Tepki
Ahmet Bican Ercilasun 01 Ocak 1970
Sadece kayıt altına alınmış Suriyelilerin sayısı 3,5 milyona yakın. İstanbul’da yarım milyonu geçmiş; bazı şehirlerimizde yarım milyona yakın. Bunlar kayıt altına alınmış, geçici koruma statüsündeki Suriyeliler. Kayıt altına alınmış başka yabancılar da var. Onlar da 1,5 milyon civarında.
Kaçak olan Suriyeli, Afgan ve Pakistanlıların sayısı ise bilinmiyor. Bunların da milyonları bulduğu tahmin ediliyor. Kayıtlı ve kaçakların toplam sayısı için 7 milyondan 13 milyona kadar sayılar söyleniyor.
Biz asgariyi alalım ve toplam sayının 7 milyon olduğunu düşünelim. Ülkemizde kayıtlı ve kaçak toplam 7 milyon yabancı var. Yani nüfusumuzun %12’si.
%12 yabancı, hangi ülke için olursa olsun bir felakettir. Göz göre göre ülkenizi yabancılarla dolduruyorsunuz. Bunların doğum oranları, Türklerden çok daha fazla olduğu için bu oranın ileriki yıllarda artacağı da muhakkaktır.
Türkiye, kayıtlı ve kaçak yabancı sorununu en az 10 yıldan beri bütün şiddetiyle yaşıyor. Fakat halkımızda hiçbir ciddi tepki görülmüyor. 85 milyon insanımız, neredeyse bu durumu kabullenmiş görünüyor. Zaman zaman görülen kavgalı ve şiddet içeren tepkilerden söz etmiyorum. Onlar belli bir olay üzerine gelişen münferit ve geçici tepkiler. Ben halkımızın kitleler hâlinde katılacağı demokratik tepkilerden söz ediyorum.
Anayasanın 34. maddesine göre “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” İşte ben bu hakkın kullanılmasından bahsediyorum.
Vatandaşlarımız, kayıtlı ve kaçak yabancılardan ve bunların giderek çoğalmasından memnun olmalı ki “toplantı ve gösteri yürüyüşü” hakkını kullanmıyor.
Ülkenin nüfus yapısı değişecekmiş, toplumun kültürel yapısı değişecekmiş, daha medeni bir yaşayış yerine daha kaba ve bedevi bir yaşayış hâkim olacakmış, yabancılar için milyarlarca lira para harcanıyormuş… Bunların hiçbiri vatandaşlarımızın umurunda değil.
Aslında bazı araştırmalar var ve bu araştırmalara göre milletimiz, yabancı istilasından hiç de memnun değil. Memnun değil ama bunu bir türlü ortaya koymuyor. Ortaya koymayınca da hâlinden memnunmuş gibi bir manzara ortaya çıkıyor. Oysa memnuniyetsizliği göstermenin demokratik ve etkili bir yolu var. Bu da anayasanın 34. maddesinde belirtilmiş. “Silahsız ve saldırısız” yani ortalığı kırıp dökmeden, cam çerçeve indirmeden, hiç kimseye ve hiçbir mala mülke zarar vermeden toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilir. On binlerle başlayıp gün geçtikçe milyonlara ulaşan ve günlerce sürecek olan bu tarz yürüyüşlerin ben etkili olacağına ve yetkilileri mutlaka yerinden kımıldatacağına inanıyorum.
Üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibi uyumaya devam edersek yöneticiler de “Demek ki halk memnun.” deyip daha fazla yabancıyı ülkemize doldurmaya devam eder.
Ne diyor Mehmet Akif: “Cihan yıkılsa bizim halk uyanmadan gidecek!” ve devam ediyor:
Onun kıyâmı için Sûr’u beklemek lâzım!
Bu duygusuzluğa bir çâre yok mu, Allâh’ım?
Kıyam, “ayağa kalkma” demek. Sur da bildiğimiz İsrâfil’in Sûr’u. Hani kıyamet günü üflenecek olan Sur.
Ey Türk halkı! Ayağa kalkmak için kıyamet gününü mü bekleyeceksin?