Oltadaki Balık İsveç mi Türkiye mi?!
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
Dış politikada ana gündem maddemiz İsveç’in NATO üyeliği. Litvanya’nın Başkenti Vilnius’ta yapılacak zirveye dört gün kala ABD-NATO ve NATO’ya üye ülkeler bastırıyor, Ankara ise direniyor; daha doğrusu, direnme görüntüsü veriyor.
Adamlar, terör örgütleri konusunda verdikleri sözlerin hiçbirini yerine getirmez, üstüne tüm tepkilere rağmen Kur’an-ı Kerim yaktırma seanslarını sürdürürken Yunanistan’ın, isim değişikliğini kabul etmeyen Makedonya’nın üyeliğini 10 yıl geciktirmesi örneği verilip, “İsveç de şartlarımızı yerine getirene kadar üyelik yok.” denileceği yerde görüşmeler, pazarlıklar sürüyor.
Rusya açısından en önemli ülke olan Finlandiya’nın üyeliğine tereyağından kıl çeker gibi onay verilmişken ve dahi tüm terör örgütlerinin “başyücesi” ABD ile kol kola yürünürken, İsveç’in bu konuda atacağı adımların hiçbir kıymeti harbiyesi olmasa da adamların, şu birkaç gün içinde şapkadan tavşan çıkartması ve terör örgütlerinin anahtarını Ankara’ya teslim etmesi mi bekleniyor acaba?
Dün Brüksel’de yapılan Daimi Ortak Mekanizma’nın 5’inci toplantısının sonuçlarına bakalım.
İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billstrom, tüm taahhütleri yerine getirdiklerini iddia etti.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Mevzubahis olan yaşamsal çıkarlarımız ve ülkemizin bekasıdır. Devletimizin ve milletimizin güvenliğidir. Yapılması gereken bellidir. Üçlü anlaşmanın gerekleri, harfiyen yerine getirilmelidir.” resti çekerken Türkiye’nin, NATO’nun açık kapı politikasına en güçlü destek veren ülke olduğunu kaydetti.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise “Temel amacım zirveye kadar katılımın sağlanması. İlerleme kaydediyoruz… Çözülemeyen bazı başlıklar var… Pazartesi Erdoğan ve İsveç Başbakanı ile görüşeceğim. İsveç’in NATO üyeliği zamanı geldi. Gelecek hafta olumlu kararlar alınabilir.” açıklamasını yapıp nihai karar merci olarak Erdoğan’ı işaret etti. Stoltenberg bu arada, “PKK bir terör örgütü.” ifadesini araya sıkıştırdı. Ama kimse, “YPG/PYD ve FETÖ de vardı. Onlar ne olacak?” diye sormadı.
Seccadeye Basma Kur’an-ı Kerim Yaktırma
Evvela şu Bayram’ın birinci gününde İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakılması/yaktırılması rezaletine değinelim.
Fas, Stockholm Büyükelçisi’ni süresiz olarak geri çekti… Birleşik Arap Emirlikleri İsveç’e nota verdi… Iraklılar, İsveç’in Bağdat Büyükelçiliği önünde gösteri düzenledi… İran, İsveç’e yeni büyükelçi gönderme işini askıya aldı.
Ya seçim çalışmaları sırasında yanlışlıkla seccadeye bastığı ve özür dilediği halde Kemal Kılıçdaroğlu’nu adeta linç eden iktidarımız ne yaptı? Yine “şiddetli” kınama mesajları yayımladı… Medyası, “Üyelik hâyâl” başlıkları attı… Üyeliğe nihai onayı verecek olan TBMM’dekiler de olayı kınadı; ama bir kişi dahi çıkıp, “Onay monay yok.” demedi.
Haksızlık olmasın; sadece Cumhur İttfakı’nın ortağı HÜDA-PAR’ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “İslâm İşbirliği Teşkilatı ve İslâm ülkeleri kınıyormuş gibi yapmaktan vazgeçip harekete geçmeli, İsveç ile her türlü ticari ve diplomatik ilişkiyi kesmeli ve kapsamlı bir boykot uygulamalıdır” açıklamasını yapıp Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini veto etmesi gerektiğini söyledi.
Ayrıca MHP’liler, İsveç Büyükelçiliği’nin önüne siyah çelenk koyup Kur’an-ı Kerim tilaveti okuyarak, Bahçeli’nin ifadesiyle, “Bu menfur suikasta en tesirli tepkiyi gösterdi”.
Bir de AKP Karabağlar eski Meclis Üyesi Emrullah Kavuz, tepki için 7 ile 10 yaşları arasındaki 6 çocuğun İsveç Bayrağı üzerine çiş yapmasını sağladı!..
Hiç Konuşulmayan Gizli Plan
Ülkemiz açısından tablo bu. Ayrıca İsveç zaten ABD’nin tam koruması altındayken ve -daha üye olmadığı halde- NATO’ya ülkesinde asker bulundurma izni vermişken nedir bu telaş, son dakika pazarlıkları; Erdoğan ile Hakan Fidan’ın her açıklamasının, “Erdoğan Biden’a meydan okuyor”, “Türkiye’yi ikna için çılgınca yarış” gibi abartılı manşetlerle ön plana çıkarılması?
Daha önce de vurguladık; sanki NATO’nun İsveç’le perdelenen gizli bir gündemi var gibi.
