Teğmenlerle Değil Bunlarla Uğraşın!..
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
Günlerdir Kara Harp Okulu’ndan mezun olan teğmenlerin resmi tören bittikten sonra kılıç çatıp 2 yıl öncesine kadar resmi törenlerde de okunan, ama kimilerinin şimdi dikkatini çeken bir yemini okuduktan sonra “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” diye bağırmaları konuşuluyor.
Sözkonusu görüntülerin paylaşılmasından sonra adeta darbe heyulasından beslenip, meşreplerine aykırı her sözü ve hareketi “darbe” söylemiyle bastıranlar yine coştukça coştu.
İktidar medyasının önde gelen kalemleri hep birlikte; teğmenlerin okuduğu yeminin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kaldırıldığını, haliyle “korsan” olduğunu anlatıp durdu. Yetmedi; teğmenleri “alternatif” tören düzenlemekle suçladılar.
Oysa o yemin 15 Temmuz’a kadar sadece Kara Harp Okulu’nda değil, Deniz ve Hava Harp Okulları’nda resmi törenlerde okunuyordu. O yemin 15 Temmuz’dan sonra kaldırıldığı için değil, Harp Okulları kapatıldığı için okunamadı. Şubat 2017’de Harp Okulları yeniden açıldıktan sonra da ilk mezun verildiğinde yeniden okunmaya başlandı – hem de Erdoğan’ın önünde. Ne olduysa, 2023’te bu yeminin resmi törende okunmasından vazgeçildi; ama teğmenler kendi aralarındaki kutlamalarda bunu okumayı ve “kılıç çatma” ritüelini sürdürdüler.
Büyükanıt Onayladı Genelkurmay Emir Haline Getirdi
Hemen burada sözü, o yeminin tarihçesinin canlı tanığı bir emekli Orgenerale bırakalım. Şunları anlattı:
“Harp Okullarındaki törenler Genelkurmay Başkanı onaylı yönergelere göre yapılır. Her şey kayıtlıdır, buna da mevzuat denir. 1995 veya 1996’daki 30 Ağustos Kara Harp Okulu dönem birincisi, diploma töreni için bir konuşma hazırladı. Geçen yıl emekli olan bu asker, konuşma metninin sonuna böyle bir metni koydu. Tören öncesinde de halen hayatta olan Alay Komutanı Kurmay Albay Eyüp Kaptan’a, o da dönemin Okul Komutanı merhum Yaşar Büyükanıt’a sundu. Büyükanıt, bunu çok beğendi ve hem dönem birincisinin okumasını hem de diğer teğmenlerin bunu tekrar etmesini istedi. İlk kez o törende Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Savunma Bakanı başta olmak üzere tüm devlet ricalinin önünde okundu, hepsinin takdirine mazhar oldu. Ondan sonra da Genelkurmay Başkanlığı, bunun müteakip törenlerde okunması için tamim yayımladı. Bu, ‘Resmi yemin budur.’ denilen askerlik yemininden farklıdır. Subay andıdır; aynen polislerin, doktorların yemini gibi meslek yeminidir. Askerlik yemini 4 sene sonra edilmez; erden subaya, asker ocağına katılan herkes 1 ay içinde bu yemini eder.”
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” Diyenler Azınlıkmış
İktidar ve medyasının tepkilerinden devam edelim.
Maksat üzüm yemek değil, “teğmen dövmek” olunca, köpürtmede sınır tanımadılar!..
“Cunta özlemi yine depreşti” manşeti attılar… “İsyan, provokasyon” nitelemeleri yapılıp, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı için “bayağı” denildi… Kimi, “alternatif yeminin” arka planındaki organizatörü aramaya çıktı; kimi, emekli askerler Haldun Solmaztürk ve Mustafa Önsel başta olmak üzere “emekli subay lobisini” bu işin müsebbibi ilân etti…
Dahası, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenlerin Harp Okulu’nda “azınlık grup” olduğunu itiraf edip, bu sloganı attıranların “inlerine girilip köklerinin kurutulmasını” isteyenler çıktı!..
Efendim; o “korsan yemin” kameraya çekilip servis edilmiş. Bu iddiayı dillendiren yazar, o görüntüleri kaydedenlerden birisinin kendi gazetesinin foto muhabiri olduğunu da görmemiş anlaşılan.
Üniforma Giyen Kişi Siyasi Konuşmayı Alkışlar mı?
Başka neler söylendi ve yazılıp/çizildi?
“Üniforma giyen kişi slogan atamaz” imiş… 2 bin 233 yıllık tarihe sahip TSK’nın en önemli özelliği disiplinmiş… TSK’ya en büyük zararı ise ast-üst ilişkilerinin bozulması vermiş…
Öyleyse teğmenlerin “disiplinsizliğinden” evvel, 15 Temmuz’dan sonra TSK’daki emir-komuta zincirinin nasıl alt üst edildiğini bir kez daha hatırlayalım mı?
