Hayvana Şefkat
Abdullatif UYAN 03 Ekim 2007
Hakim-i Tirmizi ki, büyük hadis imamı.
Hem dahi tasavvufta yüksek idi makamı.
Tevazu sahibiydi, üzmezdi kimseyi hiç.
Yok idi dünyalığı, bir kulübesi hariç.
Hatta bir kapı dahi yoktu kulübesinde.
Bir perde asılıydı yalnız kapı yerinde.
O, bir sene hac için terk edince bu yeri,
Bir kaç yavrusu ile, köpek girdi içeri.
Haccı ifa edip de döndüğünde geriye,
Gördü ki, köpek girmiş evinden içeriye.
İlişmedi hayvana, ona merhametinden.
Oynatmak istemedi onu rahat yerinden.
Lakin kendisinin de, yoktu başka bir evi.
Kovmak da, hiç içine sinmedi bu köpeği.
Belki kendi kendine çıkıp gider diyerek,
Biraz beklediyse de, çıkmadı lakin köpek.
Gitti, dolaştı biraz, dönüp geldi yerine.
Fakat oturuyordu içerde köpek yine.
Dolaştı biraz daha etrafında o yerin.
Lakin yoktu niyeti çıkmaya o köpeğin.
Bir hayli gitti geldi, gitti geldi mübarek.
Bekledi, isteğiyle içerden çıksın köpek.
O gece, seksen defa gitti geldi o yere.
Yine de ilişmedi o zavallı köpeğe.
O devirde vardı ki abid ve zahid bir zat,
Hakim-i Tirmizi’ye inanmazdı o fakat.
Onun büyüklüğüne ederdi hep itiraz.
O gece, Resulullah eyledi onu ikaz.
Şöyle ki, rüyasına girerek o zahidin,
Buyurdu: (Kıymetini iyi bil Tirmizi'nin.
Ebedi saadete kavuşmak istiyorsan,
Koş onun hizmetine, geçirme daha zaman.)
Ertesi gün o zahid, gelerek huzuruna,
Af dileyip, aynı gün talebe oldu ona.
Kusuru, hep kendinde bilirdi bu veli zat.
Aramazdı kimsede asla kusur, kabahat.
Bir kimseye üzülüp darılsaydı da hatta,
Bilakis daha iyi davranırdı o zata.
İhsanda bulunurdu zaten çok kimselere,
Daha fazla yapardı kendini üzenlere.
Muhterem hanımına, sordular gelip bir gün:
(Kızdığı oluyor mu Hakim-i Tirmizi'nin?)
O, (Oluyor) deyince, sordular ki: (Ey hatun!
Peki, nasıl anlarsın kızdığını sen onun?)
Dedi ki: (Gayet kolay, o bize kızsa eğer,
Eskisinden daha çok iyilik, ihsan eder.
Kabahatimiz için, darılıp kızmaz asla.
Bilakis ihsanını kat be kat yapar fazla.
Kendisinde bilir hep kusur ve kabahati.
Artardı bu hallerde ibadat-ü taati.)