Münir Nurettin Selçuk
1899 – 27.04.1981 01 Ocak 1970
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İran Edebiyatı Bölümü ve Kadıköy Sultanisi (Lisesi) Fransızca öğretmeni Nurettin Avni Beyin oğlu, Besteci, müzik adamı Timur Selçuk’un babasıdır. Annesi Hanife Hanım ise, Kütahya’nın köklü ailelerinden Abdurrahman Paşa’nın soyundandır. Annesinin soyu Selçuklu ve Germiyanoğulları’na kadar uzandığı için “Selçuk” soyadını almıştır. İlkokulu Bayezit İbtida (İlkokul) Mektebi’nde okumuş, Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi (Ortaokul)’nden mezun olduktan sonra Kadıköy Sultanisi (Lisesi)’ne girdi.
Münir Nurettin, henüz on yaşında iken sesinin güzelliği fark edilince, Yeniköylü Hasan Efendi’nin öğrencisi olan Ethem Bey’in, Kadıköy’deki Darülfeyzi Musiki Mektebi’ne devam ederek üç yıl sonra bu heyetle ilk konserini vermiştir. Kadıköy Sultanisi’nde öğrenci olduğu 1917 yılında, ailesinin ısrarı üzerine tarım öğrenimi görmek için Macaristan’a gitmiş; ancak öğrenimini tamamlamadan yurda dönerek müzik çalışmalarına ağırlık verdi. Öyle ki, yıllar sonra kendisi ile yapılan bir söyleşide; “Hayatımda başka hiçbir meslek seçmeyi aklıma getirmedim. Düşünün bir kere, beni Macaristan’a ziraat tahsiline göndermişlerdi. Bu tahsilde iken Türk musikisi yüzünden kitabın yaprağını açamadım” demişti.
Münir Nurettin Selçuk, Ziya Paşa’nın başkanlığı döneminde parlak bir sınav vererek, o zaman sadece Türk müziği öğretimi yapan Darülelhan (İstanbul Belediye Konservatuarı)’a girdi. Bu sınav jürisinde bulunan Refik Fersan; Hammamizade İsmail Dede Efendi’nin öğrencisi olan Zekai Dede’nin oğlu Ahmet Irsoy’un, babasından öğrendiği eserlerin hatasız ve eksiksiz olduğu kabul edilmiştir. 29 Ekim 1923 tarihinde, Muzika-ı Humayun’a girmiş ve Cumhuriyet ilan edilince ile Ankara’ya gönderilerek “Riyaset-i Cumhur İncesaz Heyeti”ne dahil olmuş, 1926’da kendi isteği ile bu görevinden ayrılarak İstanbul’a yerleşti.
Selçuk, yirminci yüzyıl Türk müziğinin en önde gelen birkaç sanatçısından biridir. Türk müziğinin konserler, taş plaklar ve radyo yayınları ile izlenebilen icra tarihi içinde, onun kadar etkili olmuş bir başka hanende (şarkıcı, okuyucu) daha gösterilemez. Öyle ki, bu yüzyılın icra tarzları, Münir Nurettin’den önce ya da sonra, şeklinde ele alınabilmektedir. İcraya en önemli katkısı, daha çok hafızlara özgü tarzı büyük ölçüde temizleyerek yerine daha sade, daha “düz” bir okuyuş biçimi getirmesidir. Eski geleneğe özgü bu gırtlak süslemelerini yeni bir anlayış, zevk ve teknikle, büyük bir ustalık göstererek kullandı.
Plaklar dolduran Münir Nurettin, 1927 yılında Paris’e giderek, Paris Konservatuarı’nın ünlü hocalarından piyano ve solfej dersleri almış, Fransız Tiyatrosu’nda, tek başına, o zamana kadar hiç kimsenin yapamadığı bir programla konser vermişti. Bu konser, sanat çevrelerinde ve basında büyük yankı yapmış, onu herkes “Münir Nurettin Ekolü” olarak tanımaya başlamıştı. Baha Kayserilioğlu, bir yazısında bu konser hakkında; ”Fransız Tiyatrosunda büyük çapta ilk konserini verdiği gün, hem sanatkârın kendi hayatında, hem de Türk teganni musikisinin tarihinde bir dönüm noktası sayılabilir. Zira o gün musiki sevenler, Münir Nurettin’i dinledikten sonra, Türk musikisinde o zamana kadar hiç yapılmayan, tamamen Avrupai bir tarz ile karşılaşmışlar, büyük bir sanatkârın doğmuş olduğunu bizzat görmüşlerdir. (…) Türk musikisine tek başına konser verme geleneğini getirmiştir.” demektedir.
