« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 May

2007

‘MENDERES GİBİ GELDİ, MENDERES GİBİ GİDECEK'

www.turksolu.org 08 Mayıs 2007

Tayyip’i kim vurmak ister?

Çankaya cinayetleri

Geçtiğimiz yıl Mayıs ayındaki Danıştay baskınının üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş olacak ki Türkiye bu defa Malatya’da bir yayınevine yapılan kanlı baskınla sarsılıyor. Tabii bu arada gerçekleşen Hrant Dink suikastini de dikkate alalım.

Demek ki Türkiye’nin son bir yılı çok önemli 3 cinayetle geçti. Bu cinayetleri nasıl yorumlamak gerekir ve bundan sonra ne olabilir sorusunu yanıtlamaya çalışalım.

Danıştay baskını gerçekleştikten sonra iktidar bu cinayetin sorumluluğunu ulusal güçlere yıkmaya çalışmıştı. Bunun için içine TÜRKSOLU’nu da dahil etmeye çalıştıkları geniş bir ulusal güçler tablosuna karşı harekâta giriştiler.

Ancak bu psikolojik harekâtı destekleyecek hukuki ve somut bir kanıttan yoksundular. Böylelikle bu tertipte başarısız oldular.

Tertibin arkasındaki güç kimdi peki?

Bu gücün iktidarın merkezinin de ötesinde tam çekirdeğindeki bir çete olduğu açıktı.

Başbakanın yakın çevresindeki esas yönlendirici isimlerden oluşan bu çete, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir yıl kala operasyonu başlatmıştı.

Bu çetenin tüm isimleri Kürt-İslamcıydı. Bu nedenle bu cinayetin daha doğrusu bu cinayetle başlatılmak istenen sürecin tek bir amacı vardı: Kürt-İslamcı iktidarı Çankaya’ya taşımak.

Ancak burada şöyle bir soru vardı asıl niyet Tayyip Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkartmak mıydı, yoksa Kürt-İslamı Çankaya’ya çıkartmak mı?

Tayyip Erdoğan, bugüne kadarki çizgisiyle yani tümüyle Türk karşıtı, Atatürk karşıtı, Cumhuriyet karşıtı çizgisi ve uygulamalarıyla elbette Kürt-İslamcıların en önemli lider adaylarından birisi.

Ancak Tayyip Erdoğan’ın girilen bu süreçte, süreci yönlendiren değil, sürecin içinde piyon haline getirilen birisi olduğunu da görmemiz gerekiyor.

Esas oğlan kim?

Bunu anlamak için biraz daha geriye gidelim.

28 Şubat kararlarının hemen ardından Necmettin Erbakan’ın bundan sonrası için iktidar şansının kalmadığı ortaya çıkmıştı.

Gerek Türkiye içindeki Kürt-İslamcı güçler, gerekse bunlara doğrudan kumanda eden Pentagon, Erbakan için Türkiye’nin daha fazla zorlanmaması gerektiğine karar verdi.

Çünkü Erbakan’da ısrar geri tepecek bir silahtı, bu restleşme halkı bütünüyle böylesi bir iktidarın karşısına itecekti.

Bu noktada Erbakan’ın harcanmasına karar verildi.

İşte Tayyip Erdaoğan’a tam da bu bu noktada görev verildi.

Erbakan’ın çektiği tepkiyi yumuşatacak, özellikle Ordu kademesindeki olumsuz havayı değiştirecek bir seçenek olarak AKP Pentagon’da kuruldu.

Tayyip Erdoğan’ın buradaki rolü kurucu değil uygulayıcıydı.

Oyunun senaryosu Pentagon’da yazılmıştı, süreci bugün Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresini saran Kürt-İslamcı ekip yönlendiriyordu ama filmin esas oğlanı rolü verilen Tayyip Erdoğan, kendisini rolüne fazlaca kaptırdı.

Sandı ki filmde verilen rol gerçekti, o esas oğlandı.

Halbuki o sadece ABD’nin esas oğlanıydı ve aktördü.

Tayyip Erdoğan kendisine verilen görevi büyük bir başarıyla yerine getirdi.

Türkiye’nin bölünmesinde önemli adımlar bu dönemde atıldı.

Türkiye bu dönemde Kürt-İslamcıların egemenliğine geçti.

Tertipler dönemi

Gerek ABD açısından gerekse Kürt-İslamcı güçler açısından bundan sonra tek bir aşama kalıyordu: Çankaya’yı da ele geçirmek.

Ancak bu süreçte Kürt-İslamcı çete Tayyip’in Cumhurbaşkanlığı’nın önündeki engel olarak gördüğü ulusal güçleri sindirmek gerektiğini düşünüyordu.

Danıştay’a düzenlenen baskın böylesi bir sindirme operasyonu için düzenlenmişti.

Ama silah ilk defa burada geri tepti: Saldırıdan hemen sonra halk ulusal güçleri değil hükümeti sorumlu tuttu.

Öldürülen Danıştay üyesinin cenaze töreninde Türkiye’de ilk defa halk hükümetin bakanlarına saldırdı, meydan “katil hükümet” sesleri ile inliyordu.

Kürt-İslamcı çete provokasyonu eline yüzüne bulaştırmıştı.

Ama bu tür tertiplerden vazgeçmek gibi bir yola girmedi. Tersine tertiplerle yoluna devam etme kararı aldı.

