Komutanın suçlarından biri, Alevi köyüne okul yaptırmakmış! / Mustafa Mutlu
01 Ocak 1970
Gazetecilik ilkelerinden ayrılmamak için gösterdiğim çaba ve hukuka duyduğum saygı nedeniyle, yargıya havale edilen konularda elimden geldiğince kalem oynatmamaya çalışıyorum.
Ama akla hayale sığmayacak öyle gelişmelere tanıklık ediyoruz ki; kimi zaman hissettiklerimi yazmamayı “gazetecilik mesleğine ve hukuka saygı”ya ihanet olarak görüyorum.
Dün okuduğum haber, beni yine böyle karışık duygulara itti...
***
Habere göre CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdiği bir mektubu açıklamış...
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi de olan Özdemir, mektubunda özetle şunları yazmış:
“Orgeneral Berk hakkında hazırlanan iddianamede, şüphelinin suç hanesinde, ‘Alevi köylerine okul yaptırdığı, hizmet götürdüğü’ ifadesi yer alıyor.
TSK, terörün yoğun olduğu bölgelerde, terörle mücadele kapsamında yoksul köylere okul yapıyor, yoksul öğrencilere yardımda bulunuyor. İddianameye göre; Berk’in yaptığı faaliyetlerden, Alevi köylerinin ayrık tutulması gerektiği, aksinin suç olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bu iddianameden hareketle, Alevi köylerine hizmet götürmek suç mu?
3. Ordu Komutanlığı’nın, Alevi köylerine yardım yapmasını suç sayan Cumhuriyet Savcısı, görevi kötüye kullanmak suçunu işlemiştir.”
***
Milletvekili Ecder Özdemir’in son cümlesine katılmıyorum:
Çünkü eğer iddianamede böyle bir suçlama varsa; savcı sadece görevini kötüye kullanmamıştır...
Bal gibi; savcısı olduğu cumhuriyetin ilkelerine aykırı davranmıştır!
Vatandaşları; mezheplerine göre ayırarak “dinci bölünme” ye hizmet etmiştir!
***
3. Ordu Komutanı’nın; iddia edildiği gibi Ergenekon Terör Örgütü’nün üyesi olup olmadığına karar verecek tek güç, mahkemeler... Adı geçen komutan eğer bu suçtan mahkûm olursa, buna kimse itiraz edemez...
Ama suçlamalar arasında gerçekten bu komutanın “Alevi köylerine okul yaptırması” varsa, bu; en büyük suçun bizzat iddianameyi hazırlayan savcı tarafından işlendiğini gösterir...
***
Umarım; CHP’li Milletvekili’nin ulaştığı bilgiler yanlıştır...
Aksi halde sadece “din ayrımcılığı” yapan Savcı’ya değil; tüm yargı kurumlarımıza duyulan güven derin bir yara alacaktır.
*****
GÜNÜN SORUSU
Kapatılan DTP’nin yerine kurulan BDP’nin Genel Başkanı, terör örgütü PKK’ya yönelik geniş çaplı operasyonları konuşmak için Belçika Büyükelçisi’nden randevu istediklerini açıklamış...
Bu talep, BDP-PKK ilişkisinin kanıtı sayılır ve yeni bir kapatma davası açılırsa; suç Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın mı olacak?
*****
PKK için Avrupa Birliği değil, ABD düğmeye bastı!
İtalya’da başlayan ve diğer Avrupa ülkelerinde devam eden PKK’ya yönelik operasyonlara, dün “PKK’nın ana yurdu” Belçika da katıldı...
PKK Kongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal’ın da aralarında bulunduğu en az 30 kişi gözaltına alındı; Roj TV kapatıldı.
İyi de; ne oldu da “Eniştelerimiz bizi durup dururken öptü?”
Ne değişti de; bu eli kanlı adamlara yıllardır kol kanat gerenler, onları “barış elçileri olarak ülkelerinde ağırlamaktan onur duyanlar”, birdenbire tavır değiştirdiler?
Başlarına taş mı düştü?
Uyurken; oturma organları açıkta mı kaldı?
Elbette hayır!
“Dünyanın reisi” ABD; bu ülkelere talimat verdi:
“Irak operasyonunu yakında sonlandıracağım... Irak’ın kuzeyinde artık huzur sağlanmalı” dedi...
Bu yüzden de PKK’ya para sağlayıp, militan yetiştiren Avrupa’daki kadroların “etkisizleştirilmesini” istedi...
Yani...
Bize nasıl “açılım yapın” dediyse, onlara da “kapanın” mesajı verdi!
***
Bu da gösteriyor ki; 30 yıldır süren terör, meğer ABD’nin iki dudağının arasındaymış...
Şimdi geriye tek soru kalıyor:
Madem ABD bizim en büyük dostumuz ve müttefikimizdi; o zaman bugün yaptığını 30 yıl boyunca neden yapmadı da 40 bine yakın vatandaşımızın ölmesine göz yumdu?