Ahmed Amîş Efendi
1807 – 09.05.1920 01 Ocak 1970
Ahmed Amîş Efendi Hazretleri, 1807 senesinde, bugün Bulgaristan sınırları içerisinde kalan Tırnova'da dünyâya gelmişdir. Tahsîlini doğduğu yerde yapan Ahmed Amiş Efendi Hazretleri, tasavvufa çok erken yaşda alâka duymuş, önce o civarda tanınan ve sevilen Bektâşî şeyhlerinden Sâdık Efendi Hazretlerine müracaat etmiş, Hazret, "Yavrum, sen şimdi git, sonra ırkı temiz birisi gelip seni bulacak ve irşâd edecekdir" buyurmuşlar. Hakîkaten iş Sâdık Efendi'nin dediği gibi olmuş, Ahmed Amîş Efendi yirmi yaşına geldiğinde Kuşadalı Velî'nin Tırnova'ya gönderdiği halîfesi Ömer Efendi'ye intisâb etmiş ve sülûkünü bu zâtın terbiyesi altında ikmâl ederek 1846 senesinde mürşidinden hilâfet almışdır.
Ahmed Amîş Efendi Hazretleri, 1853 Kırım Harbine iştirâk etmiş, tabur imamlığı yapmış, sonra gördüğü bir rüyâda aldığı davet üzerine İstanbul'a gelmişdir. Rüyâda gördüğü zât Kuşadalı Velî'nin halîfesi Bosnevî Mehmed Tevfik Efendi'dir. İstanbul'da bu zât ile görüşmüş, onun sohbetinden istifâde etmiş, bir müddet sonra Tırnova'ya dönmüş ve geçimini temin etmek için, tıpkı Tevfik Efendi gibi, bir hamam kiralayıp onu işletmeye başlamış, aynı zamanda sıbyan mektebinde hocalık yapmışdır. Hocalık yapdığı mekteb, "Amiş'in Mektebi" diye meşhûr olmuşdur. 1886 senesinde Bosnevî Mehmed Tevfîk Efendi'nin vefâtı üzerine yine İstanbul'a gitmiş, Hazret'in önde gelen bendegânından Üsküdarlı Hoca Ali Efendi, Rıfat Efendi, Üsküdar’da Nalçacı Dergâhı Şeyhi Mustafa Enver Bey, Kâşgar hükümeti temsilcisi Fusûs şârihi Yakûb Han ve Fâtih türbedarı Niğdeli Bekir Efendi ile sohbetlerde bulunmuşdur. Bir müddet sonra tekrar memleketine dönmüşdür. 1877 senesinde Tuna vilâyetinin elden çıkması üzerine Tırnova’yı terk edip, İstanbul’a gelmişdir. Bu gelişinde, Fâtih türbedârı Bekir Efendi türbedârlık vazîfesini kendisine devretmişdir. Ahmed Amiş Efendi bundan sonra "Fâtih Türbedarı" unvânıyla tanınmışdır.
Hazret-i Şeyh'in tarîkat silsilesi, Mehmed Tevfik Bosnevî, Kuşadalı İbrâhim Efendi, Beypazarlı Ali Efendi, Mustafa Çerkeşî, Seyyid Mehmed Nasûhî, Ali Karabâş-ı Velî vâsıtasıyla Şeyh Şabân-ı Velî’ye ulaşır.
Ahmed Amîş Efendi o devrin büyüklerinde Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî Hazretlerinin de teveccühüne mazhar olmuş ve kendisinden Nakşî icâzeti almışdır. Yine o devrin ulularından Muhammed Nûru'l-Arabî Hazretleri de kendisine teberrüken bir icâzet vermişdir.
Ahmed Amiş Efendi Hazretleri büyük mürşidi Kuşadalı Velî'nin seyr u sülûk usûlüne riâyet etmiş yani sohbeti ve râbıtayı esas almışdır. Bilindiği gibi Kuşadalı Velî, bir târihden sonra eski tekke usûlünü terk etmiş, "Artık tekkelerde feyz kalmamışdır" diyerek, mücâhede, merâsim, kıyâfet gibi şeylere itibar etmemişdir. Ahmed Amîş Efendi de, "Mücâhedâtın bir kısmını Kuşadalı kaldırdı, mütebâkisini de ben ref' etdim" buyurmuşlardır.
Ahmed Amiş Efendi’nin bendegânı ve muhibleri arasında Bursalı Mehmed Tâhir Bey, müderris Babanzâde Ahmed Naîm Bey, Ahmed Avni Konuk Bey, Hüseyin Avni Konukman Bey, İsmail Fenni Ertuğrul Bey, Abdülazîz Mecdî Tolun Efendi gibi büyük şahsiyetler de vardır.