« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Ara

2009

Samuel Huntington ve Medeniyetler Çatısması

01 Ocak 1970

Medeniyetler Çatışması, Samuel Huntington tarafından işlenen, Soğuk Savaş sonrasına tekabül eden 1990'lı yıllardan itibaren uluslararası ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici olan unsurun politik ya da ekonomik ideolojiler değil, medeniyetler olmaya başladığını ve 21. yüzyılda da bu trendin devam edeceğini ifâde eden bir tezdir.

Huntington, bu tezini ilk olarak 1993 yılında "Foreign Affairs" adlı akademik dergide yayınlanan bir makalesinde ele almış, ardından da 1996 yılında çalışmasını genişleterek kitaplaştırmıştır.

Huntington'un makalesinin Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisinde 'Medeniyetler Çarpışması' başlığıyla (1948 Cilt: 3 Sayı: 1-2 Sayfa. 247-254) yayınlanmış bir Türkçe çevirisi de mevcuttur.

Ülkeler bazında kültürleri gösteren bir harita. Açık mavi ortodoks, lacivert batı, mor latin amerika, yeşil islam, kahverengi afrika, turuncu hint, sarı budist, kırmızı japon, bordo çin medeniyetinin yayılma alanını gösteriyor. Yalnız ülkeler ise değişik renklerde gösterilmişler.

Medeniyetler

Batı Medeniyeti: Batı Avrupa (Avrupa Birliği) ve Kuzey Amerika merkezli; ama Avustralya ve Yeni Zelanda gibi Avrupalıların yerleşmiş olduğu ülkelerde de etkinlik sürdürüyor. Huntington'a göre, Pasifik Adaları, Doğu Timor, Surinam, Fransız Guyanası ile kuzey ve orta Filipinler de bu kültürün etkisinde.

Ortodoks Ülkeler: Ermenistan, Beyaz Rusya, Bulgaristan, Kıbrıs, Gürcistan, Yunanistan, Moldova, Karadağ, Makedonya, Romanya, Rusya, Sırbistan ve Ukrayna.

Latin Amerika: Batı medeniyetiyle yerel kültürlerin karışımından oluşmuştur. Arjantin gibi bazı Güney Amerika ülkeleri bazı kesimlerce batı medeniyetinin bir parçası olarak gösterilmiştir.

İslam Medeniyeti: Orta Asya, Kuzey Afrika, Güneybatı Asya, Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bangladeş, Endonezya, Malezya, Maldivler, Pakistan, Somali, Mindanao ve Hindistan'ın bir kısmında yaygın.

Hint Medeniyeti: Hindistan, Nepal Hint diasporasının görüldüğü bölgelere yayılmıştır.

Çin Medeniyeti: Çin, Kore, Singapur, Tayvan ve Vietnam'da görülmekte. Bu grup Çin diasporasının gittiği yerlerde ve yakın ilişkili olduğu yerlerde, özellikle de Güneydoğu Asya'da da yayılmıştır.

Japon Kültürü: Çin medeniyetiyle Altay kökenli kültürlerin bir karışımıdır.

Sahra Ötesi Afrika Medeniyeti: Huntington'un muhtemelen gösterdiği sekizinci büyük kültürdür.

Budist geleneklere sahip Bhutan, Kamboçya, Laos, Moğolistan, Myanmar, Sri Lanka, Tayland, Arunachal Pradesh, Kalmykia, Nepal'in bir kısmı, Sibirya'nın bir kısmı ve Tibet diğer medeniyetlerden ayrı bir yaşam sürüyorlar, ama Huntington onların diğer kültürlerden bağımsız, büyük bir uluslararası kültür olduğuna inanıyor.

Huntington'ın medeniyetler haritası ve yalnız ülke Türkiye

Bunların dışında bazı ülkeler herhangi bir büyük kültüre ait değiller. Etiyopya, Haiti ve Türkiye bu açıdan "Yalnız" ülkeler olarak görülüyorlar. İsrail de diğerlerinden farklı bir kültüre sahip olmasına rağmen, Huntington'a göre batı medeniyetinden fazla farklı değil ve bir anlamda onun bir parçası. Huntington, Karayipler'deki eski Britanya kolonilerinin de diğerlerinden farklı bir kültüre ait olduğuna inanıyor.

Bazı kaynaklarda, Çin, Hint, Budist ve Japon kültürleri tek bir medeniyet olarak anılıyor.

Huntington, 'medeniyetler çatışması' kavramı ile, önümüzdeki dönemde uluslararası ittifakların kurulmasında medeniyetlerin belirleyici olacağı ve dolayısıyla olası çatışmaların farklı medeniyetler arasında gerçekleşeceğini ifade ediyor. Huntington'un kitabının ilk bölümünde yer verdiği üç haritanın kitapta ifade edilen düşüncelerin bir illüstrasyonuna karşılık geldiğini söylemek ve 21. yüzyılda uluslararası politik alanda neden kimlik ve medeniyet unsurlarının öne çıkacağı argümanını bu haritalar arasındaki geçişlerle izah etmek mümkün.

