Doğu Türkistan'ın babası İsa Y. Alptekin / Ergün Göze
01 Ocak 1970
İSA Bey Doğu Türkistan'ın babasıdır derken bu davayı Türkiye'de onun ortaya koyduğunu ve taa Pekin'lere kadar sesini duyurduğunu ifade etmek istiyorum. Ama başından alayım. İsa Bey bugün bile pek kimsenin tanımadığı ve Çin ile Rus emperyalizmi arasında boğulmuş en uzak anayurdumuz Doğu Türkistan'ın hükümet Genel Sekreteri yani Başbakanı idi. Ama Kızıl Çin ordusu Doğu Türkistan'ı işgal edince Pakistan'a sığınmak üzere kaçarlar.
O devlet adamıdır
Hİçbİr filmin anlatamayacağı bir macera. Himalayalar'ı aşarlar. Pakistan'a sığınmak üzereyken Çinli askerler sökün ederler. Kafilenin koruma birliği başkanı 'Ben kurtulsam bu davayı kimseye anlatamam ama sen anlatabilirsin, bırak ben bu Çinliler'i önleyeyim, vakit kazandırayım, siz Pakistan'a sığının' der ve kendini feda eder. İsa Bey de bu fedakarlığı hiç unutmaz ve o da kendini bu davaya feda eder. Pakistan'dan 1953 senesinde Türkiye tarafından vatandaşlığa kabul edilip yavruanavatana kavuşurlar. Onları hava meydanında rahmetli Av. Bekir Berk ve rahmetli Mehmet Emin Alpkan karşılar. Türkiye'deki mücadelesi, belki bir kızının hayatına
mal olan Himalayalar'ı geçişten daha zorlu olur. En büyük oğlunu hayat mücadelesinde kaybeder. Ama o yılmaz. O dava adamıdır.
O tam bir devlet adamıdır. Hatta yakın yardımcısı rahmetli Polat Turfani Bey de bulunmaz bir devlet adamıydı. Rahmetliler Sait Bilgiç, İsa Bey, İsmet Tümtürk, Mehmet Emin Alpkan'la ne güzel mücadele günlerimiz olmuştur. O zamanlar solun ve anarşinin en azgın zamanı. Solcu yazar çizerler emperyalizmle, Küba'da, Kamboçya'da mücadele ediyorlar da Kızıl Emperyalizmin mağduru ve kurbanı Doğu Türkistan'ı hiç ağızlarına almıyorlardı. Onların kahramanı Che idi, Mao idi. Ama bir insanın ve hareketinin değerini
ortaya koyan en sağlam işaret düşmanın davranışıdır. Nitekim, tek kişilik bir ordu olan İsa Bey'i Mao on bin kilometre öteden nefesini dinlercesine takip ediyordu. Otuz sene önce bizi Tercüman'da ziyarete gelen Kızıl Çin Elçisi'nin de gayesi bu idi. Ama
sadece nezaket ziyareti yapmaktan öteye geçememişti. Doğu Türkistan için yaptığımız yayından bahis bile açamamıştı. Otuz sene önceki bir yazımın başlığını hatırlıyorum, 'Hür Doğu Türkistan Hükümeti kurtulmalıdır.'
Gelelim bugünlere
BUGÜN de Çin, İsa Bey'in hemşehrileriyle aynı şiddet ve hiddetle uğraşmaktadır. Ama, O öyle bir mübarek tohum atmıştır ki... Bakın, Kayseri'den fidan veriyor. 12 Haziran'da Ankara'da
Doğu Türkistan davasına hizmet edenlere Şükran Günü var. Kızıl Çin elçiliği her türlü diplomatik nezaketi bir yana bırakarak mezbuhane bir gayretle bu toplantıyı önlemeye ve Doğu Türkistan'ı sömürgeleştirdiğini Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yardımıyla (Çin ziyaretinde söylediği nutukla Doğu Türkistan'ı silmiş atmıştı.) dünyadan saklamaya çalışıyor. Dostluğunu da dava adamlığını
da, beyefendiliğini de, vatanseverliğini de, milliyetçiliğini de unutamadığım burnumun direği sızlayarak ve rahmetle andığım aziz dostum İsa Yusuf Alptekin Doğu Türkistan'dan gelmiş farkında olmadan hepimizin rehberi olmuştur. Maocular'ın karşısına milli elbiselerini giyer 'Bizi görün ibret alın' diye çıkardı. Her konuşmasının sonunda 'Türklüğün son müstakil kalesi Türkiye'mize gelecek en ufak tehlikeye razı olmayız' derdi. Tam bir mümindi. 'TÜRKLÜĞÜMÜZÜ MÜSLÜMANLIĞIMIZ SAYESİNDE KORUYABİLDİK' derdi. O bereketle davası yaşıyor. Yaşatanlara da benden şükran.