« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Mar

2010

18 MART 1915 ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞI:SEBEPLERİ, GELİŞİMİ ve SONUÇLARI /Yaşar SEMİZ

01 Ocak 1970

ÖZET
Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girişinden sonraÇarlık Rusya’sının talebi üzerine İngiltere ve Fransa’nın Çanakkale Boğazı’na karşı 18Mart 1915’de donanma ile düzenledikleri saldırı ele alınmakta ve savaşın sebepleri,gelişimi, beklentileri ve sonuçları 1915 yılının Kasım ayından itibaren içinde bulunulanpsikolojik durum da göz önüne alınarak değerlendirilmektedir.Çalışma giriş bölümünü takip eden “Neden Çanakkale?, Çanakkale SavaşıSırasında İstanbul’da Durum Ne İdi?, Çanakkale Tahkimatı, 18 Mart ÖncesiÇanakkale’ye Yapılan Öncü Taarruzlar, 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşı ve Sonuç”bölümlerinden oluşmaktadır.

Giriş:
Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi’ni önündeki mavilikle, çevresindekiyeşilliği dar ve kıvrık bir uzanışla Ege Denizi’nden ayırıyor. Şehrin üstkıyısında boğazı daraltmak için kıvrılan tepenin açık kahverengi toprağınabeyaz büyük bir ay yıldız çizilmiş. İki tarafına da büyük ve beyaz rakamlarla 18Mart 1915 yazılmış. Yazı Çanakkale Savaşı ile birlikte düşünülünce kanlayazılmış bir destanı hatırlatıyor.Birinci Dünya Savaşı’nın öncesinde savaşın muharip devletlerihesaplarını Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalacağı anlayışına göre yapıyorlardı.Ancak 1914 yılının ilk baharında Osmanlı Devleti’ni son derece rahatsız edeniki konu ülkeyi ister istemez Birinci Dünya Savaşı’nda Orta Avrupadevletlerinin yanında yer almaya doğru itti.Bunlardan birincisi, Balkan Savaşları sırasında Yunanistan’ın elegeçirdiği ve Anadolu yarımadasını çevreleyen Ege adaları idi.İkincisi ise Rusya’nın tarihten gelen boğazlar konusundaki tutumundankaynaklanıyordu. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na fiilenkatılmasından sonra İtilaf Devletleri tarafından İstanbul’un kesin olarakTürklerin elinden alınacağını düşünen Rus Hükümeti, İstanbul ve Boğazlarcivarındaki arazilerin kendilerine bırakılması için Dışişleri Bakanları SergeiSazonov aracılığı ile İngiliz ve Fransız Hükümetlerine başvurdu1. İngiltere’ninRus Hükümetinin bu talebine verdiği cevapta “Eğer savaş zaferle bitecek olursa,İngiltere, kendilerinin Osmanlı İmparatorluğu arazisine ya da başka yerlerdekiarazilerde (özellikle İran) yapacakları taleplerinin olumlu karşılanması kaydı ileİstanbul ve Boğazlar hakkındaki Rus taleplerini tasvip edecektir” deniyordu2.İngiltere için Rusların Boğazlar hakkındaki tezlerini kabul etmek birzorunluluktu. Çünkü 1915 yılında Rusların Orta Avrupa ittifak grubu ile ayrıayrı barış yapması kendileri için telafisi çok vahim sonuçlar doğurabilirdi.Fransa ise uzun süre Rus taleplerine sıcak bakmadı. Fransa’nıngeleneksel doğu politikasının ünlü savunucusu Poincare, Papalık makamının veFransa Hükümetinin İstanbul’un Ruslara bırakılması fikrini onaylamadığını1Kader Yılları S. Sazonov'un Anıları, Çev. Betil Önuçak, yayına haz. Sebahattin Özel,İstanbul 2002, s.291-301.2Andre Mandelstam, Yirminci Yüzyılda Rusya'nın Akdeniz’e Çıkış Politikası, Çev. NihatErim, Ulus, 01.11.1946, tefrika no: 55; Ayrıca bak, "İstanbul ve Boğazlar 1915'te İngiltereTarafından Çar Rusya'sına Vâdedilmiştir?", Yeni Sabah, 24-26 Şubat 1946.

açıkladı. Poicare, bu gaye ile bir yandan politik gelenekleri hiçe sayarak Rusdelegasyonunu baskı altına almaya çalışırken, diğer taraftan “Rusya dahaÇanakkale harekâtına katılmadı, söz verdikleri yardım görünürlerde yok. Eğerİstanbul düşerse bunda Rusya’nın hiçbir katkısı bulunmayacaktır. Kaldı kiYunanistan da İstanbul’da Rusları görmektense şehrin Türklerin elindekalmasını tercih eder. Eğer (Ruslara) şimdiden İstanbul’u almaları izniniverirsek savaşa ve özellikle Almanya’ya karşı ilgilerini kaybedecektir” diyerekhükümetine İstanbul konusunda Rusya’yı devre dışı bırakmasını önerdi3. AncakAlmanya’nın Akdeniz’de oluşturduğu tehditden sonra Fransız Hükümeti,Rusya’nın Boğazlar konusundaki düşüncelerine itiraz etmekten vazgeçti. ÇünküRus donanmasının Akdeniz’de Fransız donanmasına katılması ile itilafdonanması, Almanya, Avusturya-Macaristan donanmasına karşı Fransa’yatartışmasız bir üstünlük sağlamış olacaktı.Diğer taraftan Fransa’nın İstanbul ile ilgili Rusya’ya güvence verdiğidönemde Rusya, henüz Boğazlarda yapılmakta olan askerî harekâta katılmışbulunmuyordu. Bu husus müttefikler arasında tamamen güven esasına dayananilişkiler bakımından dikkat çekicidir. Ancak aynı süreçte Rus ordularınınmüttefik devletler lehine batı cephesinde bütün Avusturya-Macaristan ordusu veAlman ordusunun da büyük bir kısmını üzerine çekmiş olduğunu unutmamakgerekir. Ruslar bu cephedeki hareketleri ile müttefikleri tarafından kazanılanMarn zaferinde büyük pay sahibidir. Bundan başka Ruslar Kafkas cephesindeTürk ordusuna karşı da savaşıyordu. Ancak 1914 yılının Aralık ayında bucepheden batı cephesine kaydırdığı kuvvetler yüzünden Türk ordusu karşısındazor anlar yaşamaya başlamıştı. Bu yüzden Grandük Nikola, 2 Ocak 1915’deİngiltere’ye müracaat ederek Boğazların adını kullanmayarak Türkiye’ninherhangi bir zayıf noktasına karşı yeni bir cephenin açılıp açılamayacağı vemüttefiklerin kendilerine askerî malzeme konusunda yardımda bulunupbulunamayacakları konusunda görüşlerini sordu4. Bu soruya İngiliz BirinciLord’u Kıtchner’in verdiği cevap “Türk mukavemetinin kırılmasınınmüttefiklerin ortak menfaatleri icabı olduğunu ve bunun için de İngiltere’ninOsmanlı Devleti’ne karşı harekete geçeceğini bildirdi5. Fakat hala bazıtereddütlerini giderebilmiş değildi. “Kafkasya’da Ruslara ciddî surette nefesaldırtmak için ne yapabileceğimizi bilmiyorum. Türklerin kuvvetleriniEdirne’den çekerek Karadeniz yoluyla Kafkas Cephesine sevk ettiklerimuhakkaktır. Bizim ciddi bir ihraç hareketi için hazırlanmış kıtalarımız da yok.3H. George, Çanakkale ve Fransızlar, çev. Nejat Dalay, Ankara 1974, s.156.4Mandelstan, age, tefrika 56.5Mandelstam, aynı yer.

Ancak Türk askerlerinin şarka (doğuya) geçmelerine manî olabilecek yegânemüsbet iş, boğazları elde etmek suretiyle mümkün olabilir” kanaatindeydi6. Buitibarla donanma komutanı Lord Fisher’in görüşlerini aldı. Lord FisherAmirallik Birinci Lord’luğuna yazdığı mektupta Türkler aleyhine hareketegeçilmesi lüzumu üzerinde durdu. Onun fikrine göre, bu harekâta Yunanistan veBulgaristan’ı da iştirak ettirmek ve İngiliz askerî kuvvetini de yetmiş beş binrakamından daha az tutmamak lazımdı. Balkanlar, Yunanistan ve Bulgaristanüzerinden zorlanırken, donanma da büyük hazırlıklarla Çanakkale’ye karşıhücuma geçecekti7.Churchill ise o tarihe kadar, Çanakkale seferini bir kara savaşı olarakdüşünmüştü. Ancak o da Fisher’in projesinden etkilendi. Bu harekâtınsonucunda elde edilecek siyasî ve askerî neticelerin semerelerini toplamak için,teşebbüsün icap ettireceği riskler göze alınabilirdi. Bunun üzerine LordFisher’in de onayını alarak Akdeniz donanması komutanı Amiral Carden’e şutelgrafı çekti: “Boğazların donanma tarafından ele geçirilmesini mümküngörüyor musunuz? Bu harekât için, burada mayın tarayıcı gemilerle takviyeedilen eski tip gemilerin kullanılması münasip görülüyor. Neticeninehemmiyeti, büyük zararı göze aldırabilir”8.İki gün sonra, Amiral Carden’in verdiği cevapta “Boğazların derhal elegeçirilmesinin mümkün olamayacağını kaydetmekle beraber gitgide gelişecekharekât neticesinde zorlanarak da olsa muvaffakiyete ulaşılacağı...”belirtiliyordu9.Bunun üzerine Carden’e geniş çaplı bir plan hazırlanması emri verildi.Amiral Carden’in planı dört maddede özetlenebilir10.1- Boğaza girişteki savunma tesislerini tahrip etmek.2- Boğazın içinden Kepez Burnu’na kadar olan savunma tesislerini baskıaltına almak ve susturmak.3-Çanakkale ve Kilitbahır savunma tesislerini zayıflatmak ve susturmak.6Lewis Broad, W. Churchill'in Siyasî Hayatı, Çev. Cihad Baban, Vatan Mat., İstanbul 1945,s.83.7Broad, age, aynı yer.8Broad, age, aynı yer.9Broad, age, aynı yer.10 Thomaz, age, s.17; Esat Paşa, Çanakkale Anıları, İstanbul 1975, s.25; Abidin Dav'er, "18Mart Zaferini Nasıl kazandık!", Cumhuriyet, 18 Mart 1953.

