Abdülbaki Gölpınarlı
12.01.1900 – 25.08.1982 01 Ocak 1970
Babası Agâh Efendi, Ahmed Midhat Efendi’nin çıkardığı Tercümân-ı Hakîkat gazetesinde çalışmış; kendi kendine Çağatayca ve Farsça öğrenmiş, Rusçuk’ta Bektaşîliğe ilgi duymuş, İstanbul’a gelişinde Nakşî olmuştu. Oğul Abdülbaki de çocukluk çağından itibaren tasavvuf ve tarikat kültürüne yakın büyümüştür. 1942’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde İslâm-Türk tasavvuf tarihi ve edebiyatı derslerini okuturken 1945 Nisanında Marksist faaliyette bulunmak suçlamasıyla tutuklanmıştır.
82 yıllık yaşamında yazdığı yüzlerce eserine geçmeden önce onu tanıyanların anılarından çıkardığımız kelimelerle, eserlerine duyduğumuz şaşkınlık ve hayranlığın yanında onun samimi yüzünü bulalım; Hazırcevap, çay tiryakisi, çalışkan, nüktedan, zevk-i selim sahibi, iyi yemek yapan, İran’a hiç gitmeden Farsçayı mükemmel seviyede öğrenen, ikram etmekten zevk alan, derin din bilgisine sahip, mükemmel seviyede Arapça, Farsça ve Osmanlıca bilen, dövme dondurmaya meraklı, akşam yemeklerine itina gösteren, birçok şaire yönelik sert eleştirilerde bulunan, en çok sevip okuduğu yazar Orhan Kemal olan, patlıcan kalyesi ile çilav yapan, bereli, beyaz sakallı, pardösülü, sevimli ve güleryüzlü.
Yunus Emre, Mevlana Celalettin üzerine detaylı çalışmaları birden fazla kitapta toplanmıştır. Halk şairleri; Kaygusuz, Pir Sultan Abdal, Şeyh Bedrettin, Aşık Paşa ve Divan şairleri; Fuzuli, Baki, Naili, Şeyh Galip, Niyazi-i Mısri üzerine yazılmış eserleri mevcuttur.
Tasavvuf tarihi kitapları; Melamilik, Bektaşilik, Hurufilik hakkındadır. Beş ciltlik Divan Edebiyatı çalışması kadar Fütüvvetname kitapları da dikkat çekicidir. Fütüvvet; Başlangıçta tasavvufî bir mahiyet taşırken XIII. yüzyıldan itibaren içtimaî, iktisadî ve siyasî yapılanmaya dönüşen kurum anlamına gelir.
Hafız, Hayyam, Mevlana, Kuran tercümeleri dahil olmak üzere onlarca tercümesi, hazırladığı kitaplar, din ve tasavvuf üzerine sayısız makaleleri olan Gölpınarlı’yı okumak bile bir insanın ömrünü doldurur.
250 civarında şiiri bulunmaktadır. Şiirlerinde Neşâtî, Nailî ve Gâlib’in etkisi görülür. Popüler yazıları da bulunmaktadır. Ramazan ayında otuz gün boyunca yayımladığı yazılar buna örnektir.
Gölpınarlı ve Tasavvuf Tarihi; “Mevlevîlik, Melamîlik, Futüvvet ve Ahilik çalışmaları âdâb, erkan ve tarih kapsamındadır. Hocası Fuad Köprülü’nün izinden giderek Yunus Emre’yi araştırır ve şunları söyler “…daha çok milli vezinle nefesler, ilâhîler, koşmalar yazmıştır. Tasavvuf esaslarının, Ahmed-i Yesevî’den beri hece ile yazılması bir gelenek olmuştu. Fakat Yunus gibi büyük bir şair bu geleneğe uymasaydı milli vezin, divan edebiyatının tesiriyle ya kaybolup gider ya da pek sönük kalırdı.” Hurufîlik Metinleri Kataloğu hazırlayan Gölpınarlı Hurufiliği şöyle anlatır: “Müslümanlığın inanç, ibadet ve muamelâtını tevil ederek ve İslâmî esaslara aykırı olarak kurulmuş uydurma bir din”.
Marksist olarak yargılanmasından 1946’da beraat eden Gölpınarlı, 1949’da kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Bundan sonra tamamıyla tasavvuf tarihi başta olmak üzere dini ve edebi araştırmalara yönelen Gölpınarlı 25 Ağustos 1982’de vefat etti. Mezartaşının ‘Melami’ taşı şeklinde olmasını vasiyet eden hocanın mezar kitabesini aynı zamanda Gölpınarlı’nın talebelerinden olan hat ustası Prof. Ali Alparslan yazdı. Talik yazı ve geleneksel mezartaşı sanatının son örneği sayılan taş, Abdülbaki Gölpınarlı’nın Üsküdar’daki Seyyid Ahmed Deresi Mezarlığı’ndaki kabrinin başında bulunuyor ve üzerinde Farsça olarak “Bütün mü’minlere rahmet olsun! Ahmed Ágáh’ın oğlu elhác Abdülbaki Gölpınarlı, Zilkade ayının altıncı günü Allah’ın rahmetine kavuştu. 10 Ramazan 1317-6 Zilkade 1402” yazıyor.