1 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları arasındaki bağ koparılmadı mı? Cumhurbaşkanının, “gerekli gördüğünde Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanları ve bağlılarından doğrudan bilgi alabileceği, bunlara doğrudan emir verebileceği, verilen emirin herhangi bir makamdan onay alınmaksızın derhal yerine getirileceği” kararlaştırılmadı mı?
Terfi, tayin ve emekliliklerde askerler değil, siviller karar verici hale gelmedi mi?
Koca koca generallerin, Erdoğan’ın muhalefete yönelik eleştirilerini iştahla alkışladıklarını, Cumhur İttifakı’nın ortağı siyasi partilerin liderleriyle boy boy poz verdiğini görmedik ki?
Kulislerde; bir komutanın, savunma sanayindeki bir yatırım için, “Bu, seçimlerde AK Parti’ye yüzde 3 oy getirdi” diye övündüğü konuşulmadı mı?
Daha geçenlerde Malazgirt Zaferi’nin yıldönümünde bazı kuvvet komutanları, federasyonu ve özerkliği savunup laikliğe karşı çıkan bir siyasi parti lideriyle görüntü vermedi mi?
Peki o siyasi parti lideri Salı günü gün ne yaptı?
Mesut Barzani tarafından kabul edildi. O, “Barzani’nin Kürt halkının davasını ilerletmedeki rolünü” takdir ederken Barzani de, “Kürdistan sorununu çözmenin en iyi yolunun anlayış, karşılıklı kabul, diyalog ve barışçıl çözümden geçtiğini” söyledi.
Bunların hiçbirisi TSK’yı “siyasallaştırmadı” da teğmenlerin “disiplinsizliği” siyasallaştırdı ve TSK’ya zarar verdi, öyle mi?!
5 Günde Ne Değişti?
Harp Okulu’ndaki o törenle ilgili tartışmalar tam bir hafta sürdü. Nihayetinde dün Milli Savunma Bakanlığı, kamuoyuna yansıyan görüntülere işaret ederek şu açıklamayı yaptı:
“Önceliği müesses disiplini muhafaza etmek olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizde; disipline aykırı hiçbir eylem, olay ve duruma müsamaha gösterilmeyeceğinden en ufak bir şüphe duyulmamalıdır. Bahse konu olay da her yönüyle incelenmektedir. İnceleme sonucunda yapılacak tespitlere göre; disiplin mevzuatı kapsamında kastı, kusuru, ihmali veya sorumluluğu olan personel hakkında gereken işlemler yapılacaktır.”
Şaka gibi, ama bir yandan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen teğmenler hakkında inceleme başlatıldığı belirtilirken, öte yandan TSK’nın, “Atatürk ilke ve inkılapları ile aklın ve bilimin rehberliğinde” görevinin başında olduğu vurgulandı.
Pazartesi gününe dönelim.
O gün Harp Okulu’nda teğmenler hakkında sosyal medya paylaşımları nedeniyle idari tahkikat başlatıldığını duyurduk.
Milli Savunma Bakanlığı ise teğmenlerin okulla ilişkisinin kalmadığı, dolayısıyla Harp Okulu’nun böyle bir yetkisi olmadığı gerekçesiyle bu iddiamızı yalanladı.
Birileri de biz “yalanlandık” diye düğün bayram etti.
Evvela Harp Okulu’nda tahkikat meselesinin diğer ayrıntılarını verelim.
Mezuniyet töreninden sonra Okul Komutanı ve diğer yöneticiler dereceye giren öğrencileri çağırıp hediye verirken, o töreni niye yaptıklarını sormuş. Onlar da, “Geleneği devam ettirdik.” demiş. Bunun üzerine teğmenlere, “Olay başka yönlere çekilebilir, dikkat edin.” uyarısında bulunulmuş.
Bir gün sonra okuldaki bir takım komutanı, alayın kıdemli subayını arayıp tahkikat emrinin geldiğini ve isim tespiti yapıldığını bildirmiş.
İşte bahse konu bu tahkikat emrinin Milli Savunma Üniversitesi’nden geldiği, ancak Üniversite’nin böyle bir yetkisi kalmadığı için MSB’nin ilk etapta o yalanlamayı yaptığını öğrendik.
Şimdi ne oldu? Beş günde ne değişti de MSB, inceleme yapma kararı aldı?
Ne olduğu ortada: bir süre izlemede kalındıktan sonra günlerdir koparılan yaygaralar sonuç verince siyasilerden işaret geldi ve düğmeye basıldı!..
Bakın; Türkmen diyarı Kerkük’e korsan vali atandı… Kerkük’te bir SİHA’mız düşürüldü… Patrikhane “ekümeniklik” iddiasıyla aldı başını gidiyor… AB, Kıbrıs’ta yeniden tepemize çöküyor… Suriye’de terör devleti ve Suriyeliler gibi devasa bir sorunla karşı karşıyayız… Getirisini götürüsüne konuşmadan Erdoğan bir başına BRİCS’e tam üyelik için başvuruyor, bunu da Rusya’dan öğreniyoruz…
Ama bunlarla uğraşmak yerine 20’li yaşlardaki teğmenlerle uğraşılıyor.
Çok yazık!..