Mayın tarlalarını temizleyerek bir geçit açmak; Çanakkale veKilitbahır’ın üst kısmındaki savunma tesislerini susturup Marmara Denizi’negirerek İstanbul’a ulaşmak.Bu planda göze çarpan hususiyet, harp temposunun ağır tutulması veTürk müdafaa hatlarının ağır bombardımanlarla tahrip edilerek gemileringüvenlik içinde ilerlemesine imkân tanımaktı.13 Ocak 1915’te İngiliz harp komitesi bir kere daha toplandı. Churchill,Amiral Carden’den aldığı izahatı komiteye sundu. Amiral Fisher, kara desteğiolmadan zafere ulaşmanın kolay olmayacağı fikrini ileri sürdü. Ancak BaşbakanLloyd George ve Lord Kıtchner’de Churchill gibi Amiral Carden’in planınıuygun görmesi üzerine harp komitesi, Çanakkale seferinin açılmasına oybirliğiile karar verdi11.A- Neden Çanakkale?Neden Çanakkale? sorusunun cevabı Alman Generali Falkenhayn’ın“Karadeniz ile Akdeniz arasındaki Boğazlar Antant Devletlerine kapanmazsaAlmanya ve müttefiklerinin zafer elde etmeleri zorlaşır. Boğazlar açık kaldıkçaİngiltere ve Fransa ile Ruslar arasında irtibat devam eder ve Ruslar ayrıkalmaktan kurtulurlar. Boğazların açık bulunması onlar için askerî zafer kadarönemlidir”12 şeklindeki açıklamasında aranmalıdır. Bu yüzden Almanya, 02Ağustos 1914 günü Osmanlı devleti ile Sait Halim Paşa’nın yalısında ittifakantlaşmasını imzaladıktan sonra Osmanlı Devleti’ni fiilen savaşın içineçekebilmek için Amiral Souchon komutasındaki Goben ve Breslav gemilerine03 Ağustos 1914’te İngiliz filosundan kurtulmak bahanesiyle Çanakkale’yegeçmesi emrini verdi.Gemilerin Çanakkale’den geçmesi ciddi tartışmalara sebep oldu. HemRusya hem de İngiltere Osmanlı Devleti’ne ayrı ayrı birer nota vererek budavranışın tarafsızlık ilkelerine uymadığını, iki geminin derhal Osmanlı karasularından çıkarılmasını ya da silahlardan arındırılmasını, Almanmürettebatlarının da ülkelerine iadesini istediler13. Gelişmeler üzerine OsmanlıDevleti, iki geminin daha önce İngiltere’den sipariş edilen, fakat bitirilmelerinerağmen savaş gerekçesi ile verilmeyen gemilerin yerine satın alındıklarını11 Broad, age, s.84; C. Monus, "Çanakkale Zaferi", Sonhavadis, 18 Mart 1958.12 M. Kanad (der), “Yabancılara Göre Birinci Cihan Harbinde Çanakkale Seferinin AçılmasınıGerektiren Sebepler”, Türkiye Eski Muharipler dergisi, Sayı 3, Mart 1967, s.636.13 Osmanlı Mebusan Meclisi Reisi Halil Menteşe'nin Anıları, Giriş İsmail Arar, Hürriyet VakfıYay., İstanbul 1986, s.191-192. (kısaltma Menteşe)

duyurdu. Goben “Yavuz”, Breslav “Midilli” oldu. Alman mürettebatına Türküniforması giydirildi, gemilerin gönlerine de Osmanlı bandırası çekildi14.Herşey düzelmiş ve tarafsızlığın devamı sağlanmış gibi görünüyordu.Fakat 20 Ekim 1914’te Enver Paşa Almanya’nın baskısı ile savaşa girmeyikabul etti. Bu gelişme Enver Paşa’nın bir-iki yakın arkadaşı dışında Meclis-iMebusan’dan gizlenmişti15.Almanya, tarafsız kalmak niyetindeki Osmanlı yönetimini bir oldu-bittiile savaşa sürükleyebilmek için 21 Eylül 1914’te Enver Paşa’nın onayı iletatbikat için Karadeniz’e açılmış olan Amiral Souchon komutasındaki Yavuz veMidilli gemileri 29 Ekim 1914’te Sivastopol’u, ertesi gün de Odessa’yı topatuttu16. Bunun üzerine 2 Kasım’da Rusya, 5 Kasım’da İngiltere ve FransaOsmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. 11 Kasım’da da Osmanlı Devleti anılandevletlere savaş ilan ederek fiilen Almanya’nın yanında savaşa girmiş oldu17.Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi ile İngiltere ve Fransa’nınmüttefikleri Rusya’ya yardım edebilecekleri en kestirme yol tamamen kapandı.Bu gelişme Rusya’da Çarlık Hükümetinin durumunu iyice zorlaştırdı. Birtaraftan Almanya’ya karşı yürütülen savaşın yol açtığı yıkım ve ağır yük, diğertaraftan da ülke içinde giderek tırmanan sosyo-politik buhranlar sözkonusuydu18. Her ne kadar Avrupa Cephesinde savaş ilk birkaç haftadan sonrahızını yitirmiş ve Rusya sayısal çoğunluğu ile Almanlara karşı kısmi bir başarıelde etmeyi başarmış ise de, silah, cephane ve teçhizat imkânlarının her geçengün azalması takviye ihtiyacını gerekli kılıyordu.14 Menteşe, age, s.189-191; Mithat Şükrü Bleda, İmparatorluğun Çöküşü, İstanbul 1979, s.79-80; Cemal Paşa, Hatıralar, Yayına haz. Behçet Cemal, İstanbul 1977, s.157-163; İki gemininalınması Karadeniz'deki deniz hakimiyetinin Osmanlı Devleti'nin eline geçmesine sebep oldu.Böylece Rusya'nın 1914 Şubat'ındaki İstanbul'a baskın planı da suya düştü.15 Lütfi (Simavi) Bey, Osmanlı Sarayı'nın Son Günleri, Yayına haz. Şemşettin Kutlu, HürriyetYay., Tarih dizisi 2, İstanbul, tarihsiz, s.340-342; Bleda, age, s.80-83.16 Liman Von Sanders, Türkiye'de 5 Yıl, Çev. M. Şevki Yazman, İstanbul 1968, s.47-48;Cemal Paşa, age, s.169-181.17 Menteşe, age, s.53; Cemal Paşa, age, s.177-179.18 Mete Tuncoku, "Çanakkale Savaşları ve İngiliz-Japon Diplomasisi", Çanakkale SavaşlarınınSebep ve Sonuçları Uluslar arası Sempozyumu, Çanakkale 14-17 Mart 1990, Ankara 1993,s.68-80.

İngiltere, savaşın başında tarafsızlığını ilan eden Osmanlı Devleti’ninAlmanya’nın yanında savaşa katılmasından sonra her an kendileri için hayatiönem taşıyan Süveyş Kanalı’na saldırabileceği endişesini taşıyordu19.Çünkü Süveyş Kanalı İngiliz emperyalizminin şah damarı idi.İngiltere’nin ana vatanıyla Hint Okyanusu’ndaki sömürge ülkeleri arasındabulunan ülkeleri birbirine bağlayan köprü konumundaki Mısır, bölgedeİngiltere’nin ana direği durumundaydı. Osmanlı Devleti’nin Filistin sınırındanoldukça yakın, sadece ondan Süveyş kanalı ile ayrılmış olarak bulunmasıİngiltere’yi tedirgin ediyordu. Eğer Süveyş Kanalı ve Mısır Almanya’nındesteğindeki Türklerin eline geçerse İngiliz Dünya İmparatorluğunun temellerisarsılabilirdi20.Öte yandan Osmanlı Devleti Müslüman topluluklarının da önderikonumundaydı. Halife sıfatıyla Osmanlı Sultanı, İslam dünyasında büyük saygıgörüyordu. İstanbul’dan verilecek direktiflerin müslümanların yaşadıkları heryerde dikkate alınacağından genel olarak kabul görüyordu. İngiltere’de enkalabalık müslüman nüfusa sahip bir güçtü. İstanbul’dan harekete geçirilecekbir ihtilal hareketi, hem İngiliz hem de Fransız emperyalizmi için önlenmesi güçbir tehdit haline gelebilirdi.Bu sebeple, Ağustos 1914’te patlak veren savaşın başından beri OsmanlıDevleti’ni savaşın dışında tutmaya ve böylece Yakındoğu’da huzurun devamınısağlamaya çalışmış fakat bunu başaramamıştı. Artık İngiltere’nin bütün çabasıOsmanlı Devleti’ni zararsız hale getirme noktasında yoğunlaşmıştı. İlk olarakBalkan yarımadasında yeni müttefikler kazanmaya ve bu suretle Türkiye’yisavaş dışı kalmaya zorlamak istedi. Ancak İngiltere’nin bu girişimiBulgaristan’la olduğu kadar bir takım olumlu emareler görülmesine karşınYunanistan’la da başarısızlığa uğradı. İngiltere için Osmanlı Devleti’ne biraskerî harekâtta bulunmaktan başka bir çare kalmamıştı. En etkili hücum yönüTürklerin kuvvet merkezi olan İstanbul’a karşı olacaktı21.Oraya giden en kestirme yol da Çanakkale’den geçiyordu. Bu yüzdenİngiliz Harbiye nazırı Lord Kıtchner, Osmanlı Devleti’ni en kolay ve kestirmeyoldan savaş dışı bırakabilmek için stratejik hedef olarak gördüğü İstanbul’a19 Karl Stirling Scheide, "Aviation in the Dardanelles Campaign", Çanakkale Savaşları Sebep veSonuçları Sempozyumu, Çanakkale 14-17 Mart 1990, Ankara 1993, s.91-101.20 Carl Mühlman, Çanakkale Savaşı, Bir Alman Subayı'nın Notları, Çev. Sedat Umran,İstanbul 1988, s.49-50.21 Muhlman, age, s.50.

