Katil her zaman uşaktır
Bahadır Kaynak 01 Ocak 1970
Başlık sosyal medyadaki bir espriden alıntı. Prigojin’in kariyerine Kremlin’in gıda iaşeciliğiyle başlamasından hareketle, Putin’e şarap servisi yaptığı bir fotoyla beraber başlıktaki söz paylaşılmış. Uzun yıllar Putin’in en çok güvendiği adamlarından Prigojin’in böylesi kritik bir dönemde bayrak açması cinayet romanlarındaki sürpriz sonlara benzetiliyor.
Şaşırmamak lazım
Belki cuma gecesinden beri olan bitenlerde şaşılacak bir yön yok. Wagner’in lideri haftalardır Rusya Savunma Bakanı Şoygu’ya ve Genelkurmay Başkanı Gerasimov’a ağza alınmayacak sözler söylüyordu. Hele Bahmut’a yapılan bir saldırıda verilen ağır kayıpların ardından cenazelerin önünde kendinden geçtiği kayıt çok çarpıcıydı. Kendisine söz verilen cephanenin yüzde 70’inin ulaşmamasına, bu yüzden de Wagner güçlerinin bu kadar ağır zayiat verilmesine tepki gösteriyordu. Prigojin’e göre bu Rus genelkurmayının bilinçli bir tercihiydi. Savaş boyunca beceriksizlik gösterdikleri yetmiyormuş gibi onların yapması gereken işi yapan Wagner’i de sabote ediyorlardı.
Prigojin bu iddiaların her gün sosyal medyadan duyururken hedef tahtasına Şoygu ve Gerasimov’u titizlikle oturtuyordu. Rusya Devlet Başkanı Putin ise her zaman sadakatle hizmet edilen liderdi. Buna rağmen böylesine güçlü bir siyasi figürün karizmasının kendisine bağlı kurmay içindeki kavgadan etkilenmemesi düşünülemezdi. Ukrayna savaşı başlayana kadar dünyanın en güçlü ikinci ordusu olarak kabul edilen bir gücün kurmay heyetinin, askerlik mesleğinden bile gelmeyen birisinin saldırısına maruz bırakılması, onların komutanı konumundaki Putin için de yıpratıcı olmaktaydı.
Aslında kişiler arasındaki çekişmelerden de öte Rusya’nın savaş çabasının böylesine çok başlı, uyumsuz bir yapıyla sürdürülmesine şaşırmamız gerekiyor. Taşeron güvenlik şirketleri, Soğuk Savaş sonrasında kurulan yeni düzenin ilgi çekici aktörlerinden birisi oldu.
Birçok tartışmalı işte olduğu gibi taşeron güvenlik işi konusunda da Amerikalılar başı çekiyordu. Blackwater gibi şirketler, Irak’ta, Afganistan’da ABD’nin kendi topraklarının çok ötesinde giriştiği maceralarda kendi ordularına yaptırmak istemeyecekleri işleri yaptırdıkları araçlar oldular. Wagner ismiyse önce Afrika’da daha sonra da yoğun biçimde Libya ve Suriye’de Moskova’nın politikalarının uygulayıcısı olarak öne çıktı. Son iki sahnede Türkiye ve Rusya dolaylı olarak karşı karşıya gelirken Wagner’le biz de tanışmış olduk.
Olaylar nasıl çığrından çıktı
Olayları çığırından çıkaransa, Şubat 2022’de başlayan Ukrayna savaşı oldu. Putin’in günler olmasa bile haftalar içinde bitirmeyi hesapladığı operasyon topyekûn bir savaşa dönüşünce, eldeki bütün güçleri cepheye sürmek kaçınılmaz hale geldi.
Rusya gibi güçlü bir ülkenin kendi ordusunun imkanlarıyla bu mücadeleyi sürdürmek yerine bu amaç için uygun olmayan partnerlerden destek alması ancak kısa vadeli politik gerekçelerle açıklanabilir. Savaş şiddetlenip kayıplar öngörülenin çok ötesine geçerken Putin toplumsal desteğini koruyabilmek için askere aldığı gençler yerine Wagner gibi, Kadirov’un Çeçen milisleri gibi aktörleri kullandı. Böylece zaten para için ya da aldıkları hapis cezalarından kurtulabilmek için bir kısmı suçlu, bir kısmı kimsesiz ve çaresiz insanlar ateş hattına sürülmekteydi. Eğer bahsedildiği gibi Rusya’nın kayıpları 200 binleri bulduysa hele böyle saldırgan hedefleri olan bir savaşın topluma anlatılması, çocuklarının maceracı bir dış politikanın bedelini canlarıyla ödediği anlatılamazdı.
Neticede Rusya’nın kadrolarını ülkenin ücra köşelerinden askere aldığı gençlerle doldurduğu ordusu, Wagner, Çeçen milisler gibi gruplar, her biri de kendi özel ajandalarıyla bu mücadelenin bir ucundan tutmaya başladı. Bir süre sonra da karşılarındaki Ukrayna ordusu kadar, belki de onlardan çok birbirleriyle rekabet etmeye başladılar. Belli iddialara göre Wagner’in lağvedilip Rus ordusuna katılmasının istenmesi ya da para paylaşımı gibi meseleler de bu tartışmayı alevlendirmiş olabilir.
