Merkez Bankası’ndan umut yok
Esfender Korkmaz 01 Ocak 1970
Merkez Bankası’nın Eylül enflasyonunu açıklaması ve Merkez Bankası Başkanı’nın Meclis Bütçe ve Plan Komisyonu’ndaki sunumunda, çözüm yolu hem muğlak hem de yetersiz kaldı.
Aslında, herkes Merkez Bankası’nın enflasyonu artıran nedenleri sıralamasını değil, enflasyonun nasıl çözüleceğinin politikalarını ve şifrelerini bekliyor.
MB enflasyonu;
1.Elektrik, doğal gaz ve petrol fiyatlarının artmasına bağlıyor.
Elektrik dağıtımını özel sektöre bugünkü hükûmet verdi. Halkın refahını önemseyen ülkelerde, elektrik ve doğal gaz fiyatları sübvansiyonludur. Sübvansiyonlu fiyatlarla hem üretim maliyetleri düşer, hem de fakir fukara karanlıktan ve soğuktan kurtulur?
MB ekonomi yönetiminin bir parçasıdır. Şikâyet etmek yerine, hükûmeti neden uyarmadı?
Dahası dünyada petrol fiyatları artınca, bütün petrol ithal eden ülkeler etkilenir. Ama bu ülkelerde enflasyon yoktur. Çin de petrol ithal ediyor ve fakat enflasyon binde 2’dir.
2.Yine MB Başkanı enflasyonun bir başka nedeni olarak vergi artışlarını görüyor. Vergi artışlarının enflasyon yarattığı doğrudur. Ama ekonomi yönetimi bir bütündür. Şikâyet etmek yerine, eğer hükûmet bütçeden şatafat harcamalarını, popülist harcamaları kaldırmak yerine vergileri artırırsa ben TL’yi koruyamam demedi.
Dahası eğer MB Başkanı bu nedenle yasada yazılı olduğu gibi TL’yi koruyamıyorsa, neden orada duruyor?
3.MB Başkanı kur artışının da enflasyon yarattığını söyledi. Kur artışını faizleri tek haneye indirerek bizzat MB yarattı. Şimdi de gösterge faizi ile Eylül enflasyonu arasında 31,53 puan fark var. Gösterge faizine göre reel faiz oranı eksi 19,5’tir.
MB eksi reel faize devam ederse kurlar da artar. MB kendi yanlışını açıklamak yerine reel faiz politikasına geçmelidir. Üstelik bugünkü güven sorunu nedeni ile reel faiz birkaç puan değil, en az beş puan olmalıdır. Tasarruf sahibi ancak o zaman bu reel faizi TL’ye yatırım yapmak için riske girmeye değer görecektir.
4.En fazla rahatsız olduğum; MB’nin “ücret artışları enflasyon yarattı” şeklindeki ezberidir.
Teorik olarak enflasyon arz-talep dengesinin bozulmasıdır. Eğer ücretlerde enflasyonun üstünde bir reel artış olursa, fiyatlar genel seviyesi kısa dönemde artar ve fakat reel ücret artışı emek verimliliğini artırır, üretim artar, arz artar ve arz- talep dengeye gelir. Fiyat artışı devam etmez.
Bizde ücretlerde hiçbir zaman reel artış olmadı. Bunu GSYH verilerinden de görüyoruz. 2017 yılı ilk çeyreğinde ücretlerin millî gelirden aldığı pay yüzde 39 iken, 2023 II. çeyreğinde yüzde 34,3’e geriledi. Başkanlık sisteminin ekonomide kötü yönetimin bir tahribatı da budur.
Öte yandan; Türkiye’de ücret artışları, TÜFE’ye göre yapılıyor. TÜFE’nin düşük ilan edildiğini hepimiz biliyoruz. Ücretlilerin harcama sepetinde gıdanın payı TÜİK’in ilan ettiği paydan daha yüksek çıkıyor. Bunu da TÜİK verileri söylüyor. O zaman enflasyonun altında ücret artışı, niçin enflasyona neden olsun?
Merkez Bankası’nın ve ekonomi yönetiminin bu günkü anlayışı ile ekonomide tahribat devam edecektir.