« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

28 Şub

2010

PROF. DR. HASAN TAHSİN BANGUOĞLU YE TÜRKÇECİLİK AKIMI İÇİNDEKİ YERİ

PROF. DH. HAMZA ZÜLFIKAR 01 Ocak 1970

Türk dil bilgini, öğretim üyesi, fakülte dekanı, vali ve eğitim
bakanı olarak tanınan Prof. Dr. H.T. Banguoğlu,, Cumhuriyetin kökleşmesinde,
getirilen değerlerin yayılmasında emeği geçen bir kültür ve
bilim adamıdır. Tek ve çok partili dönemlerde Yirmi Yedi Mayıs sonrasında
sürekli ihtiyaç duyulan bir kişi olmuş, düşüncelerinden, tecrübelerinden
yararlanılmıştır.
Bıraktığı eserler ve savunduğu düşünceler karşısında saygı ile eğildiğim
H.T. Banguoğlu, 1320 (1904) yılında bu gün Yunanistan sınırları
içinde kalan Drama (eski adı: Drabescus)'da dünyaya gelmiştir. Drama,
1374 yılından 1912'ye kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır/ TürkJeştirilmesi
Yıldırım Bayezid zamanında başlamış, Karaman yöresindeki
birçok konar göçer Türkmenler, buraya yerleştirilmiştir. Lozan konferansından
sonra Türkiye'deki Rumlara karşılık Yunanistan'daki
Türklerle birlikte Drama halkı da ana vatana gelmişlerdir.
. H.T. Banguoğlu'nun ailesi de söz konusu ettiğimiz tarihin akışı
içinde XVIII. yüzyılda Konya'dau Rumeli'ye göçmüş bir Türk ailesidir.
Babası Drama'nın ileri gelenlerinden tütüncü Ahmed Cevdet Bey,
annesi Rukiye Hanımdır.
H.T. Banguoğlu, ilk öğrenimine Selanik'te Fransızca öğretim
yapan Mission Laice Françes'te başlamış, orta öğrenimini ise Drama'da
sürdürmüştür1. Balkanlarda patlak veren olaylardan sonra Türkiye'ye
gelen H.T. Banguoğlu, öğrenimine Balıkesir'de devam etmiş ve buradan
İstanbul'a giderek İstanbul Sultanîsinde okumuştur. Ankara Üniversitesi,
İlahiyat Fakültesindeki dosyasında ilk ve orta öğrenimini Balıkesir
ve İstanbul'da yaptığı yazılıdır. 1926 tarihinde İstanbul Erkek Lisesini
bitiren H.T. Banguoğlu, 1930 yılında eski adı İstanbul Darülfünunu
olan İstanbul Üniversitesinin Edebiyat Fakültesinden mezun olmuştur.
I 1 Dr. Fethi Tevetoğlu, "Prof. Dr. Hasun Tahsin Banguoğlu", Türk Dili 451. sayı, 1989.
2 HAMZA ZÜLFÎKAR
Türk tarihinin ve edebiyatının ünlü ismi Ord. Prof. Fuad Köprülü'nün
öğrencisi olmuş, Ord. Prof. Zeki Velidi Togan'm derslerine devam
etmiştir.
H.T. Banguoğlu, Edebiyat Fakültesinden mezun olduktan sonra
Ankara Gazi Terbiye Enstitüsünde Edebiyat öğretmeni olmuş Vakit
gazetesinin ilâvesi olan Aylık Vakit dergisinde "Nedim Nasıl Ölmüştü?"
ile "Sat'avî Tezkiresi" adlı iki yazı yayımlamıştır (Mart, Nisan 1931).
Bu yazıları daha sonra Dil Bahisleri adlı kitapçıkta (1941) toplamıştır.
H.T. Banguoğlu ile arkadaşları Hız adı verilen bir dergi çıkarmaya
çalışmışlarsa da, bu yayın uzun ömürlü olmamıştır.
H.T. Banguoğlu, iki yıl kadar Gazi Terbiye Enstitüsünde öğretmenlik
yaptıktan sonra Eğitini Bakanlığınca doktora yapmak üzere
Almanya'ya gönderilmiştir. Berlin ve Breslau Üniversitelerinde doğu
dilleri, İslâm bilimleri ve Türkoloji alanlarında öğrenim görmüş, Willi
Bang-Kaup, Hans H. Schaeder, C. Brockelmann ve F. Giese gibi
tanınmış şahsiyetlerden dersler almıştır. Willi Bang-Kaup'un gözetiminde
Breslau Üniversitesinde Altosmanische Sprachstudien zu Süheyl
u Nevbahar adlı tezini vererek doktor unvanını kazanmıştır. Tezi, 1938
yılında basılmıştır. Doktorasını verdikten sonra Türkiye'ye dönen
Dr. H.T. Banguoğlu, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde
25.3.1936 günü resmen asistan olarak göreve başlamış, 25.4.
1936'da yani bir ay sonra o günkü adıyla Eğitim Bakanlığından gelen
bir yazıyla tayini doçentlik kadrosuna yapılmıştır.
Dr. H.T. Banguoğlu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki görevinin
yanı sıra bir müddet Devlet Konservatuarında Türk Dili Fonetiği
adıyla dersler okutmuştur.
Dr. H.T. Banguoğlu 19.11.1942 günü Türk Hecesinin Bünyesi
konulu dersini vererek doçentlik safhasının bilimsel aşamalarını tamamlamış,
böylece daha önce tayin olduğu doçentlik kadrosunun gerektirdiği
şartları yerine getirmiştir. Jürisinde o zaman Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesinde görevli olan Prof. B. Landsberger, Prof. Rohde,
Prof. A. İnan bulunmuşlardır.
1943 yılı Doç. Dr. H.T. Banguoğlu için yeni bir dönemin başlangıcıdır.
Eğitim Bakanlığı 17.3.1943'te Doç. Dr. H.T. Banguoğlu'nun
Bingöl millet vekilliğine seçildiğine dair üniversitesine bir yazı göndermiş
ve bu tarihten itibaren onun Ankara Üniversitesi ile ilişiği kesilmiştir.
