« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

12 Şub

2024

Bahtiyar Vahapzade

16.08.1925 – 13.02.2009 01 Ocak 1970

Bolşeviklerin Azerbaycan ve Kafkaslarda hâkimiyet kurmaya başladığı 1925 yılında dünyaya gelmiştir Babasının adı Mahmut’tur. Babası Mahmut Efendi Şekili bir molladır. Annesi Gülzar Hanım ise eğitim görmemiş bir ev kadınıdır. Bir hatırasında annesi hakkında şunları söyleyecektir. “Gülzar annem benim terbiyeme ve eğitimime çok dikkat etmiş, yüksek eğitim almam ve hayatta başarılı olabilmem için kendini çıra gibi yakmıştır. Çocuğunu sevmeyen, onun yolunda her türlü zorluklara katlanmayan anne bulmak çok zordur.”[1]
O yıllarda Azerbaycan da henüz karmaşa vardır. Şeki’de iken şahit olduğu olaylardan birisi yetiştiği ortam hakkında bilgi verecek şekildedir. “Şeki’de, Göynüklü Molla Mustafa’nın ve Behram Bey’ın rehberliğinde isyan çıkardılar. Ayaklanan halk şehrin idaresini ele geçirdi. Bakü’den gelen Rus ordusu ayaklanmayı zor bastırdı. Bu ayaklanmada halkın büyük bir kısmı öldürüldü, bir kısmı da dağlara çekildi.” [2] Yıllar içinde bu tür isyanlar bastırılmış, Ruslar kesin hâkimiyeti sağlamışlardır.
Bahtiyar Vahabzade, henüz dokuz yaşında iken ailesi Şeki’den Bakü’ye taşınmıştır. İlk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamlar. 1942 yılında girdiği Bakü Devlet Üniversitesi Filoloji Bölümü’nden 1947 yılında mezun olur ve Dilbilim bölümünde öğretim görevlisi olarak ders vermeye başlamıştır.
Vahapzade, II. Dünya savaşının çıktığı yıllarda edebi yazılarını yayımlamaya başlar. 1945 yılında AZERBAYCAN ” Yazıcılar İttifakının” üyeliğine kabul edilir.
Vahabzade, 1960‘larda başlayan özgürlük hareketlerinin öncülerindendir. İran ve Rusya’nın Azerbaycan’ı parçalamasıyla ilgili yazdığı bir şiir olan [3] 1959 tarihli Gülistan isimli şiirinde, ikiye bölünen (İran ve Rusya) AZERBAYCAN halkının yaşadığı felaketleri anlatmıştır. Adı geçen eserinde dolayı 1962 yılında milliyetçi damgası vurulan ŞAİR iki yıllığına üniversitede ki görevinden de uzaklaştırılır. 1961′de çocukluğundan beri özlemini çektiği, hayallerinin ülkesi olan Türkiye’yi birkaç gün için ziyaret etmek fırsatını bulur ve İstanbul’a gelir
1964 yılında tamamladığı “S.Vurğunun hayat ve yaradıcılığı” isimli monografisi ile filoloji doktoru unvanını alır. Şiirlerinde sürekli olarak anadili konusundaki düşüncelerini işlemekte bu yüzden de sürekli olarak kuşkun duyulan şair sıfatı ile izlenmektedir. Azerbaycan dilinin önemini vurgulaması yüzünden Azerbaycan halkı ise Vahabzade’yi kendi fikirlerini, düşüncelerini terennüm eden bir insan olarak takip etmektedir. Bu bakımdan bastığı her eser binlerce adet basılmakta ve satılmaktadır.
Çok sayıda ilmi kongrelere katılmış, seyahatler yapmış, Almanya’daki Türk işçileri üzerinde araştırma ve incelemeler de yapmıştır. Birçok defa Türkiye’ye gelen şair Türkiye’den Bakü’ye giden pek çok ilim ve sanat heyetiyle görüşüp, görüş alışverişinde bulunmuştur.
