« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Ağu

2024

Keçecizade İzzet Molla

1789 - 1829 01 Ocak 1970

Mehmet İzzet Efendi, 1789 yılında İstanbul’da doğdu. İzzet Molla diye ünlüdür. Salih Efendi’nin en büyük oğludur. Babasının vefatında 13-14 yaşlarında bir çocuktur. Ömrü, çeşitli sıkıntı ve mücadeleler içerisinde geçti. Medrese tahsilini yarım bırakmak mecburiyetinde kaldı. Fevkalade zeki, son derece nüktedan ve şair bir tabiata sahipti. Önce, intihar etmeyi düşündüğü bir sırada, Hançerli Bey’le, sonra da onun vasıtasıyla Halet Efendi ile tanıştı ve onunla yakın bir dostluk kurdu. Halet Efendi sayesinde kendisini yetiştirdi. II. Mahmud’un huzuruna girdi, onun iltifatlarına mazhar oldu.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa soyundan İsmail Hakkı Bey’in kızı Hibetullah Harum’la evlendi. Bursa müfettişliğinde, Galata ve Mekke kadılıklarında bulundu. 1823 yılında Keşan’a sürül-düyse de, bir yıl sonra afedilerek İstanbul Payesi tevcih edildi. 1241/1825 de Harameyn Müftüsü oldu. Aynı yıl, eyaletlerin tevzi defterleri müfettişliğine atandı. Belirtileri hissedilen Rus Harbi öncesinde, harbe taraftar olmadığını açıklayan bir lâyihası dolayısıyla önce idama mahkûm edildi. Sonra, çocuklarına acınarak afedildi ve Sivas’a sürgüne gönderildi. Bir süre sonra haklı olduğu anlaşılarak afedildiyse de, af fermanı kendisine ulaşmadan iki saat önce Sivas’ta 1829 yılında 43 yaşlarında iken vefat etti. Af fermanı göğsüne konarak defnedildi.

İzzet Molla’nın şiir ve nesir dalında pek çok eseri varsa da, şiirde daha başarılıdır. Divan Edebiyatı’nın tanzimat öncesinin son üstadıdır. Muallim Naci onun için az bulunur bir şairdi ifadesini kullanır.

Mevlevî olup, şeyhi Nasır Abdülbaki Dede’dir. Mevlâna ve Şems’e hayran olup, onların tesiri altında eserler verdi. Oğlu Fuat Paşa ile birlikte Osmanlı Döneminin en meşhur iki nüktedanı ve Osmanlı münevveridir.

Rus harbi tehlikesi belirince, uykuları kaçar, huzursuz olur. Sürgüne gönderilmesinin sebebi de bu konudaki hassasiyetidir. Bir gün Kızla-rağası, İzzet Molla’ya:

“- Efendi! Ne üzülüyorsun, üzme kendini. Ona (Ruslara) tacı biz vermedik mi; verdiğimiz gibi de alırız..” deyince, ellerini açıp şöyle yalvarır:

“- Hey Allah’ım! Şu Arap’ın aklını bana bir geceliğine ihsan et de, rahat bir uyku uyuyayım!” der.

Oğullarının isimleri; Fuad, Murad, Reşat ve Sedat’tır. Bir gün Sultan Mahmud bu kafiyeli isimlere takılıp sorar:

“- Molla! Bir oğlun daha olursa adını ne koyacaksın?” deyince,

Molla cevabı yapıştırır:

“- İmdat!”

Yukarıda adını zikrettiğimiz Hançerli Bey, bir Rum’dur, ama Osmanlı kültürüne vakıf, münevver, sözü sohbeti dinlenen bir adamdır. Bu yüzden de Halet Efendi’nin yakın dostudur. Bir gün bir toplulukta Hançerli Bey konuşur; herkes dikkat ve hayranlıkla kendisini dinler. Toplantıda bulunan cahil bir adam:

“- Hayret! Bu efendi, bu kadar ilmiyle nasıl oluyor da Müslüman olmuyor?” deyince, ortalıkta bu saygısızlıktan dolayı buz gibi bir hava eser.

Zaten cahillerden hiç hoşlanmayan İzzet Molla, taşı gediğine koyar:

“- A efendi! Ya sen, bu kadar cehaletinle nasıl oluyor da gâvur olmuyorsun?” deyi verir…

Darb-ı Mesel haline gelen mısraları ve güçlü şiirleri vardır. Bunlardan meşhur bir beyti şöyledir:

Meşhurdur ki, fisk ile olmaz cihan harap
Eyler ânı müdahane-i âliman harap.

‘’Herkesçe bilinir ki, doğru yoldan çıkmakla, günah işlemekle dünya harap olmaz.
Dünyayı âlimlerin dalkavukluğu, kendi çıkarları için yaptıkları müdahaneler, yaltaklıklar yıkar.”

Babasının hayat hikayesi olan; “Devhatü’l-Mehâmid fi Tercümeti’l-Vâlid”, “Mihnet-i Keşân”, “Divân-ı Bahar-ı Efâr”, “Gülşen-i Âşık”, “Divân-ı Hazân-ı Âsâr”, Şerh-i Lügâz-ı Râgıp Paşa ve “Lâyihalar” belli başlı eserleridir. İki divanı, “Bahâr-ı Efâr” ile “Hazan-ı Âsâr”dır.

Yeniçeri Ocağı’nı kaldırılması dolayısıyla düşmüş olduğu tarih de çok meşhurdur.

Tecemmu eyledi Meydân-ı Lâhme,
Edüb küfrân-ı ni’met bunca bâgi
Koyup kaldırmadan iki de bir de
Kazan devrildi söndürdü ocağı (1241/1826)

1919 yılında yattığı mezarlık park haline getirilince, akrabası olan Sivas Savcısı tarafından kemikleri bir torbaya konularak İstanbul’a gönderilir ve babasının yanına konulur.

Halim Kaya

16 Ara 2024

Mustafa Çolak’ı birkaç yıl önce Samsun Türk Ocağı’nda dinlemiştim. O zaman Enver Paşa ile İttihat ve Terakki hakkında benim tarafımdan dikkat çeken bilgiler vermiş, dolayısıyla dikkatimi çekmişti.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

16 Ara 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 130,44 M - Bugn : 34811

ulkucudunya@ulkucudunya.com