A L P A R S L A N (1029-1072)
Hamza Eravşar 01 Ocak 1970
Alparslan Gazi, 20 Ocak 1029’da doğdu. Büyük Selçukluların Horasan valisi Çağrı Bey’in oğlu, Selçuklu hükümdarlarının en büyüklerinden, milletimizin yetiştirdiği ender kahramanlardandır. İyi bir tahsil gördü, gençliğinden beri, sayısız zafer kazanarak ün saldı. Babasının ölümünden sonra Horasan valisi oldu. Amcası Tuğrul Bey’in ölümü üzerine, Türk beylerinin isteği ile Selçuklu hükümdarı oldu (1063).
Alparslan, 1064 yılında Bizans üzerine yürüdü. Gürcistan’ı zaptetti. Kendi başına hareket eden beyleri itaat altına aldı. Alparslan’ın beyleri de, Anadolu’da akınlar yapıp çok zaferler kazandılar. Selçuklu sultanının gittikçe kuvvetlenmesi Bizans'ı telaşlandırdı. İmparator Romen Diyojen ordusunu toplayıp sefere çıktı. Palu’ya geldiğinde, Malatya’da bıraktığı ordusunun Türkler tarafından perişan edildiği haberini aldı. Geri dönmeye mecbur kaldı.
1070 yılında Alparslan Gazi, Horasan ve Irak ordularının başında Azerbaycan’a girdi, sınırdaki kaleleri fethetti. Van gölünün kuzeyinden geçerek Malazgirt önüne vardı, kale teslim oldu. Diyarbakır üzerinden Urfa’ya geçti ve şehri aldı. Fatımî beyleri Alparslan’ı Mısır’ı almaya teşvik ediyorlardı. 1071 yılında Selçuklu ordusu, Mısır'a gitmek üzere, Halep’te toplandı.
Alparslan’ın Mısır seferine çıktığını öğrenen Bizans İmparatoru Diyojen, son bir hamle yapmayı düşündü. Azerbaycan’a kadar giderek, Türk kalelerini alıp, Türkleri Anadolu’dan atmaya karar verdi. Rumeli’de yaşayan Peçenek ve Oğuz Türklerini de ordusuna kattı ve sayısı 200.000 kişiyi bulan askeri ile İstanbul’dan yola çıktı. İmparator, halkına büyük zaferle dönmeyi vaat etmişti. Diyojen ve ordusu yol boyunca katliam yaparak, Erzurum üzerinden Malazgirt’e ulaştı.
Bu sırada Alparslan Gazi Halep’i teslim almış, Mısır seferine çıkmak üzere idi. Bizanslıların gelmekte olduğunu öğrenince bu seferden vazgeçip kuzeye yöneldi. Bizans ordusunun harekatını günü gününe haber alarak, vaziyetini ona göre ayarladı. Musul, Rakka, Urfa yoluyla Diyarbakır'a, oradan Bitlis’e ulaştı. Ordusundan on bin kişilik bir kuvvet ayırıp, Ahlat’a gönderdi. Bizans kuvvetleri ile ilk çarpışma Ahlat’ta oldu. Bizanslılar bozuldu. Buna iyice kızan imparator, Malazgirt kalesine hücum edip, içerde yasayan kadın, çocuk, ihtiyar ne varsa hepsini öldürdü. Alparslan Gazi, 24 Ağustos günü Malazgirt önlerine geldi. Ahlat’a gönderilen kuvvetlerin gelmesi ile savaş düzeni alındı. Bizans imparatoru da ovanın öbür tarafında ordusunu düzene koydu. Türklerin anlaşma tekliflerinin reddetilmesi üzerine savaş hazırlıkları başladı.
Alparslan Gazi, 26 Ağustos 1071 Cuma günü askerlerini topladı. Beyazlar giyinmişti. Atından inerek secdeye vardı ve şöyle dua etti: “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere sürüyorum. Ya Rabbi! Ben Sen’in uğrunda savaşıyorum. Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” diye dua etti. Sonra atının kuyruğunu eliyle bağladı ve üzerine bindi. Askerlerine şöyle seslendi: “Ey askerlerim! Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkarınız ve ona itaat ediniz. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.”
Bu sözler orduyu coşturdu. Büyük şevkle ileri atıldılar. Alparslan Gazi, Turan Taktiği uygulamıştı. Hilâl şeklinde yaydığı ordusuyla akşama kadar Malazgirt meydanında dövüştü. Şaşkına dönen Bizans ordusu, hilâlin içine düştü. 200.000 kişilik koca ordu perişan oldu. İmparator esir düştü.
Sultan Alparslan savaştan sonra huzuruna getirilen imparatoru, hiç ümit etmediği şekilde affetti. Bizans imparatorunun harp tazminatı ödemesi, her yıl vergi vermesi ve ihtiyaç halinde asker göndermesi karşılığında barış yapıldı. Fakat Diyojen, İstanbul’a dönerken, Bizans tahtının el değiştirmesi, antlaşmayı geçersiz kıldı. Alparslan Gazi de, Selçuklu şehzadelerini Anadolu’yu fetihle görevlendirdi. Türkler, kısa zamanda Anadolu’ya hakim oldular.
Malazgirt savaşından sonra Yusuf Harezmi isimli bir kale komutanı isyan etmişti. Alparslan Gazi onu cezalandırmak için yer götürmez askeri ile kaleyi kuşattı. Dayanamayacağını anlayan Yusuf, teslim oldu. Affını istemek için huzura çıkarıldı. Sakladığı zehirli hançeri ile Sultan’a hücum edip, yaraladı. Yusuf’u derhal öldürdüler. Fakat Sultan Alparslan da aldığı yaralardan kurtulamadı ve 24 Kasım 1072 tarihinde hakkın rahmetine kavuştu. Tahran yakınlarındaki Rey şehrine defnedildi. Yerine oğlu Melikşah geçti.
Sultan Alparslan, İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara karşı çok hassastı. Şöyle derdi: “Biz, bu ülkeleri Allahu Teala’nın izniyle aldık. Temiz Müslümanlarız. Bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahu Teala, halis Türkleri aziz kıldı.”
Alparslan Gazi, büyük tarihi zaferlerinin yanı sıra, medreseler kurdu. İlim adamlarına ve talebeye maaş bağladı. İmar ve sulama tesisleri yaptırdı. Imam-ı Azam’ın türbesini, Harezm Camii’ni ve Sadyah kalesini inşa ettirdi. Daha başka hayır erleri de vardır. İmam Gazali, İmam Cüveynî, Ebu İshak Şirazî, Abdülkerim Kuşeyrî, İmam Serahsî gibi büyük alimler onun zamanında yetişmişti.