Kılıç Ali Paşa
İdris Bostan 01 Ocak 1970
Uluç lakabıyla da anılır. Aslen Kalabriyeli olup Giovan Dionigi Galeni adını taşıdığı, papaz olmak üzere Napoli’ye giderken Cezayirli Ali Ahmed Reis tarafından 926’da (1520) esir alındığı rivayet edilir. Tophane’de adına yaptırılan camiye ait vakfiyede baba adının Abdülmennân ve Abdullah gibi iki ayrı şekilde belirtilmiş olması (Kılıç Ali Paşa Vakfiyesi, vr. 8b, 40a) mühtedi olduğunu gösterir. Önceleri kendisine verilen Uluç lakabı, Kuzey Afrika’da “Arap olmayan kâfir ve dinsiz” anlamındaki “ılc” kelimesinden gelmekte olup (Karahisârî, s. 694; Kāmus Tercümesi, I, 424) arşiv belgelerinde daha çok denizciler için “uluç ve müslüman sûretinde kâfirler” şeklinde kullanılmakta ve casusluk yapan hıristiyan denizcilerini ifade etmektedir (BA, KK, nr. 1770, s. 85b; BA, MD, nr. 5, hk. 1502-1503). Hicrî takvimle doksan yaşları civarında vefat ettiğine göre 1500’lü yılların başlarında doğmuş olması muhtemeldir (Selânikî, I, 186).
Esir düştükten sonra İslâmiyet’i kabul edip denizciler arasına katılmış olduğu sanılan Uluç Ali hakkındaki ilk bilgiler 955 (1548) yılına kadar iner. Bu tarihte Turgut Reis’in maiyetine giren Uluç Ali, Mehdiye savunmasında (956/1549) ve Cerbe akınlarında (957/1550) başarılı hizmetlerde bulundu. Turgut Reis’in 958’deki (1551) Trablusgarp seferine katıldı. Bilinen ilk görevi Belediunnâb kāidliğidir. Bu görevde iken bazı şikâyetler üzerine teftişe mâruz kaldı. Cezayir Beylerbeyi Sâlih Paşa’nın emriyle Cezayir’e getirilmek üzere Memî Reis görevlendirildiyse de ondan kurtularak İstanbul’a geldi (BA, MD, nr. 2, hk. 414). Belgelerde Cezayir reislerinden olduğu belirtilen Uluç Ali, 3 Cemâziyelâhir 963’te (14 Nisan 1556) 40 akçe ulûfe ile hassa reisliğe tayin edildi (BA, MD, nr. 2, hk. 516). Cezayir Beylerbeyi Sâlih Paşa’nın vefatı üzerine onun emrindeki donanmayı geri çağırmak üzere Cezayir’e gitti ve bu hizmetlerinden dolayı ulûfesi 15 Zilkade 963’te (20 Eylül 1556) 100 akçeye çıkarıldı (BA, MD, nr. 2, hk. 1431-1432). 964’te (1557) Piyâle Bey kumandasında Akdeniz’e açılan Osmanlı donanmasına bir baştarda ile katıldı (BA, D.BŞM, nr. 51, s. 2, 55).
Piyâle Paşa ile birlikte 967’de (1560) Cerbe seferine gitti. Donanma Benefşe’ye geldiğinde Uluç Ali keşifte bulunmak üzere Çuka adası civarına gönderildiğinde rastladığı bir gemiyi (barça) esir aldı ve kuşatma sırasında pek çok yararlık gösterdi (Zekeriyyâzâde, s. 42-43, 74-75); yevmiyesi 10 akçe yükseltildi (BA, MD, nr. 4, hk. 1466). Bu hizmetleri karşılığında Sığla sancak beyliğine getirildi ve bölgedeki sularda muhafaza (derya muhafazası) görevi üstlendi (BA, KK, nr. 219, s. 144). Hububat kaçakçılığı takibatı sırasında 971’de (1564) Sakız beyleriyle çatıştı, kendisiyle aynı adı taşıyan kardeşi Ali Sakızlılar tarafından öldürüldü (BA, KK, nr. 74, s. 14). Daha sonra Malta kuşatmasına İskenderiye beyi olarak altı gemilik bir filo ile katıldı (Turan, s. 82, 86). Trablusgarp Beylerbeyi Turgut Paşa’nın şehid olması üzerine Zilhicce 972’de (Temmuz 1565) Trablusgarp beylerbeyi oldu ve gerekli mühimmatı Cerbe’den Malta’ya taşımakla görevlendirildi (BA, KK, nr. 7501, s. 108, 111). Trablusgarp beylerbeyiliğine bir ara Mehmed Paşa getirildiyse de (BA, MD, nr. 5, hk. 1972) Tâcûrâ halkının isyanı üzerine buraya tekrar Uluç Ali Paşa tayin edildi. Bu isyanı bastırdığı için 16 Rebîülevvel 975’te (20 Eylül 1567) padişahın iltifatına mazhar oldu, kendisine bir kılıçla iki hil‘at gönderildi. Ayrıca İspanya donanmasının Akdeniz’deki bütün hareketlerini İstanbul’a bildirerek tedbir alınmasını istedi (BA, MD, nr. 7, hk. 250, 653, 1060). 