« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Oca

2024

Bir Özgürlük Bildirgesi Olarak İslâm

Nurullah Çetin 01 Ocak 1970

Özgürlük, bir insanın dinden bağımsız şekilde istediği gibi düşünmesi ve yaşaması değildir. Böyle bir tavır, özgürlük değil nefse ve içgüdülere esir olmaktır. Görünüşte her etkiden uzak bir şekilde nefsin istediği gibi yaşamak, özgür iradenin seçimine dayalı bir özgürlük olarak algılanabilir. O zaman nefsi tanrılaştırarak yaşanan bir hayatın kişiye hem bu dünyada hem de ölüm sonrası süreçte tam bir tatmin ve güvenlik alanı açıp açmadığına bakılır.
Nefsin, bu dünyada ve sonrasında sonsuza dek mutlu ve huzurlu yaşama garantisi verip vermediğine bakılır.
Mesela nefis, hayatın amacı hedonistçe salt maddi zevklerle ve hazlarla yetinmektir, sadece eğlenmektir diyor ve böyle bir amaç ruhu tatmin etmiyorsa o zaman kişi özgür değil, nefsinin kölesi olmuştur. Nefis, ölüm sonrasının ne olacağına dair ikna edici bir öneri sunmuyorsa, bir garanti vermiyorsa ve kişi bu durum karşısında bunalıma giriyorsa kişi o zaman özgür değil nefsinin kölesi olmuştur.
Özgürlük, insanın kendisi gibi başka insanlara kul olmaması ve dünyalık maddî değerlere köle ve esir olmamasıdır. Dinden ayrı olarak üretilen bir takım hayat felsefelerine ve ideolojilere göre yaşamak, özgürlük değil, kulun kula esir olmasıdır. Zira beşerî felsefe ve ideolojileri üretenler kullardır.
Özgürlük, insanın sadece tek gerçek yaratıcı ve her şeyin sahibi olan Allah’a kul olup onun istediği bir programa göre yaşamasıdır. Zira insanın bütün ruhsal ihtiyaçlarına, evrensel soru ve sorunlarına ikna ve tatmin edici cevabı veren, dünya ve ahiret huzurunu garanti eden sadece Allah’tır.
Özgürlük, ruhun bedene değil, bedenin ruha hizmet etmesidir. Sonsuza dek yaşayacak olan ruhun kısacak bir dünya hayatı olan bedene hizmet etmesinin akılla bağdaşır bir tarafı yoktur. Doğru olan, kısa süreli geçici bir kalıp olan bedenin kalbe hizmet etmesidir. Bunun en doğru yolunu ve yöntemini gösteren de İslam’dır.
Din, asıl ereği siyasî, ekonomik, kültürel güç üreten mekanizmalar oluşturarak ‘hükmetmek’ olan beşerî yapılar gibi bir şey değildir. Yani İslam, insanın insan üzerinde tahakkümünü sağlayan mekanizmalar üretmez; tam tersine kulun kula kul olmasını, insanın insan üzerinde baskı kurmasını önleyen bir dindir.
İslam, hem bireysel hem sosyal anlamda kurumsal niteliği olan bir dindir. Hem inançta ve yaşama biçiminde doğru olanı göstermek, hem de dünyada ve ahirette hem bireysel kurtuluş ve huzuru, hem toplumsal huzuru temin için vardır. Bireyin hem hakikat nedir sorusuna hem de sonsuz mutlu yaşama isteğine cevap veren tek değer ve kurum dindir.
Hiçbir insan, varoluşsal soru ve sorunlarına kendisini ikna ve tatmin eden sağlıklı cevaplar bulamadan bu dünyada huzur içinde yaşayamaz. Yine hiçbir insan, sadece dünyayla sınırlı bir hayata razı olmaz. Her insan, öldükten sonra da sonsuza dek bir cennet hayatını arzular. Bu evrensel insan doğası ihtiyaçlarına cevap veren tek sahih din İslam’dır.
Toplumun bir arada uyumlu, ahenkli, dayanışmacı, yardımlaşmacı, güvenli, hakka hukuka, adalete uygun şekilde yaşamasını temin eden kurallar ve ilkeler sistemi, en doğru ve anlamlı şekilde İslam’da vardır.
Dinin yöntemi, özgür bireyi yok edip, ondan kendi ideallerine biat eden bir köle yaratmak değildir. İslam bireyin özgürleşmesini, cüzi iradesini özgürce kullanmasını ister ve bu özgürce seçimin, tek doğru olan İslam adına kullanılmasını önerir ama dayatıp baskı yapmaz. İslam, kişinin şahsiyet olmasını ister, inancını özgürce seçmesini ister, aklını kullanmasını ve düşünmesini ister, en doğru seçeneğin de İslam olduğunu bildirir.
İslam, insanın insan üzerinde kurduğu köle düzenini yok etmek, insanlar arasında adaletli topum düzenini tesis etmek için gelmiştir. İslam, ancak itaat sayesinde kendi iktidar mekanizmasını ayakta tutan bir kurum değildir. İslam körü körüne bir itaat istemez; özgür iradeyle tercih sonucu oluşacak bir imana önem verir. ‘İslam’ ve ‘teslim’ aynı kökten türemiştir. Ancak bu, hakikate gönüllü teslimiyettir. Kulun kula değil, kulun Allah’a yani yaratılanın yaratana bile isteye gönüllü teslim olmasıdır.
İslam’ın bireyden ilk talebi, ‘aykırı düşünmemek’ değildir. Tam tersine Allah insanın istediği gibi özgürce düşünmesini, sağlıklı ve doğru karar vermesini ister.
İnsanlar başka insanların beklentilerine göre yaşamaya zorlanırsa bu karmaşa, kaos doğurur. Zira her insanın başka başka beklentileri vardır. Bu durumda kim kimin, hangi insan hangi insanın beklentilerine göre yaşayacak? Bu çözümsüz bir anarşiyi doğurur. Ancak her insan, yaşama programını her şeyin sahibi, yaratıcısı olan Allah’ın beklentilerine göre düzenlerse o zaman bir düzen, bir ahenk ve uyum ortaya çıkar. Yaratan, yarattıkları için en iyi, en faydalı, en uygun yaşama programını Kur’an’da önermiştir. Bunda birleşmek kaosu önleyecektir.
İslam haksız siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal tahakküm mekanizmalarına geçit vermez. İslam, dinsizlerin ya da yanlış din anlayışına dayalı yapıların kurduğu baskı, sömürü, kandırıp aldatma temelli haksız tahakküm mekanizmalarını ortadan kaldırıp insanın insan gibi şerefiyle, hakkıyla, özgürlüğüyle yaşayabileceği bir sistem önerir.

Nurullah KAPLAN

04 Nis 2025

Bugün 4 Nisan… Sosyal medyada bir günlüğüne yine “Başbuğum” rüzgârı esecek; Balgat eşrafı Beştepe’de arz-ı endam edecek, ibri

M. Metin KAPLAN

04 Nis 2025

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

04 Nis 2025

Yusuf Yılmaz ARAÇ

04 Nis 2025

Halim Kaya

11 Şub 2025

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 144,56 M - Bugn : 141894

ulkucudunya@ulkucudunya.com