Doç. Dr. H. T. Banguoğlu'nun millet vekilliği görevi 1950 seçimlerine kadar
sürmüştür. 1946 seçimlerinden sonraki ikinci Hasan Saka
ve dördüncü kabine olan Ş. Günaltay hükümetlerinde iki yıla yakın
Eğitim Bakanı olarak görev almıştır2. Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi onun bakanlığı sırasında açılmış, ilgili tasarıyı kendisi hazırlamıştır.
Doç. Dr. H.T. Banguoğlu, 1950'li yıllarda özel olarak birtakım
bilimsel çalışmalar yapmış, 1955 yılında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesine
dönmesi için girişimlerde bulunmuştur. Açılan kadroya başvuran
Doç. Dr. H.T. Banguoğlu, Kürsü Başkanı Prof. Kenan Akyüz imzasıyla
teklif edilmiş, ancak Profesörler Kurulu kararıyla Türk Dili Eylemli
Doçentliğine yapılan teklif reddedilmiştir (1.6.1955).
Doç. Dr. H.T. Banguoğlu, 1955 yılında Londra Üniversitesi Doğu
Araştırmaları Okuluna (School of Onental and Afncan Studies) davet
«dilmiştir. Üç yıl burada Türk Dili ve Edebiyatı doçenti olarak çabşmıştır.
Türk Grameri Birinci Bölüm Sesbilgisi adlı kitabını Londra'da,
tamamlamıştır. ;v ;. ;
İlahiyat Fakültesindeki kayıtlara göre 10.9.1958 günü Dekan
Prof. Suut Kemal Yetkin, Klâsik Dinî Türkçe Metinler Kürsüsüne
Doç. Dr. H.T. Banguoğlu'nu aday göstermiş ve bilimsel durumunu
incelemek üzere Prof. Ahmet Ateş, Prof. Fahir İz, Prof. Bedi Ziya
Egemen ve Ord. Prof. Hilmi Ziya Ülken'i görevlendirmiştir. 12.10.1958
tarihini taşıyan ve İlahiyat Fakültesine hitaben yazılan yazıda yönetmelik
gereği istenen ikinci yabancı dil Fransızcadan sınava
alman Doç. Dr. H.T. Banguoğlu'nun başarılı bulunduğu kaydedilmektedir.
Raporun altında Ord. Prof. Hilmi Ziya Ülken, Prof. Bedi
Ziya Egemen, Prof. Tayyib Okiç, Prof. Ahmet Ateş, Prof. Fahir İz'in
imzaları bulunmaktadır. Öte yandan bilimsel yayınlarını da inceleyen
jüri, Doç. Dr. H.T. Banguoğlu'nun profesörlüğe yükseltilmesine karar
vermiştir. Komisyon raporu şöyle bitmektedir: "Komisyonumuz,
Klâsik Dinî Türkçe Metinler Kürsüsüne tek namzet olarak gösterilmiş
olan Doç. Dr. H.T. Banguoğlu'nun gerek tahsili ve meslek hayatı,
gerekse yukarıda tahlil ettiğimiz eserlerinin mahiyeti itibariyle bu
dersi tam ehliyetli okutabileceği kanaatine varmıştır. Adayın Arapça,
Farsça, Osmanlıca ve Çağataycaya, Yeni Türkçeye aynı zamanda üç
Avrupa diline vakıf olması bu kürsüde tam bir başarıyla çalışmasını
temin edecektir. Bu itibarla Jürimiz, kendisine münhal bulunan
t v 2 Bekir Turgut, "Demokratikleşme Tarihimizde Bir Milli Eğitim Bakam Tahsin Banguoğlu",

Bu olgunlaşmanın ikinci derecede bir belirtisi de şudur: Yabancı
kelimeler aydınların dilinden yarıaydıniarın diline doğru sürülmektedir.
Başka bir deyimle daha çok yarıaydınlar eski arapça ve yeni fransızca
kelimelere hevesli ve bağlı görülüyorlar. Bu hal hızla millîleşen başka
dillerde de görülmüştür.
Yine son yılların gelişmeleri köksüz bir iddianın yanlışlığını ortaya
koymuş bulunuyor. Denmiştir ki: "Siz yeniden yapma bir dil meydana
getiriyorsunuz. Bu yazı dili de Osmanlıca gibi konuşulmıyacaktır",
Oysa görüyoruz ki, ilkin yazı dilinde yeşeren yeni Türkçe kelimeler
aydınlarca, hele genç kuşaklarca pek güzel konuşuluyor. Halkça da
anlaşılıyor ve benimseniyor. Çünkü bunların kökleri kendi anadillerinde
vardır.
Değerli arkadaşlarım,
Zikzaklar yapan dilin kendi gidişi değildir, arka düşüncelerle
davranan birtakım aydınların gidişleridir. Dil dâvamız Büyük Atatürk'-
ün gördüğü ve gösterdiği yolda Devletten de yardım görerek yürürken
birtakım politikacılar onun yolunu kesmek istemişlerdir.
Bunlar bazı yaşlı aydın ve muhafazacı çevrelerdeki tepkileri kendi
hesaplarına değerlendirdiler. Fakat gerçek aydın çevrelerde ve halk
arasında aradıklarını bulamadılar. •
27 Mayıs Devrimi bu gerici zorlamayı gidermiş ve dil dâvasında
Devletin olumlu davranışını geri getirmiştir. Bununla birlikte hâlâ bazı
siyasiler bu konuda bir işletme payı aramaktadırlar ve arayacaklardır.
Şu var ki dil dâvası çok zaman kazanmıştır. Yeni dilin sahibi yeni
aydın kuşaklar yetişmiştir. Dil kendisi kısırlıktan kurtulmuş, anaçlaşmış,
yeni bir doğurganlık çağına girmiştir. Yaratıcı olmuştur. Türkçenin
millîleşme ve genişleme yolundaki gidişini önlemeye artık hiç
kimsenin gücü yetmez.

Çok Değerli Kurultay Üyeleri,
İşte bize böyle bir dönemde görev verdiniz. Biz dil dâvasını Devletin
desteğiyle yürütmeye çalışan bir çağda değil, millete malolmuş bir
durumda bulduk. O dâvanın organı olan Türk Dil Kurumu da kendisini
artık millete malolmuş saymaktadır.
Biz çalışmalarımızı bu görüş açısından düzenledik. Kabuğumuzdan
dışarı çıkarak memleket ölçüsünde gerçek dayanaklarımızı aradık.