Münir Nurettin özellikle Paris’te geliştirdiği ses tekniğini, yurda döndükten sonra da üslubunu gitgide olgunlaştırarak mükemmelleştirmiştir. Onun yorumunda sesin tiz ve pes bölgeleri çok iyi kullanılır. Göğüs ve kafa seslerinden birbirine geçişler ustaca, belli etmeden yapılır. Nefes hareketlerini, ezgi cümlelerinin gerektirdiği biçimde ayarlayarak; sesinin rengini, tınısını da çok iyi yansıtmıştır. Gerek Osmanlı Türk musikisinin yapısını, gerekse eski icrayı çok iyi bilen bir sanatçı olarak, getirdiği bütün yenilikleri bu musikinin aslından uzaklaşmadan yaptı; eski ile yeniyi kaynaştırdı.
Münir Nurettin Selçuk, inanılmaz derecede geniş bir repertuarı olan bir müzik ustasıydı. Repertuarındaki eserlerin de özgün ya da gerçek biçimlerini öğrenmiş, hatta bunlardan bir bölümünü de ‘kurtararak’ notaya almıştı. Hemen hemen bütün beste şekillerindeki eserleri okuyabilen bir yorumcuydu. Kar, karçe, murabba beste, nakış, ağır semai, yürük semai, şarkı, türkü, koşma, gazel gibi dindışı; Mevlevi ayini, durak, tevşih, ilahi gibi dinî beste olan pek çok eseri konserlerinde ve plaklarında okumuştur. Birbirinden farklı klasik eserleri; o beste formlarının gerektirdiği biçimde, son derecede üstün bir üslup, tavır ve eda ile yorumlamıştır. Örneğin, kendisinden önceki birçok Gazelhan, mevlit gibi gazel okur, dinî musikinin etkisinden çıkamazdı. Oysa Münir Nurettin Selçuk, gazeli dindışı bir üsluba kavuşturup mevlidi farklı yorumlayan bir icracı olarak kendini kabul ettirmişti.
Münir Nurettin Selçuk, “Ses Musikimiz” adlı makalesinde; “Pek küçük yaşta musiki öğrenmeye başladığım sıralarda, hocalarımdan işitip her zaman hatırladığım mühim sözlerden bir tanesi de; Türk musikisi hanende musikisidir, bunu da ustasından öğrenmek gerektir” der. Ve ekler; “Türk müziğimizin önemli eserlerini, hem sesinin tınısı hem de tavrından dolayı erkek şarkıcılar okumalıdır. Klasik müziğimizdeki eserler erkek seslerinin yeteneği üzerine meydana gelmiştir. Kadın sanatçılarımızın bu nedenle, yani seslerindeki nezaket ve ton nedeniyle semailer, türküler gibi daha hafif eserleri seslendirmelerini doğru buluyorum.”
Münir Nurettin Selçuk; Mevlana, Fuzuli, Nedim, Ahmet Paşa, Şeyh Galip, Ziya Paşa, Süleyman Nazif, Tevfik Fikret, Vecdi Bingöl, Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar, Necdet Atılgan, Munis Faik Ozansoy, Cahit Sıtkı Tarancı, Ümit Yaşar Oğuzcan, İsmet Bozdağ, Refik Ahmet Sevengil gibi ünlü şairlerin şiirlerini bestelemiş. Ayrıca yurtdışında çok sayıda konserler vermiştir.
Birçok genç kuşak sanatçısının yetişmesine katkıda bulunan Münir Nurettin Selçuk’un özel olarak ders verdiği kişiler arasında Türk müziği ses sanatçısı olan Alâeddin Yavaşça vardır. Ama Münir Nurettin’in Türk müziğine sağladığı en büyük armağanlardan birisi de büyük besteci, müzik adamı olan oğlu Timur Selçuk’tur.