1980 yılında Azerbaycan İlimler Akademisi üyeliğine seçilen Vahabzade, 1990 yılında emekli olana kadar üniversite de ders vermeyi sürdürmüştür.
1980 yılında AZERBAYCAN İlimler Akademisi üyeliğine seçilen Vahabzade, 2001 yılında emekli olana kadar üniversite de ders vermiştir. [4]
Bu olumsuzluklara ve Sovyet rejiminin baskılarına rağmen özgürlük mücadelesinden hiç yılmamıştır. AZERBAYCAN halkının sıkıntılarını konu ettiği pek çok eserini yurt dışına kaçırarak yayınlanmasını sağlamıştır. AZERBAYCAN halkının sıkıntılarını konu ettiği pek çok eserini yurt dışına kaçırarak yayınlanmasını sağlamış, [5] SSCB döneminde 1960’larda özellikle edebiyat alanında kendini gösteren özgür düşünce akımının ülkesindeki öncülerinden biri olmuştur.
Vahabzade, bu dönemde AZERBAYCAN halkının İran ve Rusya arasında paylaşılması ve halkının bu yüzden çektiği sorunları dile getirdiği ”GÜLİSTAN” şiiri diğer nedenlerle çeşitli baskılara maruz kalmıştır. [6]
Azerbaycan’ın azatlığı , (hürriyeti ) için uğraştığı eserlerinde sürekli bu konuları gündeme getirdiği için Sovyetler birliği hükümetince kovuşturma geçiren hatta tutuklana Şair , buna rağmen Sovyetler Birliği hükümetince birkaç kez eserlerinden ve hizmetlerinden dolayı devlet ödülleri ve nişanları almıştır. 1974- yılında Başarılı sanatkâr nişanı,1975-yılında Hükümet, 1984 yılında SSCB devlet nişanına layık görülmüştür.
1990 yılında Rus tankları Bakü’ye girdiğin de Ruslar, meydanda toplanmış halkın üzerine tankları sürerek, birçok insanın ölmesine ve yaralanmasına sebep olurlar. Rus komutan meclise girdiğinde Mecliste bulunan Bahtiyar Vahabzade, Rus komutanın yakasını tutup, “Senin burada ne işin var, kimsin sen. Bizim topraklarımızı işgal edemezsiniz. Biz bağımsızlığımızı kazandık.” Diye haykırmıştır.[7] O sırada komutan elini tabancasına götürür. Azerbaycan’ın o dönemdeki yetkililerinden birisi komutanın kulağına eğilip, “Eğer onu öldürürseniz, buradan hiçbiriniz canlı çıkamazsınız. Bütün Azerbaycan ayağa kalkar” demiş ve subay Vahapzade’yi öldürmekten vazgeçmiştir.
Eserlerinde sürekli olarak Azerbaycan TÜRKçesini kullanan ve halkının duygularına tercüman olan Vahabzade, Azerbaycan’da Halk Şairi ve Halk önderi vasıflarıyla saygı görmüş ve oldukça sevilmiştir. Bu sebepten Vahabzade 1980–2000 yılları arasında 5 defa milletvekili seçilir 1995 yılında Azerbaycan özgürlük mücadelesindeki hizmetlerinden dolayı İstiklal nişanı ile ödüllendirilir.
13 Şubat 2009 tarihinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki evinde, 84 yaşında iken vefat eder. Bahtiyar Vahapzade’nin cenazesi, uzun yıllar ders verdiği Bakü Devlet Üniversitesinin salonunda düzenlenen törenden sonra tanınmış Ozan , Edebiyatçı, bilim ve siyaset adamlarının mezarlarının bulunduğu Fahri Hıyaban’da toprağa verilmiştir

