Süleyman Fethi Bey
1874 – 15.05.1919 01 Ocak 1970
Türk Kurtuluş Savaşı denildiğinde akla pek çok isim gelir. Hele hele İzmir denildiğinde, ilk kurşun denildiğinde akla Gazeteci Hasan Tahsin (Osman Nevres) gelir.
Oysa İzmir’in işgalinde dik duruşuyla, bağımsızlık ve Türklük duygusuyla çok daha büyük bir kahraman vardı: Niğdeli Şeyh İzzi Efendi’nin oğlu Albay Süleyman Fethi Bey.
Türk tarihinde Nine Hatun, Gazi Osman Paşa neyse Albay Süleyman Fethi Bey de odur. O zaman buyurun bu büyük vatan evladını tanımaya.
Doğumu ve Ailesi
Süleyman Fethi Bey 1874’te Üsküdar’da dünyaya gelmiştir. Babası Şeyh Mehmed İzzi Efendi 19. y.y.da Niğde’nin yetiştirdiği âlimlerin en önde gelenlerindendir. Şeyh Mehmed İzzi Efendi Çamardı (Bereketlimaden) Kasabası’ndandır.
Mehmed İzzi Efendi ilk eğitimini babası Hacı İsmail Efendi tarafından tutulan özel öğretmenlerden almıştır. Mehmed İzzi Efendi 1863’te Niğde’den İstanbul’a gelmiş, devletin çeşitli kademelerinde görev almış ve Üsküdar’ın Debbağlar (Dabaklar) Mahallesi’ne yerleşmiştir.
Mehmed İzzi Efendi 18 yıllık devlet hizmetinden sonra kendisini tasavvufa vermiş ve Salkımsöğüt semtindeki Aydınoğlu Dergâhı’nın postnişini olmuştur. Şeyh Mehmed İzzi Efendi gerek bilgisi, gerekse güler yüzlülüğüyle bir cazibe merkezi haline gelmiş; İttihat ve Terakki Partisi yöneticileri Enver ve Talat Paşalar da dahil olmak üzere kendisini tanıyanların sevgi ve saygısına mazhar olmuştur.
Süleyman Fethi Bey’in annesi de Feride hanımdır.
Öğrenim Hayatı
Süleyman Fethi Bey ilköğrenimini babasından almış, daha sonra mahalle mektebine devam etmiştir. 1888’de girdiği Fatih Askeri Rüştiyesi’nden 1890’da mezun olmuştur.
Süleyman Fethi Bey 1891’de Kuleli Askeri İdadisi’ne girmiş, 1893’te bu okulu bitirmiş, 1894’te girdiği Pangaltı Harbiye Okulu’nu onuncu olarak 1896’da bitirmiştir.
Askeri Hayatı
Süleyman Fethi Bey 1899’da kurmay subay olarak askerlik görevine başladı. 1902’de Menteşe (Muğla) Sancağı’na atandı. Süleyman Fethi Bey burada dört yıl görev yaptıktan sonra 1906’da Selanik’e atanmıştır. Buradaki görevi devam ederken 1908’de kurmay yarbaylığa terfi etmiştir.
Süleyman Fethi Bey Selanik’teki görevinin ardından 1909’da İstanbul’daki Jandarma Dairesi I. Şube Müdür Yardımcılığı görevine atandı. Süleyman Fethi Bey 1911’de Hicaz Bölgesi’ne gitmiştir.
Burada ayrılıkçı Araplara karşı başarıyla mücadele etmiştir. Süleyman Fethi Bey 1914’te Harbiye Nezareti emrine atanmıştır. Bu görev devam ettiği sırada 1915’te Kurmay Albay olmuştur.
Albay Süleyman Fethi Bey, I. Dünya Savaşı çıktıktan sonra Kafkas (Doğu) Cephesi’ne bağlı merkezi Diyarbakır olan 2. Ordu emrine atandı. Bu görevindeki ordu komutanı Mustafa Kemal Paşa idi.
Bu görev süresince başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere komutanlarının itimadını kazanmayı başarmıştır. Albay Süleyman Fethi Bey bu görevi sırasında ağır bir romatizma ve siyatik geçirmesi üzerine yarı felç durumuna uğrayınca İstanbul’a gönderildi.
