Balyoz kafama inmedi / Ahmet Hakan
01 Ocak 1970
BİR süredir bu köşede...
* Tayyip Erdoğan tek adam olmak istiyor...
* Otoriter bir rejimin ayak seslerini duyuyorum...
* Tahammülsüzlük almış başını gidiyor...
* Üzerimde “Kafana göre yazma, başına bela alırsın” baskısı var...
Türünden yakınmalar karalıyorum ya...
Siz zannediyor musunuz ki...
Ben “siviller berbat / askerler pirüpak” falan mesajını vermeye çalışıyorum?
* * *
Ben ki 28 Şubat’ta asker baskısını iliklerine kadar hissetmiş ve bunun korkusunu yaşamış bir adamım...
Yani bir güç savaşı söz konusu olduğunda “gözbebeğimiz” Genelkurmay Başkanlığı’nın neleri yapabildiğini görmüşüm...
Tıpkı birazcık palazlanan “sivil hükümet”imizin, güç savaşında neleri yapabileceğini gördüğüm gibi...
Kısa tecrübem bana şunu göstermiştir:
Bu memlekette “gücü eline geçiren sivil” ile “eline fırsat geçen asker” arasında, “toplumu şekillendirme arzusu”, “demokrasiye tahammülsüzlük”,
“kendisi gibi düşünmeyeni ekarte etme hedefi”, “eleştirileri komplolarla def etme gayreti” açısından bir fark yoktur...
Fark belki yöntemde ve usuldedir...
Eli silahlı olan daha kaba saba planlar yaparken, elinde silah olmayan daha sofistike yöntemlere baş vurur...
* * *
İşte bu tecrübe nedeniyledir ki...
Taraf Gazetesi’nin açıkladığı “Balyoz Planı”nı okuduğumda...
“Vay anam vay... Neler dönmüş serhat ya...” falan demedim...
Hiç şaşırmadım...
“Balyoz” tepeme inmedi yani...
Çok şey görmüş geçirmiş biri olmasam bile, her şeyi bekleyecek denli ustalaşmış biriyim ben...
İrtica tehlikesini bu denli abartıp paranoya haline getiren bir kurumsal yapı, tehlikeyi bertaraf etmek için kabul edilmesi imkânsız planlar yapabilir.
Hayata geçirip geçirmemesi önemli değildir...
Önemli olan “irtica gelmesin” diye camileri bombalamayı, yüzlerce kişiyi öldürmeyi, isyan çıkarmayı, kendi uçağını düşürüp Yunanistan’la savaş çıkarmayı bir senaryo olarak bile olsa aklına yatırabilmesidir.
Yasemin Çongar’ın fişlemedeki yeri
“BALYOZ Planı”nda gazeteciler iki kısma ayrılmış:
* BİR: Darbe anında tutuklanacak gazeteciler...
* İKİ: Darbe anında faydalanılacak gazeteciler...
Ben bu türden listelere hiç itibar etmem...
Ne “tutuklanacak” gazetecileri “demokrasi şampiyonu” ilan ederim, ne de “faydalanılacak” gazetecileri “darbe yanlısı” ilan ederim...
Çünkü bu türden listelere pek güven olmaz...
Neden mi?
Bir örnek vereyim:
2006 yılında Nokta Dergisi’nin yayınladığı bu türden bir listede şu anda askeri en fazla rahatsız eden yayın organı Taraf’ın ikinci ismi Yasemin Çongar, “Türk Silahlı Kuvvetleri yanlısı gazeteciler” listesinde yer alıyordu...
Yine şu sıralar “otoriter bir yönetime mi gidiyoruz” tartışmasını başlatan Nuray Mert ise “Türk Silahlı Kuvvetleri karşıtı gazeteciler” listesindeydi...