Florence Nightingale
12.05.1820 – 13.08.1910 01 Ocak 1970
12 Mayıs 1820 yılında İngiltere’nin Florence şehrinde doğmuş; bir çok arazilere sahip zengin bir aile kızıdır.
17 yaşına dek bir çok sanatsal alanda ( el sanatları, piyano, resim..) başarı göstermiştir.Bir çok ülkeleri gezmiştir.
Evde yapılan şeyleri boşuna zaman kaybı olarak görürdü. Duygu düşüncelerini bulduğu kağıt, takvim yaprağı üzerine sürekli not düşerdi.Bunları kimse bilmesin diye hep dosyalardı.
7 Şubat 1837 de “Tanrı benimle konuştu ve beni hizmetine çağırdı.” diye yazdığı bir cümle yaşamı boyunca en önemli hayat felsefesi olacaktır.Yaklaşık 40 yıl sonra bu sesi dört kez duyduğunu teyit eder.
Duyduğu sesle kendisini göreve çağrılmış hisseder. Hangi görev olduğunu sekiz uzun ve bol ıstıraplı yıllar düşünür. En çok yaptığı şey ise bol kitap okumaktır. Kendine özel not defteri tutar. Bir gün:
“Bu dünyadaki görevim ne? Son on dört gün ne yaptım? Babama bir kitap ve iki bölüm, anneme ise iki kitap okudum. Yedi gam ezberledim. Bir çok mektup yazdım.Babamla birlikte at gezisine çıktım.Sekiz ziyaret yapıp onlarla oturdum. Hepsi bu.”
Gene o yıllarda:
“Yapacak bir şey olmadığı için benim gibi deliren bir sürü insan görüyorum. Aslında çok mutlu olabilecek insanlar.” diye not düşer.
Yıllar sonrada olsa kendisine yapılan çağrının hastaların bakımına yönelik olduğu kafasında kesinlik kazanır.Ancak iyi bir aile kızı hastanelerde çalışması uygun ve caiz değildir. Ailesinin isteği üzere sadece sıcak çorba ve para dağıtabilir. Fakat Florence’nin kafasındaki hizmet bu değildir. Hemşireliği düşünmektedir. Ailesi ise izin vermediğini açıkça söyler. Çünkü; O devirde hemşirelik mesleği, yalnız fakir kızların yaptığı aşağılık sayılan meslek olarak kabul edilirdi. Üstelik kolera salgını da vardır. Kimse onun fikirlerine kulak asmıyordu. O nedenle hastanelere malzeme toplamaya başlar. En azından işin içine girmiş olacaktı. Talibi çıkmış ve reddetmiştir.
Aman dikkat sakar deyip geçmeyin. Altından neler çıkıyor neler
Aman dikkat sakar deyip geçmeyin. Altından neler çıkıyor neler
Otuzlu yaşlarda ailesinin karşı koymasına rağmen, idealist karakteri sebebiyle baba evinden ayrılır.
Paris’e giderek hasta bakımı, hastane yönetimi konusunda incelemeler yapar.Ren Nehri kenarındaki bir hemşirelik enstitüsünde bir kaç ay zaman geçirir.Hemşirelerin hastalarına karşı özveriyle bakmalarına hayret eder. Sağlık ve çalışma şartları ise tüyler ürperticidir. Hasta bakımının temelden ıslah edilmesi gerektiğine iyice inanır.
“En sonunda yaşamanın ve yaşamı sevmenin ne demek olduğunu anlıyorum” diye notunu yazar.
Özveri ve kendini adamak yetmez her meslek gibi hastabakıcılığı doğru dürüst öğrenmek gereklidir. Hastanelerin dış görüntüsünü değiştirmek de lazımdır. Londra’ya dönüp fikrini söylediğinde büyük ilgi toplar. Yepyeni bir hemşire tipi yetiştirilmelidir. Nasıl olacak bilmiyordu? Dini cemiyet değil bol para ödenen ahlaklı maneviyatı yüksek ,sadık bayanların çalıştığı meslek dalı kurmak istiyordu. Bu konuda önyargı duvarını uzun yıllar boyunca yıkamamıştı.
1853 te Londra’da Hasta Kadınların Bakım Kurumunun yöneticiliğine getirilir.
1853-56 Kırım Savaş’ında Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan ingiliz ordusunda yaralılara bakmak için gönüllü hemşire ve rahibelerle Selimiye kışlasında kurulan askeri hastaneye gönderilir. Yaptığı başarılı çalışmalarla yaralılar arasında ölüm oranının giderek düşmesini sağlar. Tatlı gülümsemesiyle gecenin geç saatlerine kadar yaralılara yardım ettiği için “Lambalı Hanımefendi” lakabını alır. Hatta “Kırım Ateşi” hastalığına yakalandığında askerler başında ağlamıştır. İyileştikten sonra vatanına geri döner. İngiltere’de Ordu Sağlığı Kraliyet Komisyonunda görev alır. Bu arada ülkesinde ünü yayılmıştır. Adına sayısız şarkılar bestelenmiştir. Potreler yapılmıştır. Gemilere ismi verilmiştir. Yapılanlardan rahatsız olsa da artık hemşireler hakkındaki yanlış düşüncelerin yıkılmasına sevinmiştir. Bu mesleğe özgü harika bir imaj kazandırmıştır.
1860 ta kendisi için toplanan” Nightingale Fonu” ile ilk Hemşirelik Okulu’nu kurar. Müracaat eden kadınlar en katı kurallara göre seçilir. Her gün ders ve uygulamalı eğitim gördükleri gibi haftalık ahlak raporu da verilir. Hemşireler bir daha asla sarhoş, bilgisiz ve ahlaksız damgası yememelidir. Daha sonra bu istatistiki bilgileri yayınlar. Güven kazanır. Kitaplar yazar. En ünlüsü de “Hasta Bakımı Üzerine Düşünceler” diye aile için pratik el kitabı olur.
Ailesi ise kızlarının bu hallerinden memnun idiler. Florence Nightingale 1907 de “Order uf Merit” liyakat nişanıyla taltif edilir. İnsanlık Yüksek Hizmet madalyası alan ilk kadın olur.
Yaşamının son yıllarında evini tek edemez. Kör olmuştur. Doksan yaşına gelmiştir. 1910 yılında vefat etmiştir.Öldüğünde sırf Amerika’da adına yapılmış binin üzerinde okul vardır.
Türkiye’de ise başarılı hizmetleri nedeniyle adı müzeye ,yüksek hemşirelik okuluna ve Çağlayan’daki bir hastaneye verilmiştir.
Ve doğum günü olan 12 mayısla başlayan hafta her yıl bütün dünyada “Hemşirelik Haftası” olarak kabul edilmişti