Takım takım aydınlara, öğretmenlere, subaylara, gazetelere, derneklere,
okurlara, yazarlara başvurduk. Her yerde, ama her yerde gerçek ülkü
arkadaşları bulduk. Bu arada teker teker Devlet kurumlarından da
yakınlık ve yardım gördüğümüzü söylemeliyim. Bunun gibi akademik
kurumlarla da işbirlikleri sağlamaya çalıştık. :. ".
Bu türlü çalışma yolunda yaptığımız denemeleıi ve sonuçlarını
arkadaşlarım sizlere genişliğiyle anlatacaklardır. Ben burada yalnız
bunlardan gelecek için edindiğimiz temel fikirleri özetlemekle yetineceğim:
1. Yeni dilin her alanda hayata girmesi ve halka malolması için
Devlet emirlerine bel bağlamak çağı geçmiştir.
2. Bu amacı sağlamak için memlekette aydın çevreler arasında
geniş ölçüde gönüllü işbirlikleri kurmak gerektir.
3. Türkiye'de bu işbirliğini sağlayacak tek yetkili kuruluş Türk Dil
Kurumu'dur. Kurum bu işi başaracak şekilde yeniden örgütlenmelidir.
Çok değerli arkadaşlarını, şimdi bizden hesap soracaksınız, bizim
yerimize seçeceğiniz arkadaşlara yöneltmeler vereceksiniz. Ancak
Yüksek Kurultayın üç yıl önce üzerinde önemle durduğu bir üçüncü
konu daha vardır: Kurum tüzüğünün yeniden hazırlanmasını ve bu
Kurultay'da öncelikle görüşülmesini istemiştiniz. Bunda ne kadar
haklı olduğunuzu geçen üç yıllık uygulamalar bize göstermiştir. İki
sebeple haklıydınız: •••!-. . -..:".
1— Tüzük gerçekten yetersizdir. . j» " ; • .
^- Türk Dil Kurumu tarihî görevinin öyle bir çağma gelmiştir ki
yeniden düzenlenmeye muhtaçtır.
Sevgili arkadaşlarım, . •" •
Ben ikinci defa bir üç yıl bu değerli Atatürk Kurumu'nu kıvançla
temsil ettim. Yardımlarınızdan dolayı sizlere sonsuz teşekkürler borçluyum.
Yeniden adaylığım bahis konusu değildir. Kurum'un geleceği
hakkında birkaç düşüncemi özetliyerek sözlerime son vereceğim:
1. Önümüzdeki çalışma alanı çok geniştir. Türk Dil Kurumu'nun
üyelerini geniş ölçüde arttırmalıyız. Her Türkçe öğretmeni, her yazar,
ilgi duyan her vatandaş Kurum'un üyesi olabilmelidir.
2. Biz artık Devlete değil, kendi üyelerimize dayanan bir kurumuz.
Üyelerimizle sıkı temaslar kurmalı, sık toplantılar yapmalıyız.
3. Memlekette yer yer şubeler, dallar açmak, çalışma merkezleri
kurmak zorundayız. İlk olarak üniversite şehirlerinde Kurum'un
dallarını açmak kararına varmalıyız. ....
/ 1. Dili yabancı dillerin tasrif şekillerinden kurtarmak.
2. Yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak, halk dili haline getirmek.
3. Dili yabancı dillerin iştikak ve terkip sistemlerinden kurtarmak.
I 4. Yabancı kelimeleri imkân ölçüsünde azaltmak6.
T. Banguoğlu, gösterdiği bu dört gelişmenin üçüncü safhası olan
"Dili yabancı dillerin iştikak ve terkip sistemlerinden kurtarmak yolunda
epeyce caba sarfetmiş ve önerilerde bulunmuştur. Örnek olarak soyut
adlar, yapan ve mastar eki diye tanınan Arapça {i)yet ekine karşılık
olarak Türkçe —hk ekini önerir. Verdiği örneklerden birkaçı şunlardır:7
aidiyet, aitlik; asabiyet, asabilik; ehliyet ehillik; irsiyet, irsilik; islâmiyet,
islâmlık; mahrumiyet mahrumluk, memuriyet, memurluk, müdüriyet,
müdürlük, resmiyet, resmilik, ulviyet, ulvilik, zıddiyet, zıtlık vb.
Aşağı yukarı 100 kadar kelimedeki -iyet ekini -hk ile karşılayan T.
Banguoğlu,'nun önerilerinden bazıları yerlerini zamanla Türkçelerine
bırakmıştır muhtariyet, muhtarlık, özerklik; hususiyet, hususilik, özellik;
meriyet, merilik, yürürlük; samimiyet, samimilik, içtenlik; şahsiyet,
şahsilik, kişilik vb. Bunun yanında -iyet ekini taşıyan ve bu gün de
varlıklarını sürdüren örnekler vardır: hürriyet, cinsiyet. - ,.
T. Banguoğlu'nun dili yabancı dillerden gelen eklerden kurtarmak
yolunda yaptığı çalışmalardan biri de tenvin adı verilen ve zarf yapan
Arapça -en ekini -ce, —de, -den eklerine dayanak ile edatıyla karşılamasıdır
8. T. Banguoğlu bununla zarfları bir derece de olsa Türkçeleştirmek
azmindedir. 100 kadar kelime üzerinde yaptığı bu denemenin
bazı tutunmuş örnekleri şunlardır: bedenen, bedence; esasen, esasında,
dinen; dince; fikren, fikirce; kazaen, kazayla; nadiren, nadir olarak vb.
Bu çabaya rağmen Arapça -ere ekini taşıyan usulen, tahminen, nisbeten
şahsen gibi bazı örnekler bu gün de varlıklarını sürdürmektedir. Bunlardan
bazıları da yerlerini doğrudan Türkçe karşılıklarına bırakmışlardır
takriben, yaklaşık; şeklen, biçimce; hakikaten, gerçekten; mahallen,
y e r i n d e v b . ••.-•-.•• , --.. • • • : • . .-,-• , ... . . - - . • . . • - . . . .
Yabancı dilleri bir tür Türkçe üzerine konmuş kapitülasyon olarak
gören T. Banguoğlu, bir denemesini de Farsça -ane ekiyle
kurulmuş zarflar üzerinde yapmıştır9. Bu denemede de 100 kelimelik
bir kadro seçmiştii*. cahilane, cahilce; caniyane, canice; dahiyane,
dahice; dostane, dostça; rezilane, rezilce; riyakârane, riyakârca; sanatkârane,
sanatkarca; zalimane, zalimce vb.
