Krizden kriz üretmek
Fikret BİLA 08 Mayıs 2007
AKP'nin cumhurbaşkanlığı seçim sürecini yönetme biçimi bir krize yol açtı. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararından sonra izlediği "ikili yol" da yeni krizlere neden olacak sakıncalar taşıyor.
AKP, bir yandan cumhurbaşkanını halka seçtirmek için Anayasa değişikliği önerisi verdi, diğer yandan cumhurbaşkanını bu Meclis'e seçtirmek için yeni bir oylama takvimi yaptı.
Takvim sorunlu
AKP'nin yaptığı yeni takvime göre cumhurbaşkanlığı turları 6, 9, 12 ve 15 Mayıs'ta yapılacak. Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca toplantı yeter sayısı olarak 367 milletvekilinin katılımı aranacak.
Anayasa hukukçularına göre bu takvim yeni bir krize yol açacak nitelikte. CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne başvurmasıyla ortaya yeni sonuçlar çıkabilir.
Anayasa hukukçularının takvime ilişkin değerlendirmeleri şöyle:
"2 cumhurbaşkanlığı seçim turları arasında en az 3 gün fark bulunması Anayasa'nın emridir. Yapılan takvimde bu kurala uyulmamıştır. Hukuk gün üzerinden hesap yapar. Buna göre, ilk oylama 6 Mayıs'ta yapılacaksa, izleyen turların 10, 14 ve 18 Mayıs'ta yapılması gerekir ki bu da son tarih olan 16 Mayıs'ı aşmaktadır. Bu itibarla, söz konusu takvim sorunludur ve Anayasa Mahkemesi'nde dava konusu olabilir."
Seçim sorunu
Anayasa hukukçularına göre bir diğer sorun da TBMM'nin aldığı seçim kararıdır. Seçim teklifinin gerekçesinde, "102. maddeye göre cumhurbaşkanı seçilemeyeceği anlaşıldığından" ifadesi yer alıyor. TBMM, 102. maddeye göre seçimin yapılamayacağına karar vermiş oluyor. Bu durumda eğer 102. maddeye göre cumhurbaşkanı seçilemiyorsa TBMM seçimlerinin bu maddeye göre yenilenmesi gerekir. Bu süreçte Yüksek Seçim Kurulu yetkilidir. 102. madde işlemeye devam ediyorsa tur takviminin 16 Mayıs'a kadar en az 3 gün arayla düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, seçim kararı alındığına ve Resmi Gazete'de yayımlandığına göre bu süreç kesilmiştir.
Bu durumda cumhurbaşkanlığı turlarının da kesilmesi gerekir.
Anayasa değişikliği
AKP'nin TBMM'ye verdiği Anayasa değişikliği de hem sistem hem de cumhurbaşkanının seçimi konusunda sorunlu görünüyor.
Hem parlamenter sistem devam ediyor hem cumhurbaşkanını halk seçiyor. Bu durum iki başlı bir icra sıkıntısına adaydır. Başkanlık sistemi değildir, parlamenter sistem değildir. Anayasa hukukçularına göre öneri daha çok "başkancı sistem" olarak adlandırılan Latin Amerika sistemine benziyor ama oradaki dengeleri ve yetkileri de taşımıyor.
Cumhurbaşkanı adayı göstermeyi 20 milletvekilinin imzasına bağlaması ANAP'ın bir koşulu gibi duruyor. Meclis dışında kalmış, ancak oylarının toplamı yüzde 10'u aşan partilerin ortak aday göstermelerine ilişkin hükmün amacı anlaşılamıyor. Meclis dışında kalmış ama birbiriyle uzlaşamayacak partileri bir araya getirmeye yönelik bu zorlama hükmün bir anlamı yok. Ayrıca cumhurbaşkanı adayı gösterilme usulü bu makamı politize etmeye aday görünüyor. Tarafsız aday şansını ortadan kaldırıyor.
Yeni düzenleme tarafsızlığın çok önemli olduğu cumhurbaşkanlığını uzlaşma aramadan çoğunluk partisine vermeyi hedefliyor. Ayrıca, seçime katılım oranı öngörmediğinden yüzde 51 çoğunluk aramıyor, azınlık oyuyla cumhurbaşkanı seçilmesine olanak tanıyor.
Bütünlük içinde yeni bir sistem önerdiği için Anayasa değişikliği de krizden kriz üretecek gibi duruyor.