Geri dönülemez nokta
Prigojin’in Rostov’da kontrolü ele geçirmesi, ardından Putin’in ekranlarda bu hareketi ihanet olarak niteleyip nihayet Wagner’in patronunu doğrudan karşısına almasıyla işler iyice dramatik bir hal aldı. Putin’in bu ayaklanmayı 1917’deki Bolşevik Devrimi’yle Rusya’nın savaştan çekilmeye zorlanmasına benzetmesi ve ihanet vurgusu, sanki geri dönülemez noktaya gelindi dedirtti.
Prigojin ve konvoyu cumartesi günü Moskova’ya doğru herhangi bir dirençle de karşılaşmadan ilerlemekteydi. Tam kızılca kıyametin kopmasını beklerken konvoy geri döndü. Prigojin darbe teşebbüsünü yarıda kesti ve şimdi Belarus’a gideceği konuşuluyor. Buna karşı Gerasimov, Şoygu ve kim bilir daha başka kilit personelin yerlerinin değişeceği iddia edilmekte. Putin ise şimdilik yerinde kalıyor ama pazarlıkla, kendisine bağlı üst düzey kurmayı feda etme pahasına.
İktidar büyük bir yara aldı
Kim ne derse desin, olaylar bundan sonra nasıl gelişirse gelişsin Rusya’da iktidar büyük bir yara aldı ve yönetici elit içindeki kırılmalar belirgin biçimde ortaya çıktı.
Prigojin’in daha iki gün önce bir kez da Ukrayna savaşının oligarkların kendi çıkarları ve birkaç üst düzey generalin kariyeri için çıkarılmış olduğunu söylemesi, kayıpların söylenenin çok üzerinde olduğunu eklemesi asıl meseleye işaret ediyor. Eğer Ukrayna savaşı bu şekilde gelişmeseydi, Wagner böyle palazlanamayacağı gibi çok kısa süre öncesine kadar dünyanın en güçlü liderlerinden biri olarak gösterilen Putin’e meydan okumak da mümkün olmayacaktı. Demek ki savaşın getirdiği zorluklar, Batı’nın sağlam bir dayanışmayla sabırla Kiev’in arkasında durması, Rusya için dayanılması güç bir baskı yaratıyor, dikişler içeriden atıyor.
Asıl gündem taht kavgası değil savaş
Bundan sonrası için bir şeyler söyleyebilmek çok zor. Olaylar sadece 24 saat içinde bile o kadar bir uçtan öbür uca savruldu ki Rusya’yı neler bekliyor, dolayısıyla hemen en acil gündem olan savaş nasıl gelişecek öngörebilmek güç.
Putin, sevenlerince Rusya’nın 1990’lardaki zayıflığını sona erdiren, ülkeyi yeniden ayağa kaldıran lider olarak bilinir. Koltuğa yapıştığı on yıllar sonunda dönüp dolaşıp yine aynı sorunlarla iktidarı teslim etmesi olası görünüyor. Ama asıl sıcak gündem maddesi taht kavgası değil savaş.
Rus tarafındaki bu dağınıklığın uzun sürmesi halinde bunun zaten yaz saldırısına hazırlanmakta olan Ukrayna ordusu tarafından fırsat olarak görüleceği aşikâr. Kendi iç çekişmeleri ve gündemleriyle, kanlı bir savaş arasında kalan bir ordunun, uzun bir zamandır hazırlanan, bilenmiş bir düşman karşısında zorlanması beklenir. Prigojin ayaklanmasının savaşan unsurlar üzerinde daha kalıcı etkileri olup olmayacağını göreceğiz.
İki önemli sonuç
Bu ayaklanmanın sonucu ne olursa olsun bence çıkarılması gereken iki önemli sonuç var.
Birincisi, Ukrayna savaşı Rusya için göründüğünden daha da ağır etkiler yaratıyor ve sonlandırılması gerekiyor.
Moskova’nın gerçekçi olmayan beklentilerini bir kenara koyarak karşısındaki Batı ittifakının kararlı duruşundan çıkaracağı sonuçla kendisi için daha az zararlı olan barışçı bir çıkışa bir an önce yönelmesi gerekiyor. Nasıl olacağı daha kapsamlı bir yazının konusu olabilir ama en azından o yönde bir siyasi irade gösterilmesi başlangıç olacaktır.
İkincisi ise sadece Rusya için değil arasında bizim de olduğumuz taşeron güvenlik şirketi kullanan ülkeler için.
Zaman zaman faydalı işler yapıyor zannedilse de bu tür yapılar her daim sorun çıkarma potansiyeline sahip. Ulus-devlete ilişkin pek çok şey tartışılabilir ama şiddet tekelini elinde tutuyor olması üzerine en çok titrenilmesi gereken özelliği. Orduların eksiği gediği varsa onları düzeltmeye kafa yormak tercih edilmesi gereken yöntem. Yan yollardan dolanmaya çalışmak, kısa vadeli düşük maliyetli çözümlere yönelmek, günün birinde ödenmesi güç bedeller getiriyor. Wagner vakasının da bir kez daha ortaya koyduğu gibi güvenliğin özelleştirilmesi devleti de ona olan güveni de kalıcı biçimde aşındırıyor.