Veled Çelebi İzbudak
16.08.1869 – 04.05.1950 01 Ocak 1970
1867’de Konya’da dünyaya geldi. Anne ve baba tarafından Mevlana soyundan gelen Veled Çelebi’nin babası Mustafa Necip Çelebi, annesi Rabia Hanım’dır. Veled Çelebi’nin kendinden büyük Ahmed Nazif, Şemseddin ve kendinden küçük Yusuf isimli üç erkek kardeşi vardır.
Konya'daki ilk ve orta öğreniminin ardından yine Konya'daki Sultan Veled Medresesi’nde okudu. Ayrıca özel öğrenim gördü, Farsça, Arapça öğrendi. Mevlana Dergahı'na gelen alim ve yazarların sohbetlerinden yararlandı. Arap ve Fars edebiyatları üzerine incelemeler yaptı, Türk lehçeleri konusunda araştırmalarda bulundu. Ali Şir Nevai’nin Abuşka Lugati’ni okuyup incelemesi farklı Türk lehçelerine olan ilgisini arttırdı.
Memuriyet yaşamına on altı yaşında iken Konya Vilâyeti Mektubî Kalemi’nde başladı. Bir süre sonra Konya Rüşdiyesi’nde yazı ve Farsça öğretmenliğinde bulundu. Konya Vilâyeti Mektubî Kalemi’nde memuriyete, Vilayet gazetesinde yazı hayatına başladı.
Bir çelebinin devlet memuru olması ve serbest tavırları dergah içinde sürtüşmelere neden olunca 1889’da babasından izin alarak İstanbul’a gitti ve Bahariye Mevlevihanesi'ne yerleşti[4]. “Bahaî” takma adıyla Konya İl gazetesinde başlayan yazı hayatını; İstanbul’da Takdim, Hazine-i Fünun, Mektep, Tercüman-ı Hakikat gibi gazete ve dergilerde makaleler yayınlayarak sürdürdü. Bahariye Dergâhı’ndaki şeyhlerin hanımları aracılığı ile Makbule Hanım’la evlenen Veled Çelebi, eşinin Eyüp'teki konağına taşındı. Bu evlilikten bir oğlu dünyaya geldi. Eşini, 1894 yılındaki İstanbul depreminde kabetti. 1901'de Zehra Hanım ile ikinci evliliğini[5], onun ölümünden sonra Enise Hanım ile üçüncü evliliğini yapan Veled Çelebi’nin bu evliliklerinden birer kızı olmuştur.
Konya'da memuriyet hayatına başladığı sırada Türkçülük Hareketi ile tanışmış olan Veled Çelebi, İstanbul'a geldiğinde Türk Derneği’nin kuruluşunda Yusuf Akçura ve Necip Asım ile birlikte yer aldı. Necip Asım’la birlikte Türk grameri ve tarihi konusunda incelemeler yaptı. Onun teşviki ile 12 ciltlik Türk Dili Lugati'ni kaleme aldı. Kütüphanesini onun emrine veren Ahmet Mithat Efendi’den de teşvik gördü. 12 ciltlik eserin yazma nüshası Türk Dil Kurumu kitaplığında bulunur, yazılı hale getirilmemiştir.
1901’de Matbuat Müfettişliği ile görevlendirildi. Çeşitli dergi ve makalelerde "Bahaî” mahlasıyla yazılarını yayımlamayı sürdürdü.
II. Meşrutiyet’ten sonra bir süre Darülfünun’da ve Galatasaray Sultanisi’nde Farsça okuttu. 31 Mart öncesi resmi görevinden ayrılıp kalemiyle geçimini sağlamaya başladı; artık sivil giysilerini de çıkarıp Mevlevi giysisini giymişti.
Veled Çelebi, II. Abdülhamit'in tahta indirilmesinden sonra tahta geçen Mehmet Reşat tarafından 1908'de Mehmed Atâullah Dede’nin yerine vekaleten Galata Mevlevihanesi postnişini olarak atandı. 1910’da ise Abdülhalim Çelebi'nin yerine Konya Mevlânâ Dergâhı postnişinliğine getirildi. Dokuz yıl bu görevde kalan Veled Çelebi müderrisliğe ve Karatay Medresesi’nde Farsça dersleri vermeye devam etti.
I. Dünya Savaşı başlayınca Gönüllü Mevlevî Alayı’nda miralay rütbesiyle alay komutanlığı yaptı. 3 Nisan 1915'te Şam ve Hicaz’da 3 yılı yakın süre kaldı. Bu evrede üç kez Medine’ye gitti Şeyh Kettânî’den mütevatir hadis icazeti aldı. Mekke’yi de ziyaret etti ve Abdülbaki el- Köhnevî ile Şeyh Salih Akişanî’nin hadis derslerine devam etti. Osmanlı Devleti’nin Suriye yenilgisinden sonra 1917’de Konya’ya geri döndü.
Savaştaki yenilgiden sonra kurulan yeni hükûmet in şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi’nin teklifi ile 1919’da postnişinlikten azlolundu. Konya’dan İstanbul’a gelen Veled Çelebi, Maarif Nezareti tarafından Tetkikat-ı Lisaniye Encümeni’nde görevlendirildi. Türkçenin ıslahı için kurulan bu kurumda bir yıl boyunca Ali Ekrem, Halid Ziya, Cenap Şahabettin, Ahmet Hikmet’le birlikte çalıştı.
Bu dönemde Anadolu’da Millî Mücadele başlamış, Ankara’da hükûmet kurulmuştur. İstanbul’dan Antalya yoluyla Anadolu’ya kaçmaya karar veren Veled Çelebi 1921’de bir İtalyan vapuruyla Antalya’ya geldi. Ankara’daki dostu Hamdullah Suphi Bey’e (Tanrıöver) telgraf çekip izin alarak millî mücadelenin merkezi Ankara’ya gitti, Mevlevihane’de misafir oldu. Ankara Lisesi’nde Farsça öğretmenliği yaptı ve Ziya Gökalp ile Telif ve Tercüme Encümeninde çalıştı.
Dil çalışmalarına cumhuriyetin ilanından sonra da devam eden Veled çelebi, Kastamonu milletvekili olarak II. Dönem TBMM’ye girdi. II., III., IV.ile V. Dönem Kastamonu, VI. dönem Yozgat milletvekili olarak toplam 20 yıl süreyle TBMM'de görev yapmıştır. Milletvekilliği sırasında Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması ile görevlendirildi.
Aynı dönemde Abdülhalim Çelebi’nin postnişinlikten azledilmesi (1925) üzerine bu makama ikinci kez tayin edilen Veled Çelebi’nin postnişinlik görevi 16 Kasım 1925'te tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla sona erdi.
7. dönemde Yozgat milletvekili olarak TBMM’e giren Veled Çelebi, bir yandan da Türk Dil Kurumu’ndaki çalışmalarını sürdürdü. 4 Mayıs 1950’de Ankara’da hayatını kaybetti. Hacı Bayram Camii’nde kılınan cenaze namazının İsmet İnönü’nün de katıldığı büyük bir cenaze töreniyle Cebeci Mezarlığına defnedildi.