Bu örnekler arasında varlıklarını günümüzde de sürdüren amiyane,
hasmane, masumane, şairane gibi kelimeler vardır.
T. Banguoğlu, yabancı kelime ve eklerden kurtulmak yolunda
I yaptığı bir dizi çalışmaya Farsça hâne kelimesiyle kurulmuş birleşik
(biçimleri de almıştır10. T. Banguoğlu, Türkçenin gelişmesini engelleyen
ve onun yolunu tıkayanların yalnızca yabancı ekler, kelimeler ve kurallar
olmadığına dikkat çekmek, birleşik yapıda olan klişeleri de sarsarak
onları Türkçeleştirmeye çalışmıştır. T. Banguoğlu, bu çalışmasında
da 100 kelimeyi örnek olarak almıştır.
hane ile kurulmuş birleşiklerin günümüzdeki durumunu değerlendirecek
olursak bunların büyük bir bölümü kahvehane, hastahane,
eczahane, dershane, ameliyathane, kumarhane, ibadethane örneklerinde
olduğu gibi klişe yapılarını korumuş ve değişmemiştir. •
aşhane, aş evi; misafirhane, konuk evi; hapishane, ceza evi, tutuk
evi; dikimhane, dikim evi, idarehane, yönetim yeri veya doğrudan yönetim
; rasathane, gözlem evi; sefarethane, elçilik; tamirhane, onarım yeri;
bakım evi gibi bir grup birleşik kelime ise doğrudan yerlerini Türkçe
kelimelere bırakmıştır. . . •. . ..'••• ' . •.
Bu konuda asıl üzerinde durulması gereken husus hane kelimesinin
yalnızca yabancı kökenli kelimelere değil yazı, balık, yatak, döküm,
batak, aş, boya, buz, kayık gibi Türkçe kelimelere de getirilmiş ve
yıllarca kullanılmış olmasıdır. Bu bakımdan bu tür biçimlerin Osmanlı
Türkçesi'nin gelişme süreci içinde oluştuğunu unutmamak gerekir.
-hane örneğine benzeyen ve birleşik kelime yapmaya yarayan
bir başka kelime gene Farsça olan name'dir11. T. Banguoğlu Türkçeleştirmeye
çalıştığı diziye daha çok "vesika, yazılmış şey" anlamına
gelen name kelimesiyle kullanılmış birleşikleri de almıştır, itimatname,
ihtarname, beyanname gibi örneklerde kadı (kağıdı sözünün kısaltılmış
biçimi) sözüyle karşılamaya çalıştığı itimatkâdı, ihtarkâdı, beyankâdı
gibi örnekler ilgi görmemiş, bazıları ehliyetname, sürücü belgesi örneğinde
olduğu gibi başka yollardan Türkçeleşmişse de büyük bir bölümü
bir yöntemle yazıldığım belirtir17. Gramer dersi Cumhuriyet döneminde
önceleri okutulur, daha sonra 1935-1940 yılları arasında programlardan
kaldırılır. ' . / v _. •"** ,
T. Banguoğlu, Türk gramerinin nitelikleri üzerinde dururken
Türk gramerini yazacak kişinin kafasında başka dillerden gelme kalıpları
bir tarafa bırakması ve meseleye objektif bir gözle bakması gereği
üzerinde durur ve şu esasların göz önünde bulundurulmasını ister.
" 1 . Yeni Türk grameri planı, tasnifleri ve tarifleri hallolmak
üzere Türk Dilinin kendi bünyesinden çıkarılacaktır.
2. Yeni Türk grameri dilin tarihî tekevvününe ve tabiî tekâmülüne
aykırı hükümleri ve unsurları ihtiva etmiyecektir.
3. Yeni Türk grameri modern dil ilimlerinin bütün mütalâjarmdan
faydalanacaktır." \ . . .';''..-'
T. Banguoğlu, yeni bir gelişme ve atılım dönemi olan Cumhuriyet
döneminde Türk gramerinin en çok önem verilmesi gereken bölümünün
TfflTO • ııiVtİteflttfIa'""" üzerinde durur ve birtakım kavramlara Türkçe
karşılık bulmak için öncelikle yapı bilgisinin malzemesinin ortaya
konması ve bu malzemenin sınıflandırılmasının gerekliliği üzerinde
durur ve şöyle der: "Türk gramerinin ise hemen hiç el sürülmemiş
bir sahası kelime teşkil bahsidir . . . . Tanzimat'tan beri yazılan gramer
kitaplarında buna ait bazı maddeler kelime sınıflarına göre yapılan
bölümlerin içerisine serpiştirilmiş bir halde görülür. . . Tanzimatçılar
da Garbın yeni mefhumlarına karşılık bulmaya çalışırken gene Arap
diline baş vurdular. Çünkü Arap iştikaklarını biliyor fakat bir Türk
iştikak sistemini tanımıyorlardı"18.
T. Banguoğlu'nun 1941 yılında yayımladığı Ana Hatlarıyla Türk
Grameri, Cumhuriyet döneminde bu alanda atılmış ilk adımdır. Bu
kitap ülkede dil bilgisi öğretiminin gerekliliğini gündeme getirmiştir.
