Bosnevî
Bekir Sadak 01 Ocak 1970
Aslen Bosnalı olup ilim çevrelerinde “Allâmek” lakabıyla tanınmıştır. Genç yaşta çok şeyler bildiği için kendisine bu lakap verilmiştir. Gerek kendi ifadelerinden gerekse Uşşâkīzâde’nin verdiği bilgilerden Saraybosna’da (Sarajevo) doğduğu anlaşılmaktadır. Eski kaynaklarda ve bunlara dayanarak yazılan yeni eserlerde doğum tarihine dair bir kayıt yoktur. Ancak Şabanoviç doğum tarihinin 1003 (1595) yılı civarı olduğunu tesbit etmiştir (Književnost muslimana BiH na orijentalnim Jezicima, s. 132-133).
Bosnevî ilk öğreniminden sonra Saraybosna’daki Gazi Hüsrev Bey Medresesi’ne devam ederek buradan mezun oldu. On yedi yaşında iken İstanbul’a gitti ve Silâhdar Mustafa Paşa’nın tekkesine intisap etti. Sahn Medresesi müderrisi Sadreddinzâde Mehmed Emin Şirvânî’den iki yıl ders okudu. Ganîzâde Mehmed Nâdirî’nin derslerine devam etti. Daha sonra kırk akçe dereceli bir medreseye müderris oldu. Ardından Hasanbeyzâde Medresesi’ne tayin edildi (1627). Burada 15 Muharrem 1037’de (26 Eylül 1627) Beyzâvî tefsirinin Kehf sûresiyle ilgili kısmına hâşiye yazmaya başladı. Mayıs 1630’da Yıldırım Han Medresesi’ne geçti, ancak Temmuz 1631’de azledildi. Bu tarihten sonra 1042 (1632-33) yılına kadar nerede çalıştığı bilinmemektedir. Sekkâkî’nin Miftâhu’l-ʿulûm’una Cürcânî’nin yazdığı şerh üzerine kaleme aldığı hâşiyesini bu arada tamamlamıştır. Ağustos 1632’de ise Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Medresesi’nde müderrislik yapmaktaydı. Bundan kısa bir süre sonra Mart 1633’te, o devirde en yüksek dereceli öğretim müesseseleri olan Sahn-ı Semân medreselerinden birine müderris oldu. IV. Murad’ın Revan seferi münasebetiyle Fetih sûresine yazdığı tefsiri, kendisini Halep mollası tayin etmesi ümidiyle sultana takdim edilmek üzere hazırladı. Silâhdar Mustafa Paşa’nın da tavsiyesi üzerine 1044 (1634-35) yılında Halep’e kādılkudât tayin edildi. Burada kaldığı süre içinde Molla Câmî’nin el-Kâfiye’ye yazdığı şerhi okuttu ve bu şerh üzerine yazılmış hâşiyeleri takrir etti. Dersleri büyük ilgi gördü, şöhreti buradaki şairlerin şiirleriyle yayıldı. Ancak bu görevi uzun sürmedi. Romatizma hastalığına tutulduğu için yerine bir vekil bırakarak Halep’ten ayrıldı. Üsküdar’a geldiğinde Mustafa Paşa’nın emriyle Rumelihisarı’nda ikamete mecbur edildiğini öğrendi. Çünkü Mustafa Paşa Bosnevî’nin İstanbul’a gelmesini istemiyor, Halep’teki bazı uygunsuz durumları hükümdara anlatmasından endişe ediyordu. Bu sırada kadılık görevi uhdesinden alınmakla birlikte birkaç gün sonra İstanbul kadılığına tayin edildi. Ancak bu yeni görevine başlayamadan vefat etti ve Rumelihisarı Kabristanı’na defnedildi.
Eserleri. Daha çok şerh ve hâşiye türünde eserler yazan Bosnevî’nin başlıca eserleri şunlardır: 1. Hâşiye ʿalâ Envâri’t-tenzîl ve esrâri’t-teʾvîl. Beyzâvî’nin meşhur tefsirine yazdığı hâşiyedir (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 149 [baştan En‘âm sûresine kadar]; Damad İbrâhim Paşa, nr. 217 [Fâtiha-En‘âm, Kehf, Nebe’ sûreleri]; Şehid Ali Paşa, nr. 235, 236/1 [Bakara-Mâide, A‘râf, Fetih sûreleri]). 2. Tefsîru sûreti’l-Fâtiha ve’l-Bakara. Tamamı 37 varaktır. İlk varakları (2a-6b), müfessirin el-Hâdî adıyla bilinen Fâtiha tefsirini ihtiva etmektedir. Diğer varakları ise yetmiş altıncı âyetine kadar Bakara sûresinin tefsirine dairdir (İÜ Ktp., AY, nr. 563). 3. el-Hâdî. Fâtiha sûresinin tefsirine dair bir risâle olup mukaddimesinde Zemahşerî, Beyzâvî ve Ebüssuûd tefsirlerinden faydalanılarak yazıldığı kaydedilmektedir (Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 2096/1). 4. Şerhu (Hâşiyetü) tefsîri sûreti’l-Kehf. Beyzâvî tefsirinin Kehf sûresiyle ilgili bölümüne yazdığı hâşiyedir (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 359/2). 5. Tefsîru sûreti’l-Feth (Saraybosna Gazi Hüsrev Bey Ktp., nr. 1318; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 108/2, Şehid Ali Paşa, nr. 274/6). 6. Ehâdîsü’l-erbaʿîn (Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa, nr. 150/1, vr. 1b-4a). 7. Hâşiye ʿalâ Şerhi’l-Câmî. İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye adlı eserine Molla Câmî’nin yazdığı şerhin hâşiyesidir (İstanbul 1318, aynı mahiyette bir hâşiye olan el-Muharrem adlı eserin kenarında). 8. Hâşiye ʿalâ Şerhi’l-Miftâh. Sekkâkî’nin Miftâhu’l-ʿulûm’una Seyyid Şerif Cürcânî’nin yazdığı şerhin hâşiyesidir (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 856; Cârullah Efendi, nr. 1789, 1797; Damad İbrâhim Paşa, nr. 993; Fâtih, nr. 4587). 9. Şerhu’ş-Şemsiyye. Necmeddin Ali b. Ömer el-Kâtibî’nin mantığa dair er-Risâletü’ş-Şemsiyye’sinin şerhidir (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2658, 2661; Hamidiye, nr. 819; Fâtih, nr. 3355; Şehid Ali Paşa, nr. 1791). 10. Hayâtü’l-hayevân Tercümesi. Demîrî’nin (ö. 808/1405) eserinin tercümesidir (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1823).