Sinan Efendi
Eyyüp Said Kaya 01 Ocak 1970
893 (1488) yılında Amasya sancağının Sonusa köyünde (bugün Tokat’ın Erbaa ilçesindeki Uluköy) doğdu. Asıl adı Sinâneddin Yusuf olup babasının adı Hüsameddin, dedesinin adı İlyas’tır. Doğum yerine atfen Amâsî nisbesiyle ve Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-teʾvîl’i üzerine yazdığı hâşiyesi münasebetiyle “Muhaşşî” lakabıyla anılmıştır. Babasının Halvetiyye şeyhlerinden Habib Karamânî’nin halifesi olduğu rivayet edilir. Amasya’da Küçük Ağa Medresesi hocalarından Emîr Kulu Şemseddin Efendi ve Hüseyniye Medresesi hocalarından Taşköprülü Muslihuddin Efendi’den ders aldı. Küçük yaşta iken hüsn-i hatta üstadı Şeyh Hamdullah Efendi ile birlikte İstanbul’a gitti. Zenbilli Ali Efendi’nin derslerine devam etti. Kanûnî Sultan Süleyman’ın hocası Hayreddin Efendi’ye mülâzım oldu. 928 (1522) yılından itibaren Gelibolu, Edirne ve İstanbul’da Sahn-ı Semân’ın da aralarında bulunduğu bazı medreselerde müderrislik yaptı. 946’da (1539-40) Halep kadılığına tayin edildi. Bağdat’ta yürüttüğü teftiş çalışmaları Bağdat Beylerbeyi Üveys Paşa’nın görevinden alınmasına yol açtı. Daha sonra Halep beylerbeyiliğine tayin edilen Üveys Paşa’nın talebi üzerine kadılıktan azledilen Sinan Efendi (949/1542-43), aynı yıl Dımaşk, ardından Bursa (951/1544) ve Edirne (Şâban 952 / Ekim 1545) kadılıklarına getirildi. Şâban 954’te (Eylül 1547) İstanbul kadısı ve on gün sonra Anadolu kazaskeri oldu. Kanûnî Sultan Süleyman ile birlikte Elkâs (Tebriz) seferine katıldı (955/1548). Değirmen (âsiyâb) vak‘ası sırasında (Şâban 958 / Ağustos 1551) Rumeli kazaskeri ve İstanbul kadısı ile birlikte görevinden azledildi. Bu arada hacca giden Sinan Efendi, hakkında yapılan teftiş sonunda temize çıktı. Rebîülâhir 969’da (Aralık 1561) Süleymaniye Dârülhadisi müderrisliğine tayin edildi. Ebüssuûd Efendi’nin vefatı üzerine (982/1574) şeyhülislâmlık makamına geçmesi yönündeki teklifi kabul etmedi. Safer 983’te (Mayıs 1575) yaşlılığı sebebiyle vazifeden ayrıldı ve 12 Safer 986 (20 Nisan 1578) tarihinde İstanbul’da vefat etti. Devrin tanınmış âlimlerinden olan kayınpederi Sarıgörez Nûreddin Efendi’nin kendi adıyla anılan mahallede (Fatih semtindeki Sarıgüzel mahallesi) yaptırdığı caminin avlusunda gömülü olduğu kaydedilmektedir. Sinan Efendi Amasya’da bir, İstanbul Anadoluhisarı’nda iki cami yaptırmıştır. Günümüzde adı Anadoluhisarı’ndaki Muhaşşî Sinan Efendi mahallesinde yaşamaktadır.
Eserleri. Sinan Efendi’nin eserlerinin başında Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl adlı meşhur tefsirine yazdığı hacimli hâşiye gelmektedir. Dönemin ulemâsı tarafından takdirle karşılanan (Ahmed b. Muhammed Edirnevî, s. 400) hâşiyenin mukaddimesinde Kanûnî Sultan Süleyman’a övgüler yer almaktadır. Kütüphanelerdeki nüshalarının çokluğu da (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 317, 318, 319, 320, 321; Damad İbrâhim Paşa, nr. 170, 171, 172, 173; Fâtih, nr. 501, 502, 503, 504; Amcazâde Hüseyin Paşa, nr. 44, 45) eserin Osmanlı ilim dünyasında ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Ayrıca Mergīnânî’nin el-Hidâye’sinin “el-Kerâhiyye” (Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 621), “el-Veṣâyâ” ve “el-Ḫüns̱â” (Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 622) başlıklı bölümlerine, Sadrüşşerîa’nın et-Tavżîḥ adlı fıkıh usulü eserinde yer alan râvinin rivayet ettiği hadise muhalif ameline dair kısma (Süleymaniye Ktp., Servili, nr. 250, vr. 25b-28a) ve Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Şerḥu’l-Mevâḳıf’ında boşluk (halâ) kavramına dair zikrettiği bir mesele üzerine (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 802, vr. 176a-180a, 180b-187b) kaleme aldığı hâşiyeleri bulunmaktadır. Anadolu kazaskeriyken hakkında açılan tahkikatta kendisine yöneltilen soruları ve savunma tutanaklarını içeren Mecmûa-yı Muhâkemât-ı Defter-i Eslâf da günümüze ulaşmıştır (Karatay, I, 600). Aynı dönemde yaşayan Sinâneddin Yûsuf el-Hamîdî (ö. 912/1506), Sinâneddin Yûsuf el-Gencevî (ö. 922/1516) ve Sinâneddin Yûsuf Güzelhisârî’ye (ö. 936/1530) ait bazı eserler, müellif isimleri yanında mesleklerinin benzerliği sebebiyle Muhaşşî Sinan Efendi’ye nisbet edilmiştir. Begavî’nin Meṣâbîḥu’s-sünne’si üzerine yazılan Müntehabât-ı Mesâbîh Tercümesi’ni (Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa, nr. 239) Muhaşşî Sinan Efendi’ye izâfe eden kayıtlar doğru değildir.