MUSTAFA’NIN MEZARI (Mustafa Pehlivanoğlu)
Remzi Çayır 01 Ocak 1970
Mustafa’nın mezarını aradım o gün
Türk Bayrağı asılı mezarlara gözüm takıldı
Bunlar, asker şehitlerin yatağıydı
çoğu yirmisinde hayata veda etmişlerdi
yirmidört saat Kur’an okunuyormuş
gördüm mezarını
diz çöktüm karşısına
ne de çok hatıran vardı
ah! Mustafa ah!
çabuk gittin be!
görüş günlerinde gül açardı yanaklarında
gözlerinin içi gülerdi
sokulurdun yanıma
anlatırdın neler konuştuğunu
mektup yazardın
bazen, gelen mektubu okuturdun bana
bilirdim,
paylaşmak isterdin mutluluğunu
tuhaf biriydin be Mustafa
latife yapar ara sırada kavga ederdin
benimle hiç kavga etmedin ama
geçmişi anlatır
suçsuz olduğunu haykırırdın
beni bazen yargıç, bazen savcı bellerdin de dökerdin içini
suçsuz olduğunu ben bilirdim
bilirdim de, mahkeme vermişti bir kez kararını
idamın onaylanmıştı da
gülerek gelip
“bizi asacaklar” demiştin
sağdan soldan sana laf atılmıştı
“sandalyeni biz tekmeleriz” diye
ne de çok gülmüştün hatırlıyor musun?
nişanlını anlatırken başka bir dünyaya giderdin
gelecekten bahsederdin, hayal kurardın,
sesli düşünürdün, mest olurdun.
Yargıtay cezanı onaylayınca
Demiştim ki; “gel, kaçmayı dene”
soğuk durmuştun “olmaz” demiştin
neden böyle demiştin?
sonra kaçarken bile gönülsüzdün.
Suçsuzdun, tamam ama, asılacaktın. kaçmaktan başka şanın yoktu.
Seni anlamalarını bekliyordun, nerde
sen topun ağzındaydın
nitekim öyle olmadı mı?
ot bürümüştü Mustafa’nın üstünü
benden konuşmamı istediğini hissediyordum
anlatırım Mustafa, anlatırım
annenle konuştum, o söyledi
nişanlın başkasıyla evlenmiş
ölüyü bekleyeni tarih yazmıyordu Mustafa,
şimdi nerdedir, ne eder haberim yok,
muhtemelen çoluk çocuk sahibi olmuştur,
hayatın telaşı içinde yitip gitmiştir.
arkadaşlar mı?
ne sen sor, ne ben söyleyeyim
dün yaşanmamış sanki
idealizmden kaçıyor insanlar
sorumluluk sıkıyor.
dava mı?
davayı tarif eden yazıların mürekkebi silikleşiyor
cümleler okunmaz oluyor gittikçe
unutuldu değerler Mustafa…