Yasalarla aldatmak
Şeref Oğuz 01 Ocak 1970
Teknolojide ve iş yapma kültüründe yaşanan gelişmeler; müşteriyi “varlık sebebi” ve işini “ibadet” sayan yaklaşımın; sürdürülebilir ve kazandıran bir tutum olduğunu gösteriyor. Neticede, “etik” olmak; ahlaki duyarlılıktan öte, ekonomik mantığı olan bir davranış... Müşteriyi yasayla koruduğumuz geçmiş yıllarda, kurnaz işadamları; yasaların ardından dolaşıp, hukuken haklı çıkacak dümenler peşindeydi. Kaybettiler... Çünkü değişen rekabet koşullarında seçenekleri artan müşteri, bir başkasını tercih ederek; bu, kanunen haklı fakat etik olarak dökülen firmaları; sildi süpürdü.
YALAN SÖYLEMEK YA DA DOĞRUYU SÖYLEMEMEK
Reklamlarıyla “kafa karıştıran”, kampanyalarıyla müşterisini “aldatan”, yalan söylemese dahi “doğruyu saklayıp” müşterisine tuzak kuran kurnazlar hala var fakat hayatları giderek zorlaşacak gibi görünüyor. 2001 krizinde aslında biz bunu en maliyetli yoldan öğrenmiştik. Demek ki arada hatırlatmak gerekiyor. 10 yıl geçti ve yine benzer hileli iş yapma kültürü, bir şekilde yeşermeye başladı. Müşteriyi “firmamızın parasını cebinde taşıyan insan” diye tanımlayan eski ve etik dışı zihin yapısındakilerin sapır sapır döküleceği bir dönem geliyor zira...
İKİ SORU İKİ CEVAP
Yasalar tüketiciyi koruyor mu?
Bunu, zannedildiği gibi yeni tüketici yasaları filan yapmayacak. Bunu, seçeneklerini her an denetleyebilen ve her yerde tercih yapabilme gücüne erişmiş bilişim ürünleriyle güçlü kılınan bizler yapacağız.
Çözüm nerede peki?
Rekabette ve müşterinin önüne daha fazla seçenek koymakta… Mağazaların yakın gelecekte “soyunma kabinine” döneceği ortamda, seçeneğimizin bilgisine ulaşınca, ürünü gidip deneyecek ama satın almayı, bize daha uygun seçeneği sunandan yapacağız.
not
YASA GEREKLİDİR AMA YETERLİ OLAN KURALA UYAN İNSAN YETİŞTİRMEKTİR
Bundan 10 yıl önce Ordu’da yasaları kullanarak bizi aldatanlar vardı. Hız sınırı tabelalarını yerleştirme kurnazlığıyla sürücülere pusu kuruyor, soyup soğana çeviriyorlardı. Ancak bu yasal aldatıcı kurnazlar kaybetti. Asıl olan, hakkın helal edilmesi olmalıdır. Asıl olan helalleşmek olmalıdır. Helalleşmek, mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır. Çünkü her yasal hak, helal değildir ve olamaz. Misal; imar ruhsatı almış bir müteahhit, şehrin ufk una tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama helal değildir. 21’inci y üzyılın en yaman toplum projesi, helal olanı, yasal olanla örtüştürmektir. Seçimle gelen ve yasal yetkilerle donatılmış bir siyasetçi düşünün, bu kişinin kısa sürede ve anormal bir şekilde zenginleşmesi, parayla oynar hale gelmesi belki yasalara uygun olabilir ama helal midir? Bir işadamı düşünün, vergi ödememek için, yeminli yeminsiz mali müşaviriyle yasaların boşluklarını sonuna dek kullanır. Sonra da vicdanını rahatlatmak için devlete okul bile yaptırır ama helal midir? Bir belediye başkanı, meclis üyesi hepsi yasal imar ruhsatlarıyla dere yatağına bina yaparlar, bunların tümü yasal olabilir ama helal midir? Yasaları eğip büküp, kendi çıkarı için kullanan yasal ama etik dışı firma modelleri de eninde sonunda her yerde kaybedecek.