Benito Mussolini
29.07.1883 – 28.04.1945 01 Ocak 1970
1883’te İtalya’da dünyaya geldi. Hırçın yapısı nedeniyle ilkokulda ve ortaokulda uzaklaştırma cezası aldı. Yükseköğrenimini Lozan Üniversitesi’nde tamamladı. Üniversite yıllarında sosyalizmden oldukça etkilendi (Evet yanlış okumadınız Mussolini ve sosyalizm). Çalışma hayatına öğretmen olarak başlayan Mussolini; takvimler 1902’yi gösterdiği sırada, zorunlu askerlikten kaçmak için İsviçre’ye hareket etti. 1904 yılına gelindiğinde ise tekrar İtalya’ya dönerek Sosyalist Partisi’ne katıldı. Partinin gazetesinde çalıştı. 1915-1917 yılları arasında onbaşı olarak I. Dünya Savaşı’nda görev aldı.
Partide; “Fasci Di Azione Rivoluzionaria”, yani “Devrimci Hareket Grubu” adı verilen bir franksiyonun içindeydi. Bu franksiyon, parti içindeki diğer franksiyonlardan biraz daha farklıydı. Daha milliyetçi yapıya sahipti ve parti içi diğer franksiyonların aksine ülkenin I.Dünya Savaşı’na İtilaf Devletleri’nin yanında katılmasını istiyordu. Tarafsızlık ilkesine karşı olan Mussolini, gazeteden uzaklaştırıldı. 1917 yılında, askerlik görevini tamamladıktan sonra sağ görüşlü bir gazetede editör oldu. Bu olaydan bir kaç ay sonra Sosyalist Partisi’nden atıldı. Bu tarihe kadar sosyalizmden etkilenen Mussolini, yavaş yavaş fikirlerinin değiştiğini görecek ve faşizmin temellerini atacaktı.
Faşizm; İtalyanca demet anlamına gelmektedir. Biraz daha açacak olursak; bir demetin, tek olandan daha güçlü olacağı kanısından yola çıkılarak, bir sembol haline dönüştürülmüştür.
1919 yılında savaşın tahribatları çok fazlaydı. Siyasi karışıklığın ve ekonominin çökme durumuna gelmesi, halkta tepkiye neden oluyordu. Bu kaosun içerisinde Mussolini, hareket edecek en doğru zamanı seçti. “Fasci İtaliani Di Combattimento”; yani “İtalyan Devrimci Grup ya da Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı” adı altında, içerisinde birçok görüşü barındıran bir örgüt kurdu. Bu örgütün 1920’lere kadar tek bir ilkesi vardı: Aşırı milliyetçilik. Kendisini tam olarak ne sağda ne de solda tanımlayan bu hareket, ekonomi politikalarında sağa yakın davranıyordu. Bilinen bir gerçek şuydu ki, bu hareket son derece anti-sosyaldi. Demokrasiyle yıldızı pek barışık değildi, aynı zamanda şiddetin siyasette meşru olması gerektiğine inan bir yapıya sahipti. Bu ittifak, gururla faşist olduklarını savunuyorlardı ve oldukça katı ilkelere inanıyorlardı.
1921 yılına gelindiğinde Mussolini, bu hareketi bir siyasi partiye dönüştürdü: Ulusal Faşist Partisi. Güçlü lider, güçlü tek parti anlayışı hâkimdi. Ekim 1922’de Mussoli’nin önderliğinde faşistler, iyice ayaklandı. Napoli’den Roma’ya yaklaşık 26 bin kişi yürüyüş yaptı. Kral III.Vittorio Emanuele, ülkenin kötü durumunun farkındaydı. Bu ayaklanmadan sonra bir değişiklik yapması ve yürütme görevini layıkıyla yapacak birine vermeliydi. 31 Ekim 1922’de Mussolini’yi Başbakan olarak atadı ve İtalya’da büyük bir değişim başladı.
İktidara gelmeden önce Faşist Parti, çoğu fikre biraz daha ılımlı gözüküyordu. Hatta bu doğrultuda liberallerden dahi destek aldılar. Fakat iktidara geldikten sonra asıl ideallerini uygulamaya başladılar. Irksal üstünlük çok hâkimdi. Bu da agresif bir dış politika uygulanmasına neden oldu.
Şiddetle birçok şeyin çözüme kavuşacağına inanıyorlardı. Bakınız ki “Kara Gömlekliler” adında kirli işleri yürüten bir örgütleri vardı. Komünist gruplarla ve grevci işçilerle çatışıp sus payı veriyorlardı.