“XX asır poetik fikrinin görkemli sanatçısı, Halk Şairi ” Bahtiyar Vahabzade’nin adı sadece Türk Edeb.da değil, şöhreti Türk dünyasının da sınırlarını da aşmıştır. Onun eserleri, şiir kitapları, dramları ve diğer bilimsel yazılar İngiliz, Fransız, alman, Fars, Türk, Polonya, ispanya, Macar ve Sovyetler birliği dâhil olan birçok dile çevrilmiştir.[8]

EDEBİ YÖNÜ
Azerbaycan kaynakları son 30 -40 yıl içerisinde Vahapzade kadar halk tarafından sevilen bir başka şairin olmadığı görüşündedirler. Vahapzade şiirleri ile halkın sevgisini kazanmanın ötesinde şiirlerinde kendine özgü bir hayat felsefesi de işlemiştir. Vahapzade şiirlerinde bireysel konuları da ele almasına rağmen daha ziyade toplumcu bir şair olarak değerlendirilmelidir. Bireysel konulardan ziyade, ezilen ve istiklalleri ellerinden alınmış milletlerin dramlarını, esaret çeken insanların psikolojilerini, diğer kültürlerin esareti altında kalan bireylerin iç dünyalarında kopan fırtınaları edebi bir dille dile getiren şiirler yazmıştır. Daha çok toplumcu ve halkçı bir şair görünümü veren Vahapzade’nin şiirlerinde yer yer bireysel mevzularında yer aldığını söylemek mümkündür.
1960 yıllarda başlayan ” Milli Azatlık” milli özgürlük hareketinin içinde yer alan ve Azerbaycan’ın azatlığını, hürriyetini şiirlerinde ve eserlerinde işleyen bir şairdir. Ana dilinin saf ve temiz kalması için mücadele eden bir dilbilimci ve şair olarak halkın gözünde bir Türkmen büyüğü haline gelmişti. Şair, dertlerine çözüm uman halkından her gün onlarca mektup alıyordu. Azerbaycan halkı dertlerine çare bulacak bir umut kapısı olarak gördüğü şairin evinin kapısından ayrılmıyor onu bir çeşit Türkmen büyüğü olarak görüyordu. [9]
İran ve Sovyetler birliği olarak iki parçaya ayrılan Azerbaycan halkının bölünmesinden duyduğu üzüntüyü her fırsatta dile getiren şair, Azerbaycan Milli Azatlık hareketinin önderlerinden biri olmuştur. Rus ve Fars emperyalizminin pençeleri arasında inleyen Azerbaycan ve halkının azatlık, hürriyet özlemi şiirlerindeki ve yazılarında temel temalardandır.
Şiirlerinde ana dilinin inceliklerini, söylem güzelliğini, deyimlerden ve Azeri kültürünün düşün özelliğinden gelen doğal deyişleri kullanan şair yapmacıksız, zorlamasız, samimi, içten bir üsluba ulaşmıştır. Yabancı kökenli düşünme, deyiş, imge ve söylemlere tenezzül etmeyen şair Azerbaycan edebiyatıyla Türk edebiyatının muhayyile, deyiş, teknik ve dil zenginliklerinin dışındaki yabancı menşeli anlayışları taklide kalkışmamıştır. Onun şiirlerinde yerel kültürün zenginliği, içtenliği ve doğallığı bulunur. Bir halk şairi olarak görülmesindeki ana sebep de budur. Hâlbuki Vahapzade’nin eserlerine baktığımızda onun şiirlerindeki entelektüel boyut, halk ozanlarını çok çok aşan, felsefi, sosyoloji ve birçok pozitif bilimlere vakıf olmaktan kaynaklanan zengin bir muhayyilenin belirtileri derhal gözükecektir. Fakat Vahapzade düşün zenginliğini halk ozanı dilinin yöntemlerini, doğal çizgilerini geleneksel şekil ve teknik unsurlarını dejenere etmeye kalkmadan, Azeri halk ozanı kimliğine halel getirmeden yansıtmayı başarmıştır. Çok sevilmesindeki sır da işte bu yönü olsa gerektir.
Karabağ meselesi ile de alakadar olan şairin, Karabağ meselesi üzerinde de hayli çalışmaları olmuştur. Vahapzade Azerbaycan halkının gözünde Azerbaycan edebi ve bedi güzelliklerinin teşkilatçısı kudretli söz adamıdır. Halkçı şiirlerinin yanı sıra halkın manevi önderi haline gelen Vahapzadenin kapısı bir çeşit ümit kapısı olmuş, herkesin derdini dinleyerek dertlerini derman şikâyetlerine çare olmaya çalışmış, milletvekilliği esnasında halkın çıkarlarını korumak için elinden geleni yapmıştır. [10]Halkın iyiliği için yapabildiklerini şahsi menfaati gibi görebilmeye ulaşmış erdemli bir insandır.

Hüsniye Zal Mayadağlı, onun hayatı hakkında “Bahtiyar Vahapzade “ adıyla hacimli bir biyografi çalışması yapmış, bu eser, Türkiye Diyanet Vakfı, tarafından basılmıştır. 1 Oca 1998 – Azerbaycan

ESERLERİ
Vahapzade’nin Ömürden Sayfalar (2000), Vatan, Millet, Ana Dili (2000), Soru İşareti (2002 ) gibi eserleri Türkiye’de basılmıştır.

Türkiyeli kaynaklar B.Vahapzade’nin 40’ı aşkın şiir kitabı, 11 ilmi eseri, 2 monografisi, çeşitli piyesler ve yüzlerce makalesi bulunduğunu yazar. Fakat Azerbaycan kaynaklarına göre bu sayı 70 dir. ” B.Vahabzade 70-den artıq şer kitabının, 2 monoqrafiyanın, 11 elmi publisist kitabın ve yüzlerle meqalinin müllifidir. Bakı Akademik Dövlet Dram Teatrının sahnesinde onun “Vicdan”, “İkinci ses”, “Yağışdan sonra”, “Yollara iz düşür”, “Feryad”, “Hara gedir bu dünya ?”, “Özümüzü kesen qılınc”, “Cezasız günah”, “Dar ağacı” pyesleri tamaşaya ( gösterime ) qoyulmuşdur ( Konulmuştur ). O, tariki ( İlerleme, bilimsel yol ) ve müasir ( Gelişmiş, medeniyet ) mövzuda 20-den artıq iri hacmli poemanın ( Makale- yazı ) müellifidir. [11]

Şiirler ve manzum hikayeler: Menim Dostlarım, Bahar, Dostlug Nağmesi, Ebedi Heykel, Çınar, Sade Adamlar, Ceyran, Aylı Geceler, Şairin kitaphanası, Etiraf, Şeb-i Hicran, İnsan ve Zaman, Bir Ürekde Dört Fesil, Seçilmiş Eserler, Kökler-Buğdaylar, Deniz-Sahil, Bir Baharın Garangusu, Dan Yeri, Payız Düşünceler, Şehitler, Özümle Sohpet, Mugam.
Tiyatro eserleri: Vicdan, İkinci Ses, Yağıştan Sonra, Feryat, Darağacı, Artık Adam.

Hatıra-Seyahatname eserleri: Sanatkâr ve Zaman, Sadelikte Büyüklük, Derin Katlara Işık.

YENİ UFUK DERGİSİ YAYIN KURULU

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 127,65 M - Bugn : 58113

ulkucudunya@ulkucudunya.com