Plevne Savaşı
Salih Akın 01 Ocak 1970
Plevne Müdafaası, Osmanlı İmparatorluğu tarihinin en önemli direniş mücadelelerinden bir tanesi olup, Gazi Osman Paşa komutasındaki bir kolordunun Rus-Romen birleşik kuvvetlerine karşı giriştiği Plevne kasabası önlerinde cereyan eden olaydır. 1877 senesinin 24 Nisan’ında Ruslar Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaş ilan etti. O sırada Osman Paşa Vidin’de görevlidir ve Tuna cephesi başkumandanı serdar-ı ekrem Abdülkerim Nadir Paşa’nın emrinde bulunuyordu.
Osman Paşa Plevne’de görevlendirilmeden evvel Vidin ve Rahova taraflarını muhafaza etmekten sorumluydu. Osman Paşa savaşın başlaması ile birlikte Tuna’yı geçip savaşı düşman topraklarında sürdürmek ister ancak İstanbul’dan gelen emir buna engel olmuştur. Hatta Romanyalılar karşı kıyıya mevziler ve siperler inşa ederken, Abdülkerim Paşa ve Savaş Meclisi ateş açmaya dahi izin vermediler. Ruslar’ın Rusçuk ve Niğbolu’yu topa tutmalarıyla Osman Paşa düşmanın Tuna’yı geçmek gibi bir niyeti olduğunu anladı.
Ruslar’ın Niğbolu’ya yaklaştığı sıralarda Osman Paşa Plevne’ye görevlendirildi. 25 tabur piyade, 12 bölük süvari, 48 sahra ve 6 dağ topu ile birlikte Plevne’ye yürüdü. Plevne ise Orhaniye, Sofya, Lofça ve Bulgarani’den gelen yolların kavşak noktasında, Vid Irmağı’nın Tuçençe kolu kıyısında yer alan ve hemen hemen tüm halkı Türklerden oluşan bir kasabadır.
I.Plevne Muharebesine Doğru
Plevne’ye ulaşan Osman Paşa, askerlerini dinlendirdikten sonra savunmasız olan kasabayı müstahkem bir mevkii haline getirmek için çalışmalara başladı. Kasabanın kuzeyinde karargahını kuran Osman Paşa hemen ardından bir keşif harekatı düzenledi. Düşmanın hazırlıklarını gördükten sonra geri döndü ve savunma hazırlıklarına başladı. Acilen sahra istihkamları inşa ettirdi, avcı hendekleri kazdırdı, topçu birliklerini toprak siperlerin ardına konumlandırdı. Böylece onları açık hedef olmaktan kurtardı. Osmanlı kuvvetlerinin Plevne’de toplandığını gören Grandük Nikola, hemen bir hücum emri verir ve General Schilder bir birlikle harekete geçer. Ancak başarı sağlayamaz. I.Plevne Muharebesi olarak anılan bu olayda muharebeye katılan Rus birliklerinin yarısı imha edildi. Ruslar yaklaşık 3000’ e yakın kayıp verdiler. Mağlubiyet sonrası Ruslar geri çekilirken, Sultan II.Abdülhamid Osman Paşa’yı bir mektup ile tebrik etti.
