« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Nis

2023

Makule dönüşün karşılaşabileceği güçlükler

Fatih Özatay 01 Ocak 1970

Seçim sonrasında uygulanabilecek ekonomi programları alternatiflerini tartışmaya başlamıştım Salı günü. Makule dönülmesi halinde liranın ana eğiliminin (reel olarak) değerlenme yönünde olacağını nedenleriyle belirtmiştim. Farklı senaryolar da vardı: Yarı makule dönüş, şu anda uygulanan sürdürülemez ekonomi programının sürdürülmeye çalışılması, tamamıyla kontrol ekonomisine geçilmesi gibi. Açıklanan programlara bakınca, makule dönüş, Millet İttifakı’nın her iki seçimi de kazanması halinde gerçekleşebilecek senaryoydu. Diğer üç senaryo ise, Cumhur İttifakı her iki seçimi de kazanırsa ortaya çıkma ihtimalleri olan senaryolardı. Bir de, özellikle yerel seçime kadar, ekonomide belirgin oynaklıkların yaşanabileceği, bir seçimi bir ittifakının, diğerini ise öbür ittifakın kazanma senaryosu vardı. ‘Seçim kazanmak’ derken, Cumhurbaşkanlığı seçimi için ne kastedildiği açık. Parlamento için ise parlamentoda çoğunluğun desteğine sahip olan bir hükümetten söz ediyorum.

Makule dönüş senaryosu ne gibi güçlüklerle karşılaşabilir? Bu soruyla ilgiliyim bugün. Açık ki, makule dönüş senaryoları için geçerli olacak zorluklar diğer senaryolar için haydi haydi söz konusu olacak. Bu nedenle, ekonomi açısından en iyi sonuçları doğurmaya aday senaryonun karşılaşabileceği zorlukları tartışmak yeterli olacak. İlk akla gelen zorluk, şu anda oldukça yüksek olan dış ticaret açığımızın ve cari açığımızın yaratabilecekleri olumsuz etkiler. İki açıdan ele almak gerekiyor; döviz kuru ve ekonominin tümü açılarından.

Günümüzde döviz arz ve talebini etkileyen temel unsur sermaye hareketleri, dış ticaret değil. Tüm dünyanın bir yıllık ticaret hacminden doğan döviz hareketleri, neredeyse sadece bir günde sermaye hareketlerince yaratılıyor. İkincisi, son on iki ayda 25 milyar dolarlık altın ithalatı yaptık. Ekonomide makule dönüş halinde, altın ithalatının arkasındaki temel nedenler ortadan kalkacak; çarpıcı bir düşüş gerçekleşecek. Üçüncüsü, geçmişte Türkiye yüksek miktarda cari açık verirken bile liranın reel olarak değerlenme baskısı altında kaldığı çok dönem var. Dolayısıyla, liranın (reel olarak) değerleneceği ana eğilimi değiştirecek güçlükler değil bunlar. Olsa olsa bu ana eğilimin eğimini –daha az değerlenme eğilimi gibi, etkileyebilirler ve ana eğilim etrafında oynaklığa neden olabilirler.

Yerli paranın reel olarak değerlenmesinin hem olumlu hem de olumsuz yönleri var. Enflasyon çok yüksek; resmi olanı bile öyle. Geniş halk kesimlerini çok olumsuz etkiliyor. Değerlenme eğilimi, enflasyonun düşürülmesinde önemli bir rol oynar. Enflasyondaki düşüş belirginleştikçe, enflasyonun düşeceğine ve dolayısıyla programa duyulan güven yükselir. TCMB daha hızlı faiz düşürebilir. Bu açıdan bakıldığında değerlenme eğilimi olumlu olur. Öte yandan, ihracatı cezalandırıcı, ithalatı ise artırıcı bir gelişme, ulusal paranın reel olarak değerlenmesi. Bu olumsuzluğu en aza indirebilmek açısından yapılabilecekler var. Birincisi, reel değerlenme eğilimine yol açan sermaye girişleri TCMB’nin döviz rezervlerini artırmak için önemli bir fırsat sunar. TCMB döviz alır; hem rezervi artar hem de değerlenmeyle mücadele etmiş olur. İkincisi, sermaye girişlerinin ve yurtiçi kredi arzını arzulanandan daha fazla artırması halinde BDDK’nın devreye girmesi gerekir. Zira kredide aşırı yükseliş, ithalat talebini patlatır. Özellikle verimliliği artırıcı politikaların meyvelerini vermesiyle, dış ticaret açığının yerli paranın reel değerine olan bağımlılığının bir miktar törpüleneceği de not edilmeli.

Büyük merkez bankaları faiz artırıyorlar. Neden Türkiye bu koşullarda özellikle tahvil ve hisse senedi almak isteyen yabacılar için çekici olsun? Ayrıca, ABD’de finans sektöründe sorunlar yaşanıyor. Bu sorunlar büyürse? Büyük merkez bankaları faiz artırım sürecinin sonuna gelmek üzereler. Dış faizlerdeki artış sınırlı olacak bundan sonra. Döviz cinsinden borçlanma faizimize belirleyen iki unsur var: Riskimiz ve yabancı faizler. Makule dönüldüğünde ilkindeki düşüş, ikincisindeki artıştan daha fazla olacaktır. Finans sektöründeki sorunlar yaygınlaşırsa –ki bu risk var, durum farklı elbette. Bizim gibi ülkeler açısından önemli bir sorun kaynağı. Devam edeceğim.

Bu köşe yazısı 13.04.2023 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.

Halim Kaya

16 Ara 2024

Mustafa Çolak’ı birkaç yıl önce Samsun Türk Ocağı’nda dinlemiştim. O zaman Enver Paşa ile İttihat ve Terakki hakkında benim tarafımdan dikkat çeken bilgiler vermiş, dolayısıyla dikkatimi çekmişti.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

16 Ara 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 130,44 M - Bugn : 35523

ulkucudunya@ulkucudunya.com