Karşılaştırma
Ahmet Bican Ercilasun 01 Ocak 1970
Ortada bir bölücü terör örgütü var: PKK. Bir de bölücülük konusunda PKK ile aynı düşüncede olan bir siyasi parti: HDP.
Ortada siyasal İslamcı bir terör örgütü de var: FETÖ. Siyasal İslamcılık konusunda FETÖ ile aynı görüşleri paylaşan cemaatler, tarikatlar ve partiler de var.
Şimdi bunlarla iş birliğini, yakınlaşmayı, görüşmeyi uygun bulmayan vatandaşlar için bir karşılaştırma yapalım.
Çözüm politikalarını herkes hatırlayacaktır. HDP ve onun öncülü partilerle, doğrudan doğruya PKK liderliği ile, İmralı ve Kandil'le yapılan görüşmeleri herkes hatırlayacaktır. Öcalan'a ve PKK'nın Kandil'deki karargâhına heyetler gönderildiğini, Öcalan'ın mektuplarının Kandil'e bu heyetlerle ulaştırıldığını hatırlayacaksınız.
PKK lideri Öcalan'ın mektubunun Diyarbakır meydanında okunduğunu, Irak'tan gelen PKK teröristleri için sınırda pişmanlık mahkemeleri kurulduğunu, teröristlerin zafer işaretleri ve zılgıtlarla karşılandığını yine hatırlayacaksınız.
Oslo'da o zamanki başbakan temsilcisiyle MİT yöneticilerinin, PKK'nın Avrupa temsilcileriyle masaya oturduğunu da hatırlayacaksınız.
PKK eylemlerine müdahale edilmemesi için valilere, komutanlara talimat verildiğini, bunun sonunda da Hakkâri ve civarında hendekler kazıldığını, tahkimatlar yapıldığını, açılım politikasından vazgeçilince bu tahkimatlar yüzünden nice askerimizin ve polisimizin şehit olduğunu da hatırlamalısınız.
Şu anda ABD tarafından yardım ediliyor diye karşı çıktığımız YPG'ye yardım için Irak'taki peşmergelere sınırlarımızı açtığımızı, onları alâyıvalâ ile ağırladığımızı da biliyorsunuz.
Ayrıntılarını yazmadığım bütün bu olaylar AKP iktidarı zamanında oldu; açılım politikasını, terör örgütü ve partileri ile iş birliğini doğrudan AKP iktidarı yürüttü.
FETÖ'nün devleti ele geçirme faaliyetleri de AKP iktidarı ile iş birliği yaptıkları sırada gerçekleşti. Hâkimlik ve savcılıkları ele geçirme, emniyete ve orduya sızma, bunların sonunda kurulan kumpaslar, hapsedilen ve görevlerinden alınan komutanlar… Ve nihayet alçak darbe teşebbüsü, şehit olan yüzlerce insanımız.
Bütün bu iş birlikleri yöneticiler tarafından itiraf edilmiş, Allah'tan ve milletten af dilenmiştir.
Bir yanda ülkenin bölünmesine ve felaketine yol açabilecek, binlerce insanımızın ölümüne sebep olan bu iş birlikleri var.
Öte yanda HDP yöneticileri ile görüşen, HDP'ye yönelik %10 seçmen kitlesinin oyuna talip olan CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu.
Bir tarafta fiilî iş birliği ve bunun sonunda binlerce ölüm. Diğer tarafta %10'luk bir seçmen kitlesinin oyuna talip olma ve bunun doğurduğu endişe. Bir yanda binlerce insanımızın canına mal olmuş, gerçekleşmiş iş birlikleri var; bir yanda geleceğe dönük bir endişe.
İki yapı önünde duruyoruz: Birinde müteahhit rüşvet vermiş, malzemeden çalmış ve bina yıkılmış. Diğerinde müteahhidin yaptığı bina yıkılabilir diye endişe ediyoruz. Önümüzde sadece bu iki müteahhitten biri var. Ne dersiniz, en doğru seçim evimizi, binası yıkılan müteahhide yaptırmak mıdır?