II.Plevne Muharebesine Doğru
Grandük Nikola aldığı ilk yenilgiden sonra, Krüdener’i takviye birliklerle tekrar taarruza kaldırdı. Plevne önlerine ulaşan Krüdener, Schilder’e katıldı. Ruslar yaklaşık 60.000 kişilik bir kuvvetle Plevne’de iken, Osman Paşa ise yaklaşık 33.000 kişilik bir kuvvete sahipti. Açılan ateş Osmanlı askerlerinden çok kasaba halkına zarar vermişti. 2 saat boyunca süren karşılıklı top atışlarından sonra Osman Paşa bunu durdurmuş ve Rusların Osmanlı topçularını susturmayı başardıklarını düşünmesini sağladı. Taarruza geçen Ruslar geri püskürtüldü ve Osman Paşa kaçan düşman askerlerini sabaha dek kovaladı. Yakalananlar ortadan kaldırıldı, kaçanlar ise Osma suyunda boğuldular. Ruslar çok sayıda asker ve malzeme kaybı yaşadılar. 30 Temmuz tarihinde Ruslar tekrar taarruza kalktılar. Gün doğumunda 2 saat top atışının ardından süngü hücumuna geçildi. Gün boyu süren mücadele ardından gün batımından 2 saat sonra Ruslar çekilmek zorunda kaldılar. Ertesi gün Rus hücumu tekrar devam etti ve tekrar sonuçsuz kaldı. Akşam saatlerinde ise taarruz sırası Osman Paşa’ya geçmişti. Osman Paşa’nın emri ile 18 tabur asker hücum etti ve 26 saat gırtlak gırtlağa devam eden bir savaş cereyan etti. Nihayetinde Ruslar yine kaçmak zorunda kaldılar. Peşlerine takılan Osmanlı süvarileri yakaladığı düşman askerlerini ortadan kaldırıyordu. Yakalanamayanlar ise Osma suyunu geçmeye çalışırken boğuluyordu. Bu mağlubiyetler Ruslar’ın korkuya kapılmasına neden olmuştu. Hatta Grandük Nikola Tırnova’dan çıkmak ve Byela’da yeni bir karargah kurmak zorunda kaldı. Bu galibiyet İstanbul’da büyük sevinçle karşılandı. Galibiyetten ötürü Osman Paşa’ya birinci rütbeden bir kıta Nişân-ı Osmani ile kabzası altın bir kılıç, bir dürbün ve bir revolver verildi. Bu başarıda topların siper arkasına konumlandırılması ve Osmanlı askerlerinin mevcut tüfeklerinin Rus tüfeklerinden daha iyi olması önemlidir. Osman Paşa’nın verdiği rapora göre II.Plevne Muharebeleri neticesinde Ruslar 8000 ölü ve üç misli yaralı vermişken, Osmanlı kuvvetleri 100 şehit ve 300’e yakın yaralı vermiştir.
Bu esnada General Gurko’yu mağlup eden Süleyman Paşa, Balkan’ı aşıp Mehmet Ali Paşa ve Osman Paşa ile birleşebilirdi. Bu gerçekleşirse Ruslar’ın dönüş yolları bile tehlikeye girebilirdi ama öyle olmadı. Çar 6.kolorduyu yeniden silah altına alıp karargahı Studna’ya çekti. Artık Ruslar’ın tek ümidi Romen ordusuydu. Bunun üzerine Çar, Romanya Kralı Karol’a bir telgraf çekti ve yardım talep etti. Bunu da Hristiyanlık davasının kaybedildiğini öne sürerek gerçekleştirdi. Kral Karol da 3 piyade tümeni, 1 süvari tümeni ve 168 top ile yardıma koştu. Bu yardım karşılığında Rus-Romen birleşik ordusunun kumandanlığına Romanya Kralı Karol getirildi. Kral Karol taarruz yerine muhasara taraftarıydı. Eldeki kuvvetlerle Plevne’yi çembere almışlardı. Osman Paşa da bu esnada çıktığı bir keşif seferi esnasında durumun farkına varmıştı. Kral Karol’a rağmen Ruslar ise taarruz istiyordu. Çünkü kaybettikleri prestiji ancak bu şekilde yerine getirebilirlerdi. Ayrıca kışa kadar harekete geçmezlerse ilkbaharda herşey yeniden başlayacaktı ve bunun bilincindeydiler. Tüm bunlar Romanya Kralı Karol’a anlatıldı ve Kral Karol korkaklıkla itham edilmemek için baskılara boyun eğdi.
