Türk’e Kefen Biçmenin Adı “Destan” Olmuşsa?!
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
Dünkü resmi açıklamaya göre, tamı tamına 47 bin 975 insanımızı kaybettiğimiz depremden bir gün önce Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli Tekirdağ’daydı.
“Aziz Milletim Sıra Sende” temalı mitingde yaptığı konuşmada evvela şunları söyledi:
“Harf İnkılabı yapılır yapılmaz, Başöğretmen sıfatıyla kara tahtanın başına geçip ilk dersi Tekirdağ’da veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eserleri, ilkeleri, kurucu değerleri bizimledir, bize emanettir.”
“100’üncü yıldönümünü idrak ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Türk kahramanlığı, yüksek Türk kültürüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesinin omurgası milli egemenliktir. Egemenlik ise kayıtsız ve şartsız büyük Türk milletine aittir.”
“Cumhuriyet, küresel emperyalizmin bağış veya bahşişi değildir. Türk devleti onun bunun siparişiyle, onun bunun müsamahasıyla kurulmuş değildir.”
Ardından alandakilere, “Cevabınızdaki heybete şahit olmak istiyorum.” diyerek, “Evet” karşılığını aldığı şu soruları yöneltti:
“Türkiye’nin ve Türk milletinin tarafında duruyor muyuz?.. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümünü kundaklamak isteyen iç ve dış ihanet cephesini hayal kırıklığına uğratacak mıyız?.. Küresel oyunlara, habis senaryolara, milli huzur ve güvenliğimizi tehlikeye atan siyasi, ekonomik ve diplomatik ablukalara karşı duracak mıyız?.. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini bozmak amacıyla bir masa etrafında toplanmış zillet partilerine Tekirdağ’ın kararını gösterecek misiniz?.. Elbette Cumhur İttifakı’yla Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy verecek misiniz?.. Tekirdağ ‘evet’ diyorsa, bu zillet cephesi nesine güveniyor?”
Nihayetinde de konuşmasını, Atatürk’ün “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözüyle bitirdi.
Ha HDP Ha HÜDA-PAR
Bahçeli’nin 35 gün önceki bu konuşmasına dikkat çekmemizin sebebi, dün itibarıyla Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ı destekleme kararı alan HÜDA-PAR’ın görüşleri.
Dün birçok medya organında bu partinin Atatürk düşmanı olduğu, özerkliği savunduğu, Şeyh Sait gibi isyancılardan özür dilenmesini istediği ve Hizbullah’ı terör örgütü saymadığı hatırlatıldı.
Neredeyse HÜDA-PAR’dan hiç bir farkı olmayan HDP’yi Millet İttfakı’nı desteklediği gerekçesiyle eleştiren iktidar medyası ise, o konulara hiç girmeksizin, bu partinin Cumhur İttfakı’nı destekleme kararını, “HÜDA-PAR Cumhur İttifakı’na katıldı… HÜDA-PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu duyurdu: seçimlerde Erdoğan’ı destekleyeceğiz… HÜDA-PAR Erdoğan’ı destekleyecek” gibi başlıklarla duyurdu.
Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu’nun Erdoğan’a destek kararını açıklarken, “Şartlarınız olacak mı?” şeklindeki bir soru üzerine AKP ile görüşmelerin süreceğini belirttikten sonra verdiği şu cevap ise iktidar medyasında yer bulmadı:
“Eğer ittifak olursa, biz de kendi programımızdaki taleplerin gerçekleşmesi için bir çaba içerisinde olacağız ve bunların takipçisi olacağız.”
Programında Yok Yok
HÜDA-PAR’ın programında yer alan, Cumhur İttifakı’na katıldığı takdirde “gerçekleşmesi için çaba gösterip takipçisi olacağı” talepleri ana başlıklarıyla biz de sıralayalım. Şunlar var:
– Tüm devlet dairelerinde vatandaşların inançlarının gerektirdiği gibi giyinmesi ve tesettür serbest bırakılmalıdır… Eğitim ve sağlık başta olmak üzere, kadınlara hizmet veren kurum ve kuruluşlarda sadece kadınlar istihdam edilmelidir.
– Devlet, dinleri şekillendirme salahiyetini kendinde görmemeli, cumhuriyetin ilk yıllarında bu amaçla teşkil edilmiş Diyanet İşleri Başkanlığı özerkleştirilmelidir.
– Vesayetten ve ideolojiden arınmış, sivil bir anayasa acilen yapılmalıdır. Yeni anayasanın başlangıç bölümü kısa ve öz olmalıdır. Etnik vurgu yapılmaksızın insani hak ve özgürlüklere kuvvetli bir vurgu yapılmalıdır. Bu yeni anayasanın değiştirilemez nitelikte hiçbir maddesi olmamalıdır. Yeni anayasa herhangi bir ideoloji dayatmamalı, bu çerçevede hem seçilecek milletvekillerinin hem de devletin değişik kademelerinde görev alacakların yemin metni değiştirilmelidir.
– Profesyonel ordu oluşturularak, askerlik hizmeti zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Geçiş sürecinde askerlik hizmetini asker olarak yapmak istemeyenler için vicdani red hakkı, insani temel bir hak olarak tanınmalıdır.
– Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı söylem terk edilmelidir… Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler, ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.
– Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır. Yeterli talep olması halinde anadili farklı olan diğer vatandaşların da kendi dillerinde eğitim alabilmelerinin önü açılmalıdır.