Bakanlık, bu kitaba dayanarak bir anket faaliyeti başlatmış ve aynı
yıfea-SPeiimraz" ayında-~BrPrrr'T^rrihi€,©ği'afya Fakültesinde- anket sonuçlarının
tartışıldığı bir kongre düzenlenmiştir. Bu kongreye alanla ilgili
öğretmenler, uzmanlar, yazarlardan oluşan 400 kişi katılmıştır. Kongre
öncesi kitap hakkında yoğun eleştiriler yapılmıştır. Bu eleştirilerin
çogıi kitaptâTo~'îffgğ*e^e^îclirnîelerîe7 uygulanan yöntemle ve yapılan
sınıflandırmalarla ilgili değildir19. . ' . . \; >
T. Banguoğlu, Ana Hatlarıyla Türk Gramerinde ve daha sonraki
kitaplarında terimlere çok önem vermiştir. Kitaplarını okurken onun
daima terim sıkıntısı çektiğini hissederiz. Kitaplarının hemen her yerinde
terim önerilerinde bulunur, geçmişle bağ kurmaya çalışır. Ana
Hatlarıyla Türk Gramerinde vokal ve konsonanttan bahsederken parantez
açar, vokal için "sedalı harf, sait", konsonant için "sedasız harf,
samit" diye gösterir. . , ' / ,;r'-'-'
Daha sonra yazdığı Türkçenin Gramerinde ise konsonanttı sesdeş,
vokaVi ise sesli terimiyle karşılar. A.H.T.G.'de akkuzatif, datif, lokatif,
ablatif, genetif diyerek isim hallerini beş bölümde ele alan T. Banguoğlu
bu terimlerle Osmanlıca karşılıkları arasında bir bağ kurar ve akkuzatif"'in
"mefulün bih veya i'li meful", datifin "mefulün ileyh veya e'li meful".
lokatij''in "mefulün fih veya de'li meful", ablatif'in "mefulün anh veya
den'li meful", genetikin "muzafûn ileyh" olduğunu belirtir.
Okul kitaplarına i hali, e hali, de hali, den hali diye yansıyan bu
terimler Türkçenin Grameri'nde sırasıyla kimi hali kime hali, kimde
hali, kimden hali, kimin hali olur. • -' •,.•-. . ,' .
T. Banguoğlu, Londra'dan döndükten sonra Türk Dil Kurumu
yayınları arasında 1959'da yayımladığı Türk Grameri Birinci Bölüm
Sesbilgisi bu alanda yapılmış ciddî bir eserdir. Bu çalışmanın Türkiye'de
ağız araştırmalarıyla ilgili yayınların artmasında önemli rolü vardır.
Kitap diğer çalışmalarda olduğu gibi ses bilgisi terimleri yapma ve
geliştirme çabası içindedir. Kitabın Önsöz'ünde bu konuda şu açıklama
bulunmaktadır:
"Kullandığımız terimleri Fransızca karşılıklarıyla birlikte ve iki
liste halinde kitaba ekledik. Bu yolda milletçe girişilen yaratma gayretine
katılmamız tabiîdir. Okul kitaplarında kullanılan fakat ihtiyacımızın
küçük bir kısmını karşılayan terimlerin çoğunu muhafaza
ettik. Bunun dışında kullanışları benimsedik. Mühimce bir kısmını
ise, burada biz teklif etmiş oluyoruz. Biz terimlerin yaşayan Türkçeden
yaratılması taraflısıyız.
Ancak Türk dillerinin tasviri için şimdiye kadar kullanılmış olan
milletlerarası terimler de oldukça kifayetsizdir. Biz bunları ihtiyaca
göre tamamlamaya çalıştık ve Türkçe için yeniden koyduğumuz terimleri
de Fransızcaya tercümeleri ile birlikte aynı listeler içinde gösterdik".
T. Banguoğlu'nun beklenen grameri, İstanbul'da 1974 yılında
Türkçenin Grameri adıyla yayımlandı. Daha önce yayımladığı ses
bilgisini büyük ölçüde içeren bu gramerde yapı bilgisine geniş yer verilmiştir.
Bu bölümle ilgili kendisinin yaptığı açıklama şöyledir:
"Türkçe'nin kendine dönme ve terimleşme devrinde onun yaratıcı
ve doğurucu gücünü iyi tanımak ve doğru kullanmak gerektiğine
inandığımız için bu bahsi genişçe tuttuk. Burada yazı dilimizin son
60 yılbk yeni kazançları ile birlikte bu güzel gelişmeyi bulandıran,
kimisi kullanışa bile girmiş görüntü kelimelerden (mot-fantome) de
örnekler verdik. Dolayısıyla Türkçe kelime yapımında doğru ve yanlış
nedir? Bunu anlatmaya çalıştık."
Kitabın üçüncü bölümü ise kendi adlandırmasıyla "Sözdizimi"ne
yani cümle bilgisine ayrılmıştır.
T. Banguoğlu Ses Bilgisi kitabında olduğu gibi burada da "Adlandırma"
başlığı altında bir terim dizini yapmıştır. / :'
T. Banguoğlu, bir dil bilimci olarak yazı inkılâbını "Atatürk'ün
şahsına has büyük kararlardan biri20" olarak görür ve 1941 yılında
yazdığı "Yazı ve İmlâ" adh makalesinde bu hususta şöyle der: "Yeni
yazı bu 12 sene içinde eskisini tamamiyle istihlâf ederek yeni bir münevver
neslin yegâne vasıtası olmakla kalmamış aynı zamanda vadettiği
en feyizli inkişafı geniş ölçüde tahakkuk ettirmiştir. Artık yazı inkılâbına
kazanılmış bir içtimaî zafer gibi bakıyoruz."21
T. Banguoğlu, yazı inkılâbiyle imlâ meselesini birbirinden ayırır.
"Bizim artık bir yazı meselemiz voktur" derken imlânın ise henüz
halledilmediği üzerinde durur. Bu konudaki açıklaması şöyledir: . . y
" 1 . Bizde imlâ işi, bir tadilat ve ıslahat işi değildir, bir tespit ve
tanzim işidir. Yazının tekerür etmiş olan esaslarına sadık kalarak ve
ancak gramerin ve tatbikatın icaplarına uyarak Türk imlâsını tedvin
e d e c e ğ i z . V : '••'• :'; •' : " • ' - • " • .'• ..••.•;: '•'• "••'• '•/•'•'.'•. V ' •'"•: ••"•':
' ';•" 2. îmlâ meselesi ancak bir kül halinde ele alınarak bir sistem
dahilinde vaziyle hallonulabilir. Lügat ve gramere ait olan meseleler,
aynı sistem dahilinde hal suretlerine bağlanacak ve bu imlâ kaideleri
tanzim edilecek, Türk lügatine ve telif edilecek Türk gramerine esas
o l a c a k t a . t. •-. ,. • : i - - v - ' - ! • ' . " . . ' .• ; • /•• •:. •• '''• :^ ' <• •• •. .-•- "••'._
3. îmlâ meselesi tefarruatlı bir iştir. îmlânın birkaç prensiple
bir çırpıda halledilebilecek büyük meselelerinin yanı başında tali kaidelere
bağlanması lâzım gelen yüzlerce küçük meseleleri ve münferit
hal suretlerine muhtaç istisnaları vardır. Bunun için mahdut miktarda
kaidelerle yazıyı şemalaştırmaya çalışmamak, imlâ işini bütün teferruatıyla
ihtiva eden bir proje vücuda getirmek lâzımdır."'22
1985-1986 yıllan arasında aslî üye olarak katıldığımız Türk Dil
Kurumunun Bilim Kurullarında bazı yaz?m meseleleri üzerinde tartışırken
T. Banguoğlu, yazının, dilin, bütün seslerini yansıtmasına imkân
olmadığını aksi halde pek çok yazı işaretine ve harfe gerek olduğunu
belirtti ve sonuç olarak yazımın bir teamül meselesi olduğu üzerinde
durdu. Onun bu açıklaması uzlaşmayı sağladı, tartışmalara yön verdi.