Hemen ardından Hrant Dink cinayeti işlendiğinde bunun devamının da geleceğinin işaretleri alınıyordu.

Herkes bir sonraki hedef kim ya da kimler olacak diye sormaya başladı.

Fakat Hrant Dink suikastinde de tertipçiler istedikleri başarıyı elde edemediler. Türklüğe karşı bir psikolojik harekât olarak kurgulanan “Hepimiz Ermeniyiz” dövizli cenaze merasimi de büyük tepki topladı.

Danıştay cenazesinde hükümeti suçlayan halk bu defa da aynı güçleri suçlamaya başladı: İnsanlar “Hepimiz Türk’üz hepimiz Mustafa Kemal’iz” sloganları atmaya başladı.

Bunun hemen ardından Malatya’da yine benzer amaçlarla ve benzer bir temayla işlenen vahşi cinayet sürecin tüm karakteristik özelliklerini taşımaktadır.

Cinayette esas hedef yine Türk milleti ve Türk milliyetçiliğidir.

Mazlum ve katledilen yine azınlıklardır, Hıristiyanlardır.

Bu cinayet de tüm dünyaya Türkiye’de azınlıklar Türkler tarafından öldürülüyor mesajı vermek için işlenmiştir. Hrant’ı kurşunla öldürenler geçen seferki mesajı yeterli bulmamış olacaklar ki bu defa insanların boğazlarını kestiler...

Tayyip’i aradan çıkarma formülleri

Tam Cumhurbaşkanlığı öncesi gerçekleşen bu cinayet de Çankaya cinayetlerinin içine girmektedir.

Peki Çankaya’yı ele geçirmek isteyen güçlerin amacı ne?

Gerçekten Tayyip Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkarmak mı istiyorlar, yoksa Tayyip Erdoğan’ı aradan çıkarmak mı?

Burada geriye dönelim 28 Şubat günlerine.

Erbakan halkın büyük tepkisini toplamıştı.

ABD daha fazla zorlamak yerine Erbakan hocayı harcayıp yerine Tayyip Erdoğan’ı getirdi.

Şimdi ise 28 Şubat’tan 9 yıl sonra iktidarda Tayyip var.

Ve halkın tepkisini Erbakan’dan daha fazla çekiyor.

İşte bu noktada AKP’yi Pentagon’da kuran güçler bir karar aşamasındalar: Çankaya için ne yapacaklar.

Birinci seçenek Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmaması için ikna edilmesidir.

İkinci seçenek ise Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmaya ikna edilmesidir!

Ama iki seçeneğin sonunda da Erdoğan’ın kullanım süresinin dolduğu, “sifonun çekilmesi” zamanının yaklaştığı görülmektedir.

Tayyip Erdoğan’ın tasfiyesi operasyonu başlamıştır.

Bunun içinse iki yol vardır: Ya AKP içinden ikinci bir Tayyip bulacaklar ya da Tayyip’i ortadan kaldıracaklar.

İkinci bir Tayyip bulmak kolaydır ama Kürt-İslamcı çete kalıcı kazanımlar elde etmek istediği için operasyona devam edecek gibi gözüküyor.

Özal gibi mi Menderes gibi mi?

Son günlerde özellikle Fethullahçı medyadaki Özal öldürüldü değerlendirmeleri dikkati çekiyor.

İnsanın aklına bu tarikatta Tayyip’in de Özal gibi ölmesi gerektiği kararı mı alındı sorusunu getiriyor!

Evet soru açık, kuşku büyük.

Tayyip’i kullanan güçler artık ondan kurtulmak istiyor.

Bunun için Danıştay türü bir baskın mı planlıyorlar, Hrant’a yaptıkları gibi bir suikast mi, yoksa Malatya’daki gibi bir boğaz kesme mi bilemiyoruz.

Ama Tayyip’i öldürüp Kürt-İslam’ın yürüyüşünü sürdürmek istiyorlar.

Yazımızın başlığındaki sorunun cevabı da burada ortaya çıkıyor: Tayyip’i ABD ve Kürt-İslamcılar öldürmek ister!

Gerçi bu soruya kimi insanlar “kim istemez ki” diye de cevap vermiş olabilirler, ama bu yanlış bir değerlendirmedir.

Türk milleti Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak istemektedir bu doğru.

Ama Tayyip Erdoğan’dan kurtulmanın yolunun onu yargılamaktan ve hesap sormaktan geçtiği de bir gerçek.

Bizler “Menderes gibi geldi Menderes gibi gidecek” derken bunu söylemek istiyoruz.

Biz Tayyip’in yargılanmasından yanayız.

Ona tüm suçları işleten Kürt-İslamcı çete ise Tayyip’i öldürerek suçların örtülmesini istiyor.

Bu noktada geçtiğimiz hafta Tayyip Erdoğan’ın yaptığı bir konuşma var ki burada yerine oturuyor.

Ne demişti Tayyip, “Başbakan olsan ne yazar Cumhurbaşkanı olsan ne yazar, musalla taşına yattın mı boyun neyse osun.”

Tayyip boyunun ölçüsünü alıp onu öldürmek isteyenlere bir mesaj mı verdi yoksa boyunun ölçüsünü onlara mı aldıracak göreceğiz...

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 128650

ulkucudunya@ulkucudunya.com