1920'li yıllara ait olan ilk harita, Batı tarafından kolonileştirilen dünyayı resmediyor. Dünyayı 'Batı tarafından yönetilenler' ve 'Batıdan bağımsız olanlar' şeklinde ikiye ayıran bu harita, 20’lerde Batının dünyaya ne denli hakim olduğunu gösterdiği kadar, dönemin global politik ekonomisini şekillendiren öğenin kolonileşme olduğunu da açıkça ortaya koyuyor. Zira Avrupa kolonileri 1800 yılında dünya yüzölçümünün %35'ini, 1878 yılında %67'sini, 1914'de ise %84'ünü kontrol ediyordu.

Huntington'un yer verdiği ikinci harita ise 1960'lı yıllara ait. Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği etrafında kümelenen ülkelerin oluşturduğu iki kutuplu dünyayı resmeden ikinci harita, tamamen politik ve ekonomik ideoloji bazında bir gruplaşmaya dayanan ve bu nedenle de birinciden çok daha farklı olan bir yapılanmayı gözler önüne seriyor.

Komünist bloğun 1989 yılında çözülmesiyle birlikte Soğuk Savaş döneminin sona ermiş olması, Samuel Huntington'un 1990'ları resmeden üçüncü haritasını sonuç veriyor ki, bu noktada zaten söz konusu haritanın ortaya çıkardığı tablonun aynı zamanda Huntington'un makale ve kitabının yazılma nedenine karşılık geliyor. Zira Huntington, 1990'lı yıllardan itibaren uluslararası ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici olan unsurun politik ya da ekonomik ideolojiler değil, medeniyetler olmaya başladığını ve 21. yüzyılda da bu trendin devam edeceğini ifade ediyor; ve bunun ne anlama geldiğini açıklayabilme adına da, dünyanın farklı yerlerinde yaşanan çeşitli olayları örnek veriyor.

Huntington'un tezini en iyi şekilde açıklayan örneğin, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından çözülen Yugoslavya olduğu söylenebilir. Zira Yugoslavya'da yeni sınırların farklı inançlara mensup olan Sırp, Hırvat ve Boşnaklar arasındaki savaşlardan sonra çizilmiş olması, söz konusu savaşlar esnasında Batı'nın Bosna'ya yardım etme konusunda isteksiz davranması ya da Sırp vahşetini kınarken Hırvat vahşeti konusunda aynı tavrı sergilememesi gibi gelişmeler Huntington'u doğruluyor. Dünya ülkelerinin önceden sadece bir 'Sovyetler Birliği müttefiki' olarak gördükleri Yugoslavya konusunda, artık 'içindeki farklı unsurlara göre' politika belirliyor olmaları, örneğin Ortodoks Rusların Sırpları, Katolik Almanların ise Hırvatları desteklemesi, ilişkilerde artık giderek artan oranda medeniyetlerin esas alınmasının bir sonucu. Bosna'daki savaş boyunca Bosna'ya sadece Müslüman ülkelerin yardım etmiş olması da yine bu durumun bir başka örneği.

Huntington'un tek örneği elbette Yugoslavya değil. 2000 yılı olimpiyatlarının Pekin'de değil Sydney'de gerçekleştirilmesi kararının alınmasını sonuç veren oyların neredeyse tamamının medeniyetler ekseninde gruplaşmış olması, Bağdat'ın (1990'da) ABD tarafından bombalanmasına tüm Batılılar sessiz kalarak destek verirken Müslüman ülkelerin neredeyse tamamının harekatı lanetlemesi gibi çok sayıda örnek yer alıyor Huntington'un çalışmasında.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarına kavuşan cumhuriyetlerin tavırlarına da değinen Huntington, Türki cumhuriyetler ile Türkiye arasındaki ilişkilere ve oraya yatırım yapan işadamlarının dil, din, tarih ve hatta mutfak birliğine vurgu yapmasına da yer veriyor. Bağımsızlığına kavuşan ülkelerin Rus sömürüsüyle ilişkilendirdikleri Kiril alfabesini terk etmelerinin ardından Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan'ın (Türkiye gibi) Batı alfabesine geçerken, Farsça konuşan Taciklerin, kendilerini İran'a yakın hissederek Arap harflerini kabul etmeleri de Huntington'un vurguladığı diğer noktalar arasında.

Alfabe konusunda benzeri gelişmeleri, birbirine çok yakın lisanlar konuşan Eski Yugoslavya ülkelerinde de gözlemlemek mümkün. Sırpların önceden Sırbo-Hırvatça olarak adlandırılan dillerini artık sadece Sırpça olarak adlandırmaları, dahası, Batı alfabesini de reddederek Ortodoks Rusların Kiril alfabesini kabul etmeleri, Hırvatların dillerindeki Türkçe ve Arapça kelimelerden kurtulmaya çalışmaları, Ancak Boşnakların aynı Türkçe ve Arapça kelimelere artık daha çok rağbet ediyor olmaları, Balkanlardaki yeni yapılanmanın medeniyetler ekseninde gerçekleşiyor olmasının bir sonucu.

Bütün bunlar dikkate alındığında, Soğuk Savaşın ardından yeniden şekillenen dünyada 'Hangi taraftasın?' sorusunun terk edilerek, 'Sen kimsin?' sorusuna odaklanıldığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
Kaynaklar:
1.www.derinsular.com
2. tr.wikipedia.org

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 47061

ulkucudunya@ulkucudunya.com