Millet ne bekliyor
Ahmet Bican Ercilasun 01 Ocak 1970
Milletimiz maalesef ikiye ayrıldı. Bir bölümü hâlinden memnun. Çağdaş olmak istemiyor; daha iyi, daha müreffeh yaşamak istemiyor. Belki de bunların bir kısmına müreffeh bir hayat sağlanıyor. Ancak refah içinde yaşayanları da dâhil milletimizin bu bölümü, Orta Doğu’daki insanlar gibi yaşamayı tercih ediyor. Dolayısıyla Suriyelilerin, Afganların ülkemizi doldurması da umurlarında değil. Hatta bundan memnun olduklarını dahi söyleyebiliriz.
Milletimizin ikinci bölümü ise ülkenin durumundan memnun değil. Çağdaş olmak, daha müreffeh yaşamak istiyorlar. Orta Doğu ahalisi gibi olmak istemiyorlar.
Elbette bu iki bölüm de milletimizin parçasıdır. Başlıktaki soruyu ben, çağdaş olmak isteyen bölüm için soruyorum. Onlar için soruyorum çünkü ülkemizin geleceğini onların belirleyeceğine inanıyorum. Evet, milletimizin, Orta Doğu ahalisi gibi yaşamak istemeyen bölümü siyasi partilerden ne bekliyor?
Önce çağdaşlık bekliyor. Çağdaş düşünceli olmalarını, sanata ve estetiğe önem vermelerini, şehirlerimizin, yaşama alanlarımızın çağdaş ve estetik bir şekilde düzenlenmesini bekliyorlar. Bilime önem verilmesini, bilime yatırım yapılmasını, yetenekli insanlarımızın ülkeyi terk etmemeleri için sağlıklı ve çekici bir bilim ortamı yaratılmasını istiyorlar.
Laiklik bekliyorlar. Parti programlarında laikliğe vurgu yapılmasını, parti yöneticilerinin laik olmasını istiyorlar. Dinî referanslar yerine laikliğin, bilimin, çağdaşlığın vurgulanmasını bekliyorlar. Dini ve dine göre yaşamayı, insanların vicdanlarına bırakmak gerektiğini düşünüyorlar.
Atatürk’ü önemsiyorlar, hem de çok önemsiyorlar. Kurtarıcı ve kurucu ata olmasının ötesinde Atatürk’teki bilime, sanata önem veren çağdaş ve laik tutumu benimsiyorlar. Çağdaş, laik, onurlu ve müreffeh bir ülke olmanın yolunu Atatürk’ün gösterdiğine bütün kalpleriyle inanıyorlar.
Milletimizin bu bölümünün önemli bir kısmı bir şey daha bekliyor: Milliyetçilik. Çağdaşlığa ve laikliğe önem verip Türklüğü vurgulamayanlar, milletimizin işte bu beklentisinden haberdar değiller. Oysa Atatürk’te çağdaşlık ve laiklik kadar, en az onlar kadar Türklüğe, Türk milletine vurgu yapılmıştır. Kurtarıcı ve kurucu ata, hemen hemen bütün konuşmalarında kalbinin bütün heyecanıyla Türk, Türklük, Türk milleti / Türk ulusu demiştir: Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir… Ne mutlu Türk’üm diyene!
Tıpkı Atatürk gibi, çağdaş ve laik değerleri benimsemiş bir milliyetçilik anlayışı siyasi partilerimizi bekliyor. Çağdaş olup milliyetçiliği es geçen veya milliyetçi olup çağdaşlığı es geçen bir anlayış değil hem çağdaş hem milliyetçi olan bir anlayış, milletimizin önemli bir bölümünün de beklentisidir.
Milliyetçilik anlayışında esasen çağdaşlık da, laiklik de, bilime ve sanata önem veriş de vardır çünkü milliyetçilik, milletin yükselmesini, ilerlemesini hedefleyen bir akımdır.
Milliyetçi, çağdaş ve laik bir siyasi parti, yarının kalkınmış, yükselmiş Türkiye’sini yaratacaktır.