T. Banguoğlu'nun üzerinde en çok durduğu konuların başında
terim meselesi gelir. "Istılah ve imlâ bir gramer müellifinin muhtaç
olduğu ilk âletlerdendir" der23. Tanzimattan Cumhuriyete kadar
oluşmuş ve büyük ölçüde yerleşmiş terimlerin Arapça köklere dayandığını,
Lâtin kökenli terimlerin ise, önceleri pek revaçta olmadığını
belirten T. Banguoğlu, Cumhuriyet döneminde girişilen Türkçe terim
çalışmalarına kendisi de katılmıştır. O, Türkçe terimlerin aceleye
getirilmesinin bir zaruret olduğunu söylerken, yeni Türkçe terimlerin"
"Arapçalarıyla kıyas edilemeyecek kadar anlaşılır ve kolay" olduğu
üzerinde durur ve önerilen terimlerin tartışılması, uygulayıcılar tarafından
aksayan yanlarının gösterilmesini ister. .
•-• T. Banguoğlu'nun Anayasa'daki bazı terimler üzerinde dururken
yaptığı açıklamalar ilgi çekicidir. Eskiden beri sürüp gelen ve terim
olacak sözün gündelik dilde kullanılanlardan farklı olması gerektiğini
savunan zihniyeti doğru bulmaz. "Hukuk dilinde şirket yerine ortaklık,
içtima yerine toplantı, sirkat yerine hırsızlık diyemezdik. Bunların yerine
terim olarak bir başka türlü kelimeler oturmasını beklerdik. Bu kelimeler
Türkçe olacaktı. Ama bizim evde konuştuğumuz kelimelere
benzemeyecekti"24 biçiminde ifade edilen bu meseleyle ilgili 1945
Anayasasında kullanılan dili takdir eder ve konuşma dilinden abnan
ve terim olarak geçen sözlere şu örnekleri verir::25 ilga etmek, kaldırmak;
tatil, ara verme; icra, yürütme: terfi, yükselme; istifa, çekilme; şeyhuhat,
kocama; isticvap, sorgu vb. ..'

Siyasî gelişmelerin dili de etkilediği üzerinde duran T. Banguoğlu,
Anayasa metinlerinde kullanılan dili Türk dili açısından çok önemli
bulur. 1924 yılında çıkan Teşkilâtı Esasiye Kanunu ile 1945'te kabul
edilen Anayasa arasında bir karşılaştırma yapar. 1945'te çıkan Anayasa'-
nın Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun aynen Türkçeye aktarılmış şekli -
olduğunu belirtir.
T. Banguoğlu, özellikle 1970'li yıllarda başlayan ve giderek artan
Batı kökenli kelimelere karşı çıkmıştır. 7 Mart 1976 tarihinde yaptığı
televizyon konuşmasında "Şimdi siz bize güzel Türkçe adlar veriyorsunuz.
Bana konuşmacı diyorsunuz. Dinleyen vatandaşlara dinleyici
diyorsunuz. Biz bundan memnunuz. Ama niçin kendinize birtakım
yabancı isimler verirsiniz spiker gibi, prodüktör gibi26 der. ^ N
T. Banguoğlu sıhhî muayene karşılığı için sağlık yoklaması sözünü
önermişti. Bu gün bu sözün sağlık kontrolü olması düşündürücüdür.
T. Banguoğlu, 1970'li yıllardan itibaren yalnızca Batı kökenli
kelimelere değil, Türkçenin kurallarına uymayan ve giderek yaygınlaşan
birtakım yapma kelimelere de karşı çıkmış, dil yanlışlarını eleştirmiştir.
Tercüman gazetesinde bu konuda yazdığı pek çok yazıda
dilin •kura^^^^^a^isi uzcrıncıe durmuştur, üu yazılarıyla X. JiSanguogru
eğiticilik ve öğreticilik özelliğini devam ettirmiştir.
T. Banguoğlu, ömrünü Türkçeye adamış bir dil bilginidir. Doğruyu
laramış, Türkçenin kurallarına uygun olan biçimleri göstermeye çalış-
Imış, Arapça ve Farsça kuralların gereksizliğini savunmuş, Arapça ve
[Farsça kelime ve eklere karşılıklar önermiştir. Önerilerin bazıları bu
|gün belki yadırganabilir mesul için neden sualli sözünü önermiş de sorumlu
sözünü tercih etmemiştir. Burada sorumlu biçiminin daha sonraki
yıllara ait olduğunu unutmamak gerekir. Öte yandan T. Banguoğlu
kanaat için önerilmiş olan kanı sözüne neden itiraz etmiştir. O, dilde
kurallı olmaya dikkat etmiş çok yönlü düşünerek önerilen sözün, aynı
köke dayanan yabancı kelimenin öteki türevlerini kapsamasını da göz
önünde tutmuştur. Kısaca onun Türkçeleştirme yolundaki tutumunu
dönemi içinde değerlendirmek gerekir. İlk amacın Arapça ve Farsça
kuralların hakimiyetini kırmak olduğu düşünülürse yapılan işin önemi,
çağı içinde gerçekten büyüktür. , . .'....