Sanki değil, öyle olduğu 15-16 Haziran’da Brüksel’de yapılan NATO Savunma Bakanları Toplantısı’ndan sonra gündeme gelen kimi bilgilerle ortaya çıktı. Toplantıda, NATO’nun Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana hazırladığı en kapsamlı Bölgesel Savunma Planı’nın ele alandığı, ancak Türkiye’nin bazı çekinceleri nedeniyle bu planın resmen onaylanmadığı, kararın liderler zirvesine bırakıldığı bildirildi.
Nitekim NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de o toplantıdan sonra, “Bölgesel planlar Vilnius zirvesinin en önemli konularından birisi olacak. Bu planlar bizim askeri kumandanlığımız ve onların ekipleri tarafından hazırlandı. Soğuk Savaş’tan bu yana ilk kez böyle planlar hazırlanıyor. NATO’nun daha çok korunması beklenen özel bölgelerle, özel misyonlarla bağlantılı, özel güçlerin yerleştirilmesiyle ilgili planlar. Daha çok güç, daha çok kaynak içeren planlar.” dedi.
Çok gizli tutulan ve hiç konuşulmayan bu planlarda ülkemize ilişkin tek bildiğimiz; Montrö Antlaşması’na atıf yapılarak İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının Yunanca isimlerinin de kullanılabilmesi, ayrıca Kıbrıs’la ilgili koordinatlarda KKTC adınına yer verilmemesi önerilerin yer aldığı.
Şu iki kırıntı bilgi bile adamların hem Karadeniz’de hem de Akdeniz’de çok ciddi ve yeni hesapları olduğunu ortaya koyuyor.
Bu vesileyle dün yapılan bir başka açıklamaya dikkat çekelim. Milli Savunma Bakanlığı Basın Müşaviri Deniz Albay Zeki Aktürk, basın bilgilendirme toplantısında, Bakan Yaşar Güler’in 15-16 Haziran’daki NATO Savunma Bakanları toplantısında dile getirdiği görüşleri anlattı; ancak sözkonusu planlardan veya Güler’in daha önce medyaya yansıtılan itirazlarından söz etmediği gibi, “Güçlü Türkiye’nin, güçlü NATO demek olduğu vurgulanmış, önümüzdeki günlerde yapılacak Vilnius Zirvesi öncesinde bir bütün olarak NATO’nun faaliyetleri değerlendirilmiştir.” dedi.
İsveç’in Üyeliği de O Planlar da Onaylanmamalı
Geçen ay Responsible Statecraft isimli ABD portalında Ian Davis, bu gizli planları ele alıp Vilnius’taki zirvede “Soğuk Savaş’tan bu yana ilk kez, ittifakın bir Rus saldırısına nasıl karşılık vereceğini detaylandıran binlerce sayfalık gizli askeri planların” NATO’nun politik liderlerinin onayına sunulacağını yazdı.
Ülkemizde ise Anadolu Ajansı’ndan Ömer Tuğrul Çam, dört gün önce bu planlarla ilgili kapsamlı bir haber yaptı da medyamız bu kritik konuyu fark etti; ancak sözkonusu planların ülkemiz ve dünya açısından sonuçlarını değerlendiren olmadı.
AA’nın haberinde, NATO’nun Rusya’ya karşı daha önce hazırladığı askeri planlar hatırlatıldıktan sonra Vilnius’taki zirvede onaylanması hedeflenen yeni planlar hakkında özetle şunlar anlatıldı:
“Bu gizli planlar, üç bölge için oluşturuldu. Bunlardan ilki ABD’nin Norfolk kentindeki NATO Müşterek Kuvvet Komutanlığının öncülüğünde Atlantik ve Avrupa’nın kuzeyini, ikincisi Hollanda’da Brunsum’daki NATO üssünün sorumluluğunda Baltıklar’dan Alp Dağları’na kadar uzanan Orta Avrupa bölgesini, üçüncüsü ise İtalya’nın Napoli kentindeki NATO üssünün sorumluluğunda Akdeniz’den Karadeniz’e kadar olan bölgeyi içeriyor. Planlar, NATO’nun bu bölgelerde kara, deniz, hava, uzay ve siber alanlarda hangi kuvvetin ne zaman, nasıl konuşlanacağını, tehdit durumunda nasıl harekete geçileceğini belirliyor. NATO, planlar dahilinde yaklaşık 300 bin askerden oluşan bir kuvvetin en fazla 30 gün içinde doğu kanadına intikal etmesini amaçlıyor.”
Ülkemiz açısından; “üçüncü bölgeye” ilişkin yani, “İtalya’nın Napoli kentindeki NATO üssünün sorumluluğunda Akdeniz’den Karadeniz’e kadar olan bölgeyi içeriyor.” ifadelerinin, özellikle Montrö Antlaşması, Ege ve KKTC açısından önemli gelişmelere yol açacağı ortada.
Planların toplamının anlamı ise Rusya, Çin ve Asya’nın tamamında kontrolün sağlanıp Rusya’ya doğrudan savaş açılması, kısaca doğrudan tüm dünyanın güvenliğinin tehlikeye atılması, Ankara’nın da Rusya’ya karşı net bir şekilde ABD-NATO tarafında konuşlandırılmasıdır.
Sözün özü; Vilnius Zirvesi’nde Erdoğan, Biden’a rağmen İsveç’in üyeliğine karşı çıkarak oradan kahraman gibi dönebilir; ama asıl tehlike bu planların onaylanıp onaylanmamasıdır.
Seçim öncesinde adeta ABD ve NATO’ya yaranmak için Finlandiya’nın üyeliğini destekleyen muhalefet, keşke seçim sonrası girdiği komadan çıkıp azıcık şu konularla da ilgilense!..