ulaşabilmek gayesiyle Çanakkale’ye bir askerî gösterinin tertiplenmesi gerektiğifikrini ortaya attı. 23 Kasım 1914 tarihinde yapılan kabine toplantısındaBahriye nazırı Churchill, Mısır’ın muhafazası ve Süveyş Kanalı’nın güvencealtına alınması, Balkan devletlerinin Almanya’nın yanında savaşa girmelerininengellenmesi, Rusya ile doğrudan irtibat kurularak Rusya’nın ihtiyaç duyduğusilah ve malzeme sevkinin sağlanması ve Rusya’dan, kendilerinin ihtiyaçduyduğu gıda maddelerinin alınması, henüz tarafsız konumda bulunanİtalya’nın kendi saflarında savaşa katılmasının sağlanması, Sırbistan’a yardım,Osmanlı Devleti’nin Almanya ile karadan irtibatını keserek birbirlerine yardımetmelerini önlemek ve nihayet İstanbul’un tehdit altında tutulması yöntemi ileOsmanlı Devleti’nin savaş dışı bırakılarak savaşın daha geniş bir alanayayılmasını önlemek için Çanakkale’ye taarruz edilmesi fikrini savundu ve bufikrini kabineye de kabul ettirmeyi başardı22.B- Çanakkale Savaşı Sırasında İstanbul’da Durum Ne İdi?Çanakkale Savaşı arifesinde Padişah ve Osmanlı Hükümeti deİstanbul’un işgal edileceği endişesi içindeydi. “Ya düşman Çanakkale’yigeçerse, maazallah, İstanbul’da ne kubbe kalırdı, ne de minare”23. Bundandolayı hükümet halkı paniklendirmeden, İstanbul’un savunulmasınıgüçlendirmek için ilave önlemler almaya başladı. Bu önlemler içinde 28 Şubat1915 tarihli iki karar dikkat çekicidir. Kararlardan birincisi İstanbul şehribombardımana maruz kaldığı zaman şehrin muhtelif ihtiyaçları için sarfedilmek üzere, o sırada valilik görevini yürütecek olan polis genel müdürüemrine hazine-i maliyece masarif-i gayrı mefhuz tertibinden (örtülü ödenekten)3.500 (üçbin beşyüz) altın liranın verileceği; İkinciside düşmanın ÇanakkaleBoğazı’ndan geçmesi durumunda İstanbul’da gayrimüslimlerin görevlerinibırakabileceklerinden telefon haberleşmesinin aksamaması için 2000 (ikibin)altın liranın tahsisi ile ilgilidir.Öte yandan her kesimden halk da savaş sürecinde devlete katkıdabulunmak için çeşitli yardım kampanyaları başlatmıştır. Bunlardan ilginçolanlarından biri basında “Kahraman Mehmet Çavuş için” başlığı ile halkaduyurulmuş ve bunun sonucunda İstanbul’daki çeşitli zevattan 148,956 kuruş24,Musul halkından 25.000 kuruş, Çankırı halkından ise 2.000 kuruş yardım22 Taner Bayazıt, "Çanakkale ve Boğazlar", Türkiye Harp Malûlü Gaziler dergisi, Sayı 195,Mayıs 1972, s.10-13; Ayrıca bak. Celal Dinçer, "Çanakkale Zaferi 18 Mart 1915", Ulus, 18Mart 1948.23 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâp Tarihi, C.3, kısım 2, Ankara 1983, s.72.24 Sabah, 10 Mart 1915. Yüz kuruş bir liradır.

toplanmış25, Müdafaa-i Milliye, neşrettiği ilanlarla toplanan yardımlarneticesinde bir hediye-i nakdi olmak üzere 25 bin paket sigara siparişedildiğini” kamu oyuna duyurmuştur26.Hilâl-i Ahmer Dersaadet (İstanbul) Hanımlar Merkezi ise “vatan yalnızsilahla müdafaa olunmaz. Müdafaanın bir de manevi olan kısmı vardır. Harbegiden erkeklerin arkada bıraktıkları evlat ve iyale hüsn-i muamele ve birazmuavenet etmek ve harpte mecruh düşmüş gazileri tedavi eylemek kadınlaraterettüb eden vezaif-i vataniyenin en birincisidir. Hilâl-i Ahmer bütün İstanbulhanımlarını işbaşına davet ediyor. Askere çamaşır yetiştirilmesi gerekiyor.Dikiş dikmek isteyenler her gün akşama kadar Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nemüracaat edebilirler” diye çağrıda bulundu27.Bütün bu gelişmeler Osmanlı Devleti’nin Çanakkale Savaşı’nda düşmanakarşı topyekün karşı koyma kararlığında olduğunu göstermektedir. Ancakherşeye rağmen düşmanın Çanakkale’yi geçebileceği ihtimali de göz ardıedilmedi ve payitaht’ın İstanbul’dan Eskişehir’e taşınması çalışmaları dabaşlatıldı.Mabeyin Baş Kâtibi Ali Fuat Türkgeldi bu gelişmeyi şöyle nakleder:“İngiliz ve Fransızlar Şubat ayından beri (Çanakkale) boğazını şiddetlebombardımana devam ettiklerinden bu iki devletin devlet-i bahri kuvvetlerine(deniz kuvvetleri) kâfi derecede müstâhkem bulunmayan boğaz istikâmetinindirenebileceğini ümit etmediklerinden hükûmetin geçici olarak İstanbul’danEskişehir’e taşınması gereği Zat-ı Şahane (Padişah) tarafından ister istemezkabul edildi. Bunun üzerine Mefruşat Müdürü Arif Bey Eskişehir’egönderilerek orada sultan ve maiyeti için ayrı ayrı konutlar tedarik etti28.Aynı günlerde Başkomutan Vekili Enver Paşa Beylerbeyi Sarayındamecburi ikamete tabi tutulan sabık Sultan II. Abdulhamit ile görüştü. EnverPaşa II. Abdulhamit’e, Sultan Reşat’ın selamını ilettikten sonra “Ahval-i hazıradolayısı ile zat-ı şahanelerinin Konya’ya nakil buyurmaları münasip görülüyor.Tabiidir ki, zat-ı humayunları da burada kalamazsınız. Konya’da ikametbuyurmanız için münasip bir yer temin edilmiştir. Hareket zamanı ayrıcabildirilecektir” dedi29. Ancak sabık Sultan II. Abdulhamit, “Çanakkale topa25 Tercüman-ı Hakikat, 16-17 Mart 1915.26 Sabah, 22 Mart 1915.27 Sabah, 13 Mart 1915.28 Ali Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, Ankara 1987, s.130.29 Ziya Şakir, Cihan Harbini Nasıl İdare Ettik?, İstanbul 1944, s.226-228.

tutuluyor diye bir hükümdar mevkiini terk eder mi? 93 Muharebesinde (1877-78) düşman orduları İstanbul surlarının önüne geldiği halde ben böyle bir şeyiaklıma bile getirmedim” diyerek teklifi reddetti30.Gelişmeleri yakından izleyen Almanya’nın İstanbul elçiliğinde de büyükbir endişe vardı. Sultan ve devletin ileri gelenleri Anadolu’nun iç kısımlarınadoğru çekilirse Almanya’nın Osmanlı Devleti ile bağlantısı kesilebilirdi. Buitibarla Almanya’nın İstanbul elçisi Wangenheim, Başvekil Talat Paşa’yı,Hükümeti Edirne’ye nakletmek için ikna etmeye uğraştı. Ancak Talat PaşaWangenheim’in önerisini, İstanbul düştükten sonra Bulgarların Türkiye’yesaldırabileceği gerekçesi ile reddetti31.Çanakkale’deki Alman Generali Liman Von Sanders, İstanbul’daki bugelişmeleri değerlendirirken: “Türk Genel Karargâhı Şubat sonlarına doğrudüşman filosunun Boğazı geçme ihtimalini dikkate almaya başlamış ve Sultanile maiyeti, mülkî ve askerî makamlar ve hazine için tedbirler alınmasınagirişmişti. Düşman filosu başarıya ulaşır ve Boğazı geçerse, bütün bunlarAnadolu yakasında bazı yerlere taşınacaktı. Bu gibi ihtiyat tedbirleri almak,doğru ve yerindeydi. Fakat Türk Genel Karargâhı, düşman filosunun 20Şubat’tan 1 Mart’a kadarki zaman içinde Boğazı geçeceğini kabul ettiğinden,alınan askerî kararlar tam anlamıyla felâketti. Bu emirler tamamenuygulansaydı, Almanya ve Avusturya, daha 1915 ilkbaharında harbe Türkiyesizdevam etmek zorunda kalacaklardı. Zira Türkiye, Çanakkale Boğazını adetaterkediyordu” diyerek hem İstanbul’daki psikolojik havayı hem de gelişmelerinAlmanya için doğuracağı riskleri dile getirmişti32.Esasen Sultan ve hükümet endişelenmekte pek de haksız sayılmazdı.Çünkü Çanakkale’de savaşacak kuvvetler arasında büyük bir dengesizlik vardı.Osmanlı tabyalarındaki yüz kadar topa karşılık, İtilaf devletlerinin kırk-ellisavaş gemisi ve içinde dört-beşyüz topu vardı. Üstelik Osmanlı topları demode,İngiltere ve Fransa’nınkiler ise son modeldi. Dahası cephane Osmanlı’da tekerteker, karşı tarafta ise biner binerdi. Osmanlı askerî her gülleyi canından birparça koparcasına atmaya hazırlanırken, karşı taraf bütün bordalarını ölümüsağanaklaştıracak gibi hazırlanıyordu33.30 Şakir, age, s.228.31 Alan Moorehead, Çanakkale Geçilmez, Çev. Güney Salman, Milliyet Yay., İstanbul 1972,s.94.32 Sanders, age, s.72.33 İsmail Habib, Tuna'dan Batıya, İstanbul 1935, s.225.