T. Banguoğlu'nun çeşitli yazılarında ve gramerinde üzerinde durduğu,
olumlu veya olumsuz yönde eleştirdiği kelimelerin sayısı pek
çoktur. Sözlük çalışmaları ve dil tarihi açısından dikkate değer olan
bu kelimeler, dizin halinde geçtiği yerler belirtilerek verilmiştir. Tutulan
yol, Türkçeleştirmede bir basamaktır. Bol örneklerle oturtulmaya
çalışılan sistemde daima Türkçenin ses, yapı, anlam ve anlatım dizisi
göz önünde bulundurulmuştur. Bu kelimelerle ilgili açıklamalar- sayfa
numaralar; verilen eserlerde bulunabilir.
T. Banguoğlu, yeni harflere geçtikten sonra imlâ, gramer ve sözlük
alanında karşdaşılan güçlükleri çözmekte, sorunlara çare aramakta
önemli katkısı olmuştur. Atatürk'ün kurmuş olduğu fakültemizdı;
görev yapması ve bu millî davaya katılması, biz Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı mensuplarının gururudur.

TÜRKÇE - 0SMANLICA
— A _
acıklı, feci, TG. 47
açık, vazıh, TG. 250, alenî DB. 249
açıktan, alenî DB. 271, 187, 188
açık kalmak, inhilâl etmek, OB 250
açılış, kuşat TG. 262
ad çekme, Kur'a DB. 250
adıyla, ismen TG. 186
ağaçlık, nahlistan, (şeceristan DB. 138
akçalı, malî DB. 272
akım, cerayan TG. 254
alçaklık, demlik, denaet DB. 176
almak, cibayet etmek DB. 250
altıgen, müseddes DB. 362 \
anadan, irsî DB. .272, 187 .''\ ;
ânât, ayırtı TG. 274 . •
and içme, tahlif DB. 250 v •
andlaşma, muahede DB. 250
andlaşmakâdı, muahedename DB. 131
anlaşmazlık, ihtilâf TG. 271
anlayış, zihniyet TG. 263
araç, vasıta TG. 40 ''.
aramak, taharri etmek DB. 274
arasında, meyanında DB. 247
araştırma, taharri TG. 265 ,
araştırmak, taharri etmek TG. 291
araşbrmakâdı, tetkikname DB. 133
ara verme, tatil DB. 250 . ,,
ardıl, meteakip TG. 368 ' :' , • .
arıtma, tasfiye TG. 265 , ;,
art taraf, halfî DB. 275 ' '•'•
artçı, dümdar TG. 163 DB. 125 •'.'•". :
artırma, müzayede TG. 265 . , ,. .
artış, tezayüt TG. 262 . -•'•'
aşağılık, âdi "DB. 187 suflî TG. 196
aşevi, aşhane DB. 114
ata erkil, pederşahi DB. 368 ' . '.'
ayaklı, mukaffa, kafiyeli DB. 171
aykırı, münafi, mugayir, muhalif DB. 247
aykırılık, mübayenet, mübayinlik DB. 177,
muhalefet, muhaliflik DB. 177
aylık, şehri DB. 190, 271 ' ; '
ayrıcalık, imtiyaz DB. 251
i-'.
ayrıksız, bilaistisna DB. 248
ayrılmaz, layenfek TG. 271
aylız, killet TG 196

— B _
bağdaşmakâdı, ittifakname DB. 131
bağışlamakâdı, hibename DB. 130
bağıt, KG. 4ü
bağlı, tabi, merbut, rnenut DB. 249
bağlık, bağistan DB. 137
bağhlıkkâdı, sadakatname DB. 132
baharlık, baharistan DB. 137
bakan, vekil TG. 235
bakmak, ruyct etmek DB. 247
balıkhane, balıkevi DB. 114
barış, sulh TG. 262
barışçı, sulhperver TG. 263
barışık, hazarı DB. 271
banşkâdı, sulhname DB. 132
banşmakâdı, müsalûhanamc DB. 132
baş göstermek, hudus etmek DB. 247
. başkalamak, tağyir etmek DB. 251
başkan, reis DB. 251
başkanlık, riyaset DB. 252 '<-
başkent, makar DB. 252
Başkırdeli, Başkırdistan DB. 137
başlangıç, mebde TG. 47
başlayarak, itibaren TG. 236
başman, reis DB. 363
başvurma, müracaat DB. 250 ,
bayrakçı, bayrakdar DB. 124.
bedizel, bedi'i DB. 365
belirten, muayyin TG. 235
belirti, araz TG. 274
belleten, bulletin DB. 359
belli, muayyen DB. 250
benzerlik, müşabehet DB. 178
benzetmeli, teşbihî DB. 272 ; '
beşgen, muhammes DB. 362
bildirim, beyanname DB. 250
bildirmek, beyan etmek DB. 250
bildirmekâdı, tebliğname DB. 132
bilerek, kasten TG. 236
bilinmez, gaynmalûm TG. 271
birleşik, müttehit TG. 250 •
bitişik, muttasıl TG. 250
bolluk, mebzuliyet TG. 196 J ;••:'"
bollukla, mebzulen TG. 186 • . - •
boş, münhal DB. 250 ı .:
boşaltma, tahliye TG. 265 : ^ - I
boyut, buut DB. 365 ;: ." ,:
bozarak, nakzen TG. 236
bozma, fesih DB. 250, nakz TG. 265
bölen, kasım TG. 235
bölge, mıntıka DB. 251 .' • >./. '
bölme, taksim TG. 265
bölüm, fasıl DB. 248, TG. 254
bölünen, makzum TG. 235
bölünmek, münkasem olmak DB. 247
buğueri, buğuhane DB. 114
buluş, icat TG. 262 •
buluşmayeri, telâkigâh DB. 137
bunaklık, ateh DB. 176 ; . ;;;•.;'
büzeri, buzhane DB. 114 ' '.'
bünyeden, bünyevî DB. 271
bütün, bi'lciimle DB. 248 . - X"
büyülü, sihirkâr TG. 193
Çağatay!, Çağatayca DB. 188 >r
çağn, davet DB. 251
çalılık, mugaylânistan DB. 138 j
çapraşık, muğlak TG. 250
çarpıntı, halecan TG. 259
çarpışmak, müsademe etmek TG. 290
çekiliş, keşide TG. 262
çekilme, istifa DB. 250
çekimli, tasnifi DB. 272
çekimsemek, istinkaf etmek TG. 283.
çekül, şakul DB. 368
çekişmek, tenakuz etmek TG. 290
çevirme, mütercem TG. 267 '•:'.-.'