– İlköğretim öğrencilerine okutulan, ırkçılık kokan “Andımız” ve benzeri metinler kaldırılmalıdır. Muhtelif yerlerde yazılan “Ne Mutlu Türküm Diyene” gibi yazılar silinmeli, “Bir Türk dünyaya bedeldir.” şeklindeki ırkçı söylemlere son verilmelidir.
– Medreseler iyileştirilmeli, asli fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve medreselerde verilen icazetlere resmi statü tanınmalıdır… Medrese eğitiminde geçen süre zorunlu eğitim süresinden sayılmalıdır. Buralardan mezun olan öğrencilere belli sınavlardan geçtikten sonra denklik diploması verilmelidir.
– Zorunlu karma eğitimden vazgeçilmeli, isteyen aileler çocuklarını yüksek öğrenim dâhil eğitimin her kademesinde erkek veya kız okullarında okutabilmelidir.
– Mevcut merkezi ve yerel devlet organizasyon yapısının ıslahı ile beraber, mevcut yapının tabu olarak kabulünden vazgeçilerek olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir. Toplumun huzur, refah ve güveni için gerekli olduğunun toplumun çoğunluğu tarafından kabulü halinde bu modeller uygulanabilmelidir.
– Başta Şeyh Said olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmeli, mağdurlara tazminat ödenmelidir. Said-i Nursi, Şeyh Said ve Seyyid Rıza gibi şahsiyetlerin mezar yerleri açıklanmalıdır.
HÜDA-PAR’ın programında, devletin “ideoloji dayatmasının ve kutsal bir yapı olarak kabul görmesinin” “kabul edilemez” bulunduğunu, “Kürt sorununun” ise Cumhuriyet ideolojisinin “laiklik ve Türklük” üzerine kurulmasından kaynaklandığının savunulduğunu, keza “İnsanlık onurunu ayaklar altına alan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası uygulaması özel infaz rejimiyle birlikte ortadan kaldırılmalıdır.” denilerek bir anlamda teröristbaşının serbest bırakılmasına ışık yakıldığını da kaydedelim.
MHP Ne Demeyecek?
İşte bu partinin Cumhur İttifakı’na katılması gündeme geldiğinde, değerli Gazeteci-Yazar Selcan Taşçı, Yeniçağ Gazetesi’ndeki köşesinde şöyle yazdı:
“Ne vakit HÜDA-PAR’ın adı Cumhur İttifakı’yla yan yana anılmaya başlansa gözler MHP yönetimine çevriliyor; ‘Ne diyecek?’ diye. Çevrilmesin. Çünkü hiçbir şey demeyecek. Nereden mi biliyorum? Geçmiş dememelerinden!”
Evet, biz de “MHP ne diyecek?” diye sormayıp sadece Bahçeli’nin, muhalif olduğu dönemde Erdoğan’a ve AKP’ye yönelttiği bazı suçlamaları hatırlatmakla yetinelim.
Dedi ki;
“Damat Ferit lobileri, Sait Molla takipçileri, Şerif Hüseyin müttefikleri, Anzavur taraftarları, Seyit Rıza misyonerleri, Şeyh Said izcileri, Doğu Sorunu mucitleri, Mondros sevdalıları, işgal artıkları, isyan kalıntıları AKP’nin ampulünde toplanmış ve AKP’nin uyarıcı etkisiyle yattıkları kış uykusundan uyanmışlardır.”
8 Ocak 2013
“Başbakan tarihte; Cemil Çeto’yu, Delibaş Mehmet’i, Çapanoğlu’nu, Koçgiri Aşiretinden Alişan’ı, Ali Galip’i, Şeyh Said’i, Damat Ferit’i, isyancıları, bölücüleri, ayrılıkçıları, hainleri, yabancı ajanlarını, ilk Meclis’teki bazı münferit isimleri övmektedir; biz ise Ötüken’den Çanakkale’ye, Sakarya’dan Dumlupınar’a kadar bir hilal uğruna şehit düşen, Türk tarihinin her devrinden fışkıran mübarek yüzlerle iftihar etmekteyiz.”
26 Kasım 2013
“Seyit Rıza isimli bölücüyü ve suç örgütünü masumlaştırmanın, daha ötesi bu hainleri Kerbela şehitleriyle bir görmenin Hz. Hüseyin’e bir kez daha kast etmek olduğunu görmüyor musun?”
11 Kasım 2014
Ez cümle; herhalde Bahçeli, olası ortakları HÜDA-PAR’ı da en azından “Şeyh Said, Seyit Rıza” gibi isyancıları savunduğu için eleştirmeyecek, eleştiremeyecektir; ama sadece 35 gün önce Tekirdağ’da yaptığı o konuşma ve oradaki sorular acaba ne olacak?!
Erdoğan’ın dün AKP İl Başkanları Toplantısı’ndaki mesajı da önemliydi.
Cumhur İttifakı’nın genişleyeceğinin işaretini verirken, “14 Mayıs destanını beraberce yazacaklarını” vurguladı… Millet İttifakı için ise şu ifadeleri kullandı:
“Bunların milli birlik ve beraberliği bozma niyeti var… Türkiye’nin ışığını söndürmek, nefesini kesmek, dizlerinin bağını çözmek için ellerini ovuşturarak bekleyenlere zafer çığlıkları attıramayız.”
Türk’e ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kefen biçmenin adı, “siyaset, demokrasi, ittifak”, daha ötesi “destan” olmuşsa; ört ki ölem!..