tecelli zemini aramayan bir tevekkül zarfına bürülü, sessiz ve sedasız, ortada görünenlere su taşıyıcı, fikir sakası Fethi Gemuhluoğlu.”

Kendine vakit bulamamak

Gemuhluoğlu ve nesli dava adamları ya geç evlenmiş ya da evlenmeye vakit bulamamışlardır. Bunun sebebi şüphesiz Türkiye’nin şartlarından kaynaklanıyordu. Bu nesil çocukluk çağlarında memleket meselelerinde gözünü açmış, kendilerini düşünecek vakit bulamamışlardır. Cemiyet meselelerine dalan gençler kendilerini unutmuştur çoğu zaman. Gemuhluoğlu’nun evliliği de bu yüzden geç olmuştur. Fakat Gemuhluoğlu’nun eşi, ona mücadelesinde daima destek olmuştur.

Resmi görevleri

Fethi Gemuhluoğlu Spor ve Sergi Sarayı Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Basın Müşavirliği görevlerinde bulunmuştur. 1969 yılından itibaren Türk Petrol Vakfı Genel Sekreterliği’nde bulunmuştur. O asıl işi olan insan yetiştirme görevini, gençlerle doğrudan temaslar kurarak Vakıf’daki görevi sırasında bulmuştur. Engin bir İslam kültürü yanında iyi derecede Almanca biliyordu. Aydınlar Ocağı ile Türk Edebiyat Cemiyeti’nin İstişare Kurulu ve Anadolu Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği yanında çok sayıda hayır kurumunun da yöneticiliğini yapmıştır.

Milliyetçi Cephe’nin mimarı

Gemuhluoğlu, son zamanlarında memleketin siyasi hayatına inanılmaz bir şekilde ağırlığını koymuştur. Dışarıdan görülmeyen bu gerçek, 1973 seçimlerinde ve en son Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti’nin kurulması sırasında ortaya çıkmıştır. O günlerde İstanbul’la Ankara arasında uçakla mekik dokuyarak bu rolünü en güzel şekilde ifa etmiştir. Milliyetçi Cephe döneminde hükümetin hakiki akıl hocalarından biri olmuştur.

“Ölüm mutluluk benim için”

Sağlıklı bir bünyeye sahip değildir Gemuhluoğlu. Küçüklüğünden beri bir takım hastalıklara yakalanmıştır. Ama son zamanlarda kalbi iyice yorulmuştur. Ölümüne yakın günlerinin sayılı olduğunu dostlarına söylemiş, vefat ettiği gece iki oğlu ve hanımını karşısına alarak tatlı tatlı vedalaşmıştır. 5 Ekim 1977 Çarşamba günü vefat etmiştir. Ertesi gün Fatih Camii avlusunda bakan, milletvekili, vali, komutan, profesör, şair, yazar, gazeteci, din görevlisi ve tabii yetiştirdiği genç kadrolar kendisini yolcu etmiştir. 6 Ekim 1977 Perşembe günü Sahrayıcedit Mezarlığı’ndaki kabrine gömülür. O ölümü şu sözlerle karşılar: “Ölüm ne mutluluk benim için. Çünkü çocukluğumda yüz paraya alıp uçurduğum kuşlarım, cennetin kapısında beni bekliyorlar. Onların yanına gitmek, ne güzel şey.”

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 77960

ulkucudunya@ulkucudunya.com