Franz Schubert
01 Ocak 1970
31 Ocak 1797 yılında Viyana yakınındaki Lichtenhal’de doğmuş, 19 Kasım 1828 yılında Viyana’da ölümüştür.
Roman ve operet kabilinden birtakım uydurmalar –filmden hiç söz etmeyelim- Franz Schubert’i hissi bir hayalperest seviyesine indirmiştir. Bir öğretmenin oğlu ve Beethoven’in çağdaşı olarak klasizm devrinden sonraki Viyana’da mütevazi bir hayat geçiren Schubert, hikayecilerin kurbanı olmuştur.
Gerçekte Schubert hakkındaki bilgimiz pek azdır. Çünkü genel olarak bilinen hususlar şahsiyetini ve eserlerini bir bütün halinde değil, ancak kısmen ortaya koymaktadır. Meçhul kalan eserlerini meydana çıkarmak mümkün değilse de, yaşadığı devri ve tarih yönünden önemini belirtecek birçok hususları Schubert’te bugün de ortaya koymak mümkündür.
Onun nüfuz alanı, hoşa giden güzel danslarında, hatta liedlerinde bile tayin edilmiş değildir. Gerçi şiirin tarifsiz bir şekilde işlendiği bu liedlerin edebi ilgisi cüsati Homeros’tan Goethe’ye ve o zamanki modernlere (Müller, Rückert, Grillparzer ve Heine) kadar uzanır. Fakat onun asıl ve henüz anlaşılmayan büyük tarihi önemi, tahmin edildiği gibi bu danslar ve liedlerde değil, bilakis sayısız enstrümantal eserlerinde, senfonilerinde, oda müziği ve piyano eserlerindedir. Lied konusundaki önemi çoktandır bilinmektedir. Şimdiye kadar sadece sezebildiğimiz hususların bitmez tükenmez oluşundan dolayı Schubert’i keşfetmek hala daha mümkündür.
Schubert’in sanatkarlığı klasik ve romantik hayat duygusunun ağırlık noktası teşkil eder. Yeni bir form anlayışı ararken, lirik minyatürler denilen lied ve piyano parçalarından sonat, oda müziği ve senfonilerin İLAHİ UZUNLUĞUNA (Schumann’ın ifadesiyle) vardı. Bu yolda Schubert’in ifade tarzı, ananevi veya sonradan doğan hükümlere takdir edilmeyen bir özellik kazanmıştır. Fakat bizi her zaman muamma ve mucize karşısında bırakan keyfiyet sadece form ve şekil değil, bütün eserlerine nüfuz eden ve onlara iddia edilenden daha gerçek bir büyüklük veren özel bir karakterdir. Bu karakter hissi ve trajik mahiyette değildir; daha ziyade kederli ve ümitsizdir. Neşeli müzisyenliği hafifçe kaplayan yaralı bir ruh halidir. Onun ürpertici büyüklüğü buradadır. Schubert’te Viyana’yı andıran özellikler ona çevreden geçmiştir. Ruhunda anne ve babasının memeleketleri olan Moravya ve Silezya’nın tesirleri görülmektedir. Viyana’nın kenar bir mahallesindeki öğretmen evi genç kemancının ilk öğrenim yeri oldu. Viyana çocuk korosunun yatılı okulunda meşhur Salieri ve Ruczizka’dan besteciliğin temel kurallarını öğrendi. (İhtiyar Ruczizka, “herşeyi kendiliğinden bilen çocuğa fazladan birşey gösteremeyeceğim’’, diye ona ders vermekten vazgeçti.) Daha çocuk korosun üyesi iken “Gretchen Çıkrık Başında’’ ve “Erlkönig’’ gibi eserleri yazdı. Sonradan babasının yanında öğretmen yardımcısı olarak çalıştı. Kont Esterhazy’nin kızlarının piyano öğretmeni olarak iki defa Macaristan’a, dostu büyük muganni Vogl ile konser vermek üzere Linz, Graz ve Salzburg’a gitti. Bunun dışında kendini sadece yaratıcılığa hasreden, çekingen, fakat ciddiyetle yolunu arıyan bir insanın hayatını yaşadı. Beethoven ve Goethe’ye, ayrıca Michael Hayd’a sonsuz hayranlık besleyen Schubert’in çalışkanlığı hudutsuzdu. Vakitsiz ölümünden kısa zaman önce Simon Secter’in kontrpuan derslerine devam etmeyi düşünmüştü. Bu niyetini tahakkuk ettirmedi. Ancak bu hususlar ve etrafındaki dostları onu münzevi hayatından çekip dünyaya bağlıyordu.
Beethoven’in ölümü onu çok sarstı. Yaşayışına derin bir hüzün çöktü. Bedbin ruhlu şair Wilhelm Müller’in WİNTERREİSE (Kış Yolculuğu) adlı şiiri üzerine yazılan liedlerde ve do majör tonunda olan iki büyük eserde (do majör senfonisi ve daha sonraki Bruckner stiline yönelen do majör kentedinde) bu son olgunlaşmanın havası esmektedir.
Filhakika, Schubert’in liedlerinde, senfoni, oda müziği ve piyano eserlerinde, kilise müziğinde, hatta operalarında keşfedilecek daha pek çok şey vardır.