Mussolini faşizmi, hizmet anlamında iyi iş çıkarıyordu. Ekonominin kalkınması, halktaki refahı arttırdı. Çiftçiler desteklendi, tarım canlandırıldı. Bu sayede işşizlik de bir hayli düştü. Diktatörlük ise en yoğun seviyede yaşanıyordu. Tüm bakanların görevini üstlenmiş, iç ve dış politika tek elde, ordu dahi Mussolini tarafından yönetiliyordu. Faşist rejim, ülkeyi çepe çevre sarmıştı. İtalyanların “Duçe(Lider)” olarak tanımladığı Mussolini’nin kısa vadede hedefi belliydi: Avrupa’daki diğer güçlü devletler seviyesine ulaşmak, özellikle de İngiltere ve Fransa. Agresif milliyetçilik, agresif dış politikanın temelini oluşturuyordu. Hızlı bir şekilde kalkınan İtalya, artık kendini ispat etmeliydi. Önce Yunanistan’da bir ada olan Corfu bombalandı. Ardından Arnavutluk’un yönetimi ele geçirildi. Sırada Libya vardı. Libya, yeniden fethedildi. Tarihler 1935’i gösterdiğinde Habeşistan(Etiyopya)’a asker çıkarıldı. Mussolini’nin hedefi; hammadde bulmak, İtalya’nın güçlü olduğunu göstermek ve İmparatorluk haline getirmekti.
Ekim 1922’de yapılan yürüyüş, Nazi Almanyası Lideri Adolf Hitleri oldukça etkilemişti. Fikir olarak nazilere yakın olan faşistler, güçlü bir blok oluşturma amacıyla 1936’da Berlin-Roma Mihveri’ni kurdu. Avrupa’da eşine az rastlanmış bu iki oluşum, bir olunca korkunç yapıya dönüştü. Ama iç politika karışacaktı. Hitler, İtalya üzerinde söz sahibi olmaya başladı. Başta Kral III.Vittorio olmak üzere halk da bu durumdan oldukça memnuniyetsizdi. İtalyan faşizminden daha koyu olan Alman nazizmi, İtalyan askerleri dahi etkilemişti. Zira İtalyan askerler, Alman askerler gibi yürümeye başlamıştı. Nazi Almanyası’nın Polonya’yı bombalamasıyla başlayan II.Dünya Savaşı’na İtalya, Almanya ile beraber girmişti. Mussolini’nin vaadi; Tunus, Korsika ve Malta’yı ele geçirerek eski ihtişamlı Roma İmparatorluğu’na geri dönmekti. Taraftarı olan birçok faşist dahi, bu sefer Mussolini’yle aynı görüşte değildi. Mussolini’ye karşı çıkan faşistler, savaş sonunda haklı çıkacaktı. Müttefik Devletlere net bir şekilde mağlup olan Mihver Devletler, hüsrana uğradı. İtalya da fazlasıyla güç kaybetti.
Savaş esnasında komünist direnişçiler, fırsattan istifade ederek ayaklanmaları arttırdı. Kral, Sicilya’nın işgali sonrasında Mussolini’yi görevden aldı.
Görevden alındıktan sonra Mussolini, Hitler tarafından Almanya’ya getirildi. Almanya’nın Kuzey İtalya’yı işgal etmesinin ardından Mussolini, Kuzey İtalya’ya dönerek orada kukla bir hükûmet kurdu. Ancak hiçbir işlevi yoktu. Savaşın son demlerinde Alman delegesinin gelmesini bekleyen Mussolini, hüsrana uğramıştı ve o meşhur sözü söylemişti: “Aldatıldık, yine Almanlar tarafından aldatıldık…”
Bu olaydan iki gün sonra; 27 Nisan 1945’te, İspanya’ya kaçmak için yola koyuldu. Partizanlar, yolda Mussolini ve ona eşlik eden araçların önünü kesse de Mussolini’nin içinde bulunduğu zırhlı araç kaçmayı başardı. Ama uzun sürmedi; tekrardan durdurulan araçtan Mussolini, bir battaniyeye sarılı halde bulundu ve Mezzegra’da bir çiftlik evine götürüldü. Bir gün sonra yanında sevgilisi ile beraber öldürüldü ve Milano’da bir benzin istasyonunda baş aşağı sallandırıldı.