Seçimler ve ulusal güvenlik
Barış Doster 01 Ocak 1970
Seçimlere bir hafta kala, partiler arasındaki rekabet, dış politika, ulusal güvenlik, terör örgütüyle görüşme, Batı medyasında atılan manşetler boyutuyla da öne çıkıyor.
İktidar, muhalefeti HDP’den (Yeşil Sol Parti) aldığı destek üzerinden eleştirirken, kendi iddiasını boşa düşüren kendi kendisiyle çelişen adımlar atıyor. Son olarak AKP’nin önemli isimlerinden, eski milletvekili, mevcut milletvekili adayı Galip Ensarioğlu’nun, PKK terör örgütünü kastederek “Devlet sürekli görüşüyor” demesi de bunun kanıtı. Hizbullah terör örgütünün uzantısı HÜDA PAR’ın, AKP listelerinden seçime girmesini açıklamakta da zorlanıyor parti sözcüleri.
Muhalefetin ise öyle bileşenleri (Davutoğlu ve Babacan), bunların öyle sözleri (Babacan’ın anayasadaki Türklük tanımı hakkında, Davutoğlu’nun ulus devletle hesaplaşmanın vaktinin geldiği konusunda), CHP’nin öyle adayları var ki Cumhuriyetçi seçmende büyük endişe yaratıyor.
İktidar ve muhalefet arasında bu konudaki kayıkçı kavgasını çok iyi özetleyen bir atasözü var güzel Türkçemizde: Tencere dibin kara, seninki benden kara...
Oysa güçlü bir devlette, bilinçli bir toplumda, sağlıklı bir demokraside, ulusal güvenliğe ilişkin konuların, günlük siyasal sataşmaların, kısır politik polemiklerin konusu olmaması gerekir. Çünkü terörle mücadelenin, siyasi partileri aşan, onların üstünde, devlet politikası olarak kabul gören bir yönü vardır, askeri boyutu vardır, dış politika boyutu vardır, istihbarat boyutu vardır, hukuki boyutu vardır.
Dahası var. Türkiye yaşadığımız coğrafya nedeniyle, çevresindeki sorunlu ülkeler ve bölgelerden dolayı, dış politika ajandası her zaman yüklü, diplomasi trafiği her daim yoğun bir ülkedir. Coğrafyamız da tarihimiz de bize çok güçlü, saygın ve caydırıcı bir orduya sahip olmamız gerektiğini öğretmiştir, hem de defalarca ve çok acı derslerle.
Durum buyken, silahlı kuvvetleri yıpratmak, şanlı orduyu seçim malzemesi yapmak ne kadar yanlış ise milli savunma sanayisinin güçlendiğinin önemli göstergelerinden biri olan TCG Anadolu gemisini görmezden gelmek, yurttaşların büyük övünç ve coşkuyla bu gemiyi gezmesini, görmesini yok saymak da o denli yanlıştır. Maalesef ilk yanlışı iktidar, ikinci yanlışı muhalefet yapmaktadır.
Unutmayalım ki Türkiye jeopolitik konumu, stratejik önemi gereği, bizzat üyesi olduğu NATO’nun açıkladığı risk bölgeleriyle en çok çevrili olan ülkedir. Çevresinde hem doğu-batı ekseninde, hem kuzey-güney hattında çatışmalar, savaşlar, gerilimler yaşanmaktadır. Hepsi de emperyalizm destekli olan terör örgütleriyle (PKK-PYD-YPG, FETÖ, IŞİD) mücadele etmektedir. Tablo böyleyken, askeri siyasete alet etmek, terörle mücadele eden güvenlik güçlerinin moralini bozacak sözler söylemek, terör örgütleriyle oy pazarlığı yapmak, siyasi partilere ne kazandırır bilinmez.
Fakat Türkiye’ye kaybettirir.