Ancak, düşmanın gücü ve Osmanlı yöneticilerinin endişelerine rağmenhalkın morali fevkalade yüksekti. Muvaffak Galip imzasıyla yayınlanan biryazıda halkın Çanakkale’ye yapılacak bir saldırıya karşı yaklaşımı şu şekildeifade ediliyordu: “Çanakkale Müdafaası kat’ı bir mevcudiyet müdafaasıdır.Çanakkale Boğazı zorlanamaz, zapt edilemez. Düşman bunu er geçanlayacaktır. Düşman Çanakkale kahramanlarıyla giriştiği maneviyatsavaşından herhalde mağlup olacaktır”34.Bir başka gazetede ise “...Amaç ne olursa olsun gerçek şu ki boğazınzorlanarak geçilmesi pek kolay değildir... Bir tek aslan kalıncaya kadar harbedevam edilecektir.” denilerek askerin kararlılığı vurgulanıyordu35.C- Çanakkale Tahkimatı33 mil uzunluğunda 5.000 metre genişliğinde olan Çanakkale Boğazı üçboğumdan oluşur. Bunlardan birincisi methalden (boğaza giriş yerinden) Kepezburnuna kadar devam eder. Burası büyük ve geniş bir torba gibidir. İkinciboğum Kepez burnundan Kilidülbahir önündeki en dar yere kadar gelir. Üçüncüboğum ise Kilidülbahir’den Marmara Denizi’ne kadar devam eder. Boğazın engeniş yeri 7.500 metre ile Erenköy bölgesindedir. En dar yeri ise Çanakkaleşehrinin bulunduğu yerde 1300 metredir. Derinlik 45 ile 100 metre arasındadeğişmektedir. Su üstünde vasatı olarak 1.5 mil süratte akıntı vardır36. Bölgenintahkimatı bu coğrafik yapıya ve şartlara uygun olarak hazırlanmıştır.Çanakkale Boğazı eskiden beri tahkim edilmişti, ama bu tahkimatıngelişen teknolojiye ayak uydurabildiğini söylemek mümkün değildir. Mevcuttahkimatın ağırlık noktası Çanakkale Boğazı’nın her iki kıyısındaki tabyalarınateş hedefi sadece Ege Denizi yönündeydi. Bu yüzden engeli aşacak olan filo,tabyaları arkadan ateş altına alabilirdi.Çanakkale, karadan yapılacak saldırılara karşı daha zayıf bir durumdaydı.Kara saldırılarının savuşturulması için sadece Bolayır mevkiinde tahkimatmevcuttu. Buradaki üç tabya ve ara tabyalardan bir miktarı yarımadayıDoğu’dan gelebilecek bir saldırıya karşı koruyabilirdi37.1914 yılının Ağustos ayının başında savaş Osmanlı Devleti’ni de tehditetmeye başlayınca başkomutanlık Çanakkale’deki mevcut kuvvetleri takviye34 Tercüman-ı Hakikat, 19 Mart 1915.35 Tasvir-ı Efkâr, 02 Mart 1915.36 İhsan Yurdoğlu, "18 Mart Çanakkale Zaferi", Demokrasi Gazetesi, 18 Mart 1947, s.4.37 Mühlman, age, s.42.

etme kararı aldı38ve Tekirdağ’da bulunan 3. Kolordunun Gelibolu’yagönderilerek Çanakkale çıkarmalarına karşı görev almasına karar verildi.Kolordunun komutanı Balkan Savaşı’nda (Yanya’da) savunması ile adınıduyurmuş olan Tuğgeneral Esat (Bulkat) Paşa idi. Kolordunun kurmaybaşkanlığını Kur.Yarbay Fahrettin (Altay) yapıyordu. 3. Kolordu 19. Tümeninbaşında ise Kur.Yarbay Mustafa Kemal (Atatürk) vardı.Ancak Çanakkale’deki esas savunma hattı 1914 Eylül ayında Boğaztahkimat görevi kendisine verilen Alman Amiral V. Usedom ve ÇanakkaleMüstahkem mevki komutanlığına getirilen Tuğgeneral Cevat (Çobanlı) Paşatarafından hazırlanan plana göre yapıldı39. Bu planda en çok önem verilen veüzerinde durulan nokta merkez grubunun karşısında Boğaz giriş istihkâmlarınındüşebileceği endişesiydi. Bu itibarla ilk olarak 4 torpido iki koruma gemisi vebir uçak birliğinden oluşan hafif filo müstahkem mevki komutanlığı emrineverildi40. Boğaz önünde her gemi 24 saat İmroz-Limni hattında karakolyapmakla görevlendirildi. 6 Eylül 1914’te bu filodan Aksihar torpidosu Boğazdışına çıkınca iki İngiliz harp gemisi tarafından durduruldu ve Boğazın ablukaaltında olduğu, hiçbir geminin boğazdan dışarıya çıkamayacağı kendisinebildirildi41. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Boğazı 27 Eylül 1914’te resmenseyrusefere kapattığını duyurdu42.Yapılacak bir deniz saldırısına karşı ileri savunma topçu mevzii olarak,15 ten 28 cm. çapına kadar 19 top ile eski sistem mantelli toplar GeliboluYarımadası’nda Seddilbahir, Ertuğrul bataryalarına, Anadolu yakasında daKumkale, Orhaniye tabyalarına yerleştirildi. Bunlar muhtemel taarruz sırasındadüşmanı oyalayacak ve baskıları engelleyecekti. Kısa bir süre sonra giriştekiateş gücü 6 havan ve 4 mantelli topla güçlendirildi.Kepez-Soğanlıdere hattı ile Nara-Değirmendere arasındaki bölgedeBoğazın iki kıyısında ise asıl mevziler ve tahkimat bulunuyordu. Çanakkale’ninkuzeyinde Nara ve Mecidiye, Güneyinde Çimenlik, Hamidiye tabyaları veKepez Burnunun güneyinde Dardanos tabyası yer almıştı. GeliboluYarımadası’nda ise Kilitbahır’ın kuzeyinde Değirmendere, Güneyinde38 Fevzi Kurtoğlu, Çanakkale ve 18 Mart 1915, Deniz Mat., İstanbul 1935, s.31-33.39 Mühlman, age, s.45; Em. Topçu Alb. Kenan Ergezer, "18 Mart 1915 Çanakkale DenizSavaşı'nın 47. Yıldönümü", Eski Muharipler Dergisi, Mart 1962, s.62.40 Esat Paşa, Çanakkale Anıları, Yayına haz. İhsan İlgar, İstanbul 1975, s.23.41 Kurmay Binbaşı Kadri Perk, Çanakkale Savaşları Tarihi, II ve III. Kısımlar, Askerî Matbaa,İstanbul 1940, s.4; Kurtoğlu, age, s.27.42 Esat Paşa, age, s.16; Perk, age, s.4.

