Tepedelenli Ali Paşa
1741 – 1822 01 Ocak 1970
Devlet adamı, vezir. “Yanya Aslanı” olarak da bilinirdi. Arnavutluk’a yerleşmiş Kütahya kökenli bir ailedendir. Çocuk yıllarında babası Veli Paşa öldürüldüğünden, annesi Koniçeli Esmihan (Hanko) Hanım tarafından büyütüldü. Gençliği çeşitli düşmanları ve özellikle Hormovo ve Gardikilerle yaptığı çete savaşlarıyla geçmişti. Zengin ve nüfuzlu bir ailenin çocuğu olmasına karşın babasının öldürülmesinden sonra ailesi nüfuzunu büyük ölçüde kaybetmişti.
1768 yılında Kaplan Paşa’nın kızıyla evlendikten sonra Osmanlı Devleti hizmetinde hızla yükselmeye başladı. Devlete isyan eden kayınbabası Kaplan Paşa’yı öldürerek, Bab-ı Âli’den (hükümet) mir- i miran (genel vali) rütbesini ve Tırhala Mutasarrıflığı’nı aldı. Osmanlı-Rus savaşlarında (93 Harbi, 1787-88) yararlık gösterdiği ve Preveze’yi Fransızlardan aldığı için de vezir rütbesi ile 1788 yılında Yanya Valiliği’ne atandı. Sonraları oğulları Muhtar, Veli ve Salih paşaları, daha sonra damatlarını ve torunlarını da çevresindeki mutasarrıflıklara tayin ettirerek âdeta Arnavutluk, Mora ve Yunanistan taraflarında emirliğe benzer bir hükümet kurdu. Cahil, fakat zeki, faal ve cesurdu. Zalim, fakat terakkiye (ilerlemeye), uygarlığa, ümrana (refah ve mutluluk, bayındırlık) taraftardı. Hükümet sürdüğü yerlerde birçok binalar, köprüler, yollar yaptırmış, Topçu adı ile bir askerî kuvvet, hatta küçük bir donanma meydana getirmişti.
Bu dönemde bölgedeki Rumlar, Filiki Eterya Derneği gibi dernekler kurarak Osmanlı Devleti’nden bağımsızlıklarını kazanmak üzere çalışmalara başlamışlardı. Tepedelenli Ali Paşa bu bağımsızlık hareketlerini bastırmak için sert önlemler aldı. Fakat Osmanlı Devleti’nin o dönemdeki zayıflığından yararlanarak Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki Epir yöresindeki nüfuz bölgesini genişletti. Devletten yarı bağımsız bir tutum izlemeğe başladı. Değişik Avrupa ülkeleriyle çıkarlarına göre doğrudan ilişkiler kurdu. Osmanlı Devleti, Tepedelenli Ali Paşa’nın gitgide artan gücünden rahatsız olmakla birlikte, başka sorunlarla uğraştığından dolayı kendisine yaptırım uygulamayı erteliyordu.
Tepedelenli Ali Paşa, önceleri Yunanlı ihtilâlcilere karşı hareket ederken, kendisi Osmanlı İmparatorluğu’na isyan edince tutumunu değiştirip Mora ihtilâlini teşvik ederek, Osmanlı İmparatorluğu’nun başına büyük bir gaile çıkmasına, Yunanistan bağımsızlığına, Girid’in ve öteki adaların yitirilmesine yol açtı. Tarihçiler Ali Paşa’nın devlete isyanında kendisi kadar, Sultan Mahmud ve yanındakilerin, özellikle Halet Efendi’nin suçlu olduğuna işaret etmişlerdir.
Ali Paşa, zamanında annesi ile kız kardeşine Kardiklilerin yaptıkları hakaretin intikamını sonraları vahşice almıştır. Kendine rakip saydığı İbrahim Paşa’yı, oğlunun kayınbabası olmasına karşın, yıllarca zindanda hapsetmiş ve Sultan Mahmud’un emrini savsaklayarak bu umarsız ihtiyarı hapiste öldürmüştür. İstanbul’la arasının açılmasının ilk nedeni bu olaydır. Bağımsızlık davasına düştüğü hakkında Halet Efendi’nin II. Mahmud’a yaptığı telkinler de bu durumu doğrulamıştır. Sonunda İstanbul’a çağırılmış, başına geleceği bildiği için isyan etmiştir. İki yıl Yanya Kalesi’ne kapanarak Hurşit Paşa kuvvetlerine karşı direnmiş, kale Yanya Hurşit Paşa tarafından alınınca da göldeki adaya geçmiş ve orada Hurşit Paşa’nın bir oyunu sonunda kurşunlanarak öldürülmüştür.
Ali Paşa’nın isyanı bastırılmış olmasına rağmen ortaya çıkan kargaşalık bağımsızlık isteyen Rumların işine yaradı. Gitgide örgütlerini güçlenmeleri sonucu 1829 yılında Yunanistan, Rusya’yla yapılan Edirne Antlaşmasıyla bağımsızlığını kazanmış oldu.
Napolyon Bonaparte’la da yazışmaları olan, Avrupalılarca adeta mitolojik bir kişi olarak tanınan Tepedelenli Ali Paşa hakkında birçok tarihî eser, öykü ve oyun yazılmıştır. 1809 yılında İngiliz yazar/şair Lord Byron, Tepedelenli Ali Paşa’yı ziyaret etmiş ve bu ziyareti de yazılarına konu etmişti. Ayrıca Fransız yazar Alexandre Dumas, “Monte Cristo Kontu” adlı romanında Tepedelenli Ali Paşa’nın kızını konu almıştır.