Mağdur siyaseti
Serdar TURGUT 15 Mayıs 2007
AKP yönetimi kendilerine karşı bir devlet operasyonu yapılmakta olduğunu düşünüyor. ANAVATAN ve DYP arasındaki birleşmenin, CHP ile DSP arasındaki birleşme görüşmelerinin bu operasyonun bir parçası olduğunu düşünüyorlar
AKP Erzurum mitingiyle seçim kampanyasını fiilen başlattı. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın mitingdeki konuşması çok ilginçti. Çünkü seçim kampanyası süresinde partinin kullanacağı ‘tema’ların ilk denemesi yapıldı.
Başbakan’ın konuşmasında benim dikkatimi çeken nokta; cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’nin büyük haksızlığa uğradığını anlatmasıydı.
Bugüne kadar bütün cumhurbaşkanlarının aynı sistem içinde seçildiğini, iş kendi adaylarına gelince sistemde değişikliğe gidildiğini belirten Başbakan Erdoğan, seçim kampanyası boyunca bu ‘tema’yı kullanacak gibi gözüküyor.
Kendisinden önce Abdullah Gül’ü konuşturması da aynı niyetin bir göstergesi. Biliyoruz ki; mağdur pozisyonunda olmak AKP’nin işine her zaman yarıyor ve seçimde oylarını artırıyor.
O nedenle bu, AKP açısından kendi lehlerine kullanılabilecek bir konu olarak görülüyor.
Tecrübesine güvendiğim için, hiçbir açıklamayı sonuçlarını düşünmeden yapmayacağını bildiğim Abdullah Gül’ün, gazetemizde yayınlanan; cumhurbaşkanlığı adaylığına gelen tepkilerin kendisinden çok eşini üzdüğüyolundaki sözllerini de aynı taktiğin bir parçası olarak görüyorum.
Yeri gelmişken belirtmeliyim ki; CHP bu konuda iyi muhalefet yaptı, belirleyici oldu ve Anayasa Mahkemesi kararıyla Türkiye’de gerginlik azaldı.
Ama Başbakan’ın ‘bugüne kadar bütün cumhurbaşkanlarının seçiminin yapıldığı sistem biz söz konusu olunca neden değiştirildi’ sorusuna verilebilen net ve tatmin edici bir cevap da yoktur. Bunu da açıkça görmek ve söylemek gerekiyor.
Yani AKP’nin mağdur olma kartını açması için elinde yeterli malzeme vardır.
AKP TBMM Grup Başkanvekili Salih Kapusuz ile yaptığımız görüşmede, aynı bakış açısının başka bir boyutuna şahit oldum.
AKP yönetimi kendilerine karşı bir devlet operasyonu yapılmakta olduğunu düşünüyor.
ANAVATAN ve DYP arasındaki birleşmenin, CHP ile DSP arasındaki birleşme görüşmelerinin bu operasyonun bir parçası olduğunu düşünüyorlar.
AKP’nin sağdan ve soldan kuşatılması süreci sürerken, Deniz Baykal’ın ‘Dolmabahçe mülakatı’ olarak nitelendirdiği, Dolmabahçe’de Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında iki saat kadar süren görüşme, ve bunun içeriği ile ilgili bilgi verilmemesi de ortada bir devlet operasyonunun varlığı kuşkularını en azından AKP çevrelerinde iyice artırıyor.
Ülkemizde, gücün karşısında mağdur bırakılanın yanında durma geleneği olduğundan ve AKP’liler de bunu iyi bildiğinden, seçimde bu kartı çok daha sık açacaklar gibi gözüküyor...
AKP bu açıdan, CHP’nin kendilerine yüklenmesi ve sıkıştırma hareketlerini avantaja dönüştüreceğine inanıyor.
DYP ve ANAVATAN da AKP-CHP arasındaki zıtlaşmanın toplumu bıktırdığı ‘tema’sı üzerine bir kampanya düzenleyecek ve kendilerinin üçüncü yol olduklarını söyleyecekler.
AKP’nin kendisine yönelik bir operasyon olduğu inancının paranoyaya dönüşmesi devlet içi işleyişe hayli zarar verebilir. Çünkü iktidar partisinin bu düşünceyle var olabilmesinin önünde ciddi engeller bulunuyor.
Umarız ölçülü bir biçimde kullanırlar bu kozu ve işi tadında bırakırlar.