Namazgâh, Hamidiye ve Mecidiye tabyaları vardı. Bu tabyalarda en büyüğü35’5 lik olmak üzere toplam 137 adet top bulunuyordu.Girişi kapatacak bataryalarla merkez tabyaları arasındaki boşluğukapatmak üzere 24 adet 15’lik obüs, 10 adet 21’lik havan ve 8 adet de 12’lik topkonmuştu43. Bunlarla düşman donanmasının uzaktan serbestçe merkeztahkimatını ateş altına alınması önlenecekti.Çanakkale’deki mevcut mayın hatları da takviye edilmişti. Kasım 1914’te191 müsademeli mayından ibaret olan 5 mayın hattı varken 13 Mart 1915itibariyle mayın adedi 344’e, mayın hattı sayısı da 11’e yükseltildi. Mayınlarsayıca az olduğu için 70-80 metre ara ile dökülmüştü44. Bu tesir bakımındanamaca uygun değildi. Mesafenin kısaltılması için serseri mayınlarınkullanılması düşünülüyordu45.Mayın hatlarını torpil arayıcı gemilere karşı müdafaa etmek için harpgemilerinden çıkarılan küçük toplarla, eskiden Çanakkale’de mevcut mantelliadi Krup ve Nordanfiltlerden set bataryaları teşkil edildi. Bunların büyük kısmıKepez, Soğanlıdere, Havuzlar deresi mıntıkasında bulunuyordu46. Bataryamevzilerinin denizden keşfini zorlaştırmak ve aynı zamanda donanmanınaçacağı ateşi üzerine çekmek için mevzilerin etrafına kara barut dumanınabenzer kutular yerleştirilmişti47.Öte yandan İngiliz mayın tarama gemileri tarafından temizlendiğidüşünülen sahalara da yeniden mayın dökülmesine çalışılıyordu. Bu amaçlaÇanakkale müstahkem mevki komutanı Cevat Paşa, Kepez ilerisindeki mayınhatlarında açılan gedikleri kapatmak için hazırlığa başladı ve 17/18 Mart gecesigörevli mayın komutanı Binbaşı Hafız Nazmi Bey’e harita üzerinde izahattabulunarak eldeki son mayınlardan 26 tanesini Nusret mayın gemisi48 ile düşman43 Esat Paşa, age, s.23-24; Perk, age, s.4-6; Yazman, age, s.25-27; Fahri Belen, Birinci CihanHarbinde Türk Harbi, C.2, Ankara 1964, s.138-141.44 O dönemde Osmanlı devleti mayın bakımından o kadar yoksundu ki Rusların Goeben veBreslav'yu batırmak için Karadeniz'e bıraktıkları ve akıntıyla sürüklenen mayınları topluyor veÇanakkale'ye getirerek oradaki mayın tarlalarında kullanıyordu.45 Ergezer, agm, s.6346 Perk, age, s.6.47 Kanad, agm, s.632.48 Adını Türk Denizcilik tarihine altın harflerle yazdıran Nusret mayın gemisi 1913'teAlmanya'da inşa edildi. 370 grostonluk, 42 metre boyunda, 7.5 metre eninde bir teknedir. Bugemi hakkında İngilizlerin "Jane's Fighting Ships" adında resmî mahiyetteki deniz yıllığının1952-1953 sayısında şu bilgiler yer almaktadır: "Bu gemi 18 Mart 1915'te Çanakkale'de gemilerinin Rumeli tabyalarını ateş altına almaya çalıştığı Karanlık Limanda49,Sivrihisar torpidosu da sahilden bir kilometre açıktan 18 mayını Tekir deresi ileDomuzdere arasında denize döktü50.Ancak alınan önlemler bazı Alman gazeteleri tarafından yetersizbulunuyor ve Türkiye aleyhine yazılara yer veriyordu. İşte böyle bir ortamdaÇanakkale’yi ziyaret eden Golç Paşa51 “Artık iş Çanakkale’de. Ben beş günorada bulundum ve çok iyi intibalarla döndüm. Alman gazetelerinin ortadahiçbir sebep olmaksızın kendi müttefikleri olan bir hükümete dair en fenaİngilizlere ait Irrezistibl, Oşın ve Fransızlara ait Bouve zırhlısının çarparak batmalarına sebepolan mayın tarlasını vücuda getiren gemidir". İngiliz deniz yıllığı gibi ciddi bir eserde bilegösterdiği başarı ile anılmayı başaran bu gemi uzun süre donanmaya hizmet ettikten sonrabüyük bir vefasızlık örneği gösterilerek 1969'da satıldı. İsmail Kaptanoğlu ve Kadri Kalkavantarafından satın alınan geminin makinesi Skoda motorla değiştirildi. Kaptan Nusret adı altındaİstanbul Limanına 3644 sicil numarasıyla kaydedilen Nusret bir süre su gemisi ve kum kosteriolarak çalıştı. (Eser Tutel, "Nusret'i Kurtaran Mucize", Yıllarboyu Tarih, Sayı 3, Mart 1979,s.33).Daha sonra Mersin Limanına satılan gemi bir süre de burada görev yaptıktan sonra sonsahipleri tarafından müzeye alınması için devlete satılmak istendi. Bu aşamada dönemin DenizKuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Beyazıt devreye girdi. Deniz subaylarından oluşturulanbir heyetin "Geminin Nusret mayın gemisine benzer bir yanı ve özelliği kalmamıştır" raporuüzerine satın alınmadı. (Em. Deniz Alb. Hayati Evliyaoğlu'nun mektubundan, CumhuriyetGazetesi, 04 Ocak 1996, s.11). 1989'da hatalı yükleme yüzünden batan gemi yenidenyüzdürülerek Mersin Limanının 12 numaralı rıhtımına çekilen geminin iskele başbodoslamasına "işte bu tekne ünlü Nusret’tir" anlamında bir yazı asılmış. 1999'dan itibarenbaşta Mersin'dekiler olmak üzere bazı dernekler ve belediyeler Nusret'i yeniden aslına uygunrestore ettirip müze haline getirmeye çalışıyor. (Mümtaz Soysal, "Göçmeyen Ruh", Hürriyet,30 Mayıs 1999).49 Bu konudaki bazı Atıflar için bak: M. Şevki Yazman, "Türk Çanakkale 18 Mart Gününün İlkSaatlerinde Çimenliğe Yanaşan Nusret Yapacağı İş Hakkında Mahrem Talimatı Aldı", Ulus,7-9 Nisan 1938; Bu yazı Nusret'in elektrik zabiti Boyabatlı Hasan Abdullah'ın ifadelerine göreyazılmıştır. Em. Muh. Kur. Alb. Cevat Karsan, “18 Mart 1915 Zaferi (ÇanakkaleHâtıraları)”, Eski Muharipler Dergisi, Sayı 3, Mart 1958, s.1865-1867; Refik Özgener, “18Mart Zaferi”, Dünya Gazetesi, 18 Mart 1955; C. Monus, “Çanakkale Zaferi”, Son HavadisGazetesi, 18 Mart 1958; Gıyas Yetkin (derleyen), “18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi”, TürkiyeEski Muharipler Dergisi, Sayı 3-4, Mart-Nisan 1965, s.117; N. Hakkı Uluğ, ÇanakkaleDestanının 50. Yılı, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı Yay., Ankara 1966, s.22-23; General CevatÇobanlı (anlatan), “Çanakkale ve Mehmetçik”, Kemalizm, Mart 1976, s.1-2; Fahri Çokar,“Çanakkale 1915 İçin Zorunlu Bir Açıklama”, Deniz Kuvvetleri Dergisi, Sayı 560, Temmuz1994, s.79-80; Muhlman, age, s.66; Thomaz, age, s.36.50 Kurtoğlu, age, s.37.51 Golç Paşa, Almanya'nın İstanbul'daki Elçisi Frayhar Von Vangenhayn'ın talebi üzerine,Türkiye'de bulunan Alman subayları ile Türk hükümeti arasında koordinasyonu sağlamakgayesi ile 1914 yılı 2. Teşrin'in sonunda Belçika umumî valiliğinden alınarak İstanbul'agönderilmişti. Golç Paşa, age, s.1-2.

haberleri yazmaları hayrete şayandır. Bugünkü değerlerle ölçüldüğü taktirde,Çanakkale’deki tabyaların pek kuvvetli ve modern olmadığı aşikârdır. Bununlaberaber bunlar tamamıyla kullanılabilecek bir halde olduğu gibi, büyük birmaharetle ve her türlü vasıtaya müracaatla takviye edilmiş olduklarındanmüdafaa kabiliyetini tamamıyla haiz bulunuyorlar. Çanakkale müdafaasındabizim Alman Amiralleri ile zabitlerinin ve keza deniz topçusunun Türklerle sıkıbir surette ve tam bir ahenk dahilinde çalışması da çok faydalı olmuştur.Berlin’de bizim için endişe etmeye ve kafaları yormaya hacet yoktur” diyerekalınan önlemlerin yeterli olduğunu belirtir52. Fakat cephane yetersizliğinin dealtını çizerek “eğer cephane kalmazsa o vakit tabii iş işten geçmiş olur” der53.D- 18 Mart Öncesi Çanakkale’ye Yapılan Öncü Taarruzlarİngiltere ve Fransa’nın Çanakkale’ye denizden saldırı için hazırlıklarancak Şubat ayında tamamlanabildi. Bu yüzden 3 Kasım’da Çanakkale’nin dıştahkimatına yaptığı gösteri taarruzundan sonra ilk ciddi taarruzun 15 Şubat’tabaşlatılmasına karar verildi. Ancak hava şartlarının muhalefeti yüzünden ilktaarruz 19 Şubat 1915 saat 10.00 da başlatılabildi54.İngiliz ajanları, taarruz öncesi yaptıkları keşiflerde Asya kıyısındaKumkale’de 15-20 cm. çapında on top, Orhaniye’de 28 cm. çapında iki top,Avrupa kıyısında Seddülbahir’de 28 cm. çapında altı top ve Ertuğrul’da 24 cm.çapında iki topun varlığını keşfetmişlerdi55. Bu itibarla ilk taarruzun amacıboğazın giriş yerindeki tabyaların tahrip edilmesini amaçlıyordu.19 Şubat taarruzu karanlık basıncaya kadar devam etti. Müttefik gemileraçıktan ateş ettiklerinden karadaki Türk tabyalarından herhangi bir karşılıkverilmiyordu. Saat 16.45 de gemilerden Vengeance, Cornwalls ve Suffrenzırhlıları kıyıya yaklaştıklarında iki üç tabyadan ateşle karşılık verilebildi. Diğerbataryaların önünde toz ve duman vardı ancak gemilerden boğaz içindekitorpidolar görülmüştü. Keşif için gönderilen bir deniz uçağı da gemileringüvertelerinden yapılan gözlemleri doğruluyordu56. Tabyalar tahripedilememişti.52 Golç Paşa, age, s.15-16.53 Golç Paşa, age, s.19.54 Abdurrahman Güzel (yayına haz.), Çanakkale, Çanakkale 1996, s.11-13 (Bu eser “YeniMecmua'nın özel sayısında neşredilen Çanakkale Savaşları Üzerine Değerlendirmeler”,İstanbul, 5/18 Mart 1331 / 1915'in Latin harflerine aktarılmasından oluşturulmuştur). Aynıgün Başkomutan vekili Enver Paşa'da Çanakkale Cephesine ziyaret etti. Bu itibarla askerlerbir tarafta Başkomutan'ın karşılanması hazırlığını yapmak zorunda kalmıştı. M. ŞevkiYazman, Türk Çanakkale, Ulus bs., Ankara 1938, s.38-39.55 Yetkin, agm, s.99-103.56 Thomarz, age, s.25.

Kısa kış günü yapılan bu taarruzdan elde edilen sonuç müttefikler içinmemnuniyet verici değildi. Bu taarruzda 30.5 cm’lik 139 mermi sarfedilmişfakat gemiler devamlı olarak yer değiştirdiğinden atışlar isabetli olmamıştı.Bombardımanların tesirli olması için gemilerin karaya daha fazla sokulmalarıve karadaki topları direkt atışla tahrip etmeleri gerekirdi. Ancak 19 Şubat gecesibaşlayıp 24 Şubat akşamına kadar devam eden fırtına yüzünden bu taktik 25Şubat’tan itibaren uygulanabildi57.Saat 10.00’a doğru Irresistible, Queen-Elisabeth, Agamemnon ve Gauloiszırhlıları denize demir atarak Orhaniye, Seddülbahir, Ertuğrul ve Kumkaletabyalarını ateş yağmuruna tuttu. Saat 17.00 a doğru Türk tabyalarının tamamentahrip edildiği düşünüldüğünden Amiral Carden ateşkes emrini verdi58.Ardından İngilizlerin taraklı balıkçı gemileri mayın taramaya başladı. Zırhlıtorpidoların himayesi altında Kumkala ile Seddülbahir arasındaki tüm geçişyolları taranmaya çalışıldı fakat 6 ve 8.2 pusluk 50 kadar obüsün ateşine maruzkaldıklarından gemiler öğleden sonra geri çağrıldı.27-28 Şubat günleri hava fırtınalı olduğu için bombardıman yapılmadı.Bununla beraber 27 Şubat’ta karaya çıkarılan bir müfreze vasıtasıylaSeddülbahir’de 6 havan topu tahrip edildi59. Bu arada İngilizlere ait mayıntarayıcıları fırtına ve akıntıya rağmen boğazdan 6 mil kadar içeriye girerekÇanakkale şehrinin en yakın mesafesine kadar olan mayınları temizlemiş veüstelik Türklerin tekrar mayın dökmemesi için gerekli önlemi almışlardı60.Herhangi bir deniz harekatının en can alıcı amaçlarından bir tanesi dedüşman mayınlarını temizlemekti. Fakat bu vazifeyi bir komutanın “düşmanmayınlarını temizledim ve denizi her türlü mayın tehlikesinden arındırdım” diyerapor vermesi hayli mesuliyetli bir karardır. Bu yüzden 17 Mart akşamına kadarİngiliz mayın tarayıcıları aramaları sürdürdü. Aramalara hava desteği desağlanmıştı. Ancak aranan sahalarda mayın bulunamadı. Çünkü tarananmayınlar çıplak gözle görülebilecek bir madde değildi. Buna rağmen TuğamiralKeyeş bu görevin o kadar iyi yapıldığına inanıyordu ki “Allah’ıma inandığım57 Kanad, agm, s.638.58 H. W. Wilson, Büyük Harpte Deniz Muharebeleri, çev. Deniz Binbaşı Lûtfi Telât, DenizMat., İstanbul 1934, s.254.59 Wilson, aynı yer.60 A. Büyüktuğrul, "18 Mart 1915", Cumhuriyet, 18 Mart 1958.

