Erdoğan ve İnönü
Taha Akyol 01 Ocak 1970
14 Mayıs tarihimizde iki cumhurbaşkanı, hem de partilerinin genel başkanı olan iki cumhurbaşkanı için ‘kader günü’dür. 14 Mayıs 1950, CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, nam-ı diğer Milli Şef İsmet Paşa… 14 Mayıs 2023 AK Parti Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, nam-ı diğer Reis…
Aralarında tam 73 yıl var!
Hep diyorum ya, tarihe ‘taraftar’ gibi değil, ‘laboratuvar’ gibi bakmalıyız.
2 TEMMUZ BEYANNAMESİ
İsmet Paşa zamanında 1946 seçimleri bir rezalettir. Sandıktan çıkan oyları vali, kaymakam, emniyet müdürü ve jandarma komutanı belirlemişti… Kavgası çok oldu…
1947’de kavganın büyümesi üzerine partili Milli Şef, kendi partisinden Başbakan Recep Peker ile, muhalefet lideri DP Genel Başkanı Celal Bayar’ı çağırarak görüştüler. Sonunda, demokrasi tarihimizin en önemli belgelerinden “12 Temmuz Beyannamesi”ni yayınladı: Milli Şef partiler karşısında tarafsız davranacağını, her iki partinin eşit kanuni hak ve güvencelere sahip olacağını açıklıyordu.
Partili ama tarafsız davranan cumhurbaşkanı güvenini yaratmak CHP’de ‘Genel Başkan Vekili’ makamını oluşturdu, günlük politikayı ona bıraktı…
Daha önemlisi, otoriter Recep Peker’i uzaklaştırdı, ılımlı Hasan Saka’yı ve ardından daha önemlisi Şemsettin Günaltay’ı başbakan yaptı. (15 Ocak 1949)
BİRLİKTE SEÇİM KANUNU
Partili Cumhurbaşkanı İnönü, Çankaya’da yabancı devlet adamları için veriler protokol yemeklerine muhalefeti davet etti. Bayar, bazen de Menderes ve Fuat Köprülü katıldılar.
İnönü yurt gezilerinde DP’den birkaç milletvekilini yanına aldı. Erzurum ve Hatay gezilerinde DP merkezlerini ziyaret etti. Basın huzurunda Valilere “iki partiye eşit davranmaları” talimatını verdi.
CHP’den Nihat Erim’in, DP’den Adnan Menderes’in katılımlarıyla iki partinin heyetleri birlikte Seçim Kanunu hazırladılar. (16 Şubat 1950) Yüksek Seçim Kurulu bu kanunla kuruldu. Muhalefete seçim dönemlerinde radyoda propaganda konuşması hakkı verildi.
İnönü, İzmir ve Polatlı konuşmalarında seçimleri kaybederlerse “kadere boyun eğeceğini”, muhalefet lideri olacağını açıkladı. İşte 4 Mayıs 1950 günlü Milliyet’in manşeti:
screenshot-5.jpg
1950’de dürüst seçimler yapıldı, DP iktidara geldi…
ERDOĞAN DÖNEMİ
Erdoğan, iktidarının ilk iki döneminde reformları sürdürdü, AB sürecinin de katkısıyla demokrasi ve ekonomide önemli gelişmeler sağladı. Ve maalesef bunu otoriterleşme eğilimi izledi…
15 Temmuz kanlı darbe girişimi üzerine haklı olarak OHAL ilan etti ama OHAL yetkilerini otoritesini güçlendirmek için kullandı.
• 687 Sayılı KHK ile Seçim Kanunu değiştirildi. Kanundaki seçim dönemlerinde TV’lerin partiler arasında ölçülü yayın yapması hükmünü ve YSK kontrolünü kaldırdı. TV’lerde tek yanlı yayınların yolu açıldı. (2 Ocak 2017)
• Anayasa’nın 114. Maddesine göre, seçim döneminde partili Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları istifa eder, partisiz isimler, genelde ilgili bürokratlar atanırdı. Seçimlere ‘devlet’in karışmaması için bir tedbirdi bu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, referandumla bu madde kaldırıldı.
• YSK, 1950’den kurulduktan sonra ilk defa siyasi tartışmalara konu oldu. Prof. Kemal Gözler, “YSK’nın siyasî iktidar karşısında bağımsız olmadığı bir ülkede seçimlerin dürüstlüğünden her zaman şüphe edilecektir” diye yazdı. (https://www.anayasa.gen.tr/ysk-bagimsizlik.htm)
• 31 Mart 2022’de AK Parti ve MHP, seçim kanunu değiştirdiler. Muhalefetten görüş alınmadı. Seçim kurullarında “kıdemli hakim” ilkesine son verildi, kura sistemi getirildi. Seçim yasaklarında Cumhurbaşkanına yer verilmedi. İttifak oylarının sayımında küçük partilerin aleyhine değişiklik yapıldı.
• Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez” diye konuşmalar yapması, amacını aşan sözler olsa bile endişe vericidir. “Kadere boyun eğeceğini” söylemesi beklenirdi.
Benim eminim, sandıktan ne çıkarsa o olacak.