çevirmen, mütercim DB. 363 rı;
çıkarcı, menfaatperest TG. 260
çıkarma, ihraç, fark TG. 265
çıkmak, sadır olmak DB. 250
çocukluk, sabilik, saba ve t DB. 178
çoğul, cemi DB. 368
çokgen, mudalla DB. 362 /
çokluk, ekseriyet DB. 250 "'.' • . •
çözmek, halletmek DB. 250 " '•
çözünür, münhal TG. 260 , .' •
dağılış, tevezzu TG. 263 , /
dağınık, müteferrik TG. 250 . ' ' . ,V ,
dağıtım, tevziat TG. 255 !'' .
danışman, müşavir DB. 363
danıştay, şurâidevlet, devlet şurası DB. 368,
davranış, tavır TG. 262 ' V :' V *.'
dayanak, istinatgah DB. 136 :;.'.. .' ' (
dayanaklı, sebatkâr TG. 193 ".'."•; ' :, ',
dayanarak, istinaden TG. 236 ; .. - -' . ' . : ' .
değerli, kıymetdar TG. 193 ' .'"'
değişiklik, tadil DB. 250 "'/'<•'• \ '•.-.
değişerek, tebdilen TG. 236 ,"•'<••
değişmez, layetegayyer TG. 271 '. ; '.•
delice, mecnunane TG. 161 • ' . >
delilik, cinnet TG. 196, DB. 176 '' ;. •
demireri, demirhane DB. 114 *'.''••• "• •
denemeli, tecrübî TG. 193 ../••' '
denizaltı, tahtelbahir KG. 36 ". . • :
denmek, ıtlak olunmak DB. 247 . , ;
deprem, zelzele TG. 254 '. -.'..-•
dergi, mecmua KG. 36 -'r •/ -.
derleme, muktataf TG. 267 i
dernek, cemiyet DB. 249, KG. 36 ;\
dışarıdan, haricen TG. 169 :
dışyüzlü, dışyüzcü, zahirî DB. 273 •-
dikenlik, hâristan DB. 138
dikgen, kaime DB. 362 . \'~ .
dil, lisan DB. 243 • ' :; * I '.<'; ''-:
dilekçe, istida DB. 367 . • • . , .•
dilekçi, müstedi DB. 172, 251
dilekkâdı, istidaname DB. 131 ,- •. /
dinlenmeyen, istirahatgâh, aramgâh DB. 136
dinleyen, sami' TG. 235
dinsel, KG. 40 ; : . -;^ : ;\ - ' :/ ' ;
dirimlik, hayati DB. 271 ; .- f - '
diyelek, dialecte DB. 359 ' . '' ,•
doğan, doğacak, mütevellit, münbais DB. 248
doğmak, münbais olmak DB. 247
doğrultu, istikâmet TG. 274 ; ' , ', •*•'
doğum, tevellüt TG. 254 -.. . •'••'• • ' - ' • ' :
doğuştan, fıtri DB. 189, 187.
dokunulmazlık, masuniyet TG. 271, DB. 251 "
donatım, teçhizat TG. 255 r
dökümevi, dökümhane DB. 114
dönel, deveranî DB. 361, . '.
dönüş, a\dcl TG. 262
dönüşlü, mutavaat TG. 263
dönüşmek, istihale etmek TG. 290
dörtgen, zıı erbautü'l-udla' DB. 362
dörtlük, rubaî DB. 271, TG. 196 ;' •<
dural, sakin DB. 361 V.
durum, vaziyet TG. 254, DB. 251 - :
durumsamak, tereddüt etmek TG. 283
duruşmak, mürafa etmek TG. 290
düşkünlük, zillet DB. 179
düşmanlık, husumet DB. 177, TG. 196
düşme, sukut TG. 265
düşük, sakat TG. 250 . - . • . . . .
düşünür, mütefekkir TG. 260 : '
düşürmek, ıskat etmek DB. 247
düzelterek, tashihen TG. 236 .
düzeltici, musahhih DB. 171 •' .. .
düzeltilmiş, musahhah DB. 171
düzenleme, tanzimat KG. 51. "'•; :'•'•"'
düzenlemek, tanzim etmek DB. 251
düzensiz, gayrimvtntazam TG. 202
düzey, KG. 40 _ V
düzme, sahte TG. 267 . . • .. ,..';''••'...

— E—
edinme, kisbî DB. 274
egemen, hâkim, hegemon DB. 362, KG. 39
egemenlik, hâkimiyet DB. 362
eğitim, maarif TG. 255 •;•.•
eğitmen, mürebbi DB. 363 ' ı
ekleme, munzam TG. 267 . .'•.' .
elçilik, sefaret TG. 196, DB. 178 ' -/.;•.,
eleştirmek intikad etmek TG. 291
enaz, lâakal DB. 248
erginlik, rüşt DB. 248 . '••
erk, kuvvet, iktidar DB. 251 . •.-. .. .
erkekçe, merdane TG. 161 .' " -,
erkli, kadir DB. 170 • :
ertelemek, teciletmek DB. 251. . : V.
esenlik, selâmet DB. 251 , . / - •«; ,
eski, sabık DB. 249
evrensel, universal DB. 359, KG. 39
ezelden, ezeli DB. 272

— G —
gecikme, teehhür TG. 265
geçerli, mer'i TG. 260 '
geçici, muvakkat DB. 2S0
geçim, maişet TG. 254
geçimyeri, maişetgâh DB. 136
geçirme, teşw' TG. 265 >
geçişyeri, güzergah Dlî. 136
geçme, mürur TG. 265
gelenekçe, an'anevî TG. 161
gelir, \aridac DB. 250
genel, DB. 360
gerçekten, hakikaten TG. 169
gerekirse, indel'icap DB. 248
gereksiz, bilüzum TG. 202
güdüm, sevk ve idare TG. 254
gelişmek, inkişaf etmek TG. 290
gerçeklemek, tahkik TG. 265
gezintiyeri, mesiregâh, seyirgâh, seyrangâh
DB. 136
gider, masraf TG. 260, DB. 251
giderek, tedricî DB. 274
gidiş, azimet TG. 262
giriş, medhal TG. 262
girmek, dahil olmak DB. 247
gizli, hafi DB. 247 ' •
gölgeli, sayedar TG. 193

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 19887

ulkucudunya@ulkucudunya.com