Yeserizâde Ahmet Paşa
1815 – 28.04.1883 01 Ocak 1970
İstanbul’da doğdu. Ünlü hattat Yesârîzâde Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin büyük oğludur. 1824’te Enderun’a alındı. Babasının ve dedesinin görev yaptığı Enderun’da başladığı eğitimine 1831’de Muzıka-i Hümâyun’a geçerek devam etti. 1846’da mülâzım rütbesiyle saray bandosuna flütist olarak alındı.
Aynı yıl yüzbaşı, kolağası ve binbaşı, 1854’te kaymakam, ardından miralay oldu. Bir yıl sonra mirlivâlığa, 1859’da ferikliğe terfi ettirildi. Giuseppe Donizetti’nin 1856’da ölümü üzerine Muzıka-i Hümâyun kumandanlığına getirilen Necib Ahmed Paşa, Sultan Abdülaziz’in tahta çıkmasıyla mâbeyin orkestra ve bandolarını kaldırıp yerine saz takımları kurdurmasını hoş karşılamadığı için azledilerek mîrimîran rütbesiyle Rüsûmat meclisi üyeliğine getirildi. II. Abdülhamid’in tahta geçmesi üzerine yeniden ferik rütbesiyle Muzıka-i Hümâyun kumandanlığına döndü ve bu görevde iken 28 Nisan 1883 tarihinde vefat etti. Padişahın isteğiyle II. Mahmud Türbesi hazîresine defnedildi.
Dönemin mûsiki çevrelerinde önemli yeri bulunan Necib Paşa bestekârlığı ve yöneticiliğinin yanı sıra özellikle nota koleksiyonculuğu ile tanınmıştır. Küçük yaşlarda babasından ve onun arkadaşları olan mûsiki üstatlarından aldığı derslerle mûsiki çalışmalarına başlamış, Muzıka-i Hümâyun’a geçince buradaki hocalardan ve özellikle G. Donizetti’den flüt, keman ve piyano dersleri almıştır. Ayrıca armoni ve bando konusunda bilgi edinmiş, Sultan Abdülmecid’in huzurunda yapılan Batı müziği icralarında padişahın hoşlanacağı opera parçalarının arasına bazı yeni parçalar koyarak programları zenginleştirmiştir.
Yine böyle bir programda padişah hoşuna giden bir bölümü tekrar çaldırarak bunun kime ait olduğunu sormuş, eserin Necib Paşa’ya ait olduğu söylendiğinde onu huzuruna çağırıp miralaylığa terfi ettirmiştir. İkinci defa Muzıka-i Hümâyun kumandanlığına getirildiği yıl bestelediği, “Ey velîni‘met-i âlem şehinşâh-ı cihan” mısraıyla başlayan Hamidiye (I. Meşrutiyet) Marşı, 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânına kadar Osmanlı Devleti’nin resmî marşı olmuştur. Marşın en önemli özelliği güftesi bulunan ilk resmî marş olmasıdır.
Batı müziğiyle Türk müziğinin aynı seviyede gelişimini sürdürmesi hususunda büyük gayret gösteren Necib Paşa bu yönüyle tipik bir Tanzimat mûsikişinasıdır. Göreve geldiğinde Muzıka-i Hümâyun’daki kadroyu 750 kişiden 350 (veya 325) kişiye indirmiş, saray orkestrası altmış, saray bandosu altmış, saray korosu da kırk kişiyle sınırlandırılmıştır. Onun döneminde Guatelli, Lombardi ve d’Arenda paşalar Muzıka-i Hümâyun’da hoca olarak çalışmıştır.
Necip Paşa bu çalışmaları esnasında pek çok talebe yetiştirmiştir. Bunlar arasında viyolonselist Cemil Bey, flütist Saffet (Atabinen) Bey, viyolonist Vondra Bey’le Zâti (Arca) Bey en meşhurlarıdır. Hamidiye Marşı’ndan başka Mecidiye ve Aziziye adlı iki marş daha bestelediği söylenen Necib Paşa, Türk mûsikisi formundaki bestelerinin dışında piyano için bazı polka ve mazurkalar da bestelemiştir.
Yılmaz Öztuna onun eserlerinden iki peşrev, bir saz semâisi ve dokuz şarkıdan müteşekkil bir liste neşretmiştir; Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu repertuvarında ise bunlardan ancak yedisi kayıtlıdır. Nihat Ergin bu listelerde bulunmayan iki şarkısını notalarıyla birlikte yayımlamıştır (Yıldız Sarayı’nda Müzik, s. 71-82).
Necib Ahmed Paşa, yaşadığı döneme kadar ulaşan Türk mûsikisi repertuvarını büyük maddî fedâkarlıklarla notaya aldırmış, ölümüyle dağılan bu müzik külliyatı sonradan Hüseyin Sadeddin Arel tarafından kısmen toplanmıştır. Müzik çevrelerince tutulmayan yeni bir müzik yazısı da icat eden Necib Paşa, Batı müziği terimlerine Türkçe karşılıklar bulmak için çalışmalar yapmış, bugün kullanılan Türkçe bazı müzik terimleri bu çalışmanın sonucu olarak tesbit edilmiştir.