Meral Hanım’ın kırgınlıkları
Yusuf Ziya Cömert 01 Ocak 1970
Birikmiş bir kırgınlığı yansıtıyordu İyi Parti lideri Meral Akşener’in 26 Ağustos konuşmaları.
Ne zamandan beri birikmiş?
Bir adam bir kitap yazmış. Kitapta Meral Hanım hakkında kaba saba ifadeler kullanmış.
“Kara kuru, cılız, kafası büyük, elleri büyük kadının adı Meral Akşener. Yer silmekten, yer ovmaktan, cam silmekten elleri kocaman olmuş. Tahıl yemekten kafası kocaman.”
Bu ifadelerde rencide etme kastı olduğu açık.
“Bu, köyde doğmuş bir kadının bu Cumhuriyetin verdiği imkanlarla okuyup şuraya gelmiş bir şahsın o ön kabulle nasıl görüldüğünü gösteriyor. Ben onu gördüm bu süreç içerisinde. Bu aşağılanmayı gördüm.”
Evet, bilinçli bir aşağılama. Akşener’in cümlelerinden bu kabalığın İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemden sonraya ait olduğu anlaşılıyor.
Taa o zamanlardan beri…
Daha yakın dönemlerde başka iftiralar, Meral Hanım’ın iffetine dil uzatmalar.
Hele 6’lı Masa’dan ayrılıp geri döndüğü birkaç günlük süre içinde boca edilenler.
Politik eleştiri sınırları içinde yapılsa anlaşılabilirdi.
Bilhassa sol mahalle yalan yanlış, bulduğunu fırlattı Meral Hanım’a.
Kim olsa rencide olurdu bu çeşit saldırılardan.
7 yıl süren ve bugünlerde kapatılan yani aslı astarı çıkmayan ‘Fetöcülük’ ithamları da bunlara dahil.
Şimdi, seçimlerden 3 ay sonra 6’lı Masa içinde “Ben demiştim” deme imtiyazına sadece o sahip.
Süreç içinde ihtirazi kayıtlar düşmüş başka siyasetçiler vardır ama onlar dışarı yansımadı, sadece Akşener’in çekincelerinden haberdar olduk.
Masada istiskale maruz kaldı mı Meral Hanım?
Anlattığı kadarıyla kaldı.
İstiskale rağmen masadan kalkmayabilir miydi?
Kalkmayabilirdi. Ama kalkmamakla bir yara daha alırdı.
Masadan kalktıktan sonra dönüş yolunu tamamen kapatırcasına sert ifadeler kullanması tabii ki eleştirilebilir.
Ama asıl eleştirilecek şey nedir biliyor musunuz?
Masadaki bütün siyasetçileri kapsayacak şekilde.
Neden, adaylık konusunu zamanında, bir buçuk iki yıl içinde oturup enine boyuna konuşup yol kazalarına, oldu-bittilere meydan vermeyecek şekilde bir uzlaşmaya varmadınız?
Bu eleştiriden Akşener’e (Kılıçdaroğlu’nu saymadan) diğer dört liderden biraz daha fazla hisse düşebilir.
Neden?
Masada, diğer siyasetçilerin vücut dilini, şuur altını okuma kapasitesi en yüksek siyasetçi Akşener’di.
Konuşmayınca olmayacağını anlayabilir ve meseleyi çok daha önce masaya koyabilirdi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na Akşener’den daha fazla hisse düşer.
Kazanma ihtimali daha yüksek olan başka adayların adaylık ihtimaline kapıları sıkı sıkıya kapattığı için.
Ekrem İmamoğlu’nun mağduriyetinden doğacak siyasi avantajı bile değerlendirmeye yanaşmadığı, teşkilatının tersiyle ittiği için.
İmamoğlu veya Yavaş aday gösterilse kazanırlar mıydı?
Bunu kimse garanti edemez.
Elimizdeki en sağlam veri şudur:
İmamoğlu veya Yavaş aday gösterilmedi ve Kılıçdaroğlu kaybetti.
Kılıçdaroğlu kaybedince hepsi kaybetmiş oldu.
Hep birlikte, bütün masa aktörlerinin fiillerinin toplamı sayesinde kaybettiler.
Sonuçta Akşener, Malazgirt zaferiyle Büyük Taarruz’un sembolik anlamlarını birleştirdiği 26 Ağustos toplantısında bir muhasebe yapmaya, halini arz etmeye ağırlık verdi.
(Diğer muhalif liderler henüz bu muhasebeyi de yapmış değiller.)
Partisini için yeni bir yol önermedi. Muhtemelen Malazgirt’le Büyük Taarruz’un arasında şekillenecek bir siyasetle devam etmeyi düşünüyor.
Muhalif siyaseti depresyondan çıkaracak bir mesaj da vermedi.
Belki de hiçbir yerde yok öyle bir mesaj.
Sadece belediye seçimlerine bütün partilerin kendi başlarına girmesini tavsiye etti. Bir takım yerel stratejik iş birliklerine kapıyı aralık bırakarak.
Seçime ittifaksız girmenin muhalefet için bir yıkım olacağını zannetmiyorum.
Yıkım oldu zaten. Yıkılmışı yıkmak hemen hemen imkansızdır.
Belki bütün partilerin tartıya çıkması, kendisini ölçmesi, cirmini görmesi gelecekteki siyaset için daha ‘rasyonel’ bir yol haritası çıkmasına yardım eder.
Herkes kendisini görür, ona göre siyaset yapar.