gibi mayınların temizlendiğine de inanıyorum” diye rapor vermektençekinmemişti61.Alman birliklerinin desteğindeki Türk topçusu ise saldırı sırasındakısmen geri çekilirken ateşin kesilmesi ile birlikte tekrar savunma hatlarına geridönüp direnişe devam ederek karaya çıkan İngiliz ve Fransız askerlerini geripüskürtmeyi başarıyordu.Bu yüzden Londra’da Gelibolu için bir ordu gerektiğini savunanlarınsayısı arttı. Bu fikri savunanların başında gelen Lord Fisher’in Başbakan LloydGeorge’ye yazdığı bir notta “Çanakkale’de ordusuz harekât boşunadır. Nasılolsa er ya da geç birileri Geliboyu’ya (asker) çıkarmak zorunda kalacaktır”diyordu62.Son askerî durumu rapor etmek üzere Çanakkale’ye gönderilen GeneralSir William Birdwood’da Lord Fisher’le aynı görüşü paylaşıyordu. NitekimÇanakkale’den 5 Mart 1915’te Lord Kicthener’e yollamış olduğu ilk raporundadonanmanın tek başına boğazdan geçeceğine inanmadığını, ne olursa olsunordunun işe karışması gerektiğini bildiriyordu63.Ancak hiç kimse açıkça harekattan vazgeçilmesi ya da ertelenmesigerektiğini söylemeye cesaret edemedi. Adeta herkesin kanı kaynıyordu.Zihinlerde oluşan parlak bir deniz zaferi ile İstanbul’a girmek fikri insanlarınbeynini sarmıştı.Bu heyecanla Churchil’in 11 Mart’ta Amiral Carden’e çektiği telgrafta:“Eğer başka türlü elde edilemeyecekse, beklenen sonuçlar, uğranılacak gemi veinsan kayıplarına katlanılmasını gerektirecek kadar büyüktür. ÇanakkaleBoğazı’nın geçilmesi savaşın sonucu üzerinde kesin etkiler yapabilir. Uygunhava şartları seçilerek Nara tabyalarını elde mevcut ve bu hedef üzerineateşlerini yakın mesafeden tevcih edebilecek bütün toplarla tahrip etmeninzamanı geldiğini ve bunun gerekli olduğunu düşünüyoruz. Sizi baskı altınaalmak veya zorlamak isteğinde değiliz. Fakat harekâtınızın bir noktasından61 Deniz Alb. Saim Besbelli, "Çanakkale'de Türk Bahriyesi", Türkiye Harp Malulu ve GazilerDergisi, Sayı 181, Mart 1971, s.11; A. Büyüktuğrul, "18 Mart 1915", Cumhuriyet, 18 Mart1958, s.2.62 Moorehead, age, s.102.63 Moorehead, age, s.103.

karar almak için enerjik hareket etmeniz gerekeceği düşüncesindeyiz”diyordu64.Esasen Amiral Carden’de aynı kanaatteydi. Bir farkla ki donanmaMarmara Denizi’ne taarruza başlamadan önce boğazdaki mayın hatlarınıntemizlenmesi ve irtibat hatlarının sağlanması için, karaya yapılacak askerîhareketin derhal başlatılmasını istiyordu. Fakat ordu henüz hazır değildi. LordKitchener tarafından 12 Mart’ta İngiliz denizaşırı görev kuvvetlerikomutanlığına atanan Ian Hamilton henüz hiçbir harekât plânını tam olarakincelemeye fırsat bulamadığından donanmaya nasıl yardımcı olacağınıbilmiyordu65. Bu yüzden 16 Mart’ta Fransız General D’Amade’a, Yarımada’nınBolayır yakınlarına çıkarma yaparak Osmanlı ordusunun İstanbul ve Trakya ilebağlantısını kesmeyi önerdi. Fakat Hamilton bu görüşü reddetti66. Churchill iseAmiral Carden’den, General Hamilton Mondros’a ulaşır ulaşmaz onunlagörüşmesini ve bir an önce harekete geçilmesini istemişti.Amiral Carden’in taarruz konusunda bir tereddüdü yoktu, fakat onu esasrahatsız eden husus harekata derhal başlanması fikrinden çok “baş ağrıtıcı” diyenitelendirdiği Çanakkale’yi kuşatan tepelerin ardında gâh orada, gâh şuradaşimşek ışığı gibi parıldayan ağır obus bataryalarıydı. Bunların sayılarını dabilmiyordu. Elindeki keşif uçakları ile bataryaların yerlerini tespit etmeyeçalıştı. Fakat uçaklar çok ağır ve hantal olduğundan Türk topçusunun menzilidışında havalanıp gerekli keşifleri yapamıyordu. Bu yüzden harekâtın karadanda güçlü bir şekilde destek verilmesinde ısrar etti. Bunun üzerine İngilizHükümeti 16 Mart 1915’de Amiral Carden’i hastalığını bahane ederekgörevinden aldı ve yerine yapılacak olan taarruzun muvafık ve mümkünolduğunu kabul ettiğine dair, kendisinden teminat aldığı Amiral J. M. deRobeck’i atadı67. Donanmanın üst kademesinde yapılan bu atama harekâtplânında bir değişiklik meydana getirmedi. Bilâkis büyük saldırıların 18 Mart’tagerçekleştirilmesini kesinleştirdi.Herkes zaferden emindi. İngiliz Bahriye Nazırı Churchill, böbürleneböbürlene “Çanakkale’ye Quin Elizabeth’ı bile gönderdik. Bu dritnot yalnızİngiltere’nin değil, bütün dünyanın en korkunç zırhlısıdır. Tabyalar da ne64 Binbaşı Demaz, Çanakkale Seferi, Çev. Binbaşı Bahaeddin, Askeri Matbaa, İstanbul 1930,s.22.65 Ian Hamilton, Gelibolu Günlüğü, Çev. Osman Öndeş, İstanbul 1972, s.7-14.66 Belen, age, s.19; Cassar, age, s.174.67 General G. F. Aspinall-Oglander, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale, Çev. Tahir Tunay,Askerî Matbaa, İstanbul 1939, s.109; Cassar, age, s.157-158.

demek onu birkaç yaylımıyla (Çanakkale) topraklarını altını üstünegetireceğiz”68. “Bu kadar mutlu olduğum için Lanete uğrayabilirim. Bu savaşınher anında binlerce kişinin öleceğini biliyorum ama yine de elimde değil.Yaşadığım her andan zevk alıyorum” diyordu69.E- 18 Mart Çanakkale Deniz SavaşıÇanakkale müstahkem mevki komutanı Cevat Paşa o günün sabahınıhatıralarında şöyle anlatıyor: “18 Mart sabahı düşman donanmasının taarruzedeceği hakkında bir malumat yoktu. O sabah Büyük Önder Atatürk’le beraberSeddülbahir mıntıkasında bulunan bir piyade alayını teftiş ediyorduk. Sahayavardığımız zaman alayda hiçbir hazırlığa tesadüf etmedik. Sadece karşımızaçıkan bir mehmetçik -düşman donanması geliyor- dedi ve siperine girdi.Gözlerimiz ufukta idi. Düşman donanmasının yavaş yavaş methale (girişe)doğru ilerlediğini gördük. Hemen geri döndük. Maydos’ta Atatürk’ten ayrıldım.Bir motora atlayarak Çanakkale’ye geçtim ve doğru tarassud (gözetleme)mahalline gittim”70.Gerçekten de 18 Mart Perşembe günü sabahı Müttefik Donanmasıkendinden emin bir şekilde Amiral de Robeck’in üç kelimelik muhteşem emriniuygulamaya koymuşlardı. -tam yol ileri-. Komutanlar diplomatlarınıntelkinleriyle sandılar ki Gordion’un kör düğümü misali yaşlı Osmanlı Devletibu saldırıdan sonra bıçakla kesilmiş gibi ikiye bölünüp dağılacak71.Donanma saat 10.30’da iki saf halinde boğaza girdi72. Türk tarafındaalarm, gözlem yapmakta olan Alman tayyaresinin verdiği bilgiler doğrultusunda10.25’te verildi73. Alarm verilmesi ile birlikte maiyetindekilere yapmalarıgerekenlerle ilgili direktiflerini veren Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşakonuşmasını şöyle bitirmişti: “Mermilerimiz bir zırhlıyı batıracak takattadeğildir. Sizlerden istediğimiz isabet kaybetmeseniz bile mermilerinizigemilerin mümkün olduğu kadar yakınlarına düşürmenizdir. Gemilere yakın68 Habib, age, s.225.69 David Fromkin, Barışa Son Veren Barış, çev. Mehmet Harmancı, İstanbul1993, s.125.70 Kandemir, "18 Mart-İki Eski kumandan (Cevat Paşa ve Selahaddin Adil Paşa) O GününHatıralarını Anlatıyor", Cumhuriyet, 18 Mart 1937.71 Hamilton, age, s.33.72 Çanakkale Savaşı sırasında binbaşı rütbesi ile görev yapan Halis Bey'in günlüğünde taarruzsaat 10.10'dur. Halis Bey, Çanakkale Raporu, Eser Mat. (Basım yeri ve tarihi yok), s.83-84;Yüzbaşı Şemşi Zobu ise saldırı saatinin 10.05 olduğu görüşündedir. Şemşi Zobu, "ÇanakkaleNasıl Mudafaa Edildi?", Askeri Mecmua, C.6, Sayı 98, 01 Eylül 1935, s.763-769.73 Yurdoğlu, agm

