MHP, Bölükbaşı gibi mi düşünüyor?
Hasan DEMİR 15 Mayıs 2007
“Meş’um Tezkere” dediğimiz o “1 Mart Tezkeresi” Meclis’ten geçmeyince, “Biz Büyük Ortadoğu Projesi’nde ABD ile birlikte hareket ediyoruz. Amerika ile Ortadoğu’ya demokrasi ve liberalizm getireceğiz!” diyen övünen Abdullah Gül, çok üzülmüş, “Hatta istifa etmeyi bile düşündüm!” demişti.
1 Mart Tezkeresi’nin Meclis’te milli irade duvarına toslamasına üzülen bir başka kişi daha varmış ve o kişi de, MHP’den siyaset yapmak için kolları sıvayan Büyükelçi Deniz Bölükbaşı imiş. Akşam’dan Nagehan Alçı tarafından Türk kamuoyuna “1 Mart Tezkeresi’nin Mimarı” diye takdim edilen Deniz Bölükbaşı, tezkere geçse 100 binden fazla Amerikan askerinin Türkiye’nin Güneydoğu’suna uçakları, tankları ve topları ile çörekleneceğini görmezlikten gelerek, “Tezkere geçse 2 tümen kadar zırhlı birlikle Yağmur hattına kadar girecektik. Bu bir çatışma alanı değildi. PKK’yı büyük oranda hallederdik. Barzani bu pervasızlığı gösteremezdi. PKK orada yuvalanamazdı. Kerkük’teki durum farklı olurdu. Oylamanın yapıldığı gün meclisteydim!” diyor.
Yani Bölükbaşı 1 Mart Tezkeresi geçmediği için “Çok üzüldüm, istifa etmeyi bile düşündüm!” diyen Abdullah Gül gibi düşünüyor. Akşam muhabiri Alçı’nın, “Tezkerenin geçmemesi üzerine emeklerinizin boşa gittiği gibi bir hisse kapılıyor musunuz?” bir soru üzerine de Bölükbaşı: “Hayır, neticede bu Meclis iradesidir!” diyor ve ekliyor. Yahut Bölükbaşı’yı Allah söyletiyor:
“- ABD o zaman Türkiye’yi sömürge ülke gibi görme eğilimindeydi!”
İşte işin özü bu. ABD Türkiye’yi “Sömürge ülke gibi görüyor” ve bir de utanmadan müstevlileri denize dökmüş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden, “Gel beni 100 binlerce askerinle işgal et ey Amerika!” diye karar çıkmasını bekliyor. Ve MHP’den siyasete soyunmuş Deniz Bölükbaşı ülkesini sömürge gibi gördüğünü tespit ve itiraf ettiği bu ABD’nin yüz binlerce askeri ile Türkiye’ye yerleşmemesinden üzüntü duyuyor.
Burada, yani Deniz Bölükbaşı mantığında, bugün Irak’ta 750 binden fazla Müslüman’ı katletmiş ve katletmeye devam eden, 4 milyon Iraklıyı ülke dışına çıkmaya mecbur bırakan ve Ebu Garip dahil ülkenin hemen her noktasında bir “işkence ve ölüm makinesi” gibi çalışan Amerika’dan iki beklenti var. 1. “Türkiye ABD ile birlikte çalışırsa ABD Türkiye’nin hayrına çalışır!” Ve 2. “Türkiye, çıkarları gereği ABD ile birlikte komşusu Müslüman Irak’a girebilir, 750 bin dindaşının katledilmesi gibi bir vahşetin ortağı olabilir!” Yani Türkiye PKK ile mücadele maskesi takınarak komşuluk ve adaleti bir kenara bırakıp zalim, emperyalist ve güçlünün yanında yer alarak elini kana bulayabilir.
İlginç, çok ilginç...
Oysa biz Anadolu’yu temelli yurt edinişimizin temelinde savaş meydanlarında atalarımızın güçsüzden yana yer tutuşlarının maya teşkil ettiği menkıbeleri ile büyüdük, buna böyle inandık. Sonra Türk’ün töresi ve mensubu olmakla övündüğümüz İslâm’ın esaslarında zalimle birlikte komşu ve dindaşına, hem de hiçbir geçerli gerekçe olmadan, yani Pentagon ve CIA yalanlarını rehber edinerek saldırmak, camileri bombalamak, kadın, ihtiyar, çoluk çocuk katletmek yoktur, bu olsa olsa tahrif edilmiş Tevrat’ın tavsiyesi değil midir?
ABD ile birlikte hareket etmek demek, Sevr demektir..
1 Mart tezkeresi geçse ve Amerika 100 binin üzerinde bir Coni ile Türkiye’ye yerleşseydi neler olurdu, nasipse yarın da bu durumu, tarihi bir belge ile anlatmaya çalışacak ve Deniz Bölükbaşı’yı Türk milletinin vicdanına havale edip konuya noktayı öyle koyacağız.