2 Muharrem 976’da (27 Haziran 1568) Cezayirigarb beylerbeyi oldu (BA, MD, nr. 7, hk. 1625). Tunus halkının da kendisine müracaatı üzerine Şevval 977’de (Mart 1570) Tunus’u aldı ve Kāid Ramazan’ı buraya kaymakam bırakarak Cezayir’e döndü. Aynı zamanda bölge ahalisinin desteğiyle İspanya üzerine gidilerek Endülüs müslümanlarına yardım edildi, İspanya şehirleri yağmalandı (BA, MD, nr. 9, hk. 204). Bu sırada başlayan Kıbrıs kuşatmasına katılmak üzere Akdeniz’e açılan Uluç Ali Paşa karşılaştığı dört Malta kadırgasını ele geçirdi.
İnebahtı Deniz Savaşı öncesinde hazırlanan ve Pertev Mehmed Paşa serdarlığında Akdeniz’e açılan donanmaya katılması emrini Zilkade 978’de (Nisan 1571) alan (BA, MD, nr. 12, hk. 367) Uluç Ali Paşa, 2 Muharrem 979’da (27 Mayıs 1571) beraberindeki altı baştarda, bir kadırga ve on bir kalyata ile donanmanın bulunduğu Eğriboz’a gitti. Dalmaçya kıyılarındaki harekât sırasında maiyetindeki gemilerle Adriyatik’in kuzey kıyılarında Zadar’a kadar uzanıp çeşitli akınlar düzenledi. Donanmanın Kotor Limanı’nda kışlaması düşünüldüğünde onun da kendi filosuyla birlikte burada kalması istendi (BA, MD, nr. 16, hk. 640). Müttefik hıristiyan donanmasının gelmekte olduğunun anlaşılması üzerine toplanan savaş meclisinde müttefik güçlerin gemilerinin körfezde karşılanmasını teklif ettiyse de kaptan Müezzinzâde Ali Paşa buna yanaşmadı. 17 Cemâziyelevvel 979’da (7 Ekim 1571) İspanya, papalık ve Venedik donanmalarından oluşan müttefik donanmasıyla İnebahtı’da yapılan ve yenilgiyle sonuçlanan savaşta sadece onun otuz gemiden oluşan filosu kurtulabildi. Savaşın neticesini bir mektupla II. Selim’e bildiren Uluç Ali Paşa, gayretlerinden dolayı 8 Cemâziyelâhir 979’da (28 Ekim 1571) kaptanpaşalık göreviyle Cezayir beylerbeyiliğine getirildi ve Uluç lakabı Kılıç’a çevrilerek gönderilen fermanlarda kendisine bu şekilde hitap edilmeye başlandı (BA, KK, nr. 74, s. 403; BA, MD, nr. 16, hk. 563, 568; nr. 19, hk. 195). Ali Paşa’nın göreve geldikten sonraki ilk işi önemli kayıplara uğrayan donanmanın yeniden hazırlanması oldu. Bütün bir kış boyunca tersanelerde gemi inşa edildi. Bu sırada Ramazan 979’da (Şubat 1572) Tunus eyaleti de onun uhdesine verildi ve Kāid Ramazan yeniden kaymakam olarak tayin edildi (BA, A.NŞT, nr. 1066, s. 134; BA, MD, nr. 12, hk. 1074, 1088). İnşasının tamamlanmasından sonra tersanede toplanan 250 kadırga ve 300 civarında gönüllü reisin çektirilerinden oluşan yeni donanma ile 1 Safer 980’de (13 Haziran 1572) denize açıldı. Bir güç gösterisi olan bu seferde Osmanlı donanması Koron yakınlarında ve Anavarin Limanı’nda müttefik donanmasına ait gemilerle yapılan savaşlarda başarılar kazandı (BA, A.NŞT, nr. 1069) ve 980 Cemâziyelevvelinde (Eylül 1572) İstanbul’a döndü. Kendisine 27 Zilhicce 980’de (30 Nisan 1573) eksik olan kaptanlık haslarına ilâve olarak Sakız’a bağlı İpsara adasının 4000 akçelik mukātaa geliri de verildi (BA, A.NŞT, nr. 1072, s. 89). İşkatos, İşkopolos ve Çamlıca adalarının gelirleriyle Sisam adası hibe olarak ona bağlandı (BA, MAD, 7847, s. 51b; BA, MD, nr. 58, hk. 735). Ayrıca III. Murad tarafından Merkeb, Sarıcasu, Burgaz, Kuşcağız ve Çiçek adalarından oluşan Yurd adaları Kılıç Ali Paşa’ya temlik edildi (Vakfiye, vr. 18a-19b). Muharrem 981’de (Mayıs 1573) yeniden Akdeniz’e açılan donanma Piyâle Paşa’nın serdarlığında Adriyatik’in İtalya kıyılarını yağmalayarak geri döndü.