düşen mermiler mürettebatın maneviyatını bozar. Gemi yer değiştirmeyemecbur olur”74.Taarruza İngiliz ve Fransız donanmasına bağlı 16 gemi katıldı75. Saat11.30’dan itibaren altı büyük İngiliz savaş gemisi ve bunlar arasında özellikleQueen Elisabeth gemisi, tabyanın ateş menzilinden uzakta durarak Çanak veKepez Burnu’ndaki savunma tesislerini yoğun bombardıman altına aldı.Tabyalar üzerinde yoğun duman bulutları yükselmeye başladı. Fakat İngiliz-Fransız gemilerinin bulunduğu sular da ateş altındaydı. Boğazın her ikikıyısındaki obüs ve havan bataryaları mevzilerinden bir mermi yağmurugemilerin üzerine yağdı. Boğazın suları fıskiye gibi göğe fışkırdı, gemilerdendumanlar yükseldi. Agamemnon isabet aldı, Inflexible’nin pruve direğinin üçayağı koptu, köprü üstünde yangın çıktı76.Saat 12’den kısa bir süre sonra dört savaş gemisinden oluşan Fransızfilosu, ateş eden İngiliz savaş gemilerinin hattından geçti ve Türk tahkimatınıyakın mesafeden ateşe tuttu. Altı İngiliz savaş gemisi yavaş yavaş hedefeyaklaşarak tabyaları bombalamaya başladı. Türk tabyaları da karşılık vermeyeçalışıyor fakat etkili olamıyordu. Nihayet saat 13.45’de donanma Türktabyalarını önemli ölçüde susturmayı başardı77.O gün Çanakkale müstahkem mevkiî erkâni harbiye reisi olan SelâhaddinAdil Paşa o saatleri şöyle anlatmaktadır: “Dardanos ve Hamidiye arasındabulunan tarassud (gözlem) mahallinden düşmanın, muvaffakiyetli ateşleri ile anbe an istihkâmlarımıza yaklaştığını ve bataryalarımızın yavaş yavaş ateşlerininazaldığını görerek pek elim ve heyecanlı saatler yaşıyordum. Tarassud mahallitelgraf hattı ile doğrudan doğruya İstanbul’a bağlanmış olduğundan her ondakikada bir Harbiye Nezaretine vaziyeti bildiriyor ve müstahkem mevkiinbütün fedakârlıklarına, bütün gayretlerine rağmen düşman taarruzunun tedricenfakat sistematik bir surette ilerlemekte olduğunu anlatıyordum. O andaİstanbul’un geçirmekte olduğu azab ve heyecan dolu dakikalar da gözleriminönüne geliyor, böylece büsbütün üzülüyor, ıstırap içinde kıvranıyordum”78.74 Cevdet Kerem Yumer, "5/18 Mart Günü Nasıl Çarpışmıştık", Çumhuriyet, 18 Mart 1949,Harp malulu emekli subay Yumer Çanakkale Savaşı sırasında Erenköy sırtlarında mevzi almışAli Tevfik Bey bataryasında görevli bir subaydır.75 Sanders, age, s.74.76 Wilson, age, s.257.77 Belen, age, s.20; Perk, age, s.17.78 Kandemir, agm, Cumhuriyet, 18 Mart 1937.

Savaş İngiltere ve Fransa donanması için olumlu bir görüntü arzedergibiydi. O ana kadar kayıpları beklediklerinden çok az olmuştu. Ancak kırkaskerleri ölmüş, hiçbir savaş gemileri safdışı olmamıştı79.Türk tarafındaki istihkâmlara bakınca durum hiç iç açıcı görünmüyordu.Beş-on tane İngiliz-Fransız zırhlısının boğazı zorlayıp geçmek üzere olduklarısanılıyordu. Savaşın en zor anlarıydı. Şayet o saatlerde filo istihkâmları aşıpgeçebilse İstanbul düşmüş olacaktı80.Türk tabyalarını hallaç pamuğu gibi atıp mayınları ağda balık gibiavladıklarını sanan Filo Komutanı Amiral de Robeck Boğazın en dar yerinedoğru bir kanal açmak üzere, torpil tarayan gemilere lazım gelen emrinverilmesi zamanının geldiğini düşündü ve bunların himayesi için daha önce hiçharbe girmeden bekletilen 3. tümeni (2. İngiliz filosunu) hasar gören Fransızgemilerinin yerine savaşa soktu. Fakat hiç beklemedikleri bir durumlakarşılaştılar. Birkaç saatten beri açılan yaylım ateşle yerle bir edildiğizannedilen tabyalar birden bire bir yanardağ gibi gürlemeye başladı. Herkesingözü önünde tuz buz olan Dardanos Tabyasının yeniden şahlandığını görendüşmanlar ölünün hortladığını görmüş gibi şaşırdılar81. Nitekim donanmayamensup subayların daha sonra yazdıkları hatıralarında bu gelişmeyi “inkisar-ıziya (ışığın laneti) diye anlatmaya çalıştılar. Halbuki tabyanın topları tamamentahrip edilememişti. Gerçi tabya komutanı Çanakkaleli İsmailoğlu Yzb. Hasanile ağır obus taburu birinci bölük üsteğmen Trablusgarplı Mehmet Mefsuf şehidolmuşlardı82, ama Mehmetçik topları ile görevine devam ediyordu.Erenköy koyundan geri çekilmek üzere olan Fransız muharebe gemisiBouvet isabet alarak batmaya başladı. İlk anda karadan atılan bir mermininisabet ettiği sanıldıysa da kurtarılan 48 subay ve askerlerin ifadelerindengeminin bir mayına çarptığı anlaşıldı83. Birkaç dakika sonra İnflesible veIrresıstıble aynı akibete uğradı. Bu durum karşısında donanmayı boğazdahilinde tutmanın imkânsızlığını gören Amiral de Robeck harekâtı durdurmakzorunda kaldı. Ocean gemisini Irresistible’nin yardımına gönderirken geri79 Mühlman, age, s.61-62.80 A. Camaleddin Saraçoğlu, Çanakkale Zaferi, 18 Mart 1915, İstanbul 1953, s.18.81 Uluğ, age, s.27, 32-34.82 Daha sonra bu iki subayın komuta ettiği bataryalara Hasan Mefsuf adı verildi. Uluğ, age, s.32.83 Aspinalli-Oglander, age, s.112-113 2 no'lu dipnot; Binbaşı Demaz, age, s.24.