Romen ordusunun desteğiyle birlikte birleşik ordu yaklaşık 160.000 kişilik bir kuvvete eriştiler ve 432 topa sahiptiler. 7 Eylül sabahı Rus-Romen topçuları Plevne’yi dövmeye başladı. 7 Eylül sabahından sonra 11 Eylül sabahına kadar gece gündüz süren top atışları ardından 11 Eylül sabahı yapılan Rus-Romen taarruzu da sonuçsuz kaldı. 15.500’e yakın zaiyat veren Rus-Romen birliklerine karşılık Osmanlı kuvvetleri 4000’e yakın şehit vermişti. Bu taarruzdan da sonuç alamayan Rus-Romen birlikleri yine geri çekilmek zorunda kaldılar. Öncekiler gibi bu zafer de İstanbul’da büyük bir sevinçle karşılandı. Sultan II.Abdülhamid bir telgraf ile birlikte bazı hediyeleri Osman Paşa’ya yolladı. Ayrıca Osman Paşa’ya Gazilik ünvanı verildi. Artık Ruslar Plevne’nin savaş yoluyla alınamayacağını anlamışlardı. Bu nedenle Romanya Kralı Karol’un da dediği gibi muhasara yoluna gittiler. Kuşatma komutanı General Totleben oldu. Gazi Osman Paşa elindeki erzakların kısa bir süre içinde tükeneceğini ve bir seçenek yapması gerektiğini biliyordu. Ya teslim olacaktı ya da kuşatmayı yaracak bir huruç hareketi gerçekleştirecekti. Bunun üzerine Gazi Osman Paşa bir huruç hareketi yapmaya karar verdi.
Huruç Harekatı
10 Aralık sabahı ordusunu ikiye ayırdı. Muhasara hattına gizlice yaklaştı ve saldırıya geçti. İlk kuşatma hattını aşsa da beklediği destek kuvvetlerinin gecikmesi nedeniyle zayıf düştü ve huruç hareketi başarısızlıkla sonuçlandı. Yine de pes etmeyen Gazi Osman Paşa, Vid Irmağı’ndan ricata karar verdi. Bu esnada açılan ateş sonucu atı vuruldu ve kendisi de bacağından yaralandı. Önden ve arkadan kuşatılan Osman Paşa mukavemet göstermenin sonuçsuz kalacağını gördü ve kumandanların da ısrarı sonrası teslim oldu. “Pilevne kahramanları, harp talihini değiştiremediler ise de Türk ordusunun askerlik şerefini kurtarmış oldular.” ( Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara 1988, c.8, s.51)
Rus karargahında bulunan II.Aleksandr, yaralı bir şekilde Ruslar’ın eline düşen Gazi Osman Paşa’ya kılıcını iade etti. Bu hareketi Paşa’ya ve Türk ordusunun şan ve şerefine gösterdiği saygıyı kanıtlar.
Gazi Osman Paşa’nın huruç hareketinde karar kılmasında farklı görüşler ve iddialar söz konusudur. O esnada bir salgın hastalık yaşanması ve Paşa’nın bu hastalığın kasaba halkına bulaşmaması için huruç hareketi istediği söylenmektedir. Üç hafta kadar yetecek erzağı bulunduğu gerçekten kuşatmayı yarabileceği kâni olduğu da söylenmektedir. Bir başka sebep ise her ne koşulda olursa olsun Paşa kuşatmayı yarmayı hep düşünüyordu.
Osman Nuri olarak başladığı hayatından gördüğü eğitimler neticesinde başarılı bir asker olan ve kademe kademe yükseldikten sonra Osman Paşa olan yetenekli komutan, cepheden cepheye koştuğu hayatının son zamanlarında bulunduğu Plevne kasabasında gerçekleştirdiği örnek olacak direniş hareketi neticesinde adını tarihe yazmıştır. Gösterdiği mücadele hem bize hem düşman kuvvetlerine iyi bir ders olmuştur. Her şeyin farkında ve ne kadar zor bir durumda olduğunun bilincindeyken bile asla teslim olmayı düşünmemiş ve hep bir çıkış yolu aramıştır. En sonunda gerçekler onu mukavemet göstermenin sonuçsuz olacağını göstermiş ve teslim olmuştur. Teslim olmasına rağmen Gazi Osman Paşa’ya gösterilen saygı, onun ne kadar önemli işler başardığının bir nişanesidir.