981’de (1573) Haydar Paşa’nın Tunus beylerbeyiliği sırasında İspanya donanması Tunus’u işgal edince 23 Muharrem 982’de (15 Mayıs 1574) Koca Sinan Paşa’nın serdarlığı ve Kılıç Ali Paşa’nın kaptan-ı deryâlığı idaresinde Akdeniz’de yeni bir harekâta girişildi. Aynı yıl donanma önce İtalya ve Sicilya sahillerini vurarak Tunus’a geldi ve Halkulvâdî savaşıyla Tunus’u yeniden Osmanlı idaresi altına aldı (25 Cemâziyelevvel / 12 Eylül). Bunun ardından 987’de (1579) Kılıç Ali Paşa kumandasındaki donanma Şirvan seferine çıkan Osmanlı ordusuna destek olmak üzere Karadeniz’e açıldı. Kılıç Ali Paşa, Gürcistan sahillerine ulaşarak Faş Kalesi’ni yaptırdı. Bu süre zarfında Akdeniz’deki ticarî güvenliği sağlamak üzere bazı derya beylerini görevlendirdi (BA, MD, nr. 36, hk. 835).
991’de (1583) Mısır’da ortaya çıkan karışıklığı düzeltmekle görevlendirilen Vezir İbrâhim Paşa’yı İskenderiye’ye ve bir yıl sonra isyan eden Kırım Hanı Mehmed Giray’ın yerine getirilen İslâm Giray’ı donanma ile Kefe’ye götüren Kılıç Ali Paşa, ayrıca yine Kırım’da baş gösteren karışıklığı bastırmak üzere sefere çıkan Sadrazam Osman Paşa ve ordusunu Sinop’tan Kefe’ye taşımakla da vazifelendirildi. 994’te (1586) Akdeniz’e açılan donanmaya muhtemelen yaşlılığı ve hastalığı dolayısıyla riyâset edemeyen Kılıç Ali Paşa 19 Receb 995’te (25 Haziran 1587) vefat etti. Vârisi olmadığı için 500.000 altını geçen mirası hazineye alındı (Selânikî, I, 186). Şair Tâlibî, “Gitti bu dâr-ı fenâdan kapudan” ve şair Ulvî, “Arşa astın Alî gibi kılıcı” mısralarını ölümüne tarih düşürmüşlerdir (Hüseyin Ayvansarâyî, s. 183, 304).
“Koca kaptan” olarak da anılan Kılıç Ali Paşa İstanbul Tersanesi’nin genişletilmesinde, donanma gemilerinin daha büyük ve gösterişli yapılmasında rol oynamış, kürek çekmeyi kolaylaştıracak ve hızlandıracak bazı değişiklikler yapmıştır. III. Murad adına tersanede kendi modeliyle büyük bir baştardanın inşasına teşebbüs ederek onun iltifatına mazhar olmuştur. Anavarin Limanı’nın girişine sağlam bir kale yaptırmış, top ve asker yerleştirerek bölgenin korunmasını sağlamıştır. 990’da (1582) Şehzade Mehmed için düzenlenen sünnet merasimi için binlerce forsanın yapımında çalıştığı tahtadan yapılmış temsilî bir dağ getirtmiş, töreni seyretmek maksadıyla yaptırdığı muallimhâne tarzındaki evi de daha sonra çocukların eğitimi için vakfetmiştir (İntizâmî, s. 46). Kılıç Ali Paşa’nın 988’de (1580) Tophane’de bir cami, çeşme ve hamam, Boğaziçi’nde bir cami, hanımı için Fındıklı deresinde bir mescid, 1586’da Topkapı Sarayı’nda padişah için bir hamam inşa ettirdiği bilinmektedir.