çekilme emrini de verdi. Fakat macera bitmemişti. Yaklaşık bir saat sonraOcean da mayına çarptı ve iki gemi ard arda battı84.O saatleri Çanakkale Savaşı’na mülâzim (teğmen) rütbesi ile katılanAlbay Aşır Arkay şöyle anlatıyor: “Bir aralık bir susma oldu. Cephane getirelimmi? dedim. Yüzbaşım: -onu bırak da dışarıya bak- dedi. Denize baktım. Yanyatmış bir zırhlı gördüm. Altının yeşil teknesi gözüktü. Bir düşman gemisininbatacağını ne biz ne onlar akıldan geçirmiyorduk. Sükut beş dakika kadar sürdü.Methalden yetişen iki gemi geldi. Yaralıları toplamaya başladı. Biz o aralıkateşi kestik. Sonra ateş yeniden şiddetlendi. Bizde maneviyat derhal artmıştı.Biraz sonra Irresistible’den insanlar suya atladı. Meğer o da mayına çarpmıştı.Bizde artık neşe emir ve kumandayı aştı”85.18 Mart günü saat 17.45’de deniz taarruzu sona erdiği zaman taraflarınkayıp bilançosu şöyleydi. Müttefik filosunun 3 zırhlısı batmış, 2 zırhlısı aylarcaonarıma muhtaç bir halde yaralanmış, diğer bazı gemileri de tamiri günlercesürecek kadar hasar görmüştü. İnsan kaybına gelince Bouvet zırhlısında 600 kişiboğulmuş, diğer gemilerdeki ölü ve yaralı sayısı ile beraber zayiyat bin kişiyibulmuştu86.Türk tarafının zayiyatı düşmanla mukayese edildiği zaman oldukça azgörülüyordu. Toplam insan kaybı 18’i Alman olmak üzere 58 şehit, 74 yaralıidi. 176 toptan yalnız 8’i yara almış ve bunların 4’ü kullanılamaz halegelmişti87.Müttefik donanmasının parlak sebepler ve büyük ümitlerle başlattıklarıÇanakkale’yi donanma ile geçerek İstanbul’a ulaşma amaçları Türk kudretininve strateji kaidelerinin ihmâli yüzünden Çanakkale’de düşman için mukadderolan klasik bir felakete dönüştü.Amiral de Robeck Amiral R. Wemyss’e 18 Mart 1915 akşamında çektiğitelgrafta Çanakkale’de uğradıkları felaketi şöyle açıklıyordu. “Yarın benimlegörüşmek üzere Bozcaada’ya gelmenizi rica ederim. Bugün gerek yüzen84 Aspinall-Oglander, age, s.112-114; Hamilton, age, s.31-32; Demaz, age, s.24-25; Sanders,age, s.75.85 Safa Ş. Erkün, "Çanakkale-Şehitler Memleketi", Tasvir, 18 Mart 1946.86 Wilson, age, s.258-259; Abidin Daver, agm87 Perk, age, s.19; Sanders, age, s.75; Daver, agm; Belen (1964), s.149.
mayınlardan, gerek sahillerde inşa olunmuş torpido kovanlarından atılan torpilisabeti alarak batan gemilerimiz dolayısı ile felaketli bir gün yaşadık”88.General Hamilton ise Lord Kitchener’e 13.03.1915’de yazdığı mektuptauğradıkları felaketi şu cümlelerle açıklamıştır: “Bugün değer terazisinevurulursa, gözlerimin önünde cereyan eden pek acı gerekçelerle çok kötü geçti.Bolayır Platosunu ve oradan güneybatı ucuna kadar araziyi incelerken,Türklerin bütün hakim tepeleri ve araziyi tahkimatlandırdıklarına ve siperlerleçevirdiklerine şahit oldum. Peşinden Çanakkale Boğazına yol verdik. Takribenbir mil kadar da içeri girdik. Gördüğüm manzara için deniz harp tarihi yazarlarıeminim -çok canlı- tabirini kullanacaklardır”89.Saldırının başarısızlıkla sonuçlanması, Paris’te çok daha derin bir üzüntüyarattı. Fransız kamuoyu, Bouvet’in battığını 19 Mart’ta Alman haberajanslarından öğrendi. Fransızların doğu stratejisi için açılan kapı olarakgördükleri Çanakkale’de aldıkları yenilginin hayal kırıklığı ve üzüntüsünüDışişleri Bakanı Raymond Poıncarè şöyle anlatır: “Viviani bana, korkununherkesi pençesine aldığını söyledi. Telâşa düşen bir grup tehlike habercisi debaşımıza türlü felâketler geleceğinden korkuyor”90.Londra’da, Deniz Bakanlığı ise bir yenilginin yaşandığı kanaatindedeğildi. 18 Mart günü sözkonusu olan kayıpların savaş öncesi yapılan tahminlerdoğrultusunda olduğu, bu yüzden planda bir değişiklik yapmasına gerekolmadığı ve Türklere toparlanmaları için fırsat bırakmadan harekata devamedilmesi kanaatindeydi. Bunun üzerine Bahriye Nazırı Churchill, amiralliğinharp komitesini toplantıya çağırdı ve şu teklifte bulundu:“Derhal Robeck’e telgraf çekelim ve taarruza hiç vakit geçirmedenbaşlamasını söyleyelim”91.Ancak bu telgraf hiç çekilmedi. Çünkü Lord Fisher bu konudaki kararınDe Robeck’e bırakılmasında ısrar etti. Amiral de Robeck ise başlangıçtamağlubiyeti kabul etme taraftarı değildi92. Fakat General Hamilton ile yaptığıistişareden sonra istihkâmların, yalnız büyük gemi topları vasıtasıyla tahripedilebileceği kanaatinin yanlış olduğunu, Çanakkale’deki mayın tehlikesinin88 Hamilton, age, s.35-36.89 Hamilton, age, s.32-33.90 Cassar, age, s.161.91 Broad, age, s.87.92 Aspinall-Oglander, age, s.115. tahmin ettiklerinden daha fazla bulunduğunu ileri sürerek böyle bir harekâtıntekrarına taraftar olmadığını bildirdi93. Bunun üzerine Çanakkale Boğazı’nayalnız denizden hücum planı 23 Mart’ta resmen terk edildi94.Çanakkale zaferi Türk kamuoyuna basın yoluyla resmî tebliğleduyuruldu. “Bugün (dün) öğleden evvel 11.30’da Çanakkale Boğazı’ndabataryalarımıza ateş açıldı... Düşman donanmasından bir kısmı öğleden sonrasaat üç’te bataryalarımızın ateş menzili dışına çıkmış ve saat altıya kadar fasılaile bombardımana devam eden sekiz zırhlı bilahare bombardımana nihayet veripuzaklaştılar... Yedi saat devam eden bu şiddetli muhabere bataryalarımızınzaferi ile neticelendirilmiştir”95. “Bombardımana rağmen istihkâmlarımızdakihasar şayan-ı hayret derecede azdır”96.Gazetelerde, alınan galibiyetin önemi ve mehmetçiğin kahramanlıklarınınyanı sıra hükümete de övgüler yağdırılmakta ve “Hükümet-i Osmaniye’ninkuvvetinin muhafazasına engel olunamayacağı” görüşüne yer verilmektedir97.Yabancı basından alınan haberlerin çoğunda ise “Türklerin müttefikdonanmasına vahim bir zarar verdikleri inkâr edilemez” görüşünün altıçiziliyordu98.Gazetelerin köşe yazarları da konu üzerinde önemle duruyordu. ÖrneğinAhmet Ağaoğlu “Bundan 15 gün önce Fransız gazetelerinin bazıları ÇanakkaleBoğazı’nın haritasını çizerek müttefik donanmayı İstanbul önündegöstermekteydiler. Diğerleri ise Rus Ordularının İstanbul üzerine geldiklerinitasavvur ediyorlardı”99diyerek İngiliz ve Fransızların harekattan öncekendilerinden ne kadar emin olduklarını belirttikten sonra “Düşmanmenabi’inden varid olan haberler Çanakkale muzafferiyetinin zan ettiğimizdenpek ziyade fevkinde olduğunu ispat ediyor. Osmanlı karargâh-ı umumisininmuharebe ve muvaffakiyeti hakkında vermiş olduğu tebliğ-i resmidüşmanlarımız tarafından yalnız teyid değil gayet mühim bir mi’yasta kabulolunmaktadır”100diyerek uğradıkları hayal kırıklığı ve şaşkınlıkları ileyenilgilerini kabul ettiklerini yazdı.93 Wilson, age, s.259; Demaz, age, s.27 ve 38; Thomaz, age, s.43.94 Wilson, age, s.259.95 İkdam, 19 Mart 1915.96 İkdam, 20 Mart 1915.97 Sabah, 20 Mart 1915.98 Tavsir-i Efkâr, 23 Mart 1915.99 Tercüman-ı Hakikat, 21 Mart 1915.100 Tercüman-ı Hakikat, 22 Mart 1915.

İngilizlerin Çanakkale ile ilgili resmî harp tarihlerini yazan GeneralAspinall-Oglander ısrarla “18 Mart akşamı, Türk karargâhında, mağlubiyet vehezimet korkuları belirmişti, cephanenin yarısından fazlası sarfedilmişbulunuyordu. Bunların yerine yenilerini getirmek mümkün değildi. Türktopçularının maneviyatı kırılmıştı” diye yazsa da101 cephede ve İstanbul’da bugörüşü doğrulayacak bir hava yoktu.Ezici bir üstünlük karşısında mehmetçiğin kazandığı parlak zafer yurttapek haklı iftiharlar yaratmış, maneviyatı yükseltmişti. O kadar ki SultanMehmed Reşâd bile, bu büyük zafer karşısında kaleme sarılarak mehmetçiğiniman dolu göğsünü binlerce düşman mermisine siper ederek ateş tufanınısöndürmüş olmasından dolayı ulu tanrıya hamd-ü sena etmişti102.Savlet etmişti Çanakkale’ye bahr ü berdenEhl-i İslamın iki hasm-ı kavîsi birdenLâkin imdâd-ı ilâhî yetişip ordumuzaOldu her bir neferi kale-i pûlâd-bedenAsker evlâtlarımın pîş-geh-i azmindeAczini eyledi idrâk nihayet düşmanKadr-ü haysiyyeti pâ-mâl olarak etti firârKalb-i İslâma nüfûz eylemeye gelmiş ikenKapanıp secde-i şükrâna Reşâd eyle duâMülk-i İslâmı Hudâ eyleye dâim me’men18 mart Zaferi’nin kamuoyundaki coşkusu ise basından rahatlıklaizlenebilir. Örneğin İstanbul’da bütün polis ve jandarma karakolları ile Şirket-iHayriye ve Seyr-i Sefain İdaresi vapurları bayrakla donatılırken103 Ayıntap’ta(Gaziantep) halk 48 saat aralıksız şenlik yaptı. Antakya’da ise memurlartarafından parlak tezahüratlar yapıldı ve şehrin her tarafı bayrak ve fenerlerledonatıldı104, diğer il ve ilçelerde de benzer kutlamalar yapıldı105.101 Aspinall-Oglander, age, s.121-122.102 "Çanakkale Zaferi ve Sultan Reşad'ın Duyguları", Harp Malulu Gaziler, Sayı 252, Şubat 1977,s.16-17; Şiir için ayrıca bak., Güzel age, s.X1.103 Sabah, 20 Mart 1915.104 Tercüman-ı Hakikat, 24 Mart 1915.105 Tercüman-ı Hakikat, 23 Mart 1915.

SONUÇ18 Mart Zaferi Avrupa’nın “hasta adam” diye tanımladığı OsmanlıDevleti’nin uzun bir aradan sonra kazandığı ilk büyük zaferdir. Sonunda Türkaskerî yıllardır özlenen gücünün özünden bir şey kaybetmediğini göstermiştir.İngiliz donanması, dünyanın en güçlü donanmasıydı. Dünya denizlerinde adıbile düşmanları arasında dehşet uyandırmaya yetiyordu. Hiç kimse Türklere enküçük bir şans tanımıyordu. Ama Türk ordusu mucizevî bir şekilde bu gücüpüskürttü. İstanbul’u muhtemel bir işgalden kurtardı. Osmanlı İmparatorluğu’nubir yıkımdan korudu. Lidersiz, örgütsüz ve moralsiz bir milletin haritadansilinmesini engelleyerek başını dik tutmasını başardı. Bu itibarla 18 Mart,sadece şanlı bir zaferin değil, fakat ezelî Türk kahramanlığının sembolik birifadesi olarak da düşünülmelidir.18 Mart taarruzu, Müttefik Donanmasının büyük ümitlerle vekendilerinde emin bir şekilde başlattıkları ve kara desteğini göz ardı ederekyalnız donanma gücü ile Çanakkale’yi geçerek İstanbul’a ulaşma girişimi, Türkkudretinin ve savaş stratejisi kaidelerinin ihtimali yüzünden kendileri içinmukadder olan klasik bir felakete dönüştü. Bu gelişme Türk tarafında büyük birsevinç ve coşku ile karşılanırken müttefikler arasında ciddi bir tedirginliğe veÇanakkale’den geçebilmek için yeni arayışlara yol açtı.18 Mart Zaferi Balkan devletlerinin savaş konusundaki görüşlerinietkileyerek Bulgaristan’ın Almanya’nın yanında savaşa girmesine,Yunanistan’ın ise savaşın son yılına kadar savaş dışı kalmasını sağlamıştır. Buitibarla 18 Mart Zaferi, Birinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiremese deonun üzerinde önemli izler bırakmayı başarmıştır. Eğer zafer kazanılmasaydıbüyük ihtimalle Boğazlar ve İstanbul, O’nda gözü olanların eline geçecekti.Boğazların jeopolitik ve stratejik önemi dünya statükosunu etkileyecek veburası emperyalist güçlerin mücadele arenası haline gelecekti. Bu bakımdan 18Mart Zaferi dünya dengelerinin bozulmaması açısından da önem taşımaktadır.18 Mart Zaferi, donanmasının varlığını gözardı ederek 1912 yılı denizbütçesi görüşülürken “donanma istemeyiz, bize demiryolu yapın” diyen birdevletin idarî mekanizmasının günahlarını örten bir zafer olarak da görülebilir.

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 122348

ulkucudunya@ulkucudunya.com