İstanbul’da göreve devam eden Albay Süleyman Fethi Bey, hastalığının daha da artması üzerine tedavi için Almanya’nın Wiasbaden kaplıcalarına gönderilmiştir. Burada yaklaşık beş ay tedavi gördükten sonra İstanbul’a dönmüş, ardından da İzmir’deki Dördüncü Kolordu Askere Alma Kurulu Başkanlığı’na atanmıştır.
Süleyman Fethi Bey’in arası dönemin İzmir Valisi Kambur İzzet, 17. Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa ve yerli Rumlarla hiç iyi olmamıştır.
Paris Konferansı’ndan sonra İzmir ve çevresinin Yunanlılara bırakılması üzerine yerli Rumlar taşkınlıklarını iyice artırmış, karşılarında Albay Süleyman Fethi Bey gibi vatansever Türk evlatlarını bulmuşlardır.
Türk Tarihinin Kara Günü: 15 Mayıs
15 Mayıs 1919 sabahı Yunan gemileri İzmir limanına demirlediler. Yunan askerleri asırlardır birlikte yaşadığımız yerli Rum kızları tarafında çiçekler ve Yunan bayraklarıyla karşılandı.
Sahildeki herkes hep bir ağızdan “Zito (yaşasın) Venizelos” diye bağırıyor, papazlar Yunan askerlerini takdis ediyordu.
Albay Süleyman Fethi Bey hasta olmasına ve böyle karışık bir günde gitmemesi konusunda eşi Edibe Hanım’ın ricasına rağmen:
-Ben askerim! İşime böyle bir günde gitmezsem, başka ne zaman gideceğim!
diyerek işine gitmişti.
Biraz sonra iki Yunan askeri gelerek silah zoruyla Albay Süleyman Fethi alarak Kordon’daki Pasaport mevkiine götürdüler. Buradaki diğer Türk askerleriyle birlikte sıraya dizdiler.
Ardından da buradaki Türk askerlerine “Zito Venizolos” diye bağırmalarını emrettiler. Askerlerin söyleneni yapması çevredeki Rumların sevinç çığlıkları ve alaycı kahkahalar atmalarına neden oluyordu. Sonunda sıra Albay Süleyman Fethi Bey’e gelmişti.
Yunan subayının bütün emirlerine rağmen Süleyman Fethi Bey o aşağılık sözü söylemiyordu.
Sinirlenen Yunan subayı Süleyman Fethi Bey’in omuzlarındaki apoletleri sökmeye kalkınca, Albay Süleyman Fethi Bey:
- Onları sen takmadın ki sen sökesin! diye bağırdı.
Yunan subayı emirlerini yerine getirmeyen Albay Süleyman Fethi Bey’in göğsüne tüfeğinin süngüsünü sapladı. Bunun üzerine o imanlı göğüsten kan fışkırmaya başladı.
Bunu gören yerli Rumlar sevinç çığlıklarını daha da artırdılar. Ardından bir kez daha söylenenleri tekrar etmesi istendi. Albay Süleyman Fethi Bey bu isteği de reddetti.
Bunun üzerine o imanlı göğüs ikinci kez süngülendi. Albay Süleyman Bey’in elbisesi mübarek kanıyla kıpkırmızı oldu. Bu manzara yerli Rumları sevinçten çılgına çevirmişti. Ardından bir kez daha, bir kez daha… Ta ki yirmi ikinci süngüye kadar…
O imanlı vatan evladı yirmi ikinci süngüye kadar tek bir çığlık dahi atmadı, kımıldamadı. Ama yirmi ikinci süngünün ardından kan kaybından dolayı dermanı kalmayan Albay Süleyman Fethi Bey imanlı göğsünden fışkıran kanların oluşturduğu kan gölünün üzerine düştü.
Albay Süleyman Fethi Bey, Fransız Başkonsolosu’nun araya girmesiyle eşi Edibe Hanım’a verildi. Ağır yaralıydı ve çok kan kaybetmişti. Hemen hastaneye yatırıldı. 15 Mayıs’ı 16 Mayıs’a bağlayan gece son sözlerini söyledi.
- Makamımı görüyorum.
Ardından da şahadet şerbetini içti.
Ertesi gün Süleyman Fethi Bey için İzmir’in gördüğü en büyük cenaze törenlerinden biri yapıldı. Ardından da Mevlevi Tekkesi yanındaki mezarlığa defnedildi.