« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 May

2007

Daha yapacak çok işimiz var!

Arslan BULUT 15 Mayıs 2007

Özelleştirme, alacaklının borçlunun malına el koyması demektir. Serbest piyasa ekonomisi ise dünya elitlerinin her istediği yere kayıtsız şartsız girebilmesidir. Özelleştirecek, yani devredecek hiçbir şeyiniz yoksa, topraklarınızı satabilirsiniz!
Türkiye, üçüncü bin yılın başında bütün stratejik kuruluşlarını sattı. Atatürk’ün söylediği gibi sıra tersanelere, limanlara geldi! Tarımda bile tam teslimiyet var. Çok yakın bir gelecekte, ürettiğiniz her ürün için patent hakkı isteyecekler!

* * *

Deniliyor ki, dünyanın genel gidişi budur, bundan kaçamazsınız, rüzgara karşı sörf yapılmaz, rüzgarı arkanıza almalısınız.
Bu bir propagandadır. Eğer bu mantık doğru olsaydı, 1919’da Ankara ve çevresine sıkıştırılmış Türk Milleti’nin, hiçbir direniş göstermeden Amerikan veya İngiliz mandasını kabul etmesi gerekirdi. O zaman da Türkiye tahvilleri çıkarılması ve ülkenin dünya borsalarında satışa sunulması istenmişti. Türkiye tahvilleri, 1990’lı yıllarda tekrar çıkarıldı. Türkiye’nin toplam borcu, gayrı safi milli hasılasını geçmek üzeredir. Yani iflas. Böyle bir durumda, “başka yapacak bir şey yok” diyerek IMF programlarını uygulamak, teslimiyeti kabullenmektir. Türkiye her şeyini yitiriyor ve bunu kendi idarecileri eliyle gerçekleştiriyor. Yabancı sermayenin gelerek Türkiye’de yatırımlar yapacağı, yeni teknoloji getireceği masalları artık bitmiştir. Ne yatırım yapan vardır, ne de teknoloji getiren. Bir ara eski İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım, Milli Güvenlik Kurulu’nun asıl bu meseleye el koymasını istemişti. Çünkü, Türkiye istiklâlini kaybediyor.

* * *


Çözüm, sadece bir ülkenin tavrıyla geliştirilemez. Türkiye, kapalı kapılar ardında insanlığın geleceği ile ilgili kararlar alan Dünya Ticaret Örgütü, IMF ve Dünya Bankası’nın gayrımeşruluğunu ortaya koyabilir. Türkiye, küresel sömürüye karşı, küresel bir direniş başlatabilir ve üçüncü bin yılın temel ideolojik kriterlerinin eşitlik, açıklık ve adalet olduğunu, mevcut dünya düzeninin ise sömürüye dayandığını ilân edebilir. Ayrıca, dörtte üçünün karşılığı olmayan Amerikan doları, tahtından indirilip yerine altın gibi başka bir birim konulabilir. Türkiye karışacaksa, bütün dünya karışsın! ABD de karışsın!
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sağlam tutmak, küreselleşme adlı yeni köleliğe karşı yeterli değildir.
Çünkü saldırı, şimdilik askeri değil, ekonomiktir.
Fakat bütün dünyada, IMF politikalarına karşı, ciddi bir direniş de vardır. Bu direniş, güçlü bir ülkeyi veya ülkeler birliğini arkasına aldığında, dünyayı sarsar.

* * *


Türkiye, bütün insanlığı, eşitlik, açıklık ve adalete dayalı Türklüğün Yeni Dünya Düzeni kuralları etrafında arkasına alabilir ve insan hakları bayrağını yükseltebilir. Bu da bir rüzgardır, hem de kuvvetli bir rüzgar. Bugün dünya elitlerinin rüzgarları ile yelkenlerini şişirmeye çalışan siyasiler, iş adamları, gazeteciler, yazarlar bilsinler ki, rüzgara karşı sörf yapan kendileridir. İnsanlık, bu çapulculara, şirketler komünizmine teslim olmayacaktır. İşbirlikçiler ise bütün dünyada cezalandırılacaktır.
Üçüncü bin yılın ideolojisi medeniyetler beşiği olan Anadolu’dan çıkacak ve bütün insanlığı manyetik alanına çekecektir. Bu potansiyel vardır.
Türk Milleti, Atatürk’ün belirttiği gibi, bütün beşeriyette gerçek huzurun temini yolunda kendisine düşen vazifeyi yapmakla başarıya ulaşacaktır.
Bu satırları 1 Ocak 2001 günü Kurultay’da yayınlamışız. O tarihten bugüne Türkiye’de milli bilinç, “dip dalgası” nihayet önemli bir seviyeye geldi. Tandoğan’da, Çağlayan’da, Gündoğdu’da bu bilincin yansımalarını görüyoruz. Fakat bizim öngördüğümüz, bir medya kurgusu sonucu oyların sola veya sağa aktarılması değil, bütün milleti milli bilinçte buluşturmaktı.
Daha yapacak çok işimiz var!

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 126